TBB'den "Balyoz Raporu"
TBB'nin hazırladığı raporda, "Adil yargılanma hakkının ulusal ve evrensel düzeyde korunan çeşitli boyutları, kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen çok sanıklı dava esnasında birden çok kez ihlal edilmiştir" ifadesi yer aldı
ANKARA - Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu başkanlığında kurulan ve akademisyenlerden oluşan komisyon tarafından hazırlanan "Balyoz Raporu" yayımlandı.
Raporun amacının, Balyoz davası sanıkları ve aileleri ile Türk toplumunun haklarını korumak ve savunmak, yargının, özgürlükçü tutumuyla vatandaşlarına güven veren ve tüm dünyada saygı gören temel bir organ haline dönüşmesine katkı sağlamak olduğu ifade edildi.
Raporda, uluslararası sözleşmeler ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda ifadesini bulan adil yargılanma hakkının, çağdaş dünyada tartışmasız kabul gören en temel insan haklarından olduğu belirtildi.
Adil yargılanma hakkının, büyesinde pek çok alt hakkı ve ilkeyi barındıran çerçeve bir kavram olarak tanımlandığı ve diğer tüm temel insan haklarının yargı organı aracılığıyla korunmasının güvencesini oluşturduğu kaydedilen raporda, "Söz konusu hakkın ulusal ve evrensel düzeyde korunan çeşitli boyutları, kamuoyunda Balyoz davası olarak bilinen çok sanıklı dava esnasında birden çok kez ihlal edilmiştir" görüşü savunuldu.
Adil yargılanma hakkının en başta gelen unsurunun, bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanma hakkı olduğunu ifade edilen raporda, bu çerçevede, davaya ilişkin bağımsız mahkeme ilkesine ciddi aykırılıklar bulunduğu öne sürüldü.
Raporda, "Balyoz davasının devlet güvenlik mahkemeleriyle başlayan, özel görevli mahkemelerle sürdürülen ve nihayet terörle mücadele mahkemleri adı altında varlığını ısrarla koruyan çift başlı ceza yargılaması sistemi kapsamında görülmüş olması dahi tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkının tek başına ihlali anlamını taşımaktadır" iddiasında bulunuldu.
Balyoz davasında mahkumiyet kararlarına esas teşkil eden "5 numaralı hard disk"in bir başka dava kapsamında araştırılması üzerine TÜBİTAK tarafından orijinal olmadığını destekleyecek rapor hazırlandığı, davaya ilişkin hukuka aykırılığın da ötesinde "kötü kurgulanmış sahte delillerden" söz etmenin daha doğru olacağı ileri sürüldü.
Sanıkların tanık ve bilirkişi dinletme taleplerinin reddedildiği ve bu haklarının da ihlal edildiği savunulan raporda, "Yargıtayın da söz konusu hukuka aykırılığı görmesine karşın, bozma kararı vermeyerek, adil yargılanma hakkının ihlaline ortak olduğu" iddia edildi.
Raporda, yerel mahkemenin kararlarında her bir sanık ile fiili arasında sanığın hangi gerekçeyle mahkum olduğunu ortaya koyacak açıklıkça gerekçeye yer verilmediği eleştirisinde de bulunuldu.
Dava kapsamında en ağır ihlal edilen hakkın, sanığın avukatıyla serbestçe görüşme hakkı olduğu kaydedilen raporda, "Duruşma salonunda sanık ve avukatların, 'mahkemeye yönelik söyleyebilecekleri hukuka aykırı ifadeleri kaydetme amacıyla' yerleştirildiği iddia edilen mikrofonlar, tarihte eşi görülmemiş bir adil yargılanma hakkı ihlaline yol açmıştır. Zira bu mikrofonlar, hem müdafilerin kendi aralarında hem de sanıklarla müdafileri arasında geçen konuşmaların kaydedilmesi ve dinlenmesi imkanını mahkemeye vermiştir" ifadesi kullanıldı.
Raporda, dava süreciyle ilgili hükümete yönelik eleştiriler de yer aldı.