Türk bankaları için, yurtdışında önemli fırsatlar var
Hayvancılık kredilerine hızla devam eden Ziraat Bankası'nın Genel Müdürü, Yunanistan ve Balkanlar'da satın alma için uygun fırsat kolladıklarını söyledi.
ANKARA - İki hafta içerisinde 2 bin besiciye 180 milyon lira civarında sıfır faizli hayvancılık kredisi kullandırdıklarını bildiren Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar, Türk bankalarının yurtdışında banka almaya odaklanmalarının iyi olacağını söyledi.
Çağlar, iftar yemeğinde gazetecilerle bir araya geldi. Sıfır faizli hayvancılık kredilerine ilişkin soru üzerine Çağlar, sübvansiyonlu hayvancılık kredilerinde faizin sıfıra düşürülmesinin ardından son 2 haftada 2 bin besiciye 180 milyon lira civarında kredi kullandırdıklarını söyledi. Çağlar, verdikleri kredilerin yüzde 89'unun 100 bin liranın altında olduğunu, 1 milyon liranın üzerinde kredi kullandırdıkları çiftçi sayısının sayılabilecek kadar az olduğunu belirtti.
İşletme ölçeğinin büyütülmesi için Tarımsal Orta ve Büyük İşletme (TOBİ) şubelerini kurduklarını hatırlatan Çağlar, 3'ü TOBİ şubesi, 6'sı daha küçük ölçekli tarımsal şube olmak üzere 9 şubenin kredi hacminin 750 milyon liraya ulaştığını anlattı. Çağlar, bu şubeler aracılığıyla küçük işletmelerin proje çerçevesinde birleşerek orta ölçekli işletmeler haline gelmesinin teşvik edildiğini söyledi.
Çağlar, "Çiftçiye burada biraz daha vizyonunu geliştirecek, ortaklık kültürünü tetikleyecek, cesaretlendirici tavırlar sergiliyoruz" dedi.
Tarımsal kredilerdeki artışı değerlendiren Çağlar, söz konusu artışın çiftçinin borcunun artışı olarak değerlendirilemeyeceğini, tarımsal üretim ve katma değerdeki artıştan bu konuda bir sorun yaşanmadığının görülebileceğini söyledi.
Sektör karının yaklaşık 1,5 milyar lirası 'karşılık iptallerinden'
Bankaların ilk 6 aylık kar rakamlarının hatırlatılması üzerine Çağlar, bu yılki karların içerisinde toplam sektör karının yaklaşık 1,5 milyar lirasının karşılık iptallerinden geldiğini söyledi.
Menkul kıymet ve Hazine bonosu getirilerinin aşağı düşmesi nedeniyle 2010, 2011 yıllarında 2009 yılındaki gibi karlar beklenmediğini ifade eden Çağlar, "bu sene karların geçen seneye göre beklediğimiz oranda aşağıya düşmemesinin temelinde hızlı, beklentimizin ötesinde toparlanma olması var" dedi.
Sektörün en çok kredi kullandıran bankası haline geldiklerini kaydeden Ziraat Bankası Genel Müdürü, 2003'te esnafa kullandırılan kredilerin bugünkü rakamla 50 milyon dolar civarında olduğunu, bugün 27-28 milyar dolarlık kredi hacmine ulaştıklarını söyledi.
2010 başlangıcından bu yana kredi taleplerinde hızlı bir artış gördüklerini belirten Çağlar, gelen taleplerin büyük çoğunluğunun yatırım kredisi olduğunu kaydetti. Çağlar, "Önceden insanlar daha çok ticaretlerini finanse etmek amacıyla kredi alıyorlardı, krediler de 1 yıl, 18 ay vadeli vs oluyordu" dedi.
Çağlar, tarımda uzun vadede yatırım kredilerinin talep edildiğini, bunu bankacılık açısından, önümüzdeki dönem için "Türkiye'nin büyümesi, büyümenin kalıcı olacağı, istihdam rakamlarının biraz daha tersine döneceği" yolunda sinyaller olarak gördüklerini dile getirdi.
Türkiye'ye ciddi miktarda nakit akışı var
Küresel kriz sonrasında ABD'nin yavaş yavaş toparlandığını, Avrupa'daki toparlanmanın biraz daha uzun süreceğini ifade eden Can Akın Çağlar, o dönemde "finansal yangını söndürebilmek için özellikle merkez bankalarının trilyonlarca doları boca ettiklerini, 'bu paraların bir gün gidecek yer arayacağını' söylediklerini, Dünya Bankası'nın ilk dilim olarak 200 milyon dolar, 25 yıl vadeli kredi verdiğini, bunu kullandırdıktan sonra 1 milyar dolara kadar gidecek bir imkan olduğunun söylendiğini" anlattı.
Türkiye'ye ciddi bir nakit akışı gözlendiğini belirten Çağlar, siyasi yapılarda çok dramatik bir değişme olmazsa önümüzdeki dönemde Türkiye'nin 'ayrışmaya başlayan bir ülke' olacağını söyledi.
"Sektörde karların ne kadarının menkul kıymetlerden geldiğine ilişkin soru üzerine Çağlar, Ziraat Bankası için 2003 yılına gidildiğinde kredilerden aldıkları faizlerin toplam faiz gelirlerinin sadece yüzde 7'si olduğunu ancak günümüzde menkul kıymetlerinden elde ettikleri faiz gelirleriyle kredilerden elde ettikleri faiz gelirlerinin hemen hemen birbirine eşit hale geldiğini anlattı.
Hazine'nin borçlanmasının 3'te 1'ini Ziraat Bankası karşılıyor
Yıllardır, "Ziraat Bankası hep kamu kağıtlarıyla kar ediyor" denildiğini de belirten Çağlar, şöyle konuştu:
"Bizim kendine has bir görevimiz var. Kamunun borçlanmasında ciddi görev alan, piyasa yapıcısı bir bankayız. Bir de 2001 yılının gelen stok kağıtlar var üzerimizde. Görev zarar kağıtları, o tarihte 12,1 milyar liralık bir görev zarar kağıdı verilmişti...
Türkiye'ye yabancılar geldi kağıt aldılar, hisse senedi değil. Yabancıların aldığı kağıdın 2 katından fazlasını Ziraat Bankası olarak sadece biz taşıyoruz. Bir yıl içerisindeki toplam Hazine'nin borçlanmasının 3'te 1'ini Ziraat Bankası olarak biz alıyoruz. Ziraat Bankası olarak böyle bir portföy oluşturmasak faizlerin bundan 1-2 puan yukarı çıkacağını tahmin edersiniz."
Çağlar, ne zaman kamunun borçlanma ihtiyacı aşağıya inerse o zaman Ziraat Bankası'nın portföy içerisindeki kamu kağıtlarının sektörle aynı düzeye geleceğini kaydetti.
Bu yıl Haziran ayını geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslayan Çağlar, kendilerinin aldığı kağıt miktarının sektörün gerisinde olduğunu, o dönemde sektör krizden endişe ettiği için kamu kağıtlarına yüklendiğini, Ziraat Bankası olarak kredilere girdiklerini de anlattı.
Kredi ortalaması haftada 1 milyar TL
Çağlar, kullandırdıkları kredilerin 2009 ortalamasının haftada 1 milyar liranın altına düşmediğini, bu yıl 1,2 milyar liraya çıktığını, şu anda da 43,5 milyar liranın üzerinde kredi hacmine ulaştıklarını söyledi.
2003'te 7 yıllık bütçe yaptıklarını, "bundan sonra kredilerin yüzde 50'si bireysel, yüzde 25'i ticari, yüzde 25'i tarımsal krediler olacak" dediklerini belirten Çağlar, artık kredilerin yüzde 51'i bireysel, yüzde 24'ü ticari, yüzde 25'inin tarımsal krediler olduğunu ifade etti.
Genel Müdür Çağlar, tarımsal krediler konusunda 2002'de verdikleri 100 liralık kredinin 62 lirasının, bugün ise 100 liralık kredinin 1,9 lirasının geri dönmediğini söyledi.
"Ziraat Bankası şehirden dükkan, daire istedi, ipotek istedi" eleştirilerini de hatırlatan Çağlar, "şu anda 9,5 milyar liralık tarımsal kredileri bulunduğunu, bu rakamın teminatının yüzde 85'inin çiftçinin bağı, bahçesi, yüzde 10'unun kefalet, sadece yüzde 5'inin teminat sistemi" olduğunu kaydetti. Çağlar, toplulaştırma kapsamında olan arazinin teminat olmaması ve çok parçalı yapı arz eden ortalama 7 hektar civarındaki tarımsal arazinin her birine ekspertiz yapılması zorluğu nedeniyle "başka bir mal, mülk, dükkan vs olup olmadığının sorulduğunu, bunun üzerine (Ziraat bizden daire istedi) denildiğini" anlattı.
Çağlar, 2010 yılı ortalamasının bireysel kredilerde haftalık 444 milyon lira olduğunu, haftada 32 bin kişiye kredi verdiklerini, Türkiye'de ihtiyaç kredilerinde 78 ilde, konut kredilerinde ise 57 ilde birinci sırada olduklarını anlattı.
Çağlar, toplam bireysel kredilerde, kredi kartları dahil sektörde en öndeki banka olduklarını kaydetti.
Balkanlarda satılık 10 banka
Ziraat Bankası'nın Yunanistan'da ve Balkanlarda banka açması gibi bir konunun söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine Çağlar, Başbakanın Yunanistan teması kapsamında kendilerinin de bankacılık alanında görüşmeler yaptıklarını, bir uluslararası danışmanlık şirketinin kendilerine burada satılmak istenen ya da ortak arayışı içinde olan çok banka bulunduğunu ifade ettiğini ve 5-6 bankanın finansallarını getirdiğini kaydetti.
Danışmanlık şirketinin sadece Yunanistan'da değil, Balkan coğrafyasında da bu tarz bankalar olduğunu belirttiğini anlatan Çağlar, "Şu anda ellerindeki portföy anlamında bize ifade ettikleri aşağı yukarı 10 tane görüşmeye açık portföy var" dedi.
Türkiye'nin yaşadığı kriz sonrası toparlanma sürecine girdiğini ve batı ile yakın coğrafyadaki ülkelerden ayrışma noktasına giderek bir "kabuk kırılma" aşamasından geçtiğini ifade eden Çağlar, şöyle devam etti:
"Bu ayrışma noktasında da siyaseten de Türkiye bölgesel bir güç olacak şeklinde söylemin arkasından, biz bankacılar eğer ki bu yakın coğrafyada pazar payı elde edemezsek, müteahhitlerimiz oralarda iş edinemezse, ticaret erbabımız ticaretten pay elde edemezlerse, o zaman siyasi söylemimiz bir parça eksik kalır. Gittiğimiz ülkelerde görüyoruz ki yatırım yapma eğilimi var yakın coğrafyada Kazakistan'dan, Balkanlara Almanya'ya kadar bu coğrafyada herkes bir yatırım peşinde"
Hedef yurtdışı
Ziraat Bankası olarak da 2003 yılında 2010 yılını planladıklarını, şimdiden de 2015 yılını planlamaya çalıştıklarını anlatan Çağlar, öncelikle bankanın yapısal dönüşümü üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Çağlar, 2015 için düşündüklerini planlayabilmeleri halinde, Ziraat Bankası'nın çok farklı, çok dinamik, daha hızlı hareket eden, çok daha yüksek teknolojiyi kullanan ve bölgesel güç olan bir banka haline geleceğini söyledi.
Ziraat Bankası olarak Makedonya örneğinde olduğu gibi yakın coğrafyada şubeler açtıklarını ve o şubeleri daha sonra bankaya dönüştürdüklerini anlatan Çağlar, "Oradaki amacımız iki ülke arasındaki, yani bulunduğumuz ülkelerle Türkiye arasındaki ticaretin finansmanından pay almak arzusundayız. Bir de oraya giden Türk iş adamlarının finansmanı için onlarla beraber orada olmak istiyoruz" dedi.
Ziraat Bankası'nın Türkiye'de rekabet anlamında zaten belli bir noktada olduğunu anlatan Çağlar, "belli bir pazar payındayız bundan çok daha fazla pazar payı alalım çabası içinde değiliz. Bundan sonraki süreçte pazar payı oluşturmak gerekirse yakın coğrafyada bir pazar payı oluşturalım çabasındayız" dedi.
Bir gazetecinin "yani Ziraat'in 2015 yılı hedefi artık yurt dışı diyebilir miyiz" sorusu üzerine Çağlar "evet diyebiliriz" dedi.
Suriye ve Irak'ta önemli potansiyel var
Bugüne kadar Türk bankacılığının Türkiye'de getirilerin ve marjların iyi olması nedeniyle dışarıya çok açılmadığına dikkati çeken Çağlar, ancak şu anda ekonominin iyileşmesinin doğal bir göstergesi olarak marjların daralmaya başladığını, marjların daraldığı bir ortamda da Türkiye'deki pazar payını büyütmenin maliyetinin çok yüksek olduğunu ifade etti.
Bu nedenle daha yüksek marjların olduğu yerlerde pozisyon alınması gerektiğini vurgulayan Çağlar, bu kapsamda işlenmemiş yerlere girmek gerektiğini, Suriye, Irak gibi ülkelerde önemli bankacılık potansiyelleri bulunduğunu kaydetti.
Türk bankacılığının geçmişte Türkiye'deki getirilerden istifade ettiğini, dışarıya çok bakma fırsatı olmadığını, marjlar daralınca herkesin yavaş yavaş "dışarılarda bir pazar oluşturabilir miyiz, dışardaki marjlardan istifade edebilir miyiz şeklinde" yurt dışına bakmaya başladığını belirten Çağlar, "bir müddet sonra Türk bankacılığı da artık Türkiyedeki toplam gelirlerinin önemli bir kısmını belki dış coğrafyadan elde edebilecek stratejiye ya da yapılanmaya gelecek" dedi.
Şube açmak değil, satın almak
Dışarıya büyüme stratejisi anlamında mevzuatın engellediği bir yön olup olmadığını sorulması üzerine Çağlar, böyle bir şey olmadığını hatta BDDK Başkanının, (bankalar artık yurt dışında biraz daha dikkatli baksınlar) tarzında söylemi bulunduğunu söyledi.
Ziraat Bankası Genel Müdürü, "bunun temeli sadece şube açarak oralarda olmak değil, Türk bankacılığı olarak oralarda ortaklaşa pazar payları satın almak ortaklaşa bankalar satın almak gibi bir takım çabalar içerisine girsek çok daha iyi olur gibi gözüküyor" dedi.
Türk bankacılığının bundan sonraki süreçte mutlaka sınırları aşması gerektiğinin altını çizen Çağlar, şöyle devam etti:
"Çünkü iş adamının gittiği yerde oradaki bir bankayla diyaloğu ile, aynı lisanı konuşan, aynı duyguları paylaşan bir bankacıyla konuşması çok farklı şeyler.
Bu kar marjlarının uzunca bir süre bu seviyelerde kalması belki 3-5 sene sonra Türk bankacılığında bir ayrıştırmayı ortaya çıkarabilecek. Çünkü düşük kar marjıyla büyük işlem yaparsanız ancak istenilen karlılığı sağlayabilirsiniz. Ama bir de ölçeğiniz düşükse küçük kar marjları ve düşük karlılıkla çalışırsanız bu sefer sizin ölçek ekonomisine gelebilmeniz için belki bir konsolidasyon gündeme gelebilir ama şu aşamada henüz değil, belki 3-5 sene içerisinde.
Küçük bankalarla büyük bankaları mukayese ettiğinizde uzun sürede bu daralan marjlarla, küçük bankalar belki birleşme seçeneğini veya daha spesifik alana kayma seçeneğini tercih edecekler. Bankacılık sektöründe önümüzdeki dönemde tüm dünya için şu anda yeni düzenlemelerde getirilmeye çalışılan husus piramit şeklindeki bir yapıdan ziyade daha elips şeklindeki yapıya doğru gelmesi.
Dolayısıyla yeni düzenlemeler, Basel 3 tarzı getirilecek düzenlemeler, yeni kurallarla tepede sektörün yüzde 70'ini 80'ini alan 5 banka şeklinde yapıdan ziyade, daha çok birbiriyle rekabet edebilecek, pazar payları daha çok birbirine yakın orta ölçekli çok sayıda bankacılığa doğru kurallar manzumesi gelecek diye bekliyoruz"
Özelleştirme kararını patron alır
Özelleşen bir Ziraat Bankası'nın dışarıya açılma hedefini koruyup korumayacağının sorulması üzerine Çağlar, kendilerini zaten şimdiden özelleşmiş gibi hissettiklerini, kamunun kendilerine yönlendirici müdahalesi olmadığını, bu anlamda kamu sermayedarlığında ama özel sektör anlayışında çalıştıklarını kaydetti.
Çağlar diğer bankalar kadar rahat hareket edememelerinin arkasında Kamu İhale Kanununa tabi olma gibi bazı hususlar olduğuna işaret eden Çağlar, ancak buna benzer hususların genel işleyişi çok da germediğini, rekabette geri koyacak kısıtlayıcı hükümler kurallar olmadığını söyledi.
2011'de özelleştirmeye ilişkin bir soru üzerine de Çağlar, "şu an bizim kendi içimizde konuştuğumuz konu değil. Bu tamamen patronlarımızın alacağı karar, bizle alakalı değil" yanıtını verdi.
Ziraat Bankası'nın Azerbaycan'daki banka faaliyetlerine ilişkin bir soru üzerine Çağlar, "Orada Azerbaycan devletiyle ortak olduğumuz bir bankamız var, oradaki mevduat anlamında sıkıntı duyduğumuz bir şey yok. Sermaye artışı yapıp daha hızlı rol alabilecekken oradaki ana hissedarımız yüzde 50'sine sahip olan, (onların tarım kredi kooperatifleri gibi) onlar özelleştirme kapsamında olduğu için, sermaye artışına katılamıyor. Katılamadığı için de orada bir miktar yavaşlıyoruz" diye konuştu.
Kredi kartından tüketici kredisine dönüş var
"Krizde ikinci dip" konusuna ilişkin bir soru üzerine Çağlar, Yunanistan örneğini vererek, Yunanistan'da finansal krizin devletin krizi halinde ortaya çıktığını ve krizle başa çıkabilmek için de kısıtlayıcı tedbirler alındığını hatırlattı.
Bu kısıtlayıcı tedbirlerin de halka yansıdığını ve vatandaşlar tarafından hissedilmeye başlanıldığını anlatan Çağlar, "ikinci dip denen nokta biraz burası gibi. Biz dünyaya ciddi bir ihracat yapıyoruz, özellikle AB'ye yapılan ihracat o ülkedeki yavaşlamadan doğal olarak etkileniyor. Türkiye bence bu yönüyle, dış ticaret yönüyle etkilenecek" dedi.
Ancak Türkiye'nin tüketim eğilimi yüksek bir nüfusa sahip olması gibi bir avantajı olduğuna işaret eden Çağlar, diğer ülkelerden ayrışmaya başlanıldığının temel göstergesinin de çok ciddi yatırım taleplerinin gelmesi olduğunu belirtti.
Önceden kredi taleplerinin genelde ticari ve 1 yıl - 18 ay vadeli olduğunu hatırlatan Çağlar, şimdi ise genelde 5 - 10 yıl vadeli yatırım kredileri geldiğini bunun da önümüzdeki dönemde "iş" ve "aş" anlamına geldiğini söyledi.
Ziraat Bankası'nın haftalık 444 milyon lira kredi kullandırdığına dikkati çeken çağlar, bunların hepsinin zorunluluktan kredi kullanmadığını, evini, arabasını, eşyasını değiştirmek için de kredi aldığını bunun da sanayiyi hareketlendirdiğini ifade etti.
Yapılan düzenlemelerden sonra kamuoyunda ciddi bir bilinç oluşmaya başladığını da belirten Çağlar, önceden insanların kolay krediye ulaşabilmek için kredi kartından nakit çektiğini şimdi ise aradaki faiz farkının bilinmeye başladığını kaydetti.
Çağlar, ilk defa bu dönem tüketici kredilerinin artışının kredi kartı artışını geçtiğini, BDDK'nın yaptığı yönlendirmeler, bankaların kendi müşterilerini yönlendirmeleri ve uyarmaları çerçevesinde artık insanlar tüketici kredisine doğru dönmeye başladığını bunun da güzel bir gelişme olduğunu bildirdi.
Emeklilere maaş promosyonu
Emeklilere maaş promosyonuna bankaların sıcak bakmadığının belirtilmesi üzerine de Çağlar, bu konuda çok yüksek bir beklenti oluşturulduğunu söyledi.
Emeklilerin maaşını yattığı gün çektiğini anlatan çağlar, çalışandan elde edilen verim ile emekliden elde edilen verimin çok farklı olduğunu ifade etti. Çağlar, şöyle devam etti:
"Ortaya çıkan rakamlara bankalar bu işe isteksizmiş gibi duruyor. Bankalar isteksiz denen noktada 3 tane kamu bankası var zaten ağırlıklı olarak bunları ödeyen. 9,3 milyon emeklinin 400 binini özel sektör ödüyor. 4,9 milyonu Ziraat Bankası olarak bizde, 1,7 milyonu Halk Bankasında, 1,2 milyonu Vakıfbank'ta, 900 bini de PTT'de. Dolayısıyla bu sadece kamu bankaları üzerinden dönen bir ticaret. Emekliler rahat maaş alsın diye, daha iyi hizmet alsın diye mesela bizim 69 tane özel şubemiz var, özel hizmet noktası oluşturuldu. Bütün bunlar maliyet. Dolayısıyla maaş beklentisini karşılayacak bir promosyon ortaya çıkmıyor. Yani matematik anlamında bakıldığında o beklentileri karşılamayacak bir şey"
Çağlar bir soru üzerine de bir müşterinin gişeye gelip hesabından 100 lira para çekmesi durumunda bunun bankaya yıl genelinde ortalama her bir işlem için 2,92 dolar maliyet oluşturduğunu kaydetti.