Suçlama hastalığı
İhap SUBAŞI
Gümrüklerimizdeki dedikodusu yapılan bahşiş olayını pişirip pişirip, önümüze koyma hikayesi devam ediyor. Bu hususta yine bir şeyler söylemek istiyorum. Bu olaya ben de her türlü şekliyle karşıyım ve bahşiş adı altında, alınan parayı doğru bulmuyorum. Kanun olayın, nedenine, doğru ve yanlışına bakmamış, gereğinin de suç olduğunu açık, seçik açıklamıştır.
Bu konu üzerinde hakikaten, çok derin düşünürsek, medya hiçbir zaman gümrüklerde çalışanların yanında olmamıştır. Kulaktan dolma peşin hükümlerle, gümrükleri zan altında bırakan bir tavır sergilemiştir. Her şey dört dörtlük olursa, yazar çizer takımının konuşmaları eleştiriyel hangi yönlü olacaktır merak ediyorum. Alışmışız karalamaya, çevremizi saran kara bulutları dağıtabilmek için kara kara düşünmeye dalmışız. Mutlu olsak da, mutsuzluğu yaşamaya ahdetmişiz. Bu bağlamda beni en çok üzen, güncel konular üzerindeki bilenin dahi araştırmadan yazması bir yana, bilmeyenin ise kulaktan dolma haberlerle hayal üreterek suçlayarak, yazma keyfiyetidir. Bu arada, vurgunun talanın getirisi, yoksulluğun, fakirliğin ıstırabını çeken halkın geçim güçlüğünün çaresezliği içinde kahrolması hiç gündeme taşınmadan, güme gitmektedir. Ne hazindir ki, kokuşmuşluğun nedeni olanlar, medyanın herhangi bir kolunda yolunu bulup halkın karşısına çıkıyor, nutuklar atıyor, yaşanan siyasal, sosyal ve ekonomik konular üzerine ahkam kesiyorlar. Ve kendilerini temize çıkarmış gibi onurlandırıp, bu payeyle, suçluluk psikozundan kurtararak, yollarına devam etmekten sakınca görmüyorlar. Sanki onların bağışıklığı veya dokunulmazlığı varmışçasına ve bu tavırla olaylardan, medya sayesinde sıyrıldıklarını sanıyorlar.
Sonuçta, suçlanan zan altındaki ilgili kesimler insafsızca, haksız yere bolca eleştiri alıyor. Sonra, IMF şunu dedi. Amerika bunu söyledi. AB bizi dışladı, ekonomi battı gibi sözler, yorumlar, haberler, güncellik kazanarak yaşam kervanında yol alıyor. Ve dikkat edilirse her kokuşmuşluk yaratan konu başka bir olaya endeskleniyor. Gümrüklerde bir şey mi oldu, tüm gümrükleri kapsayan bir suçlama devreye sokuluyor. Gümrük hattından geçen bir vasıtanın, bilahare yaşanan bir kaçakçılığın sorumlusu olarak gümrükten nasıl geçtiği gündem alıp sorgulanması başlıyor.
Bir yazar kardeşimiz de kendisine gelen telefonların çokluğunu göstererek, gümrükleri töhmet altında bırakan tek yönlü suçlamalarını acımasızca sıralıyor. Zaten basınımızda son zamanlarda, birbirini yeren bilgisizlikle itham eden çok bilenler bir hayli arttı. Gümrükleri de herhalde, korumasız, hamisiz ve kimsesiz buldukları için bire bin katarak, kelimelerini sivriltip hançer gibi ilgililerine batırmaktan çekinmiyorlar. Acaba bu beyefendiler, gümrüklerin nesini biliyorlar, olur olmaz bilgiden yoksun yorumlar yapabiliyorlar?
Ben olaylardaki haberleri yazıyorum diyorlarsa eğer, gümrüklerde çalışan namuslu insanların da bir haysiyet ve onuru olduğunun unutulmaması gerektiğini bir türlü kavramıyorlar. Eğer, gümrüklerden şikayetiniz var ise bu kurumun bu hale nasıl geldiğinin de, bir araştırması ve soruşturmasının yapılması gerekmiyor mu?
Enflasyonun düşmesinin ana arteri "gümrük ve maliye", arasındaki bağlantıyı sağlamayan bilgilendirme noksanlığına bağlamak gerekir. Eğer bu iki kurum birbirine bilgi yüklü entegre olursa, enflasyon canavarının en önemli damarı kesilir, görüşümüzü belirtmek isterim.
Biz gümrükleri ve gümrükçüleri her olay sonrası, suçlu gösterip, varsayımlarla yargılayıp, kuruma yara aldırmaktayız. Gümrüklerdeki çıkan her olay, kaçakçılık ve yolsuzlukta sonuçlanır. Bu arada kurunun yanında yaşın yandığı da görülmesine rağmen olaya getirilen yorumlar kördüğüm olmuş, mesnetsiz ve dayanıksız görüşler olsa da ne yazık ki, bir taş at izi kalsın şeklinde sürüp gider.
Çok yakın bir geçmişte bir dostum, Avrupa gümrüklerinin çalışmalarını anlatırken, verilen bahşiş olayının dışarıdaki görüntülerinin nasıl olduğunu yaşadıklarıyla örnekleyerek, bakınız, nasıl anlatıyorlar. Bizim gümrüklerimizde bir bahşiş olayı vardır ve verilir, istenmez diyorlar.
Halbuki oralarda nasıl alınıyor, diye ekliyorlar.
Ve anlatıyorlar: "İtalya ile Fransa kapısında, bagajımı açtıran gümrükçü, bira kutularını görünce, benim ona vermeme imkan bırakmadan, üç tanesini parmaklarının arasına sıkıştırarak aldı, ve bagaj kapağını kapattı. Benim, takınacağım tavra bakmadan, bunu yaptı. "Demek ki oradaki gümrükçüler, sen istemesen de, sana sormadan alacaklarını alıyorlar."
Bu yazdıklarımdan gümrüklerimizdeki dedikodusu yapılan bahşiş olayına sıcak baktığım anlaşılmasın. Bu olaya ben de her türlü şekliyle karşıyım ve olmamasını savunuyorum. Bu sütunlarda, yazılarımla, "bahşiş" ile "rüşvet"in birbirinden ayrılmasını istedim. Gümrükçülerimizin bu konuda suçlanan hedef tahtası haline getirilmelerini ateş hattından uzaklaştırılmalarını yürekten amaçladım, amaçlamaktayım.
Bu zor ve meşakkatli mesleğin mensuplarının gördükleri görevin ne denli önem ve hayatiyet arz eden çok yönlü yanlış gözlemlerle değerlendirilmesini istemiyorum. Ülkemizde birçok kurum ve kuruluşun işleyiş tarzının bir usulü ve metodu vardır. Bu kurumların çalışmaları ve işleyiş içeriği burnumuza bazı hallerde kötü kokular getiriyorsa, düzeltilebilmesinin yollarını aramalıyız. İnanınız, bu kurumların tüm çalışanları bu sakıncalı bireysel suç içeren gözlemin, kişileri hiçbir zaman olmamıştırlar.
Ama buna rağmen ne yazık ki, sıra gümrüklere gelince her şey değişiyor. Ve suç tüm gümrükçülere ve gümrük teşkilatına çıkarılıyor. Neden, çünkü meslek çok çetin koşullar içeren, her türlü insanla muhatap, uluslararası ekonomi ve ticaretin işlediği kulvarın içeriğindeki uygulayıcıları olarak görev yapmış olmalarındaki zorluklarda düğümleniyor. Küçük bir yanlış ve hata kabul etmeyen bir meslektir gümrükçülük. Ülkenin, ekonomisinin iyi sinyaller vermeyen, iyi kokular neşretmeyen çehresi, "ekonominin ilk namus duraklarından" başlayarak içerlere doğru namusla ilgili genişleyip yansıyan, iyileştirme çalışmaları iz sürerse eğer, ideal işleyiş trendini yakalama şansını ancak elde edebilir.