Türkiye ekonomide neden sınıf atlayamıyor?
Doç.Dr. Mustafa YILDIRAN
Akdeniz Ü. İİBF
Türkiye ekonomisi, 1990’lardan bu yana ilk yirmi ekonomiden birisidir. Bu sırlamada birkaç defa yirminin altına düşse de, genelde ilk yirmiden ayrılmamıştır. Sıralamadaki en iyi yeri ise, 16. büyük ekonomi olmasıdır. 2012 yılında 17. Sırada olan Türkiye, 2013 yılında 18. sırada tamamlayacak gibi görünüyor. Küresel ekonomide 2005-2013 yılları arasında Çin, Brezilya, Rusya, Güney Kore, Meksika, Endonezya gibi ülkeler yüksek performans göstererek, sıralamada sürekli yükselmektedir. Türkiye ise, son beş yıldır, 17-18. sıralarda dolaşmaktadır. Türkiye’nin 2001 krizinden sonra ekonomik büyüme ve gelişme yolunda olumlu olan değişimi neden küresel sıralamada sıçramasına imkân vermemektedir?
Sorunun cevabı kolay değil fakat yine de değişik başlıklarda konuyu irdeleyebiliriz.
• Başarılı olduğu kabul edilen modelin eskimesi; Türkiye, dünyada büyüme getirmeyen IMF tarafından dizayn edilen klasik finansal sistem regülâsyonlarına, sıkı maliye politikasına ve kamu borç odaklı bir modelle 2002’de başladığı yola 2013’e kadar devam etmiştir. Bu model, Türkiye’ye disiplinli ve başarılı bir maliye politikası ile karlılığı yüksek bir bankacılık kesiminin oluşmasına izin verdi. Bu modelle güncellemeler yapılmakla birlikte sistem temelde değişmeden devam etmektedir. Dolayısıyla model güncelliğini yitirmiştir.
• Kıyaslamalardaki yanlışlık; Türkiye ekonomideki performansını genelde AB üzerinden ve Maastricht şartları üzerinden yapmaktadır. Fakat son yıllarda yükselen ekonomilerin hiçbirisi krizdeki Avrupa’dan değildir. Yani ekonomideki başarının ölçülmesi için mutlaka hızla yükselen ülkelere bakılmadır. Bu ülkeler arasında, Brezilya dışında maliye politikalarının ve finans sisteminin Türkiye’den daha kötü olan ülke yoktur. Aynı zamanda bu ülkelerin çoğunluğu, ihracat ve ekonomik büyümede Türkiye’den iyi performans göstermektedir. Batı ekonomilerindeki konut kredilerinden kaynaklanan krizden genel olarak etkilenmemiştir.
• Yakınlardan yükselen ekonomik güçler; Türkiye’nin görmezden geldiği konulardan birisi de, yakın ekonomilerin Türkiye’den daha iyi performans sergileyerek Türkiye’nin rolünü çalması ihtimali. Dünya ekonomisinde meşruiyet zeminini iyileştiren bir İran, Türkiye’nin enerji hatları üzerindeki gücünü olumsuz etkileyebilecek bir coğrafi konuma sahiptir. Rusya her alanda Türkiye’ye alternatif politika geliştirme çabasında olup, dünya ekonomisinde sürekli pozisyonunu kuvvetlendirmektedir. Hindistan ve Çin ekonomilerinin güçlenmesi ticaret akımlarının Türkiye’nin avantajının olduğu Avrupa’ya doğru değil de, Amerika ve Asya’ya doğru yönelmesi Türkiye’nin büyüme potansiyelini de etkilemektedir. Özellikle Orta Asya’daki yakın akraba ilişkilerinin olduğu Kazakistan ve Türkmenistan daha çok Asya’ya doğru enerji anlaşmalarını artırmaktadır. Ayrıca Kazakistan, Azerbaycan, Suudi Arabistan gibi ülkelerde kişi başına milli gelir Türkiye’den daha hızlı artmaktadır.
• Ortadoğu’daki gelişmelerin olumsuz etkisi; Türk ekonomisi için en büyük sorun en çok siyasi yatırım yaptığı Ortadoğu ekonomilerinin siyaseten kötüleşmesinin ardından, ekonomik performanslarının da düşmesine neden olmuştur. Mısır, Suriye, Ürdün, Libya gibi ülkelerdeki iç karışıklılıklar Türkiye’nin siyasi hesaplarının dışındaki gelişmeler nedeniyle ekonomi de alternatif oluşturamamıştır.
