Türkiye’de mermer, mermercilik ve 16 Haziran Genelgesi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

TÜMMER Başkanı Raif Türk
Türkiye’de mermer mermercilik ve 16 Haziran Genelgesi

Türkiye mermerciliği, bütün mermer üreticisi ülkeler için kıskanılacak bir seviyededir. Çin’e mermer ihracatı yapan ülkeler arasında Türkiye ilk sıradadır. ABD’ye, Irak’a, Belçika’ya, Suudi Arabistan’a, Kanada’ya, BAE’ne ve birçok ülkeye yapılan ihracatta birinci sıraya yerleşmemiz de tesadüfi değildir. İnsanımızın girişimci kişiliğinin gelişkin olması, girişimcimizin azimli ve yaratıcı olması, aile dayanışmasının güçlü olmasıdır.

Mensuplarımız, sınırlı bütçelerle işe başladıkları halde, büyük emekler harcayarak uzun sayılmayacak sürelerde rekabet edebilir birer işletmeci olmuşlardır. Büyük çoğunluğu sınırlı imkanlarla işe başlayan bu insanlar, bulundukları yerlere sanıldığı gibi kolay gelmediler. Bu meşakkatli işten kazandıklarının önemli bir kısmını AR-GE çalışmalarında harcadılar. Bin bir güçlükle ruhsatlandırdıkları sahaların yüzde üçünü, beşini ancak ekonomik faaliyete uygun hale getirebildiler. Geriye kalan sahaların tamamı jeolojik anlamda mermer olmalarına rağmen, ekonomik bir değer taşımadığı anlaşılmakta ve terk edilmektedir. MİGEM’in kayıtları bu durumu çok çarpıcı şekilde anlatır Yukarıda da belirtildiği gibi Mermercimizin en önemli başarı nedenlerinden biri, aile işletmeciliğini elden bırakmamasıdır. Bu nedenle olacak, çeşitli sektörlerden mermerciliğe giren büyük firmalar bir süre sonra sektörü terk etmek durumunda kalıyorlar.

Mermercimiz üretmenin yanı sıra kısa sürede ticareti de öğrendi. Bunda fuarların, özellikle de İzmir Marble’ın payı büyük. Malını iyi pazarlıyor. Blok ile girmesi gereken yere blok satarak, işlenmiş satması gereken pazara işlenmişle giriyor. Rekabetçidir, ancak ucuzcu değildir. Kalitesini giderek yükseltiyor. Termin tarihine uymayı çoktan öğrendi. Uluslararası Pazarlarda övünç kaynağımız oluyor. ‘Sözüne güven olmaz’ şeklinde ifade edilen Klasik Türk ihracatçısı imajını, girdiği her pazarda düzeltme, güvenilir hale getirme keyfini yaşıyor.

Hal böyleyken Mermer üreticisi de diğer madenciler gibi neden can çekişir gibi çığlık atıyor?

Çünkü Ankara’daki bazı kesimler de mermerciyi kayaları doğrayıp doğrayıp büyük paralara satan bir meslek grubu olarak görmeye başlamışlar. Bu kesimler Sayın Başbakan’a da; üreticilerimizin mermer kaynaklarımızı ucuz fiyatlara ihraç edip aynı taşların işlenmiş olarak yüksek fiyatlardan ithal edilmelerine neden olduklarını anlatmışlar. Kesinlikle yanlış anlatmışlar. Çünkü fiyatlarımız düşük değil ve kayda değer bir mermer ithalatımız da yok. Türkiye’ye fazlasıyla granit ithalatı var, bu ithalat da büyük ölçüde Kamu Kurumlarının ihaleleri sonucu yapılmaktadır: Çin’de, ABD’de ve birçok ülkede hava alanları bizim mermerlerimizle döşenirken kendi hava limanlarımız yabancı granitlerle kaplanmaktadır. Beyaz Saray’ın duvarları, kraliyet sarayları ve sayısız mabet fabrikalarımızdan çıkan mermerlerle kaplanırken, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin binaları ithal granite layık görülmüş. Büyük bazalt rezervlerimiz bakir dururken, kaldırımlarımız ithal granitlerle kaplanmakta. Aslında bunca çeşidimize rağmen, görüldüğü kadarıyla mermer ithalatı da kamu kurumları kanalıyla yapılmaktadır. Örneğin Atatürk Hava Limanı CİP salonunda döşenen Carrara (İtalya) mermeri hangi boşluğu doldurmak üzere ithal edilmiş, bunun da Sayın Başbakan’a anlatılması gerekir…

Blok mermer ihracatımız sadece Çin’e yapılmakta ve Çin, dünyanın her yerinden mermer olarak blok satın almaktadır. Bu nedenle de Çin’e bütün dünyadan yapılan mermer ihracatının %98.5 -99’unu blok oluşturmaktadır. Bizim için de mesele, Çin pazarında var olup olmamaktır. Bizden doğacak bir boşluk kısa sürede Mısır, İran, İtalya ve ispanya gibi ülkeler tarafından doldurulacaktır. Özetle; çok iyi fabrikalarımız var ve bu fabrikalardan çıkan işlenmiş mermerlerimiz 2013 yılında da 147 ülkeye ihraç edildi. 2013 yılında bütün sorunlara rağmen 2.225 milyar $ olarak gerçekleşen mermer ihracatımızın yaklaşık yarısı işlenmişten oluştu.

Bizler, yüksek enerji, taşıma ve akaryakıt fiyatlarına rağmen her yerde ve her koşulda rekabet edebilecek bir sektörü oluşturduğumuzu kanıtlamış bulunuyoruz ve bununla gurur duyuyoruz. Ancak bütün madencilikte olduğu gibi mermerde de 16 Haziran Genelgesi ile önümüz tıkanmış durumda…Türkiye ekonomisini kılcal damarlarına kadar izlediği kuşku götürmeyen Sayın Osman Saffet Arolat, sektörün çaresizliğini ‘Madencinin çığlığı’ olarak adlandırıyor. TÜMMER İkinci Başkanı İhya Kangal ise Mermer İhracatındaki son artışları, ölüm uykusunun güzelliği olarak yorumluyor. Bu iki değerlendirme durumumuzu yeteri derecede anlatıyor sanırım.

Bizler. Türkiye Mermer Doğal Taş ve Makinaları Birliği (TÜMMER) Yönetimi olarak, Sayın Başbakan’a ulaşmak ve sektörümüzün durumunu arz etmek için çok uğraştık. İstedik ki Sayın Başbakan sektörümüzü bir de bizden dinlesin. Bazı Kamu görevlileri tarafından kendisine ulaştırıldığı anlaşılan bilgilerin doğruluk derecesini bir de sektör temsilcilerine sorsun. Fakat olmadı. Çaldığımız hiçbir kapı bizi o makama götüremedi. Kendimizi dinletemediğimiz gibi sektör olarak ekranlardan azarlandık da…

Bizler, vergisini, SGK primlerini, elektrik parasını, devlet hakkını, çevre ve orman payını en düzenli şekilde ödeyen ve en çok kayıt altında olan bir sektörü temsil ediyoruz. Bu nedenledir ki işletmecilerimiz çok kazandıkları için değil, tamamen kayıt altında oldukları için, bulundukları illerde çoğunlukla vergi rekortmenleri arasında yer alırlar. Taşıma sektörünü ayakta tutan başlıca sektörlerdeniz. Kazandıklarımızın önemli bir kısmını arama geliştirme çalışmalarında harcıyoruz. Göçü kaynağında kesiyoruz. Dağ başlarına yol, su ve elektrik götürüyoruz. Devlet bizim büyük ortağımız. Kazandığımızın %65–70’ini devlete ödüyoruz. Karşılığında İstediğimiz ise bürokratik engellerden kurtulmak, çalışmak ve üretmek! Sektör olarak engel değil, takdir beklediğimizi söylesek çok şey mi istemiş oluruz?