”Yılın geri kalanı için iyimseriz”
ASO Başkanı Özdebir, Ankara sanayisindeki toparlanmanın devam ettiğini söyledi.
ANKARA - Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, Ankara sanayisindeki toparlanmanın devam ettiğini, yılın geri kalan bölümü için iyimser olduklarını söyledi.
ASO Meclisi, 1. Organize Sanayi Bölgesi, 2. ve 3. Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyetleri Müşterek Toplantısı, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel'in de katılımıyla ASO'da yapıldı.
Özdebir, burada yaptığı konuşmada, ASO Üyeleri Eğilim Anketi Haziran sonuçlarını Mart sonuçlarıyla karşılaştırarak değerlendirdi.
ASO Başkanının verdiği bilgiye göre, Haziran sonunda artış belirtenlerin oranı Mart sonuna göre' üretimde yüzde 41'den 50'ye, iç satışlarda yüzde 39'dan 47ye, dış satışlarda yüzde 37'den 38'e, yeni siparişlerde yüzde 37'den 44'e, istihdamda yüzde 21'den 33'e, ithalatta yüzde 22'den 31'e, ürün fiyatlarında yüzde 18'den 21'e,kredi kullanımında yüzde 42'den 43'e, ücretlerde yüzde 15'ten 23'e yükseldi.
Diğer yandan, stoklarda artış belirtenlerin oranı Mart ayına göre değişmeyip yüzde 21'de kaldı. Hammadde fiyatlarında artış belirtenlerin oranı yüzde 54'ten 53'e geriledi.
Özdebir, bu rakamların yılın ikinci çeyreğinde de Ankara sanayiindeki toparlanmanın devam ettiğini gösterdiğini, yılın geri kalan bölümü için iyimserliklerini koruduğunu belirtti.
Özdebir'in verdiği bilgilere göre ankete cevap veren ASO üyelerinin yüzde 57'si üretimde, yüzde 53'ü iç satışlarda, yüzde 50'si dış satışlarda, yüzde 52'si yeni siparişlerde, yüzde 30'u istihdamda, yüzde 32'si ithalatta, yüzde 45'i kredi kullanımında, yüzde 30'u ürün fiyatlarında artış beklediklerini açıkladı.
Üyelerin yüzde 57'si hammadde fiyatlarında, yüzde 46'sı ücretlerde, yüzde 25'i de stoklarda artış beklemedi.
Yılın geri kalanında artış bekleyenlerin oranı Mart anketine göre Haziran anketinde' üretimde yüzde 72'den 57'ye, iç satışlarda yüzde 68'den 53'e, dış satışlarda yüzde 59'dan 50'ye, yeni siparişlerde yüzde 65'ten 52'ye, istihdamda yüzde 40'tan 30'a, ithalatta yüzde 41'den 31'e, ürün fiyatlarında yüzde 43'ten 30'a, hammadde fiyatlarında yüzde 63'ten 57'ye, ücretlerde yüzde 47'den 45'e geriledi.
Diğer taraftan, kredi kullanımında artış bekleyenlerin oranı yüzde 40'tan 45'e, stoklarda artış bekleyenlerin oranı ise yüzde 21'den 25'e yükseldi.
Özdebir, ekonominin 2009'daki sert küçülmenin ardından toparlanmakta ivme kazanamadığını, sanayi üretiminin artış ivmesinde bir düşüş söz konusu olduğunu söyledi.
Haziran ayındaki sanayi üretim endeksi verilerini de değerlendiren Özdebir, sermaye malı imalatındaki artışı çok önemsediğini, bu artışın ekonomik toparlanmayı ve istihdam artışını destekleyeceğini kaydetti.
"TL'nin değerlenmesi ihracatı vuruyor"
Özdebir, TL'deki değerlenmenin ihracatı olumsuz etkilediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"2003 yılında 1 dolar 1,49 lira idi. Bugün 1,50'lerde dalgalanıyor. Merkez Bankası'na göre TÜFE bazlı reel döviz kuru, 2003 yılına göre yüzde 26 değerlenmiştir. TL'deki değerlenme, gelişmiş ülke paralarına karşı yüzde 36'ya dayanmıştır.
Biz TL'deki değerlenmeden şikayet edince, (kuru bırakın verimliliğinizi artırın) diyorlar. TL'deki bu ölçüde yüksek reel değerlenmeyi telafi edecek verimlilik artışını sağlamak mümkün değildir. TL'deki değerlenmeye karşı mutlaka birşeyler yapılmalıdır.
Geçen hafta yen dolar karşısında değer kazanınca Japon Hükümeti ve Merkez Bankası buna müdahale edebileceklerinin sinyallerini verdiler. Bizde ise ekonomi yönetimi TL'nin değerlenmesinden adeta memnuniyet duyuyor."
Merkez Bankasının döviz karşılık oranlarında iki kez 0,5 puan artırımda bulunduğunu anımsatan Özdebir, ancak bu artışların yeterli olmadığını döviz karşılık oranlarının kriz öncesine yani yüzde 11'e çekilmesi gerektiğini ifade etti.
"KOBİ'lerin finansman sıkıntıları hala devam ediyor"
Özdebir, bankacılık yapmanın, devlet tarafından vatandaşlara hizmet etmek için verilen bir imtiyaz olduğunu, bu imtiyazın, bankalara reel kesimin fon ihtiyacını karşılaması için verildiğini kaydetti.
Bankaların, bu imtiyazı kullanırken reel sektörün, adeta boğazını sıktığını belirten Özdebir, ekonomideki toparlanma ve kredi hacmindeki artışa rağmen, krizden etkilenen KOBİ'lerin finansman sıkıntılarının hala devam ettiğini vurguladı.
Özdebir, şunları kaydetti:
"Bankalar, büyük ve güçlü firmalara kredi açmak için birbirleriyle yarışırken, KOBİ'lere kredi açmakta hâlâ nazlanmakta, krizden olumsuz etkilenmiş ancak iş yapabilir durumdaki KOBİ'lere akla gelmedik güçlükler çıkarmaktadır.
Bankaların net karı bu yılın ilk yarısında ise 12 milyar lirayı geçti. Aslında bankalar çok daha fazla kar ettiler ama bu karları düşük göstermek için olabildiğince fazla karşılık ayırırken başka bilanço oyunlarıyla da karlarını düşük göstermeyi başardılar. Takipteki alacakları vergi matrahından düşerek 72 milyona ödettiler.
KOBİ'lere kredi açmadıktan, reel sektörü fonlamadıktan sonra bankalar güçlü olmuş olmamış ne fark eder?
Sermaye yeterlilik oranı yüzde 15'e düşse, bankalar biraz daha az kar etse ne olur? Bu durum mutlaka değişmelidir. KOBİ'lerin krediye erişimi için yeni mekanizmalar geliştirilmelidir. Birden fazla KGF kurulmasının önünde yasal bir engel yoktur. İkinci bir KGF, bankalar tarafından kurulabilir."