Trump ekonomi ve göç
AB, başta göç olmak üzere iç sorunlarıyla ilgilenmesi gereken bir dönemde kendisini ‘cehennem çukuru’ ve ‘ticari hasım’ olarak tanımlayarak tehditler savuran ABD’nin seçilmiş başkanı Trump ile büyük bir sınav verecek. German Marshall Fund Başkan Yardımcısı Ian Lesser, “AB’yi ekonomi ve güvenlikte gerginlik bekliyor” dedi.
Avrupa Birliği (AB), 2025’te ABD’de transatlantik iş birliğini önemseyen önceki yönetimin aksine bir yaklaşıma sahip Donald Trump yönetimiyle hem ekonomi hem savunma alanlarında büyük sınav verirken kendi içinde de başta göç olmak üzere birçok sorunla ‘birliğini’ koruyarak baş etmeye çalışacak.
Listenin başında Ukrayna var
Öncelikli görevler listesinin başında savaşın sürdüğü Ukrayna’ya mali ve askeri yardım geliyor. AB’nin savaşın başından bu yana Ukrayna’ya yardımı 122 milyar euroyu aştı. Bu sene AB, ortak bütçesinden Kiev’e her ay 1,5 milyar euro aktarmayı planlıyor ancak şimdiye kadar ülkeye yapılan tüm yardımların yaklaşık yarısını ABD tek başına finanse etti. 20 Ocak’ta görevi devralacak Trump, tehditlerini yerine getirerek ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı yardımı durdurur ya da keserse AB, omuzlarında daha büyük bir yük bulacak.
Rusya’ya karşı savunmaya odaklanacak
AB, Ukrayna’ya ek olarak 2025’te Rusya’ya karşı kendi savunmasına odaklanacak. Trump’ın tehditlerini yerine getirmesinin olumsuz sonuçlarının bir boyutu da AB’nin savunma alanında daha büyük bir zorlukla karşı karşıya kalmasına yol açacak. Brüksel, Washington’ın NATO’ya daha az yatırım gerçekleştirdiği ve Kiev’e desteğini çektiği senaryoya uzun süre hazırlık yaptı. Olası Trump dönemi için bir nevi ‘Trump görev gücü’ kurulmuş, üye ülkelerle ve Amerikalı muhataplarla düzenli görüşmeler yapılmıştı ancak üst düzey AB’li diplomatlar, kulislerde bu hazırlıkların yeterli olmadığını ifade ediyor.
Bu hazırlıklar çerçevesinde von der Leyen, ilk kez yeni ekibinde savunmadan sorumlu bir üyeye yer verdi. AB Komisyonunun Savunmadan Sorumlu Üyesi Andrius Kubilius, AB üyesi ülkelerin silahlanma ve tedarik politikalarını daha iyi koordine etmekle görevlendirildi ancak birçok AB ülkesinin bütçesi, hızla alım ya da üretim yapmak için yeterli değil. Bu baskı, Trump’ın NATO şemsiyesinde Avrupa müttefiklerden daha fazla katkı talep etme söylemini eyleme dökmesi halinde daha da artacak.
Göç yükünü dağıtmayı hedefliyor
AB’nin 2015-2016 döneminde karşı karşıya kaldığı yoğun düzensiz göçten sonra hazırlanan Göç ve İltica Anlaşması, yıllar süren tartışmaların ardından geçen sene kabul edildi. 2026’da yürürlüğe girmesi beklenen yeni kurallar, temel olarak göç yükünü ilk varış ülkelerinden alıp tüm üyeler arasında dağıtmayı hedefliyor. AB’nin dış sınırlarını güçlendirme, iltica başvurularının süratle sonuçlandırılması, başvurusu reddedilenlerin menşe ülkelerine geri gönderilmelerinin hızlandırılması ve kaynak ülkelerle işbirliğinin artırılması, anlaşmaya dair önemli unsurların arasında yer alıyor.
2024’ün sonuna doğru İtalya’nın aşırı sağcı Başbakanı Giorgia Meloni’nin Arnavutluk ile sığınma başvurusu yapanların AB dışına gönderileceği merkezler kurulmasına dair anlaşmanın uygulamaya konulması, gözleri bu tür bir çözüme çevirdi.
AB’nin başat ekonomisi, Almanya’da ekonomik yavaşlama yaşanması ve ülkenin seçim dönemine girmesi, bu ülkenin kendi iç meselelerine odaklanmasıyla sonuçlandı. Birliğin ikinci büyük ekonomi olan Fransa’da da yaşanan krizler neticesinde istikrarlı bir hükümet kurulamaması da bu ülkenin elini bağlıyor. İki büyük itici gücün kendi sorunlarını gidermeye yoğunlaşmasıyla AB’nin eylem kabiliyeti zayıf düşmüş oldu. Almanya ve Fransa’nın desteği olmadan AB’nin önemli ekonomik kararlar alması mümkün olmuyor.
Zayıf büyüme ve rekabetçilik kaybı
AB’nin ekonomik büyümesi, ABD ve Çin ile karşılaştırıldığında da oldukça yavaş seyrediyor. AB’nin 2025’te yüzde 1,5 büyüyeceği öngörülüyor. Üretkenlik artışı yavaşlayan ve iş gücü maliyetleri çok artan AB ülkeleri, ABD ve Çin gibi büyük ekonomilere kıyasla sanayide rekabet gücünü kaybetmiş durumda. Buna ilave olarak çok sayıda AB ülkesinin yüksek kamu borcu ve bütçe açıkları da birliğin hareket alanını sınırlandırıyor.
Çiftçi eylemlerinin sürmesi bekleniyor
Birliğin tarım politikaları, çevre, iklim ve doğa restorasyon hedefleri, desteklemelerdeki kesintiler, yüksek enerji, yakıt ve gübre maliyetleri ile dış ülkelerden gelen ucuz tahıl ürünleri, Avrupa’daki çiftçileri rahatsız eden konular arasında. Avrupalı çiftçiler, AB’nin Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay’ın da üyeleri olduğu MERCOSUR ile yapmayı planladığı ve et ürünlerini de kapsayan serbest ticaret anlaşmasını da engellemek istiyor.Çiftçi eylemlerinin bu yıl da sürdürmesi bekleniyor.
Trump ile tekrar yüzleşmesi gerekecek
AB’nin Trump ile ticari ilişkilerdeki gerilimleri de idare etmesi gerekecek. Trump’ın ABD’de uygulamayı planladığı korumacı ticaret politikaları, AB ile sorun yaşayacağı ana konular arasında yer alacak. Göreve başlamasıyla özellikle ticaret alanında çok sert bir tutum sergilemesi beklenen Trump’ın hedefinde Avrupa da bulunuyor.
AB ülkelerinin ABD ile yılda yaklaşık 150 milyar dolar ticaret fazlası vermesinden rahatsız olan Trump’ın, Avrupa ürünlerine yüzde 10 ile 20 ilave gümrük vergisi uygulaması söz konusu olacak. Trump, henüz göreve başlamadan Avrupa’ya sert bir uyarıda da bulundu. Avrupa’nın ABD’den daha fazla petrol ve doğal gaz satın almaması halinde ek gümrük vergilerinin uygulayacağını açıklayan Trump’ın tehdidi Brüksel’de yankılandı.
Enerjide dışa bağımlılığı yüksek Avrupa’nın bu alanda atabilecek fazla bir adımı bulunmuyor. En büyük gaz tedarikçisi Rusya’yı kaybeden AB, ucuz enerji ürünleri bulamazken bu durumda hızlı bir çözüm imkanı da mevcut değil. ABD, hem petrol hem de sıvılaştırılmış doğal gazda (LNG) Avrupa’nın en büyük tedarikçisi konumuna geldi. AB, Trump’la ilişkileri geliştirmek için ABD’den daha fazla LNG almayı planlıyor.
Lesser: AB’yi ekonomi ve güvenlikte gerginlik bekliyor
Avrupa’nın önde gelen düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund’ın Başkan Yardımcısı Ian Lesser, yaptığı değerlendirmede Avrupa’yı 2025’te yapısal bir sorun olan ‘ekonomik milliyetçilik ve güvenlik zorunlulukları arasında bir çatışma’nın beklediğini söyledi. Lesser, “Bu çatışma, birliği ortaklık yapmaya teşvik etmiyor. Daha büyük stratejilere ihtiyaç duyulan bir zamanda ulusal yaklaşımları teşvik ediyorlar” dedi. Lesser, Avrupa’nın buna ek olarak bir de ‘belirsizlik’le karşı karşıya olduğunu vurguladı.