Türkiye 'havayı en az kirleten' 2. OECD ülkesi
Türkiye, OECD üyesi 34 ülke arasında havayı en az kirleten ikinci ülke oldu.
Türkiye, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üyesi 34 ülke arasında havayı en az kirleten ikinci ülke oldu. Avrupa’da bulunan ve Türkiye’nin birer vilayeti büyüklüğündeki Lüksemburg, Hollanda gibi ülkeler ise havaya en fazla karbondioksit salan ülkeler sıralamasında başı çekti. Türkiye toplam enerji üretimi içinde yenilenebilir enerji kaynaklarına en fazla yer veren OECD ülkeleri sıralamasında ise 17’nci sırada bulunuyor.
OECD, 2 - 3 Haziran’da Paris’te düzenlenecek olan ve konusu "Gelecekteki Yaklaşımlar: İnsan, Gezegen, Refah" olarak belirlenen 2015 Forumu öncesi bir dizi veri yayınladı. Forum’un 21’inci yüzyılda iklim değişikliklerine karşı önlemlerin ele alınacağı uluslararası müzakereler öncesinde önem taşıdığı belirtildi.
Verilere göre hava kirliliğinden ölümler sadece OECD’ye üye ülkelere azaldı. 2005-2010 arasında hava kirliliğinden ölümler tahmini rakamlara göre OECD’de 500 binden 400 binlere indi. Çin’de 1 milyon 200 binlerden 1 milyon 300 binlere yaklaştı. Hindistan’da 600 binlerden 700 binlere doğru yükseldi. Dünyanın kalan bölümünde ise 900 binler düzeyindeki ölüm sayısında artış sürdü.
Türkiye OECD’de havayı en az kirleten ikinci ülke. OECD’de havayı en fazla 2012 itibarıyla kişi başına 19.2 ton karbon dioksit salınımıyla Lüksemburg kirletiyor. Lüksemburg’u Avustralya, ABD, Kanada, Estonya, Kore, Hollanda, Çek Cumhuriyeti izliyor, ardından ortalama 9.7’lik kişi başına karbondioksit salınımıyla OECD ortalaması geliyor.
OECD’de çevreyi en az kirleten 10 ülke ise şöyle: Meksika (kişi başına 3.7 ton karbondioksit), Türkiye (4 ton), İsveç (4.3 ton), Portekiz (4.3 ton), Macaristan (4.4 ton), Şili (4.5 ton), Fransa (5.1 ton), İsviçre (5.2 ton), İzlanda (5.7 ton), İspanya (5.8 ton).
Yenilenebilir enerji kullanımında OECD 17'ncisiyiz
Türkiye, 2012 itibarıyla toplam enerji üretiminde yenilenebilir enerjinin aldığı payın büyüklüğü açısından yapılan sıralamada ise 34 OECD ülkesi arasında 17’nci oldu. Su ve termal kaynak ülkesi İzlanda toplam enerjisinin yüzde 84.7’sini çevreci yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor. İkinci Norveç İzlanda’nın yarısı kadar yenilenebilir kaynak kullanıyor.
17’nci Türkiye toplam enerjisinin yüzde 10.2’sini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyor. OECD ortalaması yüzde 8.5 olurken Türkiye yenilenebilir enerji kullanımında Fransa, ABD, İzlanda, İsrail, Avustralya, İngiltere, Hollanda, Japonya, Lüksemburg, Kore gibi ülkeleri geride bırakıyor.
Yenilenebilir enerji kaynakları güneş ışığı, rüzgâr, akan su (hidrolik güç), biyolojik süreçler ve jeotermal olarak sıralanıyor.
ABD 2010 itibarıyla kaynaklardan kişi başına çekilen su miktarı sıralamasında 1583 metreküp su ile 25 ülkeli sıralamada OECD birincisi oldu. Türkiye 8’inci sırada yer aldı. Türkiye’de su kaynaklarından kişi başına 642 metreküp su çekilip kullanıldı. OECD-Avrupa ortalaması ise 555 metreküp oldu.
Dünyada her yıl 3.4 milyon kişi hava kirliliğinden ölüyor
Hava kirliliği şu anda premature ölümlere neden olan en büyük çevresel etken. Diğer etkenler arasında kötü temizlik koşullarının ve temiz içme suyu yetersizliğini de geride bırakmış durumda.
Karayolu trafiği, sanayi ve enerji üretiminden kaynaklanan eve dışı hava kirliliği şu anda küresel çapta yılda 3.4 milyon kişinin ölümüne neden oluyor.
İnsan faaliyetlerinin, iklim değişikliğini etkileyen özellikle karbon dioksit olmak üzere sera gazlarının salınımındaki etkisi de açık şekilde ortaya çıkıyor.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının daha fazla kullanımı, hava kirliliği ve sera gazı emisyonunun azaltılmasına yardımcı olacak. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı artıyor ancak hala 2012 itibarıyla OECD’de enerji üretiminin sadece yüzde 8.5’ine karşılık geliyor.
1950’den sonraki 30 yılda; 1700 - 1850 yılları arasındaki 150 yıllık dönemde görülenden daha fazla arazi tarıma açıldı. 2050 yılında küresel gıda talebinin ikiye katlanması bekleniyor. Bu kentleşme ve toprak kirliliği, zaten zorlanan ekili arazi üzerinde ek baskı yapacak. Gıdaların çöpe atılmasını azaltmak ve çiftçiliği daha verimli kılmak insanların kendi kendilerini doyurmaya devam edebilmeleri için anahtar olacak.
Su kullanımı OECD ülkelerinde farklılık göstermekle birlikte 1970’lerden bu yana hemen hemen her yerde arttı. Son yüzyılda su talebinin küresel olarak nüfus artış hızının iki misli hızla arttığı tahmin ediliyor. Su talebi artmaya devam edecek. 2050 itibarıyla yüzde 55 artması bekleniyor. Bu ekstra talebin büyük bölümünü, imalat, elektrik üretimi ve ev kullanımı oluşturacak.
"Gelecekteki su talebini nasıl tatmin edebiliriz?" sorusuna OECD şu yanıtı verdi:
"Altyapı yatırımları, inovasyon ve suyun dağıtımı, korunması ve çıkarılmasında verimlilik öncelikler olacak. 2 - 3 Haziran’da Paris’teki OECD merkezinde düzenlenecek 2015 OECD Forumu’nun konusu bu amaçla "Gelecekteki Yaklaşımlar: İnsan, Gezegen, Refah" olarak belirlendi. Çalışmanın 21’inci yüzyılda iklim değişikliklerine karşı önlemlerin ele alınacağı uluslararası müzakereler öncesinde önem taşıdığı belirtildi.