Türkiye hala dış finansmana bağlı, yatırımcı hassas
Cornell Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Eswar S. Prasad "IMF Finance and Development Magazine"de yayınlanan makalesinde "Türkiye ve Doğu Avrupa'daki birkaç bazı yükselen piyasa ülkeleri hala böyle ve dış yatırımcı duyarlılığındaki değişimlere karşı hassas
ANKARA – Türkiye'nin bir yükselen ekonomi olarak hala dış finansmana büyük ölçüde bağlı bulunduğu, Türkiye ve doğu Avrupa'daki birkaç yükselen ekonominin dış yatırımcı duyarlılığındaki değişimlere karşı hassas olmayı sürdürdüğü belirtildi.
Cornell Üniversitesi Öğretim Üyesi, Brookings Enstitüsü Üyesi ve Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu Araştırma Görevlisi Prof Eswar S. Prasad, IMF Finance and Development Magazine'de yayınlanan makalesinde, yükselen ekonomilerin borca daha az bağımlı, yatırım duyarlılığındaki oynaklığa karşı daha güçlü hale geldiklerini, sermaye akışlarının rolünü yeniden değerlendirdiklerini bildirdi.
Makalede, geçmişteki örneklerden farklı olarak "orta gelirli" yükselen piyasa ekonomilerinin krizden görece daha hızlı ve net bir şekilde sıyrıldıkları, gelişmiş ekonomilerinse derin ve uzun süren kötüleşme yaşadığı belirtildi.
Makalede Türkiye'den de söz edilerek şöyle denildi:
"Küresel finansal kriz eskiden iç ve dış yatırımcıların çıkmak için acele etmesine neden oluyor, erimeyi hızlandırıyordu. Bugün geçmişten farklı olarak yükselen ekonomiler sermaye akışlarındaki oynaklığa karşı daha dirençli görünüyor. Birkaç büyük yükselen piyasa hala büyük oranda dış finansmana bağlı durumda. Türkiye ve Doğu Avrupa'daki birkaç bazı yükselen piyasa ülkeleri hala böyle ve dış yatırımcı duyarlılığındaki değişimlere karşı hassas. Fakat bu model oluşturmaktan çok kural dışı bir durum. Gerçekten, Brezilya ve Hindistan gibi çıkan paranın, giren paradan fazla olduğu (yani, cari işlemler açığı bulunan) ülkeler bile, sermaye akışı oynaklıklarıyla başa çıkmalarına yardımcı olacak büyük döviz rezervlerine sahip. Birçok yükselen piyasa ekonomisi son yıllarda sermaye akışlarında çok fazla dalgalanmayla karşı karşıya kaldı."
Yükselen piyasalar bir dizi yeni riskle karşı karşıya
Bu gelişmelerin altında, uluslararası sermaye akışlarının doğasında meydana gelen değişikliklerin yattığı kaydedilen makalede "Söz konusu değişiklikler küresel finansal bütünleşmenin risk ve yararlarına ilişkin tartışmayı yeniden biçimlendirecek. Uluslararası sermaye akımları yükselen ekonomiler için; büyümeyi desteklemek ya da yatırım fırsatlarını artırmak suretiyle riski çeşitlendirmeye yardımcı olmaktan çok, yıkıcı bir güç, artan belirsizlik ve büyük yıkım yapan krizlerin başlangıcı olarak görülüyordu.
Makalede belgelenen değişimler, yükselen piyasa ekonomilerinin sermaye akışlarının yararlarını derlemek için daha iyi bir konumda olduklarını, fakat bir dizi yeni riskle karşı karşıya bulunduklarını ortaya koyuyor" denildi.
Gelişmiş ülkeler acı ilacı kendileri içmeli
Makalede yer alan saptamalara göre;
-Çözüm finansal piyasadaki gelişmişliği, özellikle de yükselen ekonomilerin sermaye akışlarını soğurabilme ve oynaklığı yönetme yeteneğini iyileştirecek daha zengin bir finansal piyasa durumunu kapsıyor. Örneğin, şirket bono piyasaları şu anda Çin ve Hindistan gibi büyük yükselen piyasalarda hala çok küçük ve sermaye akışlarının soğurulmasına katkıda bulunabilecek bir yatırım fırsatı sağlayabilir, akışları spekülatif amaçlar dışında üretime katkısı için daha etkin bir kanal oluşturabilir. Sermaye kontrolü çoğu zaman ekonomik bozunma getirir ve sermaye akışı dalgalarının yol açacağı zarar daha düşüktür.
-Yükselen ekonomiler, gelişmiş ekonomilerdeki olumlu politikalara güvenmekten çok kendi ekonomik kaderlerini yönetmeye odaklanmalı. Yıllardır diğer ülkeler için yazdıkları reçetelerdeki makroekonomik ve yapısal reform ilaçlarını yutma ihtiyacındaki gelişmiş ekonomiler için kendi politika tercihleri aracılığıyla bir örnek oluşturabilirler."