Türkiye’nin gözyaşlarını dindiren özgürlüğe inancı pekiştiren gün

Ekonomik ve siyasî öneminin yanı sıra İzmir’in işgalinin milletin kalbinde derin bir yara olduğunu vurgulayan Atatürk, işgalci zihniyete şu cevabı vermişti: “Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır.”

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Atatürk’ün Söylev ve De­meçleri’nden bir kesi­di hatırlatarak başlaya­lım, Mustafa Kemal Atatürk, İzmir’in önemini şöyle anlatı­yordu: “İzmir kırk asırlık bir ec­dat yurdudur. İzmir, bu kadar derin bir tarihe malik olmakla beraber coğrafi durumu sebe­biyle ekonomik ve siyasî çok bü­yük bir ehemmiyete maliktir. İş­te bunun içindir ki, Türkiye’yi mahvetmek isteyen düşmanla­rın her şeyden evvel gözleri bu tarihî, bu mühim beldeye döner.

Nitekim düşmanlarımız en ev­vel burasını işgal etmişler, on­dan sonra daha doğuya ilerle­mişlerdir. İzmir’in işgali bütün milletin kalbinde derin bir ya­ra husule getirmiştir. Herkes İz­mir için feryat ediyordu. İzmir, halkın elemlerini, feryatlarını, azim ve imanını ifade etmek için bir parola olmuştu. Muhtelif gö­rüş noktalarından çok kıymetli olan İzmir, elbette düşmanların elinde bırakılamazdı ve nitekim bırakılmadı.”

Türk ordusu ilk hedefine doğru hızla yürüyüşe geçti

İzmir, 15 Mayıs 1919 tarihinde Yunan ordusunca işgal edilmişti ve işgali takip eden gün Musta­fa Kemal, Bandırma Vapuru ile İstanbul’dan ayrılmıştı. Kendi­sine geniş salâhiyetler tanıyan 9. Ordu Müfettişliği vazifesiyle 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, Türk or­dusu ile 9 Eylül 1922’de İzmir’i kurtararak Türk milletinin en büyük elem ini dindirmiş, fer­yatlarını yatıştırmış oldu.

Kısa­ca özetleyecek olursak, bir se­neye yaklaşan geniş kapsamlı ve düzenli hazırlıkların ardından Türk ordusu 26 Ağustos 1922 sabahı Büyük Taarruz’u başlattı. 30 Ağustos’ta gerçekleşen Baş­komutan Meydan Muharebesi ile zafer kazanıldı ve 200 bin ki­şilik Yunan ordusu dört taraftan sarıldı. Düşman kuvvetlerinin büyük kısmını imha edilmiş­ken Atatürk artık 1 Eylül 1922’de “Ordular! İlk hedefiniz Akde­niz’dir, ileri!” emrini verdi. Türk ordusu Batı yönünde hareket ederek, durmadan ve dinlenme­den İzmir’e doğru ilerliyordu.

“Bu başarı milletindir”

Yüzbaşı Şerafettin Bey İzmir Hükûmet Konağı'na, 5. Süvari Tümenin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık Dairesine, 4. Alay Komutanı Reşat Bey de Ka­difekale'ye Türk bayrağını çek­mesiyle İzmir resmen kurtul­muştu. 3 yıl dört aya yakın süren ve milleti yürekten yaralayan kötü günler artık bitmişti. Böy­lece Türk milletinin Kurtuluş Savaşı sona erdi ve Lozan Barış Konferansı’nda Türk tarafının eli güçlendi. Sürecin sonunda 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuri­yeti’nin kuruluşunun ilan edil­mesiyle Türk milleti kayıtsız şartsız bağımsızlığını elde etti.

Atatürk, yanında Mareşal Fevzi Çakmak Garp Cephe­si Komutanı İsmet İnönü, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Asım Gündüz ve karargâhı ile 10 Eylül 1922 günü İzmir'e girdi. Bura­da Fahrettin Altay ile buluşarak doğruca hükûmet konağına gitti. İzmirliler kurtarıcılarını büyük bir törenle, sevinç ve coşkunluk­la karşıladılar. İzmir Hükûmet Konağı balkonundan, Konak Meydanı’nı hınca hınç doldu­ran İzmirlileri, selamlayan Gazi Mustafa Kemal, kısa bir konuş­ma yaptı ve “Bu başarı milletin­dir” dedi.

Yeniden doğuşu simgeleyen İzmir, yeni ufuklara açılıyor

Atatürk ve Türk ordusu, Kurtuluş Savaşı’na son nokta­yı İzmir’de koyarak tüm dünyaya bir milletin dirilişini ilan etti. 9 Eylül bir son değil başlangıçtı. Sanayisi, ta­rımı, ticareti, kültürü ile İzmir; Türkiye’nin ilerleme ve kalkınma girişimlerine katkı veren adımların atıldığı bir şehir halini aldı. Atatürk’ün İktisat Kongresi’ni İz­mir’de düzenlemesi de bu yolda kat edilen en büyük ve önemli dönüm noktası oldu. Türkiye’nin batıya açı­lan kapısı, liman ve fuar kenti İzmir, ihracat hacmini artırmak, temiz enerji kaynaklarından daha çok ya­rarlanmakla karbon emisyonunu azaltmak, yüksek teknoloji üretmek gibi çağımızın ekonomik kurtuluş mücadelesine de katkı verecek potansiyeli ile kurtuluşunun 102’nci yılını kutluyor.