Tünelden çıktık, ama hava bulutlu
Yılmaz, "Reel kur endeksinin gelişmekte olan ülkelere kıyasla istikrarlı seyir göstermesi, Türkiye'nin dış ticarette rekabet gücünü korumasına destek verdi" dedi.
DENİZLİ - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türk Lirası'nın küresel kriz boyunca sergilediği göreceli istikrarlı seyrin 2010 yılının ilk yarısında da devam ettiğini söyledi.
Dünya Gazetesi ve Denizli Sanayi Odası tarafından ortaklaşa olarak Pamukkale Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde düzenlenen "Para Politikaları" konulu konferansta konuşan Durmuş Yılmaz, dalgalı kur rejimine de değindi. Dalgalı kurun küresel sermaye akımlarının yüksek oynaklık gösterdiği durumlarda ekonominin aşırı tepki vermesini önleyen bir emniyet mekanizması görevi gördüğüne işaret eden Yılmaz, şunları kaydetti:
"Nitekim dalgalı kur rejimi uygulayan ülkelerde büyüme ve enflasyon hızları gerek kriz öncesi dönemde, gerek kriz sırasında daha istikrarlı bir seyir izlemiştir. İçinde bulunduğumuz küresel kriz sırasında sabit kur rejimi uygulayan ülkeler, dalgalı kur rejimi uygulayan ülkelere kıyasla daha derin bir iktisadi daralma yaşamışlardır. Tarihsel olarak oynaklığı en yüksek ve küresel risk iştahına en duyarlı para birimlerinden biri olan Türk Lirası'nın küresel kriz boyunca sergilediği göreceli istikrarlı seyir, 2010 yılının ilk yarısında da devam etmiştir. Diğer gelişmekte olan ülkelerle kıyaslandığında, Türk Lirası'nın değerinde önemli bir değişim gözlenmemektedir.
2003 yılına kıyasla Türk Lirası'nın gelişmiş ülkelerin para birimlerine karşı reel olarak değer kazandığı, gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine göreyse önemli bir değişiklik göstermediği dikkati çekmektedir. Gelişmekte olan ülkeler ile Türkiye'nin göreceli üstünlüğünün bulunduğu mal çeşitleri büyük benzerlik taşımaktadır. Reel kur endeksinin gelişmekte olan ülkelere kıyasla istikrarlı bir seyir göstermesi, Türkiye'nin dış ticarette rekabet gücünü korumasına destek vermiştir."
"AB, dış talep üzerinde belirgin risk oluşturuyor"
Yılmaz, dış piyasalardaki bu durumun Türkiye ekonomisine yansımaları konusunda da şöyle konuştu:
"En büyük pazarımız olan Avrupa Birliği'ne ilişkin büyüme beklentilerinin düşük seyretmesi, dış talep üzerinde belirgin bir risk oluşturmaktadır. Avrupa ekonomilerindeki sorunların artmasını takiben yılın ikinci çeyreğinde sipariş göstergelerinde gerçekleşen sınırlı düşüşler, dış talebe ek olarak iç talepteki toparlanma hızına ilişkin aşağı yönlü riskleri artırmıştır. Öncü göstergelerin ve reel kesim güven endeksinin son dönemde sınırlı bir düşüş sergilemesi ve tüketici güven endekslerinin düşük seviyesi, Türkiye ekonomisindeki toparlanmanın yavaş ve kademeli olacağını göstermektedir. Küresel finans piyasalarında yaşanan sorunların, dış finansmana erişimi kısıtlaması beklenmektedir."
"Aşağıdan yukarıya doğru önemli bir çıkış var"
Yılmaz, yılın ilk çeyreğine ilişkin açıklanan 11,7 düzeyindeki büyüme rakamıyla ilgili değişik kesimler tarafından "ekonominin iyi büyüdüğü", "hiç büyümediği" ya da "durağan olduğu" gibi çok farklı şekilde değerlendirmeler yapıldığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bizim resmi rakamlara bakışımız şu şekilde, ekonomide 2010 yılının birinci çeyreğinde, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre önemli bir büyüme söz konusu. Ancak seviye olarak baktığımızda bugün ekonomimizin geldiği seviye, geçmiş dönem en fazla yükseldiği noktanın biraz gerisinde. Yani 2008 yılındaki seviyeyi 100 olarak alırsak, bugün geldiğimiz nokta 96-97. dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada, bunun 4 puan altındayız. Aşağıdan yukarıya doğru önemli bir çıkış söz konusu."
"Tünelden çıktık, ama hava bulutlu"
Sunumunun ardından katılımcıların sorularını yanıtlayan Yılmaz, önceki konuşmalarında yaptığı 'tünelin ucu göründü" şeklindeki değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine "Tünelden çıktık, ama tamamen güneşli değil, hava bulutlu" dedi.
Yılmaz, bir katılımcının, sunumdan "ikinci bir kriz beklentisi olduğunu" anladığını belirterek, bu krizin şiddetini sorması üzerine, şunları kaydetti:
"İkinci bir tip kriz dalgası olması, olmamasına göre daha az"
"Ben ikinci krizden söz etmedim, ama dünyada ikinci krizden söz ediliyor. Şu anda gerek Uluslararası Ödemeler Bankasında, merkez bankası başkanları tarafından gerek G-20'ler, gerekse finansal istikrar grupları ve onun bütün alt komitelerinde tartışılan konuların en başında çıkış stratejileri geliyor. Bir grup ülke, mali disiplinin bozulduğunu, bunun ileride daha büyük sorunlara neden olacağını, dolayısıyla genişlemeci politikalara son verilmesini istiyor. ABD başta olmak üzere bir grup ülke, 1931 tecrübesiyle 1929 buhranındaki tecrübeden hareketle, erken çıkışın başlayan toparlanmayı engelleyebileceğini, dolayısıyla genişlemeci politikaların bir müddet daha devam etmesini istiyorlar. Bu konuda karar vermek çok kolay değil. Avrupa'da mali disiplinle, bütçe açıklarıyla, borç yüküyle ilgili sorunlar diğer sorunların önüne geçmiş durumda. Genişlemeci maliye politikalarına giderek son veriliyor."
Yunanistan, İspanya ve Portekiz'in yaşadığı sıkıntıların "ikinci bir ekonomik daralma dalgası gelebilir" endişesi yarattığını vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi:
"Benim şahsi kanaatimi sorarsanız. Ben yapı itibariyle iyimser bir insan değilim. Daima bardağın boş tarafına bakıyorum, boş tarafını görürüm. Kamu otoritesine düşen görev şu; hem kötümser olup moralleri bozmak doğru bir şey olmadığı gibi olmayan şeyleri oluyor göstermek de doğru değil. İdealist, gerçek olmak daha iyi. Dolayısıyla değerlendirmeyi iş adamları ona göre yaparsa her halde sağlıklı olur. İkinci bir tip ekonomik kriz dalgası olması, olmamasına göre daha az."