ATO Başkanı Gürsel Baran: Faturasız alışveriş modası başladı ve yayılıyor
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, kayıt dışı ticaretin yeniden artmaya başladığına dikkat çekerek, “Kayıtdışı ile mücadele güçlendirilmezse, 2025 ve sonrasında vergi tahakkuk ve tahsilatı azalır” değerlendirmesinde bulundu. Baran, vergi ödeme bilincinin törpülenmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Ferit PARLAK
Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Gürsel Baran, “Faturasız alışveriş yapmak moda oldu. Müşteri, ‘faturalı ürün’ almak istemiyor. Çünkü faturasız ve dolayısıyla çok daha ucuz alternatifleri, istediği anda bulabiliyor, kargolatabiliyor. Bu durum işini iyi yapan, düzgün üreticiye, sanayiciye, tüccara, mükellefe zarar veriyor. Üstelik üretimden ve çalışmaktan uzaklaştırıyor” dedi.
Yüksek vergilerin de kayıtsızlığı teşvik ettiğine dikkat çeken ATO Başkanı Baran, “Mevcut uygulamalar kayıt dışına çıkanları cesaretlendiriyor. Kayıt dışı ile mücadele hızlı ve etkin yapılmazsa, kayıtlı olanlar ve dolayısıyla ekonomideki hastalıklar ağırlaşır. 2025 ve sonrasında, vergi tahakkuk ve tahsilatlarının hedeflenen seviyeyi yakalaması zorlaşır” uyarısında bulundu.
DÜNYA’nın sorularını yanıtlayan ATO Başkanı Gürsel Baran, vergi politikasından kayıtdışılığa, niteliksiz eğitimden, üretim ve ticarette plansızlığa kadar ekonomide çarkları yavaşlatan sorunlara değindi ve gelişmiş ülke modellerini ayrıntılandırarak, çözüm önerilerinde bulundu.
“Kayıt dışı, Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu” tespitini yapan Baran, “Kayıt altındakileri, işini iyi yapanı, vergisini zamanında ve tam ödeyeni sıkıntıya sokuyor. Örneğin benim üyesi olduğum inşaat malzemeleri sektörünün de içinde yer aldığı bazı sektörlerde faturasız alışveriş yapmak moda oldu. İnsanlar kayıt dışında olmayı zorunluluk olarak görüyor. Denetim, yaptığım ve kayıtlı olma özendirilmeyince ve yaptırım da olmayınca, kazancı yüksek olan kayıt dışı giderek artıyor” dedi.
Eskiden Maliye’den korkulurdu…
Baran, “Eskiden sık denetleme yapılırdı. Bu nedenle insanlar, ‘kayıtlı’ almak, satmak zorunda hissederdi. Aldığı ürünü taşırken, faturasını, irsaliyesini yanına alırdı mutlaka, bir çevirme/denetleme olur diye. Şimdi kayıtsız ürünü küçük kamyonetlere koyup, dükkan dükkan gezip, serbestçe faturasız satış yapılabiliyor. Müşteri, faturalı ürünü almak istemiyor, çünkü faturasız ve dolayısıyla çok daha ucuz alternatifleri, istediği anda bulabiliyor” diye konuştu.
Türkiye’de bugün, gelişmiş ülkelerde dahi talep göremeyen lüks otomobil ve saat markalarını alabilmek için insanların sıraya girdiğine dikkat çeken Gürsel Baran, şöyle devam etti: “Üstelik yoğunluktan 1-2 yıl sonraya gün alabiliyor. Tatil dönemlerinde otellerde yer bulunamıyor. Hafta içi, hafta sonu fark etmiyor, restoranlarda rezervasyonsuz yer bulunmuyor. Kişi başı gelirin 13 bin dolar olduğu ülkede, otellerde, restoranlarda yer bulunamaması açıklanamaz veya kayıt dışı ile açıklanabilir.”
Ticaretin anayasası yeniden yazılmalı
Baran, “Ticaret ve üretimin anayasası baştan yazılmalı. Öncelikle “vergi affı” konusunun gündemden kalkması lazım. İkincisi vergi oranlarını düşürmek gerekiyor. Üçüncüsü arz ve kapasite fazlası varsa sanayiciye de, tüccara da yeni yatırım izni verilmemeli veya o yatırım arz eksiği olan bölgelere yönlendirilmeli. Bütün samimiyetimle söylüyorum, vergi oranlarını düşürürsek, çok değil, 1-2 yıl sonra, tahakkuk ve tahsilat oranlarının en az 5 kat artacağına inanıyorum. Vergi oranlarının, ödenebilecek seviyede olması, kayıtsız ürün alışverişini anlamsız hale getirir. Kayıtlı ekonomiyi teşvik eder” açıklamasını da yaptı.
Vergi ödeme bilinci törpülenmemeli
Vergi aflarının ödeme bilincini törpülediğine de değinen Baran, “Geçtiğimiz gün 2015 öncesi tahakkuk etmiş Genel Sağlık Sigortası prim borçları, kanunla tamamen silindi. Önceki yapılandırma kanunları kapsamında anaparayı ödeyenlerin gecikme faiz ve cezaları da silindi. Sonra, “Bugüne kadarkilerin tamamı silinmeli” diye itirazlar geldi. Ödeyenler ne olacak? Ödedikleriyle mi kalacaklar? Bu kararların ardından, gelirler giderleri karşılayamadığı için dolaylı vergilere yükleniyoruz. Ve ekonominin dinamiklerini bozan kayıt dışı ile karşılaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Almanya ve Fransa’dan iki uygulama
Baran, “AB’nin güçlü ekonomilerinde, düşük tutarda bir parayı dahi havale yapmak, hesaba yatırmak veya çekmek istediğinde, ‘Ne için çekeceksin?’, ‘Nereye göndereceksin?’ gibi 40 tane soru soruluyor. Bu uygulama, kayıt dışı ekonominin, kayıtlı hale gelmesinde rol oynuyor” dedi.