• Kriterlerdeki yanlışlık, Türkiye’de ekonomik performans ihracat artışı, yabancı sermaye yatırımlarındaki artış ve borsada yükseliş gibi sürekli ülke dışı faktörlere bağımlı gelişmelere odaklanmasıdır. Fakat yeni gelişen ülkelerin genelinde, iç pazarda canlanma, verimlilik artışı, enerji arzındaki güçleri, yenilik geliştirici ekonomik gelişme modeli ve rekabet gücünün yükselişi gibi daha çok küresel ekonominin yeni eğilimlerine dayanan kriterlerdir. Örneğin Türkiye’nin rekabet gücü yeterince artış göstermemektedir. Daha çok ithal girdilerle sağlanan bir büyüme süreci devam etmektedir.
• En önemlisi de, Türk Modeli şeklinde bir ekonomik model geliştirilememesidir. Türk ekonomisinde genel durum konjonktürel avantajlar ve ithalata dayalı hızlı tüketime bağlı bir ekonomik yapıyı göstermektedir. Aynı dönemde Türkiye’de nüfusun köyden şehre doğru aktığını ve küçük yerleşim yerlerinin ekonomik üretkenliğinin azalmasının meydana getirdiği üretim/verimlilik sorunları nedeniyle iktisadi boşluk oluşmuştur. Bu boşluk, Türkiye’de herhangi bir ekonomik kriz döneminde ortaya daha net çıkacaktır. Türk ekonomisindeki olumlu ekonomik gelişmelere rağmen, üretim, rekabet ve verimlilik sorunları uzun soluklu bir büyüme modeli ihtiyacını artırmaktadır. 2023 yılında Türk ekonomisinin ilk on ekonomi içerisinde yer alması mümkün görünmemektedir. Bu gelişmenin olabilmesi Avrupa ülkelerindeki düşüşü Türkiye’nin dolduramamasından değil, Doğudan gelişen ekonomilerin Türkiye’den hızlı büyüyerek Türkiye’nin önüne geçmesinden kaynaklanabilir. Türkiye ekonomi de dikkatlerini Ortadoğu ve Avrupa yerine, Ortaasya, Afrika ve İpekyolu’na doğru kaydırması gerekmektedir. Türkiye’nin bu ülkelerdeki gelişmenin getireceği inşa ve imar faaliyetlerinden elde edeceği girdiler, ekonomik büyüme açısından önemlidir. Ayrıca atıl sektör olarak kalan Tarımın ekonomide payının artırılması, sanayinin kur ve rekabet yoluyla dışarıdan dönüştürülmesi yerine, hedefe yönelik bir inovatif transformasyon geçirmesi de önemlidir.
Türkiye, ekonomide tarihin verdiği en önemli avantajlardan birisi olan tek elden yönetilebilme avantajına rağmen, halen özgün/orijinal/kendine özgü/tarzı olan bir ekonomi modeli oluşturamamıştır. Halen Batıda çöken ekonomik akılla aynılaşmaya çalışan bir zihniyetle ekonomi yönetilmektedir. Batı ekonomilerin çöktüğü bir dönemde, orijinal bir modelle yapılabilecek bir dönüşüm Türkiye’ye gerçekten ilk on ekonomi arasına sokabilir. Bunun için zaman ve gelişmeler, Türkiye’nin aleyhine işlemektedir. Fırsatlar kolay harcanmaktadır. Mesela, İzmir’de düzenlenen Türkiye İktisat Kongresi kaçan fırsatlardan birisidir. Sadece mevcut durumu, standart bilgilerle tartışan bir platform olarak organize edilerek, tarihi fırsattan yararlanılamamıştır. Türkiye için alternatif büyüme ve gelişme modellerinin bir yıl önceden yapılacak çağrıyla genç akademisyen/profesyonellerin de dâhil olacağı bir yöntemle düzenlenebilecek bir organizasyon, kriterlerin bürokratik normlara göre belirlendiği bir kongreden daha faydalı olurdu. Yeniden siyasi sorunların fazlasıyla tartışılmaya başladığı Türkiye’de, yeni ve orijinal bir ekonomi modeli gelecek kuşaklar ve Türk halkının refahı için zorunludur.