Soruşturma talimatını halk verdi

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 12 Eylül ve 28 Şubat soruşturma süreçlerini değerlendirdi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

ANKARA - Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, 12 Eylül davası ve Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması'nın adli süreçler olduğunu vurgulayarak, "Bu her iki sürecin de talimatını 12 Eylül 2010'da yapılan halk oylamasında vatandaşımız bize sandıkta vermiştir. Dolayısıyla vatandaşın ortaya koyduğu irade çerçevesinde ortaya çıkan yeni bir hukuk yapısı, bu noktadaki demokratik cesareti de çoğalttı, hukuki açıdan da insanları teyit etti. Süreç başladı, devam ediyor" dedi.
 
Bozdağ, bir televizyon kanalının canlı yayınına katılarak, gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
 
Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nin yürüttüğü 28 Şubat Soruşturması hatırlatarak, "Soruşturmanın genişleyerek devam edeceğini düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Bozdağ, soruşturmanın aslında geç kalmış bir soruşturma olduğunu söyledi.
 
28 Şubat sürecinin keyfilik ve hukuksuzlukların yaşandığı olağanüstü bir ara dönem olduğunu, bu nedenle toplumun tüm kesimlerin sürecin soruşturulmasını istediğin ifade eden Bozdağ, ancak ülkede bu konuları ortamın uzun süre sağlanamadığını söyledi. Bozdağ, 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen halk oylamasıyla hayata geçirilen yasal düzenlemelerin, Türkiye'deki demokratik yapıyı güçlendirdiğini, hukuka güveni artırdığını ve soruşturmaların önünü açtığını belirtti. Bozdağ, şöyle konuştu:
 
"12 Eylül ve 28 Şubat'la ilgili süreçler adli süreçlerdir. Bu her iki sürecin de talimatını 12 Eylül 2010'da yapılan halk oylamasında vatandaşımız bize sandıkta vermiştir. Dolayısıyla vatandaşın ortaya koyduğu irade çerçevesinde ortaya çıkan yeni bir hukuk yapısı, bu noktadaki demokratik cesareti de çoğalttı, hukuki açıdan da insanları teyit etti. Süreç başladı, devam ediyor. Bu sürecin nereye gideceği, nerede duracağına ilişkin bir siyasi olarak bizim kestirmede bulunmamız, tahminde bulunmamız yanlış olur. Çünkü süreci yargı yönetiyor ve yargı devam ettiriyor. Ama herkesin istediği bir şey var, o da bu sürecin soruşturulması. Bütün karanlık noktalarının aydınlatılması. Fail veya failleri kimler ise bunların tespit edilmesi. Eğer yasalarımızın öngördüğü suç tanımlarına uyan herhangi bir suçu işledikleri sabit olursa da bunun cezalandırılması konusunda herkesin talebi var. O yüzden, 'şuraya kadar gitsin, burada dursun, şurası şöyle olsun' gibi temenniler yerine bu sürecin gerçeği ortaya çıkarak ve 'adalet yerini buldu' anlayışı çerçevesinde ve hukuk çerçevesinde işlemesinde fayda var."
Bozdağ, bir başka soruyu yanıtlarken de Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) anayasal bir kurul olduğunu ancak, kararlarının bağlayıcılığının bulunmadığını tavsiye niteliği taşıdığını söyledi. 28 Şubat sürecinde MGK kararlarının Bakanlar Kurulu kararına dönüştürüldüğüne ilişkin herhangi bir belge olmadığını ifade eden Bozdağ, kaldı ki konusu suç olan bir hususun Bakanlar Kurulu kararına dönüştürülmesi halinde ise yürütmeyi o işin ortağı haline getireceğini belirtti.
 
Demirel ve Çiller'in üzerinde tarihi sorumluluk var
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in görüş ve bilgilerine başvurulmasının doğru olup olmayacağına ilişkin soruyu yanıtlarken de Bozdağ, buna yargının karar vereceğini söyledi. Bozdağ, şöyle devam etti:
 
"Ben bir siyasetçi olarak, bir vatandaş olarak hem Sayın Çiller'in hem de Sayın Demirel'in bu kadar önemli bir dönem, bu kadar Türk kamuoyu tarafından yakından bilinen, takip edilen ve sorgulanan bir dönemle ilgili bu dönemin içinde birinci derece görevlerde bulunan ve bu sürecin her anına vakıf olan kişilerin konuşmaması bana göre fevkalade bir eksiklik olur. Onların konuşması lazım. Basına konuşabilirler, televizyonlara konuşabilirler, herhangi bir toplantıda konuşabilirler veya anılarında bunu yazabilirler. Ama mutlaka 28 Şubat'ın karanlığında olan bitenleri birinci ağızdan Türkiye kamuoyuna anlatmaları, Türk milletine anlatmaları bana göre bir görevdir. Çünkü Türkiye'nin önündeki yılları sağlıklı yürümesi açısından, demokrasimizin kökleşmesi, bir daha böyle karanlık dönemlerin yaşanmaması açısından o dönemde yaşanan olayların bunu en yakından yaşayan ve kamuoyunun bilmediği pek çok perde arkasına bilen, yaşayanlar tarafından Türkiye kamuoyuyla paylaşılmasında büyük bir gereklilik vardır. Onların üzerinde bu anlamda tarihi bir sorumluluk vardır. Aksi takdirde kamuoyu yargılayacaktır. Bir yandan mahkeme devam ediyor ama öte yandan da Türkiye kamuoyu konuşulmayan konularla ilgili, açıklanmayan konularla ilgili belki suçlayacaktır, belki başka bir noktaya gidecektir. Bunların olmaması için de Sayın Çiller'in de Sayın Demirel'in de olup bitenlere dair söyleyecekleri elbette vardır. Olduğuna da inanıyorum. Bunların Türk kamuoyuyla paylaşmaları onların takdirinden ziyade Türk milletine Türkiye cumhuriyetine ve bizim geleceğimize dair boyunlarının borcudur diye düşünüyorum. Umarım bu borcu yerine getirirler."
 
Bozdağ, "28 Şubat için geç kalmış bir soruşturma dediniz, 27 Nisan'la ilgili bir soruşturmanın da geç kalmakta olduğunu söyleyebilir misiniz?" sorusu üzerine ise soruşturmaların açılmasının yargının kararı olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "28 Şubat soruşturmanın cadı avına dönüştürülmemesi ve intikam duygusuyla hareket edilmemesi" yönünde açıklamalarının olduğunun hatırlatıldığı Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarının tutarlılık göstermediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu ve ekibinin önce "soruşturmalar neden yapılmıyor" şimdi ise "bu soruşturmalar intikam duygusuyla yapılıyor, cadı avına dönüşüyor" şeklinde açıklamalarda bulunduklarını ifade eden Bozdağ, CHP'nin dürüst davranmadığını iddia etti.
Bozdağ, herkesin hukukun gereğinin yapılmasına destek olması gerektiğini belirterek, "Bıraksınlar yargı işlesin" dedi.
 
Bu konularda ilginizi çekebilir