Sürdürülebilir kalkınma için, kadınlar ve erkekler eşit olmalı
Türkiye'de erken yaşta evlilikler önemli bir toplum sorunu olmaya devam ediyor. İKKB Koordinatörü Nazan Moroğlu, "Aile hakları yok sayılan bir kadının, toplumsal hakları da yok sayılır" diyor
DİDEM ERYAR ÜNLÜ
Birleşmiş Milletler (BM), sağlam bir gelecek ve sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için kadınların toplum içindeki yerinin güçlendirilmesinin ve kadınlar ile kız çocuklarının eğitimine önem verilmesinin şart olduğunu söylüyor. Kadın-erkek eşitliği "topyekun kalkınmanın temeli" olarak değerlendiriliyor.
BM; kız çocuklarının okuldan alınarak zorla evlendirildiği, kadınların iş imkanlarının kısıtlı olduğu ve kadına karşı şiddetin günlük hayatın bir parçası haline geldiği bir dünyayı kabullenmenin mümkün olmadığını da söylüyor. Bunun için, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımlarının artırılması, kadına karşı şiddetin önlenmesi ve cinsiyet temelli yaygın olumsuz klişelerin ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor. BM, bu yolda ilerlemek için sadece yasal değişiklikler yapmanın yetmediğine ve yasaların etkin olarak uygulanması gerektiğine de dikkat çekiyor.
Oysa 2015 yılına günler kala, kadın-erkek eşitsizliği insanlığın önünde hala aşılması gereken önemli bir sorun olarak durmaya devam ediyor.
BM verilerine göre, Türkiye'nin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda ciddi adımlar atılması gereken ülkeler arasında. Türkiye, siyasi katılım, üreme sağlığı, eğitim ve iş gücüne katılımda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini yansıtan 2012 Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde (TCEE) 187 ülke arasında 68'inci sırada yer alıyor.
Kadının kazanımlarına sahip çıkmak
1995 yılında kurulan İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB); laiklik, eşitlik, kadının insan hakları ve demokrasi ortak paydasına sahip bir protokol çerçevesinde biraraya gelen partiler üstü bir şemsiye modeli. Kadın erkek eşitliğini savunan İKKB'nin hedefi, cumhuriyetin kadınlar için yaşamsal olan kazanımlarına sahip çıkmak ve bu kazanımları geliştirmek.
İKKB Koordinatörü Nazan Moroğlu, "Kadın erkek eşitliği bir demokrasi meselesi" yorumunu yaparken, "Yüzyıllar boyunca değil yurttaş olmak, insan olarak bile yok sayılan, ancak hukuk devrimi ile ailede, eğitimde, istihdamda, kamuda ve siyasette erkeklerle eşit birey kabul edilen kadının insan hakları laiklik ilkesi ile güvence altına alındı" diyor.
Aile hakları yoksa, toplumsal hakları da olmaz
17 Şubat 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile özel yaşam ilişkilerinde haklardan yararlanmada ve kullanmada kadın erkek eşitliği sağlandı. Medeni Kanun ile aile hukukunda, resmi nikah, evlilik yaşı, kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı, boşanmada eşit haklar ve hakim kararı ile boşanma kabul edildi.
Oysa bugün Türkiye'de erken yaşta evlilikler çok önemli bir toplum sorunu olmaya devam ediyor. Nazan Moroğlu, "Aile hakları yok sayılan bir kadının, toplumsal hakları da yok sayılır" diyor.
Nazan Moroğlu ve meslektaşı Avukat Fatoş Serin tarafından hazırlanan "Hukuki Açıdan 'Çocuk' 'Gelinler'" isimli kitapta yer alan verilere göre, Türkiye'de 2012 yılında sadece resmi kayıtlara geçen 18 yaş altında evlendirilmiş kız çocuk sayısı 40 bin 428; erkek çocuk sayısı ise bin 903. Çocuk gelinler sorunu, temelde kadınların eğitimsizliği, kadının statüsünün düşüklüğü ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığından kaynaklanıyor. Erken evlilik nedeniyle yılda ortalama 80 milyondan fazla "çocuk gelin" eğitimini yarıda bırakmak zorunda kalıyor.
BM verilerine göre, Türkiye'de her üç gelinden birini çocuk gelinler, yani 18 yaş altında evlendirilenler oluşturuyor. Çocuk yaşta evlilik demek; eğitimden, çalışma yaşamından, insan haklarını kullanmaktan mahrum kalmak; ekonomik bağımsızlığa sahip olmamak; şiddete maruz kalabilmek; eşitsizlik durumunun artması anlamına geliyor. Oysa sürdürülebilir barış, sürdürülebilir kalkınma ve sağlam bir gelecek için, kadın ve erkeğin eşit olduğu bir dünyaya ihtiyacımız var.
"Medeni Kanuna Sahip Çıkıyorum" kampanyası
Genel gerekçesinde “Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla değişir. Bu nedenle kurallar da değişmelidir” denilerek, kabul edilen Medeni Kanun'un kadın erkek eşitliği açısından önemi tartışılmaz. Bu nedenden dolayı İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, Medeni Kanuna Sahip Çıkıyorum kampanyası ile 1 milyon imzaya ulaşmak istiyor. Birliğin bir diğer hedefi de sadece bir kaç kadın derneğini değil, tüm kadınları bu konuda mobilize etmek ve kadın erkek eşitliğini savunmaya çağırmak. Moroğlu, "Kadın haklarının güvence altına alınmasının yasal mevzuatların ötesinde uygulamada görülmesi gerekiyor" diyor.