“Başka bir uygulamada da, bir bölgede dükkan açmak veya imalathane kurmak için, o alanda yapılan diğer yatırımlar baz alınıyor” diyen Baran şöyle devam etti: “Arz fazlası varsa, o yatırım, arz eksiği olan bölgelere yönlendiriliyor. Bu uygulama ile hem mevcut yatırımcılar korunuyor, hem kaynak israfı önleniyor, hem de yanlış yatırımlar engellenmiş oluyor.”
Gürsel Baran’dan notlar…
-Vergi Kanunları başta olmak üzere iş hayatını ilgilendiren kanunlar, ticaret ve diğer ekonomi mevzuatının sadeleştirilmeye ihtiyacı var. İmar mevzuatından ihale mevzuatına reel sektörün ihtiyaç duyduğu yasa ve ikincil düzenlemeler en açık haliyle düzenlenmeli, anlaşılır olmalı. Farklı yorumlara fırsat vermeyecek netlikte ortaya konmalı.
-Yargılamalar uzun sürüyor. Her şeyin hızla değişip dönüştüğü çağımızda yargılama hızımız gerçeklerle uyuşmuyor. Hukuk reformu söz konusu olduğunda hızlı yargılama öncelikli olarak ele alınmalı.
-Konkordato müessesesi alacaklıyı koruyacak şekilde düzenlenmeli . Konkordato ilan edeni şirketin sahibi ve yöneticilerinin mal varlığına, borçları tamamen ödeninceye kadar el konulmalı. Alacaklılar da el konulan mallardan oluşacak bir fondan tahsilatını yapabilmeli.
“KGF gibi uygulamalar acilen devreye alınmalı”
ATO Başkanı Gürsel Baran, finansman sorunlarına ilişkin ise “Büyüme ve kalkınmanın kaldıracı durumundaki yatırımlar için en önemli unsur, maliyeti düşük ve uzun vadeli finansman. Finansmana uygun koşullarda erişim, işletmeler açısından hayati öneme sahip. Toplam girişim içerisinde yüzde 99.7, istihdamda yüzde 70 payı bulunan KOBİ'lerin, toplam kredi içindeki tutarı yüzde 27'lerde kalıyor. Ülkemizde, yatırım ve üretim ekosistemi KOBİ'ler üzerinden gerçekleşirken, kalkınmanın katalizörü KOBİ’ler finansmana erişemiyor. Finansman destekleri konusunda acilen alternatif uygulamalar gerekiyor. Bu konuda Kredi Garanti Fonu’nun değerlendirilebileceği ve alternatif kredi paketleri oluşturulabileceğine inanıyorum” açıklamasını yaptı.
“En düşük memur maaşı 44 bin TL ise, işçi 22 bin TL’ye çalışır mı?”
İş dünyası için nitelikli eleman önemli bir sorun. ATO Başkanı Gürsel Baran, bir taraftan “Üniversiteleri sayıda değil nitelikte yükseltmeliyiz. İhtiyacı karşılayamayan, talebe yanıt veremeyen bölümleri dönüştürmeliyiz” önerisinde bulunurken “Geçtim nitelikli elemanı, bulaşıkçı dahi bulamıyorum” dedi ve ekledi: “En düşük memur maaşı 44 bin TL, en düşük işçi maaşı ise 22 bin TL. Arada iki kat fark var.
Bu farkı görenler sanayide, üretimde çalışmak ister mi? Kamuda çalışmak için her yolu deniyor. Sektörleri mercek altına alınca aynı alanda ihtiyaç fazlası işletme olduğunu görüyoruz. Bu benim sektörümde de böyle başka sektörlerde de. Örneğin AVM’ler. Ankara’da AVM sayısı 40’ı aştı ve bugün biri daha konkordato ilan etti. Bir diğeri kiracı bulamıyor. Diğeri kiraları düşürmek zorunda kalıyor. Dev yatırımlar, bu nedenle çöp oluyor. Bu milli servet kaybı, israf anlamı da taşıyor. İşini iyi yapanı da zorluyor.’’
5 yıl özel sektör deneyimi
Gürsel Baran, “Kamu çalışanlarının sayısının fazla olduğu, verimsiz bir yapı inşa edildiği, haklı olarak dillendiriliyor. Yapılması gerekeni çok uzun zaman önce bir arkadaşımdan duymuştum. Bundan sonra kamuya birini alırken en az 5 yıl özel sektörde çalışmış olma zorunluluğu olmalı demişti. Çok iyi bir fikir. Kamunun özel sektörü anlaması gerekiyor. O nedenle kamu personelinin, özel sektör deneyimi olması şart” ifadelerini kullandı.
Kredi kartı komisyonu
“Kayıtdışı oranını azaltmak için ‘kredi kartı’ kullanımı da teşvik edilebilir” diyen ATO Başkanı Gürsel Baran, “Komisyonlar üzerinden bir çalışma yapılabilir. Örneğin, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ödemelerinde kredi kartına komisyon veya vade farkı uygulanıyor. Düzgün ve düzenli ödemesini yapan mükelleflerden bu fark alınmamalı. Yaklaşık 5 senedir talep ediyoruz ama bir sonuç alamıyoruz. Prim tahsilatını artırmak istiyorsak, ‘Mükellef olarak sorumluluğumu yerine getirip primimi ödemek istiyorum, ancak nakit param yok kredi kartıyla ödeme yapacağım’ diyenden yüzde 4 fark alınmamalı” talebinde de bulundu.