Siz samuray olun, işiniz kılıcınız olsun

En başarılı yöneticiler samuraya benzer karaktere sahipler

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

 

 

Dünya basını Toyota'nın küresel boyutta yaşadığı güvenlik skandalıyla çalkalanıyor. Araba üretim kalitesinde altın standart olarak görülen Toyota, arabalarının gaz pedallarında ve frenlerde hatalı üretimi yüzünden müşterileri, hissedarları, çalışanları ve basın önünde yargılanıyor. Hatalı ürün üretmek, problemleri büyütmemek için saklamak, ortaya çıktıktan sonra yeterli bilgiyi vermemek, müşterilerin gözünden duruma bakmamak Toyota'nın markasına, güvenirliğine ve tabii satışlarına büyük zararlar verecek. Peki, Toyota, samuray ilkelerine göre yönetilse ne olur? Ürün kalitesini ve itibarını yeniden kazanması için samuray ilkeleri şirkete ne tür katkılar sağlar?

"Samuray" kelimesi onurlu ve cesur savaşçı, destansı galibiyetler, asla teslim olmamak ve pes etmemek, gururlu yaşamak ve gururlu ölmek gibi birçok saygı duyulan özelliği çağrıştırmakta. Japonya'da samuray, savaşçı sınıfın orta ve üs kademeleri için kullanılan bushi kelimesiyle eş anlamlı kullanılmakta. Bushi savaşçı, do yol kelimelerinden oluşan bushido ise, samurayların yaşam felsefelerini özetleyen katı kurallar zincirinden oluşmakta. Japon samuray sınıfının etik sistemi olarak kabul edilen Bushido, 12.-19. yy Japon kültürü manevi varlığı, aile, çalışma, eğlence ve giyim gibi hayatın her yönünü kapsayan prensipleri içermekteydi. 1854'te Japonya'nın ticari ve diplomatik ilişkilerinde Amerika'ya açılmasıyla sonun başlangıcı oldu. Samuray sınıfının temelleri kar etmek, bireysellik, kişisel inisiyatif ve değişim üzerine kurulu ekonomiyle bağdaşmadı. Japonya'nın da küreselleşmeden payını almasıyla, samuray sistemi gibi felsefesi de gücünü yitirdi, katı disiplin ve otorite üzerine kurulu birçok kural gevşedi.

Bushido prensipleri, günümüzde, kendo Japon kılıç dövüş sanatında uygulanmakta. Ancak, bugün Japon'lara hayranlık duyduğumuz estetik duygusu, kurallara ve geleneklere duydukları sıkı bağlılık ve hiç vazgeçmeden azimle başarmaya inanmaları unuttukları Samuray kültürünün bir parçası. 2000'lere geldiğimizde, iş dünyasında başarı için samurayların yaşam felsefelerinden Japonların ve uluslararası yöneticilerin çıkaracağı çok ders olduğu görülüyor. Samurayların etik kodları bugünün iş hayatına nasıl uygulanabilir? Japon yöneticiler, Samuray atalarından, işte verdikleri savaşları kazanmak için neler öğrenebilirler?

Tatmin olmamak ve hep kendini geliştirmeye çalışmak, samuray kodunun en önemli özelliklerinden. Küçük yaştan itibaren, erkek çocuklar bugün dünden daha iyi olacağım diyerek yeteneklerini geliştirmek için çalışıyorlar. Rakipleri kendileri. ‘Bugün ben dünkü beni geçeceğim.' ne okurlarsa okusunlar eğitimlerinin sürekli gelişime dayalı olduğunu gösteriyor. Zen prensipleriyle birleşince, bu sürekli kendini geliştirme arayışı hiçbir zaman pes etmemekle eş tutuluyor. Genelde bir Japon yeterince iyi veya bu iş tamamdır gibi cevapları kelime dağarcığından silmiş. Bugün iyi bir yazı yazdın güzel ama yarın daha iyisini yaz. Bushido edebiyatında samuraylar kiraz çiçeklerine benzetilir. Ne kadar güzellerse bir o kadar da kırılgandırlar. Kısa sürede rüzgarla kayar giderler. Bushido içinde Zen elementlerinden biri olan hiçbir zaman master olmamak yatar. Hiçbir zaman tamam ben oldum artık deme, çünkü zaman geçtikçe çevrenizdeki herşey gibi siz de değişeceksiniz. Bu değişimde başarılı olmak için kendi başarılarınızla da rekabet etmeniz gerekir.

Samuray Kodunun 4 G'si

Samuray stratejileri kitabının yazarı Boye Lafayette De Mente'ye göre, Japonların uzun soluklu başarısının ardında rekabetçi maratonu önde bitirmelerini sağlayan 4 G kültürü var. 4 G, Samuray kodundan alınmış, sahip olunması gereken karakter özellikleri.

1. Samuray kodunun temelini oluşturan Giri adalet, görev, zorunluluk anlamlarına geliyor. Bir kişi doğduğundan itibaren ailesine, öğretmenlerine, doktorlarına, kendi üzerinde emeği geçmiş herkese karşı sorumluluk duyar. Büyükleri ve patronlarına uğruna her türlü tehlikeye girecek şekilde bağlanır. Geleneksel Japon toplumunda Giri bir büyüğüne veya patronuna kendini kurban edecek veya yok sayacak ölçüde bir bağlılıkla hizmet vermek anlamına geliyordu. Günümüzde ise, kişilerin kendilerini yetiştiren ailelerine, öğretmenlerine ve para kazandıkları patronlarına duydukları saygı ve minnettarlıktan doğan maddi ve manevi sorumluluk olarak görülüyor. Attıkları her adımda bu sorumluluğun bilincinde hareket ederek, ailelerinin ve şirketlerinin iyiye gitmesi için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlar.

2. Gisei dayanıklılık testi veya fedakarlık testi. Kendi aralarında yarışarak ne kadar dayanıklı olduklarını ölçüyorlar. Aynı zamanda dayanıklılığı neleri feda edebilecekleri üzerine değerlendiriyorlar. Kendilerini ne kadar zorlayabilirler? Neleri feda etmeye hazırlar?

3. Sabır, dayanıklılık ve azim anlamlarına gelen Gaman halkı ayakta tutan ve tarih boyunca Japon halkının yaşadığı felaketlere karşı birarada olmalarını sağlayan faktör. Gaman, kontrolünde olmayan tersliklere sükunet ve sabırla yaklaşmak anlamına geliyor. Pearl Harbor saldırısından sonra, Japon asıllı Amerikalılar Amerikan otoriteleri tarafından savaşın sonuna kadar kamplara gönderilmiş. Yoksulluk, sefalet ve haksızlıkla mücadele etmek ve ağır şartlara dayanmak zorunda kalmıştır. Onları ayakta tutan sessiz ve sabırlı birarada mücadeleri olmuştur.

4. Gambaru bireyin grubun kazanması için elinden gelen herşeyi yapması anlamına geliyor. Vatanı, halkı, ailesi ve şirketi için kendi benliklerini hep arka planda tutuyorlar, bireyselliği kayboluyor. Askerlikte ülkelerini savunmak için, evde ailelerinin refahı için, işte şirketlerinin karlılığı için kendi varlıklarını yok sayıyorlar, aynı amaca hizmet ederek bir ömür boyu savaşıyorlar. Örneğin, Kore depreminden sonra, Gambare Kobe solganıyla Japon hükümeti Kobe şehrinin yeniden kurulması için herkesi beraber çalışmaya davet etmişti.

Japon Yöneticilerinin en değerli kaynağı: İnsan

1990'lara kadar Japonya'nın en başarılı iş adamları, başarılarını  Batı'nın geliştirdiği yönetim prensiplerine değil, Zen felsefesine borçlu. Geleneksel Japon yaklaşımında bireysel hedeflere yer yok, sadece ortak hedefler üzerinden organizasyon ve insan yönetimi stratejileri belirleniyor.

Kaizen ‘sürekli değişim' ve nemawashi ‘sahne arkasında konsensüs oluşturmak' zen kaynaklı yönetim prensipleri. Özünde, egodan arınmak, bireyin kaybolması ve beraber kararlaştırılan hedefe beraber koşmak var. Japonlara göre, kendine dönük ego merkezli olmak günahların en büyüğü. O nedenle her zaman birey değil, topluluk odaklılar. Japon yazar Baigan Ishida'ya göre, ‘iş, bilimi takip etmektir.'  Kişi ne kadar çalışkansa, ruhu, duyguları ve zihni o kadar tatmine ulaşır. Amaç, mükemmele ulaşmak, daha iyi çalışan, daha fonksiyonel ürünler yapmak, hep kendini geçmek,  kısıtlı doğal kaynaklarının bilincinde olarak çok sayıda kalifiye işgücüyle en iyi ürünü çıkarmaya çalışmak. Ellerindeki kısıtlı materyel üzerinde yoğun çalışarak yetenek ve yaratıcılıklarını üst düzeye çıkarıyorlar. Böylece, kalite artarken sanat, inovasyon ve özgünlük gelişiyor ve dünyadaki rakiplerinden rafine ürünleriyle sıyrılıyorlar. Detaya duydukları tutku ile 60'lardan sonra Amerikan pazarını fethettiler. Karşılığında Amerikalılar Japonya'da pazar aradığında Japon kalitesiyle boy ölçüşemedi.

Japon Shinto dininin desteklediği doğaya göre yaşamak ve doğaya karşı gelmemek endüstriyelleşen Japon şirketlerine başarılı uygulamalar için kapıları sonuna kadar açmıştır. Doğal proseslere uygun davranılması her türlü stratejinin temelini oluşturmuş. Özellikle üretim çarkını döndüren insan faktörü herşeyin başı olarak görülmüştür.

Detaya ve insana önem vermek sadece ürünlerde değil, başarılı uygulamaları getiren japon tarzı eğitimlerde de belirgin. Çalışanlarını çok yönlü eğitimden geçiren küçük büyük işletmeler insan yetiştirmenin sadece işle sınırlı kalmamasından yana. 1950'lerde marangoz çıraklarına sadece ağacın nasıl kesileceğini, parçalarının nasıl birleştirilmesi gerektiğini veya cilalanacağını değil, insan ilişkilerini öğrenmesi için ustası tarafından tiyatro seyretmeye de gönderiliyordu. Tahtanın doğası, mobilya satışının esasları ve müşterilerle doğru diyaloğu kurmak, çırak eğitiminin parçasıydı.

İşiniz kılıcınız olsun

Samuraylar nasıl kılıçlarını ruhları olan kutsal varlıklar olarak görüyorsa, zanaatkarlar da zanaatlerini, iş adamları ise işlerini aynı saygı, bağlılık ve özenle benimsemelidir. Materyel getirileri yanında işiyle arasında manevi bağ kurmalıdır. Hem ürün hem de insana dikkat işte mükemmelliği sağlıyor.

Bir işe başlamadan önce, zihni temizlemek, hiçbirşey düşünmemek işte etkinliği 100% arttırmakta. Zihnini iş yapmaya hazırlamak, hırslı ve istekli olmak, gerekli hazırlığı önceden yapmış olmak. Bu tür bir yaklaşımla çalışanlar kendi şirketleriymiş gibi çalışırlar. Hep aç olmak, hiç tatmin olmamak mutsuzluk getiren bir durum gibi görünmekle beraber verimi kamçılar. Birbirine tabi olmak ve güvenmek ilişkileri sağlamlaştıran bir özellik. Bazen problem yaratmamak ve dengeleri bozmamak için dezavantajlı şartları bile kabul etmeye razı olmak gerekebiliyor. Almak ve vermek üzerine kurulu olan iş ilişkilerinde her zaman alanın ve karlı çıkanın siz olması gerekmiyor. Kimi zaman ileride daha kazançlı olmak için zararına iş yapmak şart olabiliyor.

Aile gibi hissettiren çalışma ortamlarıyla Japonlar övünmekte. Ancak affedici ve sürekli destekleyici anne sıcaklığını beklemek yanlış olur. Daha çok aile fertlerinin işlerinin ciddiyetini tamamıyla kavramış olduğu, sürekli çalışmaya ve ileriye gitmeye odaklı sıkı disiplinin hissedildiği bir ortam. Üstelik, bu aile hiçbir şekilde hata kabul etmiyor, başarısız olmak alternatif değil.

Japonların modern iş mantrası simbiosis, yani yarar getiren kooperatif birliktelik. Bugün en başarılı yöneticiler samuraya benzer karaktere sahipler. Çalışanlar onları seve seve, saygı ve hayranlıkla takip ediyor. Kültürel erdemlerine sahip çıkıyorlar. Birçoğu son derece akıllı, sağduyulu ve cesur. Önlerinde ne kadar yıldırıcı engeller olursa olsun başarısızlığı akıllarından bile geçirmiyorlar. Kitabi bilgi ve yılların deneyiminin ötesinde, kültürel mirasları sayesinde teknoloji ve bilimi aşarak herşeyi insani boyuta getirebiliyorlar.

Batı'nın yazılı ve görünen iş kurallarının aksine, Japon iş adamlarıyla anlaşmak için masaya oturduğunuzda kağıt üzerinde olmayan insani ve duygusal boyut da sizinle geliyor. Bu görünmeyen kültürel farkları çözmek sizi onlara yakınlaştırırken kendi iş ortamınıza taşıyacağınız birkaç prensip verimliliğinizi, çalışan ve müşteri memnuniyetinizi olumlu yönde etkileyebilir.

Sadece Batılı iş adamlarının değil, Japon şirketlerinin de geçmişte kalmış samuraylardan öğreneceği çok şey var.  İşinizi kutsal kılıcınız, kendinizi de hiçbir şeye boyun eğmeyen bir samuray olarak görün. Uzun soluklu rekabette kimse önünüzde duramayacaktır.

www.datassist.com.tr

Bu konularda ilginizi çekebilir