Sarayda sanat
Çırağan Sarayı sanatta da son birkaç yıldır dikkatleri üzerine çeker oldu. Saray sergiden okuma günlerine, konserden dans gösterilerine pek çok sanat etkinliğine sahne oluyor… Tüm bu etkinliklerin başında ise Çırağan'a aşık bir isim var…
Emel Yiğit
Fotoğraf: Coşkun Çeler
Ayşe Sipahioğlu… Bitirme tezini Çırağan Sarayı üzerine hazırlamış yüksek mimar bir annenin kızı… Yanmış bir sarayın önünde annesinin kucağında görüyoruz kendisini siyah beyaz fotoğraflarda… Yıllar önce burada bulunan havuzda yüzmeyi öğrenmiş, yine sarayın bahçesinde oynamış… Bugün Çırağan'ın kültür ateşesi. Bu hoş tesadüf onu yaptığı işe olduğu kadar mekana da kuvvetli bağlarla bağlıyor. Anlatırken gerçekten burasını evi gibi gördüğünü anlıyoruz, çünkü yüzü ışıl ışıl oluyor. Üstelik duvarlardaki, sütunlardaki motiflerin öyküsünü bile teker teker anlatacak bilgiye sahip.
Dikkatimizi çekense bir süredir sarayın kültür sanat organizasyonlarına ev sahipliği yapması. Halka açık olan bu etkinlikler geniş kitlelere sanatı sevdirmeyi amaçlıyor. Biz de Sipahioğlu ile sanat dolu bir sohbet gerçekleştiriyoruz.
Etkinlikler ne zaman nasıl başladı?
2006 Çırağan Sarayı'nın suitlerinin rönevasyon gördüğü bir yıldı. 2007 yılı başı ise hem toplantı salonlarının hem de halka açık alanların rönevasyon gördüğü yıldır. O dönem pazarlama müdürüydüm. Fransız genel müdürümüz Mösyö Henri Blin geldiği zaman bana şunu sordu, 'bir pazarlama müdürü olarak ne yapmak istiyorsun?' Ben de 'kültür ve sanat misyonu olsun istiyorum' dedim çünkü ayrıca bir şeye ihtiyacı yok buranın. Zaten bina ortada dünyanın tek saray oteliyiz. Sadece bizi farklı bir yere götüreceğine inandığım için bunun üzerinde durmak istediğimi ve bir sanat galerisi açmak istediğimi söyledim o da bunu nasıl yapacağımı sordu. 'Eğer sarayın giriş katını dört beyaz duvar olarak verirseniz, bir de ışıklandırma sistemi kurarsanız ben orada sanat galerisi açabilirim' dedim. 'Nasıl yapacaksınız bütçesi yok' dedi. Ben de 'yapmanız gereken sadece duvarları beyaza boyayıp ışıklandırma sistemi yapmak o kadar' dedim. Burası benim için özel bir mekan. Dört yaşımdan beri burayla bağlantım var. Sarayla otel arasında kurduğumuz galeriye bakarsanız benim dört yaşında annemle resmimi görürsünüz.
Annem benim akademi mezunu. Yüksek mimardır. Bitirme projesi Çırağan Sarayı'nın her iki tarafında bir sanat müzesi ve bir kütüphane yapmakmış ve bu şekilde mezun olmuş. Ben dört yaşındayken 1968 yılında buraya babamla beraber geliyoruz, fotoğraflar çekiyoruz ve annemin diploma projesi için ön çalışmalardan biri oluyor. Dolayısıyla burada seneler sonra çalışıyor olmak benim için çok önemli. Şu anda heykel galerimizin olduğu yerde bir havuz vardı eskiden ve ben o havuzda yüzmeyi öğrendim sonra yüzücü oldum.
Otelin bulunduğu yer, Beşiktaş Futbol Kulübü'nün antrenman sahasıydı orada Dolmabahçe stadyumuna gidemeyen okullar burada resmi geçit törenlerine katılırdı ve ben de burada çok yürüdüm, okulumla beraber. Dolayısıyla benim için burada çalışmak aslında yaşamakla eş değerde. Mösyö Blin'in gelişi de benim için çok özel. Kendisi kültüre ve sanata çok duyarlı bir insan ve beni dinledi. Ve 2007 mayısta İlhan Berk'le bir galeri açtık. Sırasıyla Devrim Erbil, Mehmet Güleryüz, Esat Tekan, Hikmet Barutçugel, Mevlut Akyıldız, İsmail Acar, Ergin İnan, Fikret ve Filiz Otyam, daha nice sanatçı sergiler açmaya başladı burada.
Etkinlikler nasıl gelişti?
İkinci sergiden sonra burada ne yapabiliriz diye düşündüm ve kültür ve sanat sohbetleri yapalım diye yola çıktık. Jale Yılmabaşar'dan tutun Devrim Erbil, Atilla İlhan'ı anmak için Yakup Çelik, Cemal Ünlü, Hülya Koçyiğit, Cevat Çapan, Füsun Akatlı gibi çok önemli isimler gelip kültür sanat sohbetleri yaptı. Marmara Üniversitesi hocalarından biri bizim moderatörümüz; Şebnem Yüce. Onunla birlikte Çırağan kültür sohbetleri gerçekleştiriyoruz.
Her resim sergimiz altı hafta sürüyor. Altı hafta boyuncu mutlaka bir kez kültür ve sanat sohbeti yapıyoruz. Çırağan Sarayı ile Otel arasında bir koridor vardır. O koridorda bir tarih galerisi açalım diye konuştuk. Ve açtık.
2008'de Çiler İlhan aramıza katıldı, onun projesiyle Çırağan Okumalarını başlattık. Okuma günleri Türkiye için yeniydi. Birçok ünlü yazar son eserleriyle gelip burada okumalar gerçekleştirdi. 2009 mayısından bu yana okumaları yapıyoruz. Sonra 2008'den beri düşündüğümüz Çırağan Sarayı'nda müzik projemiz vardı. Mösyö Blin'e söylediğimizde 'nasıl yapacaksın bunu bütçemiz yok' dediği zaman, dedim bir sponsorluk arayışında olalım. Starbucks'la birlikte işbirliğine giriştik. Birlikteliğimiz sadece ikibuçuk ay sürdü. Onlar devam etmek istemediler, biz de kendi ikramımızı kendimiz yapıyoruz. İnsanlar 10.00'da geliyorlar ve kahvelerini çaylarını içiyorlar. 12.00 gibi konserden çıkıyorlar, alt kattaki sergi geziliyor. Güzel bir hafta sonuna tarihi bir sarayda merhaba deniyor. Çırağan Sarayı'nda yaptığımız önemli şeylerden biri de kültür ve sanatın halka ücretsiz ulaşması. Böylece aradaki duvarların görünmez hale gelmesini sağlıyoruz.
Sanat galerisinin açılışlarında mutlaka o açılışlarla ilgili bir sanat insanını çağırıp o açılışı desteklemeyi düşünmüştük. Mesela Fikret ve Filiz Otyam'ın sergiaçılışında Fazıl Say, baba dostu dediği için hiçbir ücret almadan konser verdi. İsmail Acar'ın sergi açılışında Hakan Aysev, Kürşat Başar, Burcu Karadağ ve Burçin Büke bir konser verdiler.
Biz sanatçılara hiç ücret ödemiyoruz. Onlar da herhangi bir ücret ödemiyor. Sadece sergilerinin sonunda onlardan bir eser alıyoruz. Onun sebebi de Çırağan otelinin katlarında bir orijinal sanat galerisi oluşturduk. Oda koridorları şu an sanat galerisi gibi. Hatta 4. katın yarısı da bitti.
Heykel galeriniz ne zaman açıldı?
2009'a geldiğimizde daha neler yapabiliriz diye düşünmeye başladık. Bu sefer heykel galerisi açmayı öngördük. Burada bir bahçe ve atıl bir alan var. Orayı gözümüze kestirdik ve burası bir heykel galerisi olabilir mi diye düşündük. Arte İstanbul'la işbirliği yaptık. Yunus Tonguç ve Zeynep Arabacıoğlu ile konuştuk ve bir tane çok önemli hocalarla bir sergi gerçekleştirdik. Yunus Tonkuş, Hüsamettin Koçan, Ergin İnan, Tuğrul Selçuk ve Ercan Yılmaz ile.
Birbuçuk ay süresince bunu yaptık. Çok ilgi çekti. 2010 senesinin 29 Ocak tarihinde son bahar filmiyle sinema günlerine başladık. Sıradan filmler değil seçtiğimiz filmler. İlk önce üç ayda bir yapmayı planlamıştık ama hem basında misafirlerimiz çok ilgi görünce 1,5 ayda bir yapmaya başladık. 1 Ekim'de altı yönetmenle devam edeceğiz. Kısa filmleri gösterilecek. Sanki kısa film festivali gibi olacak. Sonrasında söyleşi yapıyoruz. Moderatörü de Prof. Dr. Selahattin Yıldız.
Kış sezonu programınız nedir?
Eylül ayında Semiha Berksoy'un anısına bir sergi ile başlayacağız. Zeliha Berksoy hocanın önderliğinde. Onun sohbetini de Semiha Berksoy'u anlatmaya ayırıyoruz. İkinci sergimiz Ergin İnan Hoca ve iki tane Hollandalı sanatçıya ait. İlk yurtdışından gelen grafik sergisini açmış olacağız. Üçüncü sergi 2011'in son sergisi Fevzi Karakuş'un sergisi olacak. 2012 şubatta İsmail Acar'ın sergisi olacak.
Gelecek sene Çırağan sarayının 20. senesi. Acar, Sultan Abdülaziz ve Eugenie'in aşkı konulu bir sergi hazırlıyor.
Sonra ultra çağdaş bir sanatçının sergisini açacağız. Philip Pascua. 2012 eylül de Fikret Otyam İstanbul'a veda sergisini yapacağız. Ben hayır diyorum ama o sağlık durumunun pek iyi olmamasından dolayı 'son sergimi yapacağım' diyor. Neden istanbul'a veda. Çünkü Fikret Otyam Konyalı. Akademiye öğrenci olarak geliyor. Çırağan sarayı yanmış ve metruk bir haldeyken gelip burada yattığı bile olurmuş çok severmiş bu sahili. 'Bir gün kim söylerdi ki genç Fikret Otyam burada sergi açacak' diyor.