Rezerv birikimini hızlandıracağız
Yılmaz, "Bugünkü rakamlar Türkiye ekonomisinin krizden çıktığına işaret ediyor. Rezervlerimiz artabilir ve artmalıdır" dedi.
KAHRAMANMARAŞ- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, uluslararası gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurt içine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda bankanın rezerv birikimini hızlandırmayı planladıklarını bildirdi.
Yılmaz, Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının (GSYH) yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10,3 büyüyerek kriz öncesi düzeyine geri döndüğünü, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğindeki güçlü büyümenin ardından daha önemli bir toparlanma eğilimine girdiğini gösterdiğini söyledi.
Yılmaz, ekonominin kriz öncesi seviyesinin üzerine çıktığını, kriz öncesi ekonominin ulaştığı seviye 100 kabul edilirse, bundan sonraki gelişmeyi göstermek istediklerini ifade ederek, "Nominal olarak bu kriz, ikinci çeyrek itibariyle ekonomimiz, kriz öncesi seviyesinin üzerine çıkmıştır. Ancak şemalandırıldığında görüldüğü üzere 100 olan endeks rakamı şu anda 99,3'dür. Kısmi bir fark söz konusudur. Bu rakamlar bize Türkiye'nin krizden çıktığının işaretidir" dedi.
Türkiye'nin 2010 yılında dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer aldığını, bu performansını 2011 yılında da devam ettirmesinin beklendiğini ifade eden Yılmaz, Türkiye'nin GSYH'sının yılın ikinci çeyreğinde yüzde 10,3 ile kriz öncesi düzeyine geri döndüğünü ifade etti. Yılmaz, son dönemde açıklanan verilerin iktisadi faaliyetin yılın ikinci çeyreğindeki güçlü büyümenin ardından daha önemli bir toparlanma eğilimine girdiğini gösterdiğini de belirtti.
"Rezerv birikimini hızlandırmayı planlıyoruz"
Yılmaz, uluslararası gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurt içine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda bankanın rezerv birikimini hızlandırmayı planladıklarını bildirdi.
Yılmaz, gerek döviz alım ihaleleriyle gerekse diğer yöntemlerle rezervi güçlendirmeye devam edeceklerini belirterek, "Dolayısıyla rezervimiz artabilir. Umarım piyasalar beni yalanlar, uzun vadede biz rezervlerimizi artırsak bile kurun istenilen seviyeye gelmesinin garantisi yoktur" dedi.
Yılmaz, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla gelişmelerini harcamalar yönünden incelendiğinde özel tüketim ve yatırım harcamalarında istikrarlı bir artış göze çarptığını ifade etti.
İstihdam artışıyla kredi piyasalarındaki olumlu gelişmelerin özel tüketim talebindeki toparlanmaya destek verdiğini belirten Yılmaz, şöyle devam etti:
"Özel sektörün yatırım harcamalarındaki artış eğilimi devam etmektedir. Bununla birlikte yatırımların seviyesi hala kriz öncesi döneme kıyasla düşük düzeydedir. Ekonomik krizden çıkması talebin canlanmasıyla olacaktır. Arkasından da yatırım talebinin canlanması ve kriz öncesi döneme dönmesiyle olacaktır. Burada önemli bir gelişme olmasına rağmen yatırım talebi henüz gerilerde takip ediyor. Kriz döneminde hızla eritilen stokların halen istikrarlı bir birikim sürecine girmemesi firmalar açısından talep belirsizliğinin devam ettiği şeklinde yorumlanabilir."
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla üretim yönünden incelendiğinde sanayi ve hizmet sektörlerinin yılın ilk yarısında hızlı bir büyüme göstererek, kriz öncesi seviyelerine geri döndüğünü ifade eden Yılmaz, şu bilgileri verdi:
"İnşaat sektörünün katma değeri de istikrarlı toparlanma eğilimini sürdürüyor. Yine sanayi üretimi de 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren artış eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte dış talebe ilişkin belirsizliklerin devam etmesi, sanayi üretiminin kapasite kullanım oranının kriz öncesi seviyelere dönmesini geciktirmektedir. Yine imalat sanayinde kapasite kullanımının kriz öncesi seviyelerine dönmesinin zaman alacağını tahmin ediyoruz."
Dış ticaretteki gelişmeler
Dış ticaretteki gelişmelere bakıldığında ithalat ve ihracat miktar endekslerindeki kademeli toparlanma eğilimini son dönemde devam ettiğini belirten Durmuş, "Bununla birlikte birçok Avrupa ülkesinde bütçe açıklarını azaltmak için kamu harcamalarında ciddi kısıntılara girmesi dış talebe ilişkin belirsizlikleri artırmaktadır. Bankamız tarafından her ay düzenli olarak gerçekleştirilen iktisadi yönelim anketinin sonuçları da ihracat siparişlerinde belirgin ivmeler olmadığına işaret etmektedir" şeklinde konuştu.
@page@
İstihdam yaratma gücü artıyor
Emek piyasasına bakıldığında 2009 yılının ikinci yarısında başlayan iyileşme eğiliminin devam ettiğine dikkati çeken Durmuş Yılmaz, şunları kaydetti:
"Haziran ayında alınan verilerde tarım dışı istihdamdaki toparlanma eğiliminin sürdüğünü göstermektedir. Ayrıca iş gücü piyasasında olumlu sinyaller vermektedir. Elde edilen veriler son dönemde ekonominin istihdam yaratma gücünün arttığına işaret etmektedir. Kredi gelişmelerine baktığımızda ise 2010 yılının ilk yarısında hızlı bir artış gösteren banka kredileri yılın üçüncü çeyreğinde daha istikrarlı seyretmektedir. Tüketici ve ticari kredi faizleri politika faizlerindeki indirim sürecinin sonunda geldikleri düşük seviyeyi korumaya devam etmektedir. Burada belirleyici olan üç unsur var. Bir tanesi kredi arzı, kredi arzını belirleyen bankacılık sisteminin güçlü olması, ikincisi kredi talebi, kredi talebinin arkasına yatan da hane halkının borçluluk durumu. Biliyorsunuz hane halkının borçluluk oranı milli gelire oranı çok düşük. Yüzde 12 seviyelerinde. Bu bankalarımızın kredi verme gücüyle birleştiğinde hane halkımızın da borç alma kapasitesi var. Bu oran doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 30 seviyelerinde. AB'de yüzde 57-58 seviyelerinde. Hane halkı çok farklı çok borçlu ve dolayısıyla yeni borç alma kapasiteleri yok. Bir de bankaların bilançoları düzgün olmadığı için bankaların kredi verecek fazlalıkları yok."
Mali disiplin
"Kamu maliyesine baktığımızda ise burada övünülecek bir noktadayız" diyen Durmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Şunu iftiharla söylüyorum. Mesela Ağustosun son haftasında ABD'de geleneksel Jackson Hall diye 35 yıldan bu yana devam eden toplantılar var. Dünyanın önde gelen belli başlı merkez bankası başkanları, büyük bankaların genel müdürleri, akademisyenler katılıyorlar. Uluslararası Ödeme Bankası'nda bir toplantı yapıldı. Burada herkes bize geldiğimiz noktada başarının arkasındaki nedeni soruyorlar. Biz de şunu söylüyoruz. (Biz bunun bedelini 2001 yılına ödedik ve bir mali disiplin sağladık. Bu mali disiplin bizi bu noktaya getirdi.) Dolayısıyla bu mali disipline gözümüz gibi bakmak ve korumak durumundayız. Kamu maliyesine baktığımızda iktisadi canlanmaya bağlı olarak vergi gelirlerindeki artışın devam ettiğini faiz dışı bütçe giderlerinin sınırlı düzeye geldiğini, bütçe dengesinde de 2009 yılının son çeyreğinden itibaren iyileşme de söz konusudur. Ödemeler dengesine baktığımızda ise gelişmiş ülkelerdeki ekonomilerin zayıf seyri bizim gibi büyüme potansiyeli yüksek ülkelere sermaye akışını hızlanmasına neden olmaktadır. Son dönemde gerek özel sektör kredilerinde, gerekse portföy yatırımlarında artış gözlenmektedir. Doğrudan yatırım ise olağan bir seyir izlemektedir."
Özellikle ihracatçıların Türk lirasının değeri ile ilgili sorunu bulunduğunu belirten Durmuş, " Biz bu konuya duyarsız değiliz. Burada yapabileceklerimiz varsa mevcut paradigma içerisinde ki Türkiye'de hiçbir kesim bu paradigmanın değişmesini istemiyor" ifadelerini kullandı.
Enflasyon hedefi
"Biliyorsunuz enflasyon hedeflemesi merkez bankasının enflasyonla mücadelede seçtiği bir yöntem" diyen Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ve ulaşılmak istenen hedef, ortaya konan hedef, hükümetle birlikte belirleniyor. Bu da 3 yıllık hedef için belirleniyor. Bu hedefe nasıl gidileceği de tamamen merkez bankasının kontrolünde. Bizim hedeflediğimiz enflasyon market enflasyonu dediğimiz içinde her şey olan sepetin tamamı. Bu kamu otoritesinin sizlerle yaptığı sosyal kontrat. Biz uygulayacağımız politikalarla hedefi başarmaya çalışacağız. Dolayısıyla sizler işadamları da bizim hedefimize bakın. Geçmişteki enflasyon rakamlarına bakmayın. Elde edilen veriler şunu gösteriyor. 12 ay ile 24 ay sonraki enflasyon beklentileri 2011 sonu için beklenen 2011 ve 2012 yıl sonrası için belirlenen yüzde 5,5 ile yüzde 5 düzeyindeki hedeflerin bir miktar üzerinde. Şuanda enflasyonun bulunduğu nokta alt ve üst sınırların içerisinde. Sonuç olarak enflasyonun kısa vadede geçici bir artış gösterdikten sonra yılın son çeyreğinden itibaren tekrar düşüş eğilimine gireceğini tahmin ediyoruz."
"Finansal istikrar için dört konu takip ediliyor"
Finansal istikrar açısından dört konuyu takip ettiklerini kaydeden Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, "Bunlardan ilki gerek bankaların, gerek reel sektörün borçluluk oranlarının ılımlı seviyelerde tutularak öz kaynak kullanımının teşvik edilmesidir. Bu çerçevede çıkış stratejimizin bir parçası olarak kredilerdeki genişleme hızının finansal istikrarın zayıflatıcı bir seviyeye çıkması halinde zorunlu karşılık oranlarının daha aktif bir şekilde korunabileceği konusunu değerlendirmekteyiz" dedi.
Yılmaz, şunları kaydetti:
"Benzer bir şekilde teknik faiz ayarlaması yönüyle bankaların daha etkin bir likidite yönetimi başlamalarını da borçlanma oranlarının makul seviyelere seyretmesine destek verecek bir politika aracı olarak görüyoruz. Önem verdiğimiz ikinci konu gerek yurt içi gerek yurt dışı borçlanma vadelerinin uzatılması ve mevduat yasasının daha uzun vadeye yayılması. Üçüncü olarak da gerek kamu gerekse özel sektörün döviz pozisyonunun güçlendirilmesidir. Bu çerçevede uluslararası gelişmelere bağlı olarak likidite koşullarının iyileşmesi ve yurt içine sermaye akışının güçlü seyretmesi durumunda bankamızın rezerv birikimini hızlandırmayı planlıyoruz. Bu amaca en etkin şekilde ulaşmamızı sağlayacak yöntemler üzerinde çalışıyoruz. Son olarak finansal istikrarla ilgili olarak kur riskinin daha iyi yönetilmesinin gerektiğidir."
Dövize müdahale
Türkiye'de 20005-2006 döneminde yüksek miktarlarda gerçekleştirilen döviz müdahalelerinin döviz kuruna etkisinin sınırlı kaldığını açıklayan Durmuş, "Bunun en çarpıcı örneği 15 Şubat 2006 tarihinde yaklaşık 2 saatlik bir süre zarfında gerçekleştirilen 5,4 milyar ABD doları tutarındaki döviz müdahalesidir. Müdahale sonrası döviz kurunda çok sınırlı bir artış gözlenmiş, ancak ertesi gün müdahale seviyesinin altına gerilemiştir. Türk lirası değerlenmeye devam etmiştir" dedi.
Dünyadaki konjonktürel gelişmelere göre gