Soma'dan daha kötü madenler var!
Soma'daki çalışma şartlarının ne kadar kötü olduğunu oraya gidince öğrendiklerini söyleyen Türk-İş Başkana Atalay, "Bu madenden daha tehlikeli madenlerin olduğunu 3 gündür yaptığımız çalışmalardan biliyoruz" dedi
ANKARA - Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Soma faciasının üzerinden 10 gün geçtikten sonra ilk kez açıklamalarda bulundu.
Atalay, konfederasyon genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, Soma'daki maden faciasını "iş cinayeti" olarak nitelendirerek, faciada ölen 301 işçinin 17 farklı şehirde defnedildiğini söyledi. İşçilerin hepsinin ekmeğinin derdinde olduğunu belirten Atalay, 432 çocuğun yetim kaldığını, anne babaların evlat acısı yaşadığını ifade etti.
Atalay, "Devleti yönetenler diyor ki 'Bu ocaktan yılda 1,5 milyon ton, en fazla 2 milyon ton kömür çıkar' diyor. Bunu TKİ yetkilileri söylüyor. Bu ocaktan 3,5 milyon ton kömür çıkıyor. Bu, ne demek? Bu işçi sağlığını, iş güvenliğini hiçe saymak demek, bu havalandırmayı hiçe saymak demek, bu 1,5 milyon tonda 400 kişi çalışırken 3,5 milyon tonda 700-800 kişi çalışır demek. Böyle bir olayda insanların kaçamaması demek, insanların tahliye edilememesi demek" dedi.
Türk-İş olarak, madenlerle ilgili sorunları, son 10 senedir değişik platformlarda dile getirmeye gayret ettiklerini ama sorunları ülke gündemine getirmekte zorlandıklarını anlatan Atalay, son 1 senede taşeron, özelleştirme ve maden konularında çeşitli eylemler yaptıklarına işaret etti. Madenlerle ilgili sendikaların, TBMM'nin ve Devlet Denetleme Kurulu'nun hazırladığı raporların ülke gündemine gelmediğini aktaran Atalay, Sayıştay raporu ile madenler konusunda bazı bilgilerin de ortaya döküldüğünü bildirdi.
Facianın ardından hemen Soma'ya hareket ettiğini dile getiren Atalay, son işçinin cenazesi madenden çıkarılana kadar, yaklaşık 100 saat boyunca orada olduğunu vurguladı. Atalay, şöyle devam etti:
"Maalesef ceset çıkardık, ölü çıkardık, onlara refakat ettik. 'Keşke' hiç iyi bir laf değil. Bu olaylar olmadan bu ülkeyi yönetenler bunları görebilseydi. Özellikle madenler ile ilgili gelinen durumda, o bölgedeki çalışma şartlarının ne kadar kötü olduğunu, ne kadar ilkel olduğunu oraya gittiğimiz zaman öğrendik. Oraya gidene kadar, ülkenin bakanından kamu kuruluşlarının genel müdürlerine tüm yetkililer, bazı gazetelerin köşe yazarları, bizim bazı arkadaşlarımız olmak üzere bu madenin iyi bir maden olduğunu, patronun iyi patron olduğunu, kamuoyunda herkes dillendirdi. Maalesef oraya gittiğimiz zaman işin hiç öyle olmadığını gördük. Bizim, şimdi önümüzde bu işin kim sorumlusu? Enerji Bakanlığı, TKİ, Çalışma Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı müfettişleri, patron... Son günlerde öyle bir noktaya geldik ki sanki ocağı çalıştıran biziz, ihaleye veren biziz, kamyonla oradan para kazanan biziz.
Özellikle oradaki sendikalarımız, şubelerimiz gündeme geldi. Sendikalarımız, şubemiz ile ilgili noksanlığımız, hatamız nedir ne değildir? Son 3-4 gündür arkadaşlarımız, madenin disiplin kurulu, Türk-İş'in denetim kurulu, yoğun bir çalışma yapıyor. Buradan herkes ders çıkartmak mecburiyetinde. Biz sendikalar, nasıl bir ders çıkartacağız? Özellikle ülkeyi yönetenler, Meclis, bundan ders çıkarmalı. Maalesef ülkeyi yönetenler, son yarım asırdır, Meclis, bizim lehimize, bir-iki karar dışında, hiçbir karar çıkarmadı. Meclis, patron ağırlıklı, sermaye ağırlıklı bir Meclis. Bu Meclis'te işçilerin lehine bir karar çıkması, dün de beklenmedi, bugün de beklenmez."
'İşçi sağlığını, iş güvenliğini hiç hesaba katmadılar'
Ücretin dışında işçi sağlığı ve güvenliğinin de sendikaların önceliği olması gerektiğine dikkati çeken Atalay, şunları kaydetti: "Devleti yönetenler diyor ki 'Bu ocaktan yılda 1,5 milyon ton, en fazla 2 milyon ton kömür çıkar' diyor. Bunu TKİ yetkilileri söylüyor. Bu ocaktan 3,5 milyon ton kömür çıkıyor. Bu, ne demek? Bu işçi sağlığını, iş güvenliğini hiçe saymak demek, bu havalandırmayı hiçe saymak demek, bu 1,5 milyon tonda 400 kişi çalışırken 3,5 milyon tonda 700-800 kişi çalışır demek. Böyle bir olayda insanların kaçamaması demek, insanların tahliye edilememesi demek. Bunu devlet de biliyor, patron da biliyor. Bu ülkede para kazanma hırsı gözünü bürümüş olan patronlar, 'Daha çok nasıl kar ederim, daha çok nasıl kazanırım, bunu kazanırken işçi güvenliğinden işçi sağlığından nasıl fedakarlık yaparım, koruyucu malzemelerden -bunlar ücretli- nasıl fedakarlık yaparım', bunun hesaplarını yaptılar. İşçi sağlığını, iş güvenliğini hiç hesaba katmadılar."
'Daha tehlikelileri var'
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın 4 sene bekledikten sonra yürürlüğe girdiğini hatırlatan Atalay, bazı patronların ülkeyi idare edenlere işçilerden daha tesirli olduğunu öne sürdü. Taşeronlaşma konusunun bir an evvel ülke gündeminden düşmesi gerektiğini savunan Atalay, "Bir an evvel ülkeyi yönetenler ülke gündeminde olan Yatağan özelleştirmesini durdurmalı. Bir an evvel DDK raporunu, sendikaların taslaklarını gündemlerine almalı, bunlarla ilgili kanunlar çıkarmalı" dedi.
Soma'daki facianın sorumlularının bir an evvel en ağır cezayı alması gerektiğini belirten Atalay, şunları kaydetti: "Bunlara 'insan öldürdü, katil' muamelesi yapılması lazım. Normal yasalara göre bunların en fazla alacağı ceza 15 sene. 301 canın, 432 yetimin olduğu bir ortamda 15 sene ceza, doğru bir ceza değil. Bu ceza ile ilgili kanun mu çıkaracak Meclis, yasa düzenlemesi mi yapacak, bir an evvel bunu gündemlerine almalı. Bu yasa ile ilgili düzenleme yapılmalı. Bu işin sorumluları kimse ihaleyi veren mi, denetlemeyen mi, patron mu, kimse bir an evvel en ağır cezayı almalı, bununla ilgili kamuoyu rahatlamalı. Sonrasında bu madenden daha tehlikeli madenlerin olduğunu 3 gündür yaptığımız çalışmalardan biliyoruz. Bir an evvel, bu madenlerin çalışmaları durdurulmalı, devletin bütün kurumları buraları denetlemeli. Bu süre zarfında çalışan arkadaşların ücretleri devlet tarafından ödenmeli. Madenler güvenli hale gelince ocaklar çalışmaya başlamalı. Bu sendikaların, Türk-İş'in talebi."
'Madendeki herkes Suriyeli'
'Madendeki herkes Suriyeli'
Soma'daki maden faciasında ölenlerin sayısının 301 olduğunu belirten Atalay, "En son ocaktan çıkan bizim oradaki kurtarma ekipleri, 3 kere ocağı bir daha taradılar. Diyorlar ki 'Suriyeli var.' Hiç kusura bakmayın, orada çalışanların hepsi Suriyeli. Nasıl Suriyeli arıyoruz ki biz. Herkes Suriyeli olmuş. Orada çalışanların hepsi Suriyeli" dedi.
Atalay, Soma'dan daha tehlikeli olan madenlerin hangileri olduğuna ilişkin bir soruyu cevaplarken, o bölgede 5-6 tane daha özel ocak bulunduğu ve bunların çalışma şartlarının daha da kötü olduğu bilgisinin kendisine iletildiğini söyledi.
'Önce esas sorumlular bir hesabını versin'
Bir gazetecinin "Daha önce oraya gitmeniz gerekmiyor muydu, Bu konuda bir eksiklik hissediyor musunuz?" sorusu üzerine şunları söyledi: "İlk iki gün, ocakta kaç kişinin olduğunu ne bakanlık bildi, ne biz bildik. Devletin ocaklarında madene girenlerde maske ve lambalarda numara yok. Maalesef buradaki maske ve lambalarda numara yok. Öyle acı ki 48 saat içeride kaç kişi olduğunu kimse bilemedi. Bu ayıp da herkese yeter. Burada bizim de pay almamız gerekiyorsa bizim de pay almamız lazım. İkinci gün, ocağın içinde yanma olduğunu, trafo patlaması olmadığını oradaki arkadaşlarımız bize ifade ettiler.
Maalesef ben orasını ilk defa gördüm. Ben, Türk-İş başkanıyım 9 aydır. Görmem gerekiyor muydu, yetişme imkanımız olmadı, maalesef o gün gördük. Olmasaydı ama geçmiş şimdi. Bizim orada şubemiz, temsilcilerimiz ne yaptı ne etti, ben de biliyorum, Maden-İş'in yönetimi de biliyor, siz gazeteciler de biliyorsunuz, ne olduğunu. Bununla ilgili kurullarımız çalışma yapıyor. Burada kimin sorumluluğu varsa herkes bunun hesabını vermek durumunda. Biz miyiz, oradaki arkadaşlarımız mı, bunun hesabını vermek durumunda. Burada patrondan evvel, bakanlıktan evvel, denetimden evvel, arkadaşlarımızı öne koyarsak doğru bir iş yapmış olmayız. Bedel ödeyen biziz, can veren biziz, yaralanan biziz. Sendikanın var mı noksanı, 4-4'lük değil işler ama tamamını biz biliyoruz. Maden-İş Sendikası tamamını biliyor. Bununla ilgili raporları bitirdiler. Türk-İş yönetimi, 3 gündür çalışıyor. Biz, bununla ilgili üzerimize düşeni noksansız yapacağız. Esas yapması gerekenler, bizden evvel onlar yapsın. Kimin ne sorumluluğu varsa herkes bedelini ödeyecek ama esas sorumlular bir hesabını versin."
'Patronlar, karlarından kaybetmemek için lobi yapıyor'
Taşeron yasasına ilişkin bir soruyu yanıtlayan Atalay, "Taşeron meselesinin gündeme gelmesi, bir an evvel çıkması gerekir ama bu elimize geçen şekliyle çıkmaması lazım. Elimize geçen şekliyle incelediğimiz zaman orada önemli sıkıntılarımız, problemlerimiz var" dedi.
Atalay, "Türk-İş olarak istifa mekanizmasını işletecek misiniz? Bakanlar açısından istifayı gerekli görüyor musunuz?" sorusu üzerine, sorumlular hakkında gereğini yapacaklarını anlattı. Atalay, şöyle devam etti: "Bakanlarla ilgili herkesin üzerine düşeni, yakışanı yapması lazım. Ben, kendi ekibimle, kendi sendikalarımın başındayım. Onlara yaptırım yaptırma gücüm imkanım var. Ben, yönetimin, tüzüğün bana verdiği yetkiyi sonuna kadar kullanırım. Kimin sorumluluğu varsa herkes hesabını verecek. Başta biz olmak üzere. En büyük sorumluluk, bu ihaleyi verenler, burayı iyi denetlemeyenler, gözünü kar hırsı bürümüş, 'Ne kadar kar ederim, işçi ölürse ölsün', güvenlik tedbirlerini uygulamayan patronlar, kamyonla para kazananlar. Kamyonun üstünde ölen tarım işçileri sorumlu değil, bunlar sorumlu evvela" diye konuştu.
Meclis'in ağırlığının emek kökenli olmadığını öne süren Atalay, "İşçinin lehine bir karar çıkacağı zaman patronlar, karlarından kaybetmemek için lobi yapıyorlar. Hadi, Hazine'ye, Maliye'ye, Ekonomi Bakanlığı'na bir iş hallettirin, göreyim. Hepsi, bunlar patron kökenli.
Tabiri caizse bunlar, beyaz Türkler. Bunlar, yaşamı bilmeden, ülkenin ekonomisinin önüne getiren insanlar. Bunlara işçi ile emekli ile ilgili bir yasa çıkarttırabilin bakalım, görelim. Beğenelim, beğenmeyelim, Çalışma Bakanı, bir onunla diyalog kuruyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
'Böyle örgütlenme istemiyorum'
Atalay, "İşçiler 16 yıllık maskelerle ocağa girerken, yaşam odası bulunmazken, 3 milyon ton kömür çıkarken Maden-İş Sendikası ne yaptı?" sorusuna "Orada seçim nasıl olmuş, onları da biliyoruz. Bir daha bunlara fırsat vermeyiz, zemin hazırlamayız, imkan vermeyiz. Bununla ilgili kim sorumluysa herkes hesabını verir" yanıtını verdi.
Kendisinin de sorumlu olduğunu dile getiren Atalay, şu ifadeleri kullandı: "Diyorsunuz ya patron ağırlıklı... Orada bir seçim olsa, o bölgede, patron aday olsa, genel müdür Ramazan Doğru aday olsa, orada beni aday yapsalar, ben yüzde 5 alırım, adam yüzde 95 alır. Böyle örgütlenme istemiyorum, böyle örgütlenme olmaz. İşin doğrusu bu. Böyle olur mu? İş o noktaya gel, adamları almışlar kıskaca, korkuyla, tehditle, şantajla... Herkes biliyor bunları, saklamanın alemi yok."