Yücaoğlu bayrağı devraldı
Erkut Yücağaoğlu TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı seçildi.
İSTANBUL - İSTANBUL - Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) yeni Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu oldu.
TÜSİAD 41. Genel Kurul Toplantısı'nda Mustafa Koç'un görevini bırakmasıyla YİK Başkanı olan Yücaoğlu, burada yaptığı konuşmada, Konsey Divanı'nın bir icra merkezi niteliği taşımadığını, sadece bir Ombudsmanlık konumunda olduğunu söyledi.
TÜSİAD üyelerinin YİK vasıtasıyla Yönetim Kurulu'na duyurulmasını istedikleri konular, talepleri ilettiklerini ifade eden Yücaoğlu, TÜSİAD'ın bundan sonra da her zamanki ana platformlarında çalışmalarını sürdüreceğine inandığını söyledi.
Erkut Yücaoğlu, Mustafa Koç'un 14 yıldır TÜSİAD'a her kademede katkılarını sunduğunu kaydederek, "TÜSİAD'ın kendisinin görüşlerinden her konuda yararlanmaya devam edeceği kesindir. Sizlerle bir öneriyi paylaşmak istiyorum. Genel Kurul'un onayına Mustafa Koç'un Onursal Başkan olmasını öneriyorum" diye konuştu.
Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, bu sırada söz alarak, "Burada bir taşla iki kuş vuralım diyorum. TÜSİAD Başkanlık Konseyi, yaptığı toplantıda Ömer Dinçkök'ün Onursal Başkan olmasını Genel Kurul onayına sunulmasına karar vermişti" dedi.
Koç ve Dinçkök, TÜSİAD'ın onursal başkanları oldu.
"Salt büyümenin gelişmişliği sağlamıyor"
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç, salt büyümenin gelişmişliği sağlamadığını, ön koşul ama yeterli koşul olmadığını söyledi.
Koç, TÜSİAD'ın 41. Genel Kurul Toplantısı yaptığı konuşmada, Türkiye'nin dünyanın 16. büyük ekonomisi olduğunu, bu büyüme hızını sürdürmesi durumunda 2020-2050 yılları arasında 10. sıraya kadar yükseleceği öngörülerinin olduğunu hatırlattı.
Bunun için mevcut milli geliri en az ikiye katlama gerektiğini ifade eden Koç, altyapıdan enerjiye, insan kaynaklarından sermayeye ve teknolojiye değerlendirilmesi gereken pek çok şey olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Şu soruyu mutlaka sormamız lazım; Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girdiğinde gelişmiş bir ülke olacak mı? Takdir edilecektir ki salt büyüme gelişmişliği sağlamıyor, ön koşul ama yeterli koşul değil. Dünyada da aslında gelişmişlik ekonomik büyüklükle ölçülmüyor. Kişi başına milli gelirle, rekabet gücüyle, insani gelişme ile ölçülüyor. Biz 16. büyük ekonomiyiz ama satın alma gücü paritesine göre 84. sıradayız, küresel rekabet gücü endeksinde 61. sıradayız. Belkide bu tür sıralamaların en önemlisi olarak görülmesi gereken insani gelişme endeksinde de maalesef 83. sıradayız. Acaba dünyanın 10. büyük ekonomisi olduğumuzda bu sıralamalarda yerimiz nereye yükselecek."
Boyner: Kıyı bölgesi, iç bölge ayrımını kabul etmiyoruz
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ülkenin seçmen haritasına da yansıyan hayat tarzının farklılıklarından kaynaklanan kutuplaşmanın derinleşmesi ihtimalinin kendisini kaygılandırdığını belirterek, "Bizleri bu topraklarda tutan ortak konular hızla artarken, sosyolojik temeli ciddi derecede tartışmalı bir kıyı bölgesi, iç bölge ayrımını anlamıyoruz, kabul etmiyoruz" dedi.
Boyner, TÜSİAD'ın 41. Genel Kurul toplantısında yaptığı konuşmada, yaklaşık 6 sonra seçime gidileceğini hatırlatarak, seçim kampanyasının giderek gerginleşen bir ortamda gerçekleşmesini Türkiye'de hiçbir vatandaşın istemediğine emin olduklarını söyledi.
Ümit Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ülkemizin seçmen haritasına da yansıyan hayat tarzının farklılıklarından kaynaklanan kutuplaşmanın derinleşmesi ihtimali, beni kaygılandırıyor. Bu konuda ifrat ile tefrit arasında bir denge noktasını bulmak zorundayız. Bu ülkenin hangi coğrafyasında yaşıyor olursak olalım çözmek zorunda olduğumuz sorunlar ortak. Çözümlere birlikte ulaşmamızı sağlayacak toplumsal mutabakata varmamızın hepimiz için ağır bir maliyeti olduğuna da inanıyorum. Bizleri bu topraklarda tutan ortak konular hızla artarken, sosyolojik temeli ciddi derecede tartışmalı bir kıyı bölgesi, iç bölge ayrımını anlamıyoruz, kabul etmiyoruz. Bizim bu konudaki görüşlerimiz yıllar içinde olgunlaşmış, özgürlükçü bir yaklaşımdan beslendi. Bunları savunmaya, geliştirmeye devam edeceğiz."
Yeni Anayasa çalışmaları 22 Mart'ta açıklanacak
Boyner, yeni anayasa çalışmalarının sonuçlarını 22 Mart 2011'de paylaşacaklarını bildirdi.
Boyner, TÜSİAD'ın 41. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, eylül ayından beri yeni anayasa konusunu 5 ana başlık üzerinden tartıştıklarını, çalışmanın 25 kişilik akademisyen ve kanaat önderlerinden oluşan bir grup tarafından yürütüldüğünü söyledi.
Tartışılan 5 ana başlığın sırasıyla, anayasanın yapılma yöntemi, 21. yüzyılda yeni anayasada bulunması gereken temel ilke ve kurumlar, kimlikler, din ve vicdan özgürlüğü ile kuvvetler ayrılığı olarak ele alındığını ifade eden Boyner, şöyle konuştu:
"Toplumu bölme potansiyeli olan bu başlıkların, birer birleştiren haline gelecek şekilde formüle edilerek Türkiye'nin yeni anayasasının özünü oluşturması gerektiğini düşünüyoruz. Çoğulcu, katılımcı, demokratik bir düzene kavuşmak için bu meseleleri uzlaşarak çözmek zorunda olduğumuza inanıyoruz. Yeni anayasa çalışmamızın sonuçlarını 22 Mart 2011'de sizlerle paylaşacağız.
Bir konuyu açıklığa kavuşturmak istiyorum. Bu çalışmadan bir yeni anayasa metni çıkarmayacağız. Bizim amacımız, farklı kesim ve görüşlerden gelen değerli akademisyenler ve kanaat önderlerinin yeni anayasa ve içeriği ile ilgili görüşlerini ortaya koyarak, kamuoyunda duyarlılık yaratmaktır. Katılımcılarımızın bilinen görüş farklılıklarına rağmen hangi noktalarda uzlaştıklarını, hangi noktalarda değişik perspektifler ortaya koyduklarını da bu çalışma sonucunda göreceğiz. Bir anlamda yukarıda saydığım 5 konunun toplumun farklı kesimlerinde hangi duyarlılıklarla ve çözüm önerileriyle değerlendirildiğini irdelemiş olacağız. 22 Mart'taki etkinliğimize katılmak için zaman ayırmanızı bu nedenle önemle rica ediyoruz."
Erdoğan: Mali disiplinden asla taviz vermeyeceğiz
Erdoğan, 2011 bütçesinin, Türkiye'de seçim sürecinin ekonominin hiç bir olumsuzluğa maruz kalmayacağının teyidi olduğunu belirterek, "Kaynağını ortaya koymadan harcama yapmıyoruz. Her seçim öncesinde olduğu gibi, mali disiplinden asla taviz vermeyeceğiz. Para politikalarının hassasiyetle yürütülmesine destek olacak, seçim öncesi ve sonrasında ekonomik dengenin sarsılmasına asla müsaade etmeyeceğiz" dedi.
"Yerli otomobil üretelim"
Erdoğan, Türkiye'nin artık yerli otomobilini üretmesi gerektiğini ifade ederek, bunun Türkiye ve Türk'e yakışacağını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, otomobil satışlarında tüm zamanların rekorunun elde edildiğini anımsatarak, 2002 yılında 91 bin adet otomobil satılırken, 2004 yılında satışın rekor seviyeye ulaştığını ve 451 bin olduğunu belirtti.
Erdoğan, 2010 yılında ise bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye'de yarım milyonun üzerinde, 510 bin adet otomobil satışı gerçekleştiğini belirterek şöyle konuştu:
"Ekonomideki canlanmaya ilişkin önemli bir gösterge de krediler... Bazıları diyor 'Ne oluyor?' İçeriye bak, ihracata bak... Hepsinde otomobil satışında ciddi bir artış var. Geçen akşam Sayın Koç'a dedim, 'Artık soyadınız gibi bir marka ile şurada biz yerli otomobilimizi üretelim ve dünyaya diyelim ki, bak bu da artık bizim otomobilimiz.' Bunu sunalım, başaralım. Hepsi burada montajı yapılan otomobiller olmasın. Şu anda otomotiv sektörü içinde olan babalar burada... Bu işi halledin. Bir araya gelerek mi yaparsınız, yok ben bunu kendim de yaparım mı dersiniz. Nasıl arzu ederseniz. Artık yapalım. Türkiye'ye ve Türk'e bu yakışır. Bunu yapmamız lazım. Kredilere bakıyoruz. 2010 yılında, mevduat bankalarının verdiği toplam kredi miktarı yine tüm zamanların rekorunu kırarak, 421 milyar liraya ulaştı. 2009 yılında bu miktar 293 milyar liraydı. 2002'de ise 32 milyar lira. Bakınız nereden nereye geldik. Bu krediler içinde ticari krediler de 2002'de 22 milyar, 2009'da 146 milyar iken, 2010 yılında 224 milyar lira oldu."
Merkez Bankası rezervinin 2002 yılındaki 27 milyar dolarlık seviyelerden, 80 milyar dolarlara geldiğini belirten Erdoğan, "Bir sevindirici haber daha, Uluslararası Para Fonu'na olan borcumuz, 2002 yılında 23,5 milyar dolardı, şu an itibarıyla bu borcu da 5,7 milyar dolara kadar çekmiş durumdayız" dedi.
"ALES kararı vicdanları yaraladı"
Başbakan Erdoğan, Danıştay ALES sınavıyla ilgili kararı "Vicdanları yaralayan, evrensel hukuk normlarını çiğneyen, yargıya güveni bir kez daha sorgulatacak nitelikte bir karar" olarak değerlendirdi.
TÜSİAD Genel Kurulu'nda, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in yargıya ilişkin değerlendirmelerine yanıt veren Erdoğan, Uğur Mumcu döneminde AK Parti'nin iktidarda olmadığını ama Hrant Dink olayında zanlıları 36 saatte yakalayarak yargıya teslim ettiklerini anlattı.
Yargı reformuyla ilgili çalışmalara da değinen Başbakan Erdoğan, bu noktada attıkları adımlar olduğunu ancak "Bunlara da kılıf giydirmeye çalışanlar olduğunu" söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu ülkede zaman aşımından istifade ile işi yırtan, kurtaran bir anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Zaman aşımı anlayışı yargının iflasıdır. Ne demek zaman aşımı? Alırsın öncelikler sırasına, zaman aşımı mı yaklaşıyor önce onu bitirirsin, karara bağlarsın, ondan sonra da hem mağdur olanı bu noktada rahatlatırsın hem de kendin; 'ben bu işi başardım' dersin. 'Zaman aşımına girmiştir' deyip kararı vermek suretiyle kendini kurtaramazsın. Yargı burada tarihi bir vebalın altındadır. Bunu bütün samimiyetimle söylüyorum ve zaman aşımı anlayışını da ben doğrusu kabullenemiyorum, böyle bir şey olamaz. Şu anda 1 milyon 600 bin dosya Yargıtayda bekliyor. Böyle bir şey olur mu? Niye bitirmediniz arkadaş?
Defaatle biz bazı adımlar attık, önümüz kesildi. Orada da bize geldiler, kamera şakaları yaptılar, dediler ki 'mülakat kamerayla yapılır'. Bize gelinceye kadar kamerayla mı yapılıyordu, nereden çıktı bunlar? Kamerayla yapılacak. Şu anda bazı adımlar atıyoruz. Bu işi kısa sürede süratlendirmeye çalışıyoruz. Biz, bize yapılanların hiç kimseye yapılmamasını savunduğumuz için milletimizin çoğunluğu tarafından iktidara getirildik."