Türkiye sulak alanlarını yitiriyor

“Çocuklarımıza bir zamanlar sahip olduğumuz verimli topraklar, su kaynakları, sağlıklı bitkiler ve hayvanlar bırakabilecek miyiz?” sorusunu gündeme getiren Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Türkiye’nin sulak alanlarını yitirdiğine dikkat çekiyor

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DİDEM ERYAR ÜNLÜ

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü'ydü. Türkiye'nin de taraf olduğu Ramsar Sözleşmesi’nde sulak alanlar; "Doğal ya da yapay, sürekli ya da mevsimsel, tatlı, acı ya da tuzlu, durgun ya da akan su kütleleri, bataklıklar, turbalıklar ve gelgitin çekilmiş anında derinliği altı metreyi aşmayan deniz suları" olarak tanımlanıyor. 

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, Türkiye’nin, biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu, başta su kuşları olmak üzere çok zengin, karakteristik bitki ve hayvan topluluklarının yaşam alanı olan sulak alanlarını yitirdiğine dikkat çekiyor. 

Derneğin verdiği bilgilere göre, son 40 yılda su kaynaklarının yarısını kaybeden Türkiye’de en fazla su, tarım sektöründe kullanılıyor. Orman ve Su İşleri Bakanlığı güncel verilerine göre; Türkiye'de toplam sulanabilir tarım arazisi 8,5 milyon hektar. Bunun ancak 5,5 milyon hektarı sulanabiliyor. Sulanan 5,5 milyon hektar tarım alanının yüzde 92’si salma sulama ile sulanıyor. Suyu verimli kullanan damla veya yağmurlama gibi modern sulama yöntemleri sadece yüzde 8'lik bir alanda kullanılıyor. 

Sulak alanları tehdit eden problemlerin başında; evsel, endüstriyel ve tarımsal kaynaklı kirlenmeler; sürdürülebilir olmayan su altyapı projeleri; artan nüfus; çarpık sanayileşme; yapılaşma; içme, kullanma ve sulama suyu temini ve enerji üretimi için aşırı miktarda su alınması; kontrolsüz saz kesimi ile sazlıkların yakılması ve tahribinin yanı sıra aşırı ve yanlış su kuşu veya su ürünleri avcılığı yapılması geliyor.

Sulak alanlar insan için önemli

Öte yandan bir başka sivil toplum kuruluşu Doğa Koruma Derneği ise sulak alanların insan için önemini şöyle sıralıyor: 

Sel kontrolü: Sulak alanlar seli bünyesindeki organik maddeler vasıtasıyla bir sünger gibi emer, yavaşlatarak bırakır. Selin kontrol altına alınması için nehirler üzerinde set ve barajların inşası genellikle yetersiz kalmış, üstelik bu doğal işlevi de bozduğu için ters etkilere neden olmuştur. 
Yeraltı sularının beslenmesi: Sulak alanlar yeraltı suyu depolarını doldururlar. Sulak alanları kuruyan Konya Havzası’nda yer altı suyu DSİ istatistiklerine göre her yıl bir metre iniyor ve su çıkarma amaçlı mazot masrafı çiftçiyi zor durumda bırakıyor. Göller yöresindeki irili ufaklı 65 gölden 25’inin kurutulması nedeniyle bölgede taban suyunun çekildiği ve bu sebeple bazı köylerde su sıkıntısı yaşandığı, tarımsal üretimde düşüş olduğu gözleniyor. Yeraltı sularındaki bu tip aşırı boşalma zeminde çökmelere, hatta depremlere neden olabiliyor. 
Sediman ve besin depolanması: Sulak alanlar su geçişini yavaşlatarak sularla taşınan besin ve sedimanların birikmesini sağlıyor. Bu nedenle deltalar ve taşkın alanları en verimli tarım arazileri olarak ön plana çıkıyor. Türkiye’nin en verimli tarım toprakları Büyük Menderes, Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan, Ceyhan, Sakarya, Fırat ve Dicle gibi nehirlerin taşkın düzlüklerinde yer alıyor. 
İklim değişikliğinin kontrolü: İklim değişikliğine yol açan karbonun yüzde 40’ını sulak alanlar depoluyor. Bu alanların kurutulması küresel ısınma ile mücadelede ters etki yaratıyor. Sulak alanların bulundukları iklimi yumuşatma gibi çok önemli bir mikro klima etkisi var. Sulak alanlar kurutulduktan kısa bir süre sonra bölge iklimi sertleşiyor. 
Su arıtımı: Sulak alanlar doğal arıtma sistemleri olarak çalışıyorlar ve elektrik harcamıyorlar. Günümüzde ucuz ve etkili olduğu için yapay sulak alan arıtımı yöntemi giderek yaygınlaşıyor. Arıtma tesisleri bu doğal sistemlerin hızlandırılmış hali olarak tanımlanabilir.

370 bin hektar sulak alan yok oldu

Peki sulak alanlar neden kuruyor? Doğa Koruma Derneği’nin verdiği bilgiler şöyle: 

Doğrudan kurutma çalışmalar
Devlet Su işleri'nin yıllık istatistik bültenlerinde, sulak alanların doğrudan ve tümüyle kaybına yol açan iki kategoriden söz ediliyor: Taşkın kontrolü ve arazi kazanma amaçlı kurutma. DSİ'nin kurulduğu 1953 yılından bu yana, Önemli Kuş Alanlarının (ÖKA) dışında kalan 370 bin hektar sulak alan habitatı, çeşitli kurutma ve taşkın kontrolü amaçlı projeler sonucu yok oldu. 

Su dağıtımındaki kaçaklar ve buharlaşma
Barajlardan tarlalara su ulaştıran şebekedeki kaçaklar ve buharlaşma nedeniyle barajdan verilen su tarlaya ulaşmadan yarıya iniyor. 

Küresel ısınma ve yağışların azalması
Küresel ısınma ya da yağışların azalması sulak alanlarımızın kuruması konusunda gösterilen ilk sebepler arasında yer alıyor. Yağışların azalması önemli bir doğal etken, ancak kuruyan birçok sulak alanın 30-40 yıllık yağış ve iklim verileri incelendiğinde yağışlardaki azalmanın alanın kaybına sebep olamayacak kadar küçük olduğu görülüyor. Benzer şekilde yağışta bir değişiklik olmamasına rağmen kuruyan birçok sulak alan var.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir