‘Tasarruf aracı olarak yeni fonların kurulması için çalışma başlatıldı’
TBMM Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Recai Berber, yeni fonların oluşturulması için çalışma başlatıldığını belirterek, “Eğitim ve konut için fonlar oluşturulabilir. Tasarrufları artırmak için SGK bünyesinde de bir emeklilik fonu oluşturabilirz" dedi
Meclis Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Recai Berber, yatırımların birkaç ay içerisinde hızla sonuçlandırılmasına yönelik olarak Kalkınma Bakanlığı’nın çalışma yaptığını belirterek, uygulamaya kısa süre içinde geçileceğini açıkladı. Yapılan diğer bir çalışmanın ise tasarruf aracı olarak yeni fonların oluşturulması konusunda olduğunu kaydeden Berber, özel emeklilik fonlarına güveni olmayan insanlar için Soysal Güvenlik Kurumu’nda yani devlet bünyesinde de bir fon oluşturması önerisinde bulundu. Berber, vergi sisteminde ise mükellefe ispat yükümlülüğü getiren bir modele geçilmesi gerektiğini dile getirdi.
AK Parti Manisa Milletvekili Berber, Ankara Temsilcimiz Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı.
Ekonomik dönüşüm programı hangi ihtiyaçtan doğdu, geç kalındığı eleştirilerine katılıyor musunuz?
Ekonomik dönüşüm programı çok önemli, kamuoyuna da bunun en iyi şekilde anlatılması gerekiyor. Burada söylenenlerin yüzde 50’sinin bile realize olması halinde Türkiye’de yapısal olarak ciddi dönüşüm sağlanır. Muhalefet partileri, ‘Kalkınma Planı’nda bunlar zaten vardı, oradan aldınız yeni bir hikaye gibi sunuyorsunuz’ diyor. Kalkınma Planı’nda öngörülenlerin bir eylem planına dönüşmesi ve bunun dünya kritik bir süreçten geçerken yapılıyor olması bile yeni bir hikaye. Eğer biz 2008 krizinden sonra 2009 yılında çok ani olarak Maliye politikası araçlarını devreye sokmasaydık, vergi indirimlerini yapmamış olsaydık, büyümenin yeniden sıfırlarda dolaşması ya da krizden çıkamamak gibi bir sonuçla karşılaşabilirdik. 2009 yılında uyguladığımız politikaları IMF ve AB’den bağımsız belirledik, kendi politikalarımızı kendimiz ürettik. Bizim 2009-2010 2011 yıllarında yapısal dönüşümle ilgili karar almamamızın bu kararı bugün alıyor olmamızın nedeni öncelikle krizden sağsağlim çıkmaktı. Şimdi krizin etkilerini aştık.
Peki krizden, 2008 yılından önce yapılamaz mıydı?
Türkiye’de ya da insanların özel hayatlarında da görürüz işler yolundayken ‘şimdi bunun ne gereği var zaten işler yolunda yapısal reforma ihtiyaç yok’ diye düşünülebiliyor. Yüzde 7-8 büyüyorsunuz para da geliyor, dünyada likidite bolluğu var. Enfl asyonla mücadele bizim birinci önceliğimiz önce onu bir halledelim, sonra bakarız, 2009’dan sonra da sıcak bir ortam günlük olarak her şeyi takip etmek zorundasınız bunun zamanı değil’ diye düşünüyorsunuz. Belki yapısal reformları her ortamda gündeme getirmek lazım ama genel yapımız, Türk insanının yapısı işler yolundayken ne lazım kriz olunca şimdi sırası mı. Şu anda krizi atlattığımızı düşünüyoruz, kalıcı istikrarlı bir büyümeye ihtiyacımız var. 2009 öncesi dünya konjonktürü de yok. ABD’deki para politikasında da bir sıkılaşma olursa sıcak parada gelmeyecek, o zaman bizim yapısal sorunlarımızı çözmeden orta gelir tuzağına da düşmemek için bunu artık ele almamız gerekiyor. Tabiri caizse 2007’ye kadar balayı dönemiydi dünya konjonktürü bize yardım etti rüzgar arkamızdan esiyordu. Sonrada krizle boğuştuk onu da atlattık şimdi de diyoruz ki köklü bir şekilde yapısal dönüşümü yapmamız lazım. Bundan 5-7 yıl önce kamu borçları, bütçe açıkları, makro dengelerle ilgili sorunlarımız vardı. Bu sorunları çözmeden yapısal sorunlara eğildiğiniz zaman o makro dengeleri etkileyecek sonuçları olabilirdi. Bu tartışılabilir o zaman yapılabilirdi ya da kısmen yapılabilirdi. Mesela orta ölçekli işletmelerin ara malı ile ilgili çalışmalar o zaman başlatılabilirdi. Ara malı üreticileri bir kere kapattığı zaman Türkiye’de onun tesisini bir daha kurdurmak çok zor.
Dönüşüm programında öncelikle ele alınacak başlıklar hangileri?
Dönüşüm programında öyle başlıklar var ki önümüzdeki 10 yıllık 20 yıllık periyotta gerçekleşecek. Mesela nüfusla ilgili çalışmalar, sağlık yatırımlarıyla ilgili çalışmalar, Ar-Ge inovasyonla ilgili çalışmalar bugünden yarına hemen sonuç alamazsınız. Ama öyle başlıklarda var ki taşımacılıktan lojistiğe dönüşüm mesela. Zaten demiryollarının özel sektöre açılmasına ilişkin yasayı çıkarttık, altyapı var, önümüzdeki bir yıl içinde bunun sonuçlarını alabiliriz. Lojistik çok hızlı sonuçlarını alınabileceğimiz bir konu. Son dönemde çok eleştiri konusu olan yatırımların kolaylaştırılması, hızlandırılması ve yatırımcıların önünün açılması konusunda birtakım eleştiriler var. Haklı da eleştiriler biz bürokratik yapıyı kolaylaştırmazsak insanlar yatırım yapmak için elli yerden izin alıyor. Bu izinleri almak bazen bir yıl sürüyor. Bugün yatırım kararı alsa bir yıl bunlarla uğraşsa ne zaman sonuç alacak. Bizim bu prosedürü azaltmamız lazım. Özellikle belli büyüklükteki yatırımlarla ilgili teşvik almış mesela 5. bölge olduğu için ya da stratejik yatırım olduğu için teşvik almış yatırımların izinlerinin ilgili kurum kimse o kurum tarafından takip edilmesinde yarar var. Biz bunu önerdik bu uygulamaya geçecek. Diyelim ki bir yatırımla ilgili 5-10 kurumdan izin ve görüş alınacak, oluşturulacak bir kurul ya da komisyon koordinasyon içinde belli periyotlarda toplanacak. Onlar görüşleri toplayıp getirecekler, dolayısıyla buraya gelirken zaten bilgilendirme yapıldığı için ilgili kurumun mesela DSİ’nin, Orman Bakanlığı'nın ya da Çevre Bakanlığı’nın görüşü lazım onlar bu konuyla ilgili görüşlerini oluşturarak gelecekler, bir masa etrafında toplanıldığında herkes görüşünü gerekçeleriyle ortaya koyacak eğer olumluysa orada bitirilip imzalanacak. Şu anda bir kurumdan ayrı diğerinden ayrı görüş bekleniyor ve zaman uzuyor. Mesela ÇED gerektiren yatırımlarda Çevre Bakanlığı bunun koordinasyonunu üstelenebilir, yine ÇED alınır ama ayrı ayrı görüş beklemek yerine onları bir araya toplayıp bu konuyla ilgili daha önceden bilgilendirilip sonuçlandırılabilir.
Ne zaman uygulamaya girecek? Bir süre konacak mı?
Bu konuda Kalkınma Bakanlığı bir koordinasyon çalışması yapıyor. Komisyonda bir yatırım bir ay ya da iki ay içinde sonuçlandırılmış olacak. Bir de tabii hükümetin yetkisinde olmayan alanlar var belediyeler gibi buralarda da koordinasyonu sağlamanız gerekiyor Burada da ilgili bakanlık görüş verme konusunda süreler belirler. Böyle olunca iş hızlanacak. Bu ikincil mevzuatla yapılacak bir düzenleme yatırımların hızlandırılmasıyla ilgili yatırımcının işlerinin kolaylaştırılmasıyla ilgili bir çalışma. 25 başlık içindeki bu konular çok kısa sürede sonuçlar alınabilecek konular.
Enerji yatırımcısının önündeki engeller kaldırılacak
Yine yerli enerji yatırımlarının önündeki engellerle ilgili gerekiyorsa yasal düzenlemeler yapılacak. Mesela Zeytin Koruma Yasası 1939’da çıkmış o zaman 15-20 milyon zeytin ağacı varmış şimdi sadece Akhisar’da o kadar zeytin ağacı var. Biz ne zeytinden ne yatırımdan vazgeçeriz. Zeytinin illa yatırım yapılacak alanda korunması diye bir şey yok,başka yerde de daha fazlasını dikebilirim. 6 bin zeytin ağacı ile ilgili kıyamet koparıldı ama orada 60 bin zeytin ağacı dikme projesi var kimse bunu görmek istemedi. Aynı firma geliri o yöredeki insanlara tahsis etmek üzere 60 bin zeytin ağacı dikiyor. 170 milyon zeytin ağacı var eğer bugün Orman Bakanlığı ile koordineli gidilsin sadece Ege Bölgesi’nde 50 milyon daha zeytin ağacı dikebiliriz. Orman Bakanlığı özel ağaçlandırma kapsamında zeytin ağacı yok diye zeytin diktirmiyor sadece badem ceviz dikiyoruz.
Dönüşüm programının kamuoyuna tanıtımından söz ettiniz bunun için nasıl bir çalışma planlanıyor?
Ekonomide Dönüşüm Program’ının, ilgili kesimleri muhatap alacak şekilde birtakım etkinlikler yaparak eylem planlarının paylaşılması lazım. İş adamları, dernekler, sivil toplum örgütleri, sendikaların daha yakından bilgilendirilmesi gerekiyor. Bu PR çalışmasını, hem partimiz hem bakanlık yapacak. Dönüşüm programının eylem planları sahada ilgililerine anlatılacak. Eylem planlarına ilişkin farklı görüşler gelirse yolda bununla ilgili revizyonlarda yapılabilir ama şu anda dönüşüm programını gerçekleştirmek zorundayız. Bir kısmı 2015’de yapılacak bir kısmı sonrasına sarkacak. Toplumdan böyle bir dönüşüme destek aldığınız zaman önümüzde 4 yıl seçimsiz bir dönem olacak bu da daha kolay bir hareket alanı sağlayacak. Teknik anlamda bakınca Türkiye’nin önümüzdeki 50 yılını etkileyecek bir eylem planı çünkü biz bunu gerçekleştiremezsek orta gelir tuzağına düşmüş oluruz ki bu işin kolay kolay çıkışı yok.
Bütün bu değişim ve dönüşümün temelinde gençler önemli. Gençlerde mesleki eğitim, girişimcilik konusunda neler yapılmalı?
Girişimcilik çok önemli. Bizim kamuda ki personel giderleri limite geldi belediyelere personel giderleriniz bütçenizin %30’unu aşmayacak diye kanun çıkartıyorsunuz. Ama taşeronlarla birlikte %30’u aşıyor personel alanında eleman artışını sınırlamak gerekiyor. Herkes kamuya geçmek istiyor kadro istiyor. Girişimcilik sonradan kazanılan bir özellik değil ben üniversiteyi bitirip sonradan imkan olursa girişimci olurum şeklinde olmuyor. Eğer bizim 100 üniversite mezunumuzdan biri kendi işini kursun kalan 99’una iş bulmak zorunda kalmayacağız çünkü geri kalan onların yarattığı işlerde zaten iş bulacak.
Türkiye’nin en önemli sorunu tasarruf, açığımızı nasıl kapatacağız?
Toplumun tasarruf alışkanlıkları, çoğunlukla altın alıp yastık altında biriktirmek şeklinde ama bu tasarruf ekonomiye de girmiyor, bizim bunu başka enstrümanlara dönüştürmemiz lazım. İnsanların neden tasarruf etmek istediğini neden altın aldığını iyi incelememiz lazım. Yüzde 25 devlet desteği ile bireysel emeklilikte önemli bir adım atıldı, iki yıldır ciddi anlamda büyüyor. Belki burada özel emeklilik fonlarına güveni olmayan insanlar için Soysal Güvenlik Kurumu'nda yani devlet bünyesinde de bir fon oluşturmamız lazım. Devlet özel fonlara yüzde 25 destek veriyorsa kamuya da versin ben oraya yatıracağım diyenler için bu yapılabilir. Özel fonlarda birikeninin belki yarısı kadar da SGK’da birikir. Bununla hem sosyal güvenlik açığımız kapanmış olur hem de sigortalı, emekli sandığı, Bağ- Kur ayrımı olmadan ayrı bir sigorta fonu olarak birikim yapılır. İnsanlar konut alabilmek tasarruf yapıyor bunu da altında ya da başka yerlerde biriktiriyor. 10 yıl boyunca kooperatife taksit ödüyor bunun yerine 5 yada 7 yıl boyunca bir fona para yatırsa o fonda parası daha fazla değerlenmiş olacak ve ev almak istediğinde peşinat olarak kullanabilir. Bu kadar konut yapılıyor ama konutu birinci konut olarak alanlar ile ikinci üçüncü konut olarak alanlar yani yatırım olarak alanlar arasında hala uçurum var.
Batı toplumlarında ev sahibi olma oranı yüzde 70’lerde, birinci konutun öncelikle 150 metrekarenin altındaki sosyal konutta sübvansiyonlu kredilerimizin olması lazım. Böylece konut sahibi olma oranı arttıkça lüks konutlar ya da kiraya vermek için konuta yapılan yatırımlar azalır. Çünkü kimse kiraya vereceksin herkesin evi olur. Böylece piyasanın düzenlemesini de sağlamış oluruz. Herkes konut sektörüne gidiyor, ikinci üçüncü konut yatırım amacıyla alınıyor bunun yarısı da şu anda boş, çünkü kime kiraya verecek. İnsanlar alternatif olmayınca parasını konuta yapıyor bununda sağlıklı bir mecraya girmesi konut fonlarıyla sağlanabilir. Burada ciddi anlamda bir fon oluşur. Bu konuda önerimiz oldu Hazine Müsteşarlığı'nda tasarruf aracı olarak alternatif fonların oluşturulması için çalışma yapılıyor. Yine eğitimle ilgili eğitim fonu oluşturulabilir. Toplumun neden tasarruf etmek istediği, beklentileri, neye yatırım yaptığını iyi analiz edip o alanlarda tasarruf enstrümanları oluşturursak insanlara da oralarda tasarruf eder, o alanlarda fonlarımız oluşur. Bugün batının elindeki fonların çoğu bu şekilde oluşuyor emeklilik fonları, konut fonları bu fonlarda milyarlarca euroya ulaşılınca 10- 20 yıllık borçlanıyorlar.
"Mükellefe ispat yükümlülüğü getirilsin"
Türkiye’nin nasıl bir vergi reformuna ihtiyacı var?
Gelir Vergisi Kanun Tasarısı için alt komisyon çalışmalara başlayacak. Vergi Usul Kanunu’nda Maliye Bakanlığı bir çalışma yapıyor. Bizim sistemimiz beyana dayanan bir sistem. Böyle bir sistemde artık veriye ulaşmak çok hızlandı, insanlar eskiden olduğu gibi her şeyi kasadan yapmıyorlar, mal ve para hareketleri kayıtlı hale geldi. Böyle bir ortamda siz şahısların, şirketlerin izah edilemeyen kazançlarını, gelirlerini tespit ettiğiniz zaman bunun ispat yükümlülüğü Maliye Bakanlığı’nda. Sistemimiz diyor ki ‘adamın bu gelirinin vergiye tabii olduğunu vergilendirilmesi gerektiğini otur incele ispat et’ oysa ben tespit ediyorum. İkinci bir yöntem ABD’de ve Batı'da olduğu gibi doğrudan doğruya kişiler beyan ediyor. Kazancı tespit edildiğinde o kazancının servetini de beyan ettiriyor ‘servet artışı kazançtan geliyor’ diyor ve otomatikman onu vergiliyor. Bizim o yönteme şu anda geçmemiz zor. Bizim geçiş sürecinde ortasını bulmamız gerekiyor. Benim önerim şu: Vergi Usul Kanunu'nda yapacağımız değişikliklerle idare olarak tespitlerimizi yapmalıyız ama ispat etme külfetini mükellefe bırakmalıyız. Desin ki ‘piyangodan kazandım, borç aldım’. Burada bir orta yol bulup yavaş yavaş vidaları sıkmamız lazım gelir ve kurumlar vergisinde beyanların daha gerçekçi olmasını istiyorsak bundan sonra kazançların daha fazla kısmını kavramak istiyorsak ve kayıtdışı ile mücadele etmek istiyorsak bir orta yol bulmamız gerekiyor. İncelemeler bakanlık tarafından son derece teknik olarak yapılıyor ama bunun vergilendirmesinde sorunlar yaşıyoruz. Müfettiş inceleme sonucunda tespit ediyor ama sürekli mahkemeye gidiyor, itiraz ediyor. Bu zor bir yol ispat etme şansı olmayınca vergi dışı kalıyor, vergi sistemindeki reform niteliğindeki bir değişikliği bütün olarak ele almak gerekiyor.