Soğutma önlemleri etkisini gösterecek

Merkez Bankası, bankaların BDDK'nın karşılıklara ilişkin yeni düzenlemelerinin getirdiği maliyetin tamamını olmasa bile büyük bölümünü konut ve taşıt dışındaki (diğer) tüketici kredilerinin faizlerine yansıtabileceği görüşünde.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Naki BAKIR

ANKARA -Merkez Bankası, cari açıktaki hızlı büyüme ve finansal risklere karşı ekonomiyi soğutma amacıyla Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK), bankaların zorunlu karşılık oranları ve sermaye yeterliliğinin hesaplanmasına ilişkin düzenlemelerde yaptığı değişikliklerin, kredi büyümesini baskılayıcı etkisini yakında göstereceği görüşünde.

Bu etkinin derecesinin, kısa vadede büyük ölçüde kredi talebinin faiz esnekliği tarafından belirleneceğini belirten Merkez Bankası, zamanla, sermaye yeterliliği hesaplamalarına ilişkin değişliklerin de daha bağlayıcı bir nitelik kazanması, dolayısıyla düzenlemelere konu kredilerin hacmi ve vade yapısı üzerinde arz yönünden etkili olmasını bekliyor. İç talep ve ithalatın canlı seyrinde önemli rol oynayan kredilerin yavaşlamasının, Merkez Bankası'nın uyguladığı politika bileşimini destekleyerek iç ve dış talebin dengelenmesi surecine katkı sağlayacağı belirtiliyor.

Düzenlemelerin etkisi

Halen, tüketici kredisi kullandıran bankaların büyük bölümü genel karşılık oranına ilişkin düzenleme değişikliğinden etkilenirken, sermaye yeterliliğine dönük düzenleme tüm bankaları etkiliyor. Mevcut durumda, genel karşılıklara ilişkin değişiklikler, yeni açılan diğer tüketici kredilerinin bilanço net karına marjinal katkısını düşürüyor. Sermaye yeterliliğiyle ilgili değişiklik ise diğer tüketici kredilerinin uzun vadeli olanlarında asgari sermaye gereksinimini yükseltiyor ve böylelikle ağırlıklı ortalama sermaye maliyetini artırıyor.

Faizlerin düzeyi ne olur?

Araştırmada, diğer tüketici kredileri için ayrılacak genel karşılıkların artması, banka karına etkisi bağlamında bu sınıflamada yer alan kredilerin marjinal maliyetlerinin artmasına eşdeğer bir etki yarattığından, ilgili kredilerin faizlerini de yukarı yönlü etkilemesi beklenirken, bankaların artan maliyetleri ne ölçüde faizlere yansıtacağının, asıl olarak kar marjı, sektördeki rekabet, kredi talebinin faiz esnekliği ve serbest karşılıkların düzeyi tarafından belirleneceği belirtildi. Tarihsel olarak diğer tüketici kredilerine uygulanan faiz oranları, konut ve taşıt kredisi faiz oranlarının üzerinde seyrediyor.

Diğer tüketici kredileri ile konut ve taşıt kredileri arasındaki bu faiz farkının, kredi riskleri arasındaki farklarla açıklanamayacağı belirtiliyor. Kredi türleri için tahsili gecikmiş alacaklar oranı ve temerrüt halinde kayıp oranları karşılaştırıldığında, bu değerler arasında faiz farklarının tamamını açıklayacak bir ayrışmanın olmadığı görülüyor. Bu durum, diğer tüketici kredilerinde kar marjlarının görece yüksek olduğunu gösterirken, bankaların söz konusu kredi türünde daha yüksek bir pazar gücüne sahip olduğu anlamına geliyor.

Maliyet artışlarının tamamı faize yansır mı?

Araştırmaya göre, kar marjlarının görece yüksek olması, bankaların yeni düzenlemeyle ortaya çıkan maliyet artışlarının tamamını faiz oranlarına yansıtmak zorunda kalmayabileceği anlamına geliyor. Bu durumda, diğer tüketici kredileri faizlerinin artan maliyetlerden etkilenme derecesi kredi talebinin faiz esnekliğine bağlı bulunuyor.  Konut ve taşıt kredileri dışında kalan tüketici kredilerine dönük talebin faiz esnekliği, diğer kredi türlerine göre daha düşük bulunuyor.

Sektör temsilcileri diğer tüketici kredilerinde, faizden çok kredinin müşteri acısından geri ödenebilirliğini belirleyen faktörlerin daha etkili olduğunu düşünüyor. Arz tarafında, bu faktörlerin basında vade koşulları geliyor. Vade koşulları dönemler arası gelir ikamesi için bağlayıcı bir nitelik arz eden likidite kısıtının derecesini belirliyor. Diğer tüketici kredilerinin düşük miktarlı olması ve tüm tüketici kredilerinde olduğu gibi oldukça uzun vadeler için borçlanılabilmesi, faiz artışlarının kredi taksit miktarları, başka bir ifadeyle

kredinin geri ödenebilirliği üzerinden gerçekleşecek etkilerini sınırlıyor.

Serbest karşılıklar artışı sınırlayabilir

Bu arada araştırmada bankaların, genel karşılıkların dışında, ileride olası riskler için genel olarak ve herhangi bir işlemle doğrudan ilgili olmaksızın ayırdıkları serbest karşılıkların, genel karşılıklarda yapılan artışın etkisini sınırlayan bir rol oynayabileceğine de işaret edildi. Buna göre bankalar yasal bir zorunluluk olmadan tuttukları serbest karşılıkları, diğer tüketici kredileri için ayırmak durumunda kalacakları karşılıklar için kullanma yoluyla, artan genel karşılık oranlarının karlılık üzerindeki etkilerini belli ölçüde sınırlayabilecekler. Bankaların geçmişte karlılıklarının düştüğü dönemlerde serbest karşılıklarını azalttıkları biliniyor.

Sermaye yeterliliği düzenlemesi

Sermaye yeterliliğine ilişkin yapılan düzenleme değişikliğinin de niteliği dolayısıyla taşıt ve konut dışı tüketici kredilerinin büyüme hızı üzerinde sınırlayıcı bir rol oynama potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor. Düzenlemeyle belirlenen yeni risk ağırlıkları çerçevesinde, açılan her bir birimlik diğer tüketici kredisi için, kredinin vadesine bağlı olmak üzere, eski düzenlemeye kıyasla 1,5 veya 2 kat daha fazla öz sermaye tutmak gerekiyor.

Öz sermayenin diğer banka yükümlülüklerine kıyasla daha maliyetli oluşu ve öz sermayeyi artırmanın diğer fon kaynaklarını artırmaya göre daha zor olması, düzenlemeye konu tüketici kredilerinin faizlerinin bu maliyetlerle orantılı olacak şekilde daha yüksek olmasını gerektirecek. Ancak bankaların sermaye yeterlilik oranlarının halen yasal oranların oldukça üzerinde seyretmesi ve yeni risk ağırlıklarının düzenlenmenin yayımından sonra kullandırılacak kredilere uygulanacak olması nedeniyle bu tedbirlerin, bankaları kredi vadeleri konusunda ivedilikle tutum değiştirmeye sevk etmeyebileceğine de işaret ediliyor.

Ancak, zaman içinde diğer tüketici kredileri stoku yenilendikçe düzenlemenin

etkilerinin daha belirgin bir şekilde hissedilmeye başlayacağı ve bankaları yeni açılan diğer tüketici kredilerinin ek sermaye gereksiniminden kaynaklanan maliyetleri dikkate almaya zorlayacağı vurgulanıyor. 

Mevcut kredi komposizyonu korunduğu varsayımı altında diğer tüketici kredileri stoku tamamen yenilendiğinde sermaye yeterlilik oranının yaklaşık 1,5 puan  gerileyeceği hesaplanıyor. Düzenlemenin çok yeni olmasının etkileri üzerinde kesin yargılara varılabilmesini güçleştirdiği, ancak ilk verilerin, düzenleme değişikliğinden bu yana bankaların diğer tüketici kredilerinde artan maliyeti bucuk ölçüde kredi faizlerine yansıttıkları ve düzenlemeye konu kredi türünde belirgin bir yavaşlamanın olduğunu gösterdiği belirtiliyor.

"Önümüzdeki dönemde etki görülecek"

Merkez Bankası araştırmasında şu görüşlere yer veriliyor: " BDDK'nın finansal istikrara ilişkin riskleri göz önüne alarak karşılıklar ve sermaye yeterliliğinin hesaplanmasına ilişkin düzenlemelerde yaptığı değişikliklerin önümüzdeki dönemde krediler üzerinde etkili olacağı tahmin edilmektedir. Etkinin derecesi kısa vadede büyük ölçüde kredi talebinin faiz esnekliği tarafından belirlenecektir. Zamanla, sermaye yeterliliği hesaplamalarına ilişkin değişliklerin de daha bağlayıcı bir mahiyet kazanması, dolayısıyla düzenlemelere konu kredilerin hacmi ve vade yapısı üzerinde arz yönünden etkili olması beklenmektedir. İç talep ve ithalatın canlı seyrinde önemli rol oynayan kredilerin yavaşlaması, Merkez Bankası'nın uyguladığı politika bileşimini destekleyerek iç ve dış talebin dengelenmesi surecine katkı sağlayacaktır."

Önlemler neydi?

BDDK, taşıt ve konut kredileri dışında kalan (diğer) tüketici kredilerindeki hızlı genişlemenin borçlulukları hızla artan hane halkı ve bu kredilere veren bankalar açısından yaratabileceği riskleri göz önüne alarak, söz konusu kredilere uygulanacak karşılık oranlarına ve bankaların sermaye yeterliliklerinin hesaplanmasına yönelik düzenlemelerde değişikliğe gitti. Buna göre 18 Haziran 2011'den itibaren açılacak kredilerde geçerli olmak üzere, toplam kredilerdeki payı yüzde 20'nin üzerindeki bankalar ile "diğer" tüketici kredilerinde batık oranı yüzde 8'i aşan bankalar, söz konusu kredilerde genel karşılık oranını birinci grupta izlenenler için yüzde 4, ikinci grupta izlenenler için yüzde 8 olarak uygulayacak.

Sermaye yeterliliği hesaplamasında daha önce vade farkı gözetilmeden yüzde 100 olarak uygulanan risk ağırlıkları diğer tüketici kredileri için vadelere göre farklılaştırıldı. Bu çerçevede diğer tüketici kredilerinden kalan vadesi 1-2 yıl arasında olanlar için risk ağırlığı yüzde 150, iki yıldan fazla olanlar için ise yüzde 200 olarak uygulanacak. Bu kredilerden sözleşme koşulları ilk ödeme planının uzatılmasına yönelik olarak değiştirilecekler için en az yüzde 10 oranında genel karşılık ayrılacak.

10 bin TL kredinin aylık taksitinde 13 TL artış

Merkez Bankası uzmanlarınca yapılan bir araştırmada, "diğer tüketici kredileri" kategorisinin büyük bölümünü oluşturan " ihtiyaç" kredilerinde ortalama kredi tutarı olan 10.000 TL'lik bir kredinin, ortalama vade olan 36 ay vadede geri ödendiği varsayımına göre yeni düzenlemelerin getirdiği maliyet artışı dolayısıyla taksitlerde yaşanacak olası artış hesaplandı. Yapılan hesaplama, faizlerde düzenlemenin getirdiği maliyetin tamamını telafi edecek 300 baz puanlık bir yükselişin kredinin aylık taksit tutarında 13 TL artışa yol açtığını gösteriyor.

Taksit tutarındaki bu artış borçlunun ödeme kapasitesi acısından sınırlı bir değişimi ifade ediyor. Düzenlemeler öncesi söz konusu kredinin yüzde 1.04 olan aylık faiz oranı, binen maliyetler tam yansıtılırsa yüzde 1.26'ya, aylık taksiti de 334 liradan 347 liraya çıkıyor. Bu bilgiler, bankaların BDDK'nın karşılıklara ilişkin yeni düzenlemelerinin getirdiği maliyetin büyük bölümünü diğer tüketici kredisi faizlerine yansıtabileceğine işaret ediyor.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir