Sosyal taraflar Meclis'te düzeltme bekliyor
2821 sayılı Toplu Sözleşme ile 2822 sayılı Sendikalar Kanunu'nu tek yasada toplayan ve içerdiği kapsamlı düzenlemelerle çalışma yaşamında yeni bir dönemi başlatacak olan "Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı" Meclis'e gönderildi.
Canan SAKARYA- Mehmet KAYA-Özüm ÖRS
ANKARA - Çalışma hayatında köklü değişikliklerin yapılmaya çalışıldığı bir döneme girildi. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından tepki yönü ağır basan ve sendikal örgütlenmeyi zorlaştıran hükümlerin yanında yüksek "baraj" oranları ile toplu iş sözleşmesi düzenini sınırlayan kanunlar nihayet değiştiriliyor. Ancak, yeni düzenlemelerde sendikal örgütlenmeyi kısmen kolaylaştıracak hükümler öngörülse de işçi sendikalarının toplu sözleşme imzalama yetkisini belirleyecek olan işkolu barajı yine yüksek tutuluyor. Üstelik, TBMM'ye gönderilen 2821 sayılı Toplu Sözleşme ile 2822 sayılı Sendikalar kanunlarını tek yasada toplayan "Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı" çalışma hayatında yapılmak istenen çok sayıda düzenlemenin ilk aşamasını oluşturuyor.
Bu çerçevede, işçi kanadı daha önce binde 5 olarak belirlenen işkolu barajının TBMM'ye gönderilen tasarıda yüzde 3'e çıkarılmasına tepkili. Çünkü, bu oran hem hesaplama yönteminin değişmesi hem de bazı işkollarının birleştirilmesi nedeniyle hâlâ yüksek. Değişiklik, işveren kanadının genel olumlu tavrına rağmen işyerinde sendikal örgütlenme bulunmayan işverenlerin ağır baskısı ile yapılırken, halen işyerlerinde yetkili sendikaların 5 yıl daha toplu sözleşme imzalamalarına imkân verecek bir geçici madde ile denge sağlanmaya çalışıldı.
Ancak sendikal örgütlenme ve toplu pazarlık düzeninden yararlanan işçi sayısını artırmaya kapsamlı kolaylık sağlamayan bu düzenlemeye karşılık, işçilerin pazarlık gücünü azaltacak çok sayıda düzenleme sırada bekliyor. Bunlar arasında "esnekleşme" başlığı altında sosyal güvence boyutu kısıtlı kısa süreli çalışma modelleri, bu statüde çalışacak işçilerin özel istihdam büroları tarafından "kiralanması", kıdem tazminatının bölgelere göre farklı belirlenmesi, işe başlama ve çıkarmanın kolaylaştırılması yönündeki taslak hazırlıkları sürüyor. İçerdiği kapsamlı düzenlemelerle çalışma yaşamında yeni bir dönemi başlatacak olan Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısını ilgili kesimlerin görüşleriyle tartışmaya açtık.
TİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ tasarının üçlü uzlaşmaya uyularak TBMM'de düzeltilmesini bekliyor.
Sendikalar ne dedi?
Meclis, işveren baskılarına boyun eğmemeli
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın çağrısıyla toplanan Üçlü Danışma Kurulu toplantısında 2821 ve 2822 sayılı yasa değişiklik çalışmaları sonunda tarafların görüşlerini tam yansıtmayan ancak büyük ölçüde uzlaşmayı ifade eden bir mutabakat metni oluşturuldu. Bu metin "Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı" adı ile Bakanlar Kurulu'nun imzasına açıldı. Ancak Bakanlar Kurulu'ndan TBMM'ye sevk edilen tasarı, mutabakat metnine rağmen değiştirildi, özellikle grev yasaklarının kapsamı genişletildi, sendikal güvenceler geriye götürüldü. Üçlü Danışma Kurulu'nun oluşturduğu mutabakat metni ve harcanan emek heba edildi.
Türk-İş, tasarıya ilişkin 22 maddelik bir değişiklik önerisi hazırladı, önerilerde Üçlü Danışma Kurulu'nun mutabakat metni temel alındı. Ancak, mutabakat metnine büyük ölçüde sadık kalmamız sosyal diyaloga olan saygımızın gereği olup görüşlerimizi bire bir yansıtmamakta. Buna rağmen önerilerimizin TBMM'de karşılık bulması halinde daha demokratik bir yasal düzenleme mümkün olabilecek. Tasarının TBMM'ye gönderildiği şekilde yasalaşması halinde ise 'daha demokratik bir yasal düzenlemeden' söz etmemiz mümkün olamayacak.
Türk-İş'in değişiklik önerileri, sendikal güvencelerin artırılmasını, grev yasakları kapsamının daraltılmasını, yüzde 3 oranındaki iş kolu barajı ile 5 yıllık erteleme süresinin 5 yıl sonrasında sendikaların durumu gözetilerek yeniden değerlendirilmesini de içeriyor. Gelinen noktada TBMM'den beklentimiz, özellikle sendikal güvenceler konusunda işveren baskılarına boyun eğmemesi, yasa tasarısına bakış açısında çalışma yaşamının demokratikleşmesi görüşünün hâkim olması.
Umudumuz, tasarıdaki olumsuzlukların Meclis'te düzeltilmesi
Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan
Toplu İş İlişkileri Kanunu'nun TBMM'ye sevk edilmesi olumlu, ancak kabul edilmesi mümkün olmayan düzenlemeler bulunduğuna da dikkat çekmek istiyoruz. Tasarıda, üzerinde uzlaşılan binde 5 oranındaki baraj yüzde 3'e çıkarılmış, işyeri sendika temsilcilerinin güvenceleri tamamen kaldırılmış ve grev yasaklarının kapsamı genişletilmiş. Yüzde 3 barajı bazı işkollarında yüzde 10 barajdan daha ağır sonuçlar getirmekte. Ayrıca 5 yıllık geçiş süresi de 2009 yılı istatistiklerine atıf yapması nedeniyle, Hak-İş'e üye sendikalarımızın büyük çoğunluğunu kapsamıyor.
Çalışma Bakanlığı'nın kayıtlarına göre, Temmuz 2009'da tüm işkollarında çalışan sayısı 5 milyon 398 bin 296 iken bugün SGK kayıtlarına göre 10 milyon 400 bin. Yanı sıra, halen 28 olan işkolu sayısının 18'e düşürülmesi planlanıyor. SGK kayıtları ve 18 işkolu baz alındığında yüzde 3 baraj yüzde 10'dan daha yüksek olmakta. Örneğin, 17 Numaralı Ticaret Büro Eğitim İşkolu'nda Temmuz 2009 istatistiğine göre, yüzde 10 barajı aşabilmek için 436 bin 794 işçinin 43 bin 679'unu üye yapmak yeterliyken, şimdi işkolunda çalışan 2 milyon 700 bin işçinin yüzde 3'ü olan 81 bin işçiyi üye kaydetmek gerekmekte.
Mevcut yüzde 10 barajı 25 yıldır Hak-İş ve bağlı sendikaların büyümesinin önünde büyük engel oldu. Hak-İş'e üye sendikaların çoğunluğu 5 yıllık süreden yararlanamamakta. Çünkü, düzenleme 2009 yılında yüzde 10 barajını aşan sendikaları koruyor. 2009 yılından itibaren istatistik yayınlanmadı, dolayısıyla 2009'da yetki alamayan ve daha sonra kurulan sendikalar bu muafiyetten yararlanamayacak.
Hak-İş olarak ILO ve AB normlarına uygun olarak, işkolu barajlarının tamamen kaldırılmasından yanayız. Tasarı bu haliyle çalışma hayatını ciddi şekilde tehdit etmekte. Böyle yasalaşırsa, sendikasızlaşmanın önü açılacak, sendikalar tasfiye edilecek veya güçsüzleştirilecek, bunu kabul etmemiz mümkün değil. Başta işkolu barajı olmak üzere bu olumsuzlukların TBMM'de komisyon çalışmalarında düzeltileceğini umuyoruz.
Hayal kırıklığına uğradık
DİSK Konfederasyon genel değerlendirmesi
TBMM'ye sevk edilen Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı, 28 Nisan 2008'den bu yana yapılan onlarca Üçlü Danışma Kurulu toplantısında ortaya çıkan sonuçların, sosyal taraflara, ILO ve AB'ye verilen sözlerin çok gerisinde. 12 Eylül'ün yasakçı, baskıcı düzenlemelerinin tekrarı niteliğinde; ülke ihtiyaçlarını karşılamayan bir tablo ile karşı karşıyayız. Özellikle toplu sözleşme ve grev hakkı konusunda gelinen aşama hayal kırıklığı yarattı.
Bu tasarı Türkiye'nin gelişmelerini ve karşı karşıya bulunduğumuz değişim ihtiyacını göz ardı eden bir anlayışla ele alınmakta. Tasarının bugünkü şekliyle yasalaşması halinde toplu sözleşme ve grev hakkına ilişkin bölümlerin askeri cunta tarafından çıkarılan 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu'nun benzeri olmaktan başka sonuç yaratması mümkün değil.
DİSK talepleri şöyle: Herkese sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkı verilmeli, sendikalar iç işleyişlerini, faaliyetlerini serbestçe düzenleyebilmeli, kendi yöneticilerini serbestçe seçebilme hakkına sahip olmalı. Sendika üyeliğinde ve üyelikten ayrılmada noter aracılığı kaldırılmalı. Çok düzeyli toplu pazarlık ve toplu sözleşme düzeni kurulmalı, yüzde 10 işkolu barajı ve işletme barajı kaldırılmalı, işyeri barajı düşürülmeli. Toplu iş sözleşmesi prosedürü sadeleştirilmeli, sendikalar çalışanların tümünü temsil eden örgütler olarak tanınmalı, yetki uyuşmazlıklarında referandum uygulanmalı, grev yasakları ve engelleri kaldırılmalı.
Tasarının mevcut yasalardaki tek düzeyli, çok barajlı, her aşamasında yetki düşürülmesine yol açan karmaşık prosedürlü toplu sözleşme düzenini, grev yasaklarını ve engellerini koruyarak, taleplerimize ve ILO sözleşmelerine aykırı ve sorunları görmezden gelen düzenlemeleri, günü kurtarmaya yönelik ve gerçek bir değişimden yana olmayan ilkesiz bir tutumu yansıtmakta.
Anayasa değişikliklerine rağmen, sendikaların faaliyetlerinde devletin denetim ve müdahalesini öngören, sendikal güvenceleri sağlamayan, konfederasyon ve sendikaların çerçeve sözleşme, işkolu sözleşmesi yapma hakkını tanımayan, toplu sözleşme hakkını tüm işçilerin kullanabileceği bir hak olarak tanımlamayan, sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasını engelleyen işkolu, işletme ve işyeri barajlarını koruyan, yıllarca süren yetki uyuşmazlıklarına çözüm getirmeyen, bir yasa, reform olarak nitelendirilemez. Tasarı, Kıdem Tazminatı Fonu kurulması, bölgesel asgari ücret uygulanması ve özel istihdam büroları eliyle işverenler için yaratılmak istenen ucuz emek cennetine, güvencesiz çalışma koşullarına zemin hazırlayacak.
Düzenlemelerin yönetmeliklere bırakılması baskıya yol açar
KOOP-İŞ Başkanı Eyüp Alemdar
Tasarıda sendikal üyeliğin kolaylaştırılması önemli. Ancak istifada noter şartının korunmasını önemli buluyoruz. Çünkü, sendikal bilincin artması ve işçilerin baskı altında istifaya zorlanmasının önünde engel olarak görüyoruz. Örgütlenme sırasında işverenin işkolu incelemesi istemesi yetkiyi durdurmuyor. Daha önce bu 2 yıla varan gecikmelere neden olabiliyordu. Aynı şekilde, çoğunluğa itirazın da yetkiyi durdurmaması gerekir, diye düşünüyoruz. Bu sağlanırsa, toplu pazarlık düzenine geçişte katkı yapılmış olur. Sendika temsilcilerinin iş güvencesinin korunmasını çok önemli unsurlardan sayıyoruz. Bu konuda geriye gidilmesinin doğru olmayacağı görüşündeyiz.
En önemli eksikliklerden biri çok sayıda düzenlemenin yönetmeliklere bırakılması. Yönetmelikler siyasetin ya da idarenin elinin altındaki düzenleme araçları. Şu an için söylemiyorum ama geniş anlamda baskı aracı olabilecek unsurlar. Sendika kurucularının aynı işkolunda çalışma şartının olmaması da sıkıntı doğurabilecek. Yani herhangi birinin daha önce hiç çalışmadığı bir işkolunda sendika kurarak faaliyete başlaması, bizce doğru değil. Sendikaların denetlenmesinde yeminli mali müşavirlerin görevlendirilmesi bir tercih, ancak müşavirlerin talep edeceği ücretler için üst limit belirlenmeli. Suçun bireysel hale gelmesi, yani başkanın suç işlemesi durumunda sendikaya kayyum gönderilmesinin kaldırılması da olumlu.
İşletme barajının yüzde 40'a düşmesi olumlu. Yüzde 3 iş yeri barajı yüksek olmakla birlikte uygulanabilir görünüyor. Buradaki endişe, eğer işkolu barajı çok düşük olursa, sendikal mücadele kaygısı sınırlı olan sendikaların sisteme girmesiÖ
İşveren tarafı
İş güvencelerinin genişletilmesi ve çifte tazminat kabul edilemez
TİSK Genel Sekreteri Bülent Pirler
Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı, iş ve sendikal ilişkilere yön veren, işyerlerimizde çalışma barışını tesis etmesi beklenen son derece önemli bir düzenleme. Tasarıda birçok maddede uzlaşma sağlanmasına rağmen, birkaç konuda sorun çıkaracak düzenlemeler devam etmekte.
Sendika üyeliği ile üyelikten istifada noter şartı kaldırılmakta, üyeliğin e-devlet üzerinden kazanılacağı düzenlenmekte. E-devlet üzerinden üyeliğin nasıl kazanılacağı, doğruluk ve güvenilirliğinin nasıl sağlanacağı, gerekli altyapının nasıl oluşturulacağı gibi konularda açıklık bulunmamakta. Konfederasyonumuz bu yöntemle üyeliğin güvenilirliğinin sağlanmasında ciddi endişeler taşıyor. Özel ve kamu tüzel kişiliklerinin işveren sendikalarına üyeliğinde, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası üzerinden geliştirilmiş e-devlet kapısının nasıl kullanabileceğine mutlaka açıklık getirilmeli. Tasarı'da bu konuda da herhangi bir düzenleme yer almıyor.
Üyelik aidatlarında tavanın korunması ve başkaca bir aidat alınmayacağı hususu tarafların uzlaştığı maddelerden biri olmasına rağmen, bu uzlaşı tasarıya yansımamış. Aidatlarda mevcut tavanın kaldırılması uygulamada istismar edilebilecek ve işçilerden yüksek miktarlarda aidat alınmasına yol açabilecek, bu durum sendikal örgütlenmeyi zayıflatacak. Sendika gelirlerinde bu yolla artış sağlanmaya çalışılması son derece hatalı. Bu durum işçilerin ellerine geçen ücrette önemli azalmalara yol açacak. Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde her zaman önemli bir uyuşmazlık konusu haline gelebilir. İşçi ve işveren sendikasına ödenecek üyelik aidatlarının azami miktarlarıyla ilgili mevcut tavan miktarı ve başka aidat alınamayacağına ilişkin sınırlama korunmalı.
Sendikal güvenceleri düzenleyen 25'inci maddenin taslak metninde yer alan "İş Kanunu'nun 18'inci maddenin birinci fıkrasındaki otuz işçi kriteri ve 6 aylık kıdem şartı aranmaksızın" ibaresi metinden çıkarılmış. Bu değişikliğe rağmen madde metninin ortaya çıkaracağı sakıncalarda bir değişiklik olmamıştır. Tasarıda, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18.maddesine yapılan atıf kaldırılmış. Bu düzenleme ile sendika özgürlüğüne ilişkin güvenceler, 30 işçi ve 6 aylık kıdem şartı aranmaksızın tüm işçi ve işyerlerine uygulanabilecek. İş Kanunu'nun işçi sayısı ve kıdem koşulu, sendikal özgürlükler açısından da aynen korunmalı. Güvencelerin bu denli genişletilmesi ve çifte tazminat öngörülmesi kabul edilemez.
Tasarıda, işverenin işe başlatma ya da başlatmamaya ilişkin tercih imkânı da elinden alınmış. Bu konudaki tercihin mevcut kanunda olduğu gibi işverene tanınması gerekir. Özellikle halen 30 ve üzerinde çalışana sahip işyerlerinde uygulanmakta olan iş güvencesi hükümleri, bu maddeyle KOBİ'ler için de uygulanır hale gelecek. KOBİ'lerde çalışanlar, iş sözleşmeleri hangi nedenle feshedilirse edilsin "sendikal nedenlerle fesih" iddiası ile konuyu yargıya taşıyacak. Bu durum iş güvencesi hükümlerinin dolaylı olarak tüm çalışanlara uygulanabilir hale gelmesi, mahkemelerin asılsız iddialar ile iş yükünün artması ve işyerlerinin altından kalkamayacakları maliyetlerle karşı karşıya kalması sonucunu doğuracak.
İşletme toplu sözleşmelerinde barajın yüzde 40' a indirilmesi ciddi sorunlara yol açacak. Toplu sözleşmelerle işçilerin çalışma şartları ve bazı işyeri kuralları taraflarca belirlenmekte, işletme içi demokrasi ve çalışma barışı çoğunluk sahibi sendikanın varlığı kavramına dayalı olarak tesis edilmekte. Yüzde 40'la çoğunluk imkânı, yüzde 40'ı geçen iki sendika olmasını gündeme getirebilecek, yetkili sendika başvuru tarihi itibarıyla belirlenecek. Ancak bu durumda, önemli bir çoğunluğu elinde bulundurmasına rağmen yetki alamayan diğer sendika tarafından sorunlar ve tartışmalar başlatılacak, sözleşme görüşme ve uygulama sürecinde çalışma barışı tesis edilemeyecek, işyerleri sendikal rekabet ve çekişme içinde üretimden uzaklaştırılacak. İşletmelerde yüzde kırk ile alınacak yetki, iş barışına değil, sendikal rekabete ve uyuşmazlıklara zemin hazırlayacak. İşletmelerde uzun yıllardır çalışma barışının tesisinde çok önemli rol oynayan "yarıdan fazla çoğunluğa sahip olma koşulunun" mutlaka korunması gerekmekte.
İşveren sendikalarına üyelerine mali yardımda bulunma imkânı getirilmeli. Konuyu düzenleyen 26. maddeye "İşveren sendikaları üyelerine genel kurullarında usul ve esaslarını belirleyerek karşılıksız mali yardımda bulunabilirler'' şeklinde bir ibare eklenmesi uygun olacak. Aksi takdirde sektörel ve genel ekonomik kriz dönemlerinde işveren sendikaları üyelerine yardım yapamayacaklar.
KOBİ'lere getirilen yükler azaltılmalı
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu Başkanı Erdem Çenesiz
Her ne kadar belli bir mesafe katedilmiş olsa da işsizlik önemli sorun. Dolayısıyla istihdam piyasalarına yönelik düzenlemeler rekabet gücünün artırılması ve işsizlik sorunu ile mücadele edilmesi açısından çok gerekli. Bu bağlamda, TBMM'ye sunulan Toplu İş İlişkileri Kanunu Tasarısı da ülkemizin uluslararası rekabet gücünü artırmaya yönelik düzenlemeleri içermeli.
Tasarıda gözden geçirilmesi gereken birkaç nokta bulunduğu düşüncesindeyiz. Toplu sözleşmede yetkili sendikanın belirlenmesinde yüzde 50+1 olan işyeri, işletme barajının işletmede yüzde 40 olarak değiştirilmesi, çoğunluğun tercihini zedeleyebileceği gibi, sendikalar arasında yaşanabilecek mücadele nedeniyle işyeri huzurunu ve çalışma barışını da olumsuz yönde etkileyebilecek, bu oran işyeri için de işletme için de yüzde 50+1 olmalı.
Yürürlükte olan teşmil uygulaması da hem yetki müessesesini ortadan kaldırması, hem de farklı bir iş yerinde uygulanan bir toplu sözleşmenin aynı ekonomik seviyede olmayan bir işveren nezdinde uygulaması o işvereni güç durumda bırakması açısından mahzurlu görünmekte, kaldırılmalı.
Ayrıca, üyeliğin takibi bakımından e-devlet uygulaması uygun bir yaklaşım olsa da, üyelik hususunda işverene de bilgi verilmesini sağlayacak, mükerrerliğin önüne geçilecek ve gerektiğinde işverenin itirazını mümkün kılacak bir düzenlemenin yapılmasında fayda var. Son olarak, günümüzde küresel rekabet ortamında var olma savaşı veren KOBİ'lerimiz için, sendikal nedenlerle de olsa, işe iade davasında otuz işçi ve 6 aylık sürenin aranmaması, KOBİ'lere daha fazla yük getirebilir ve bu durumun düzeltilmesi gerekli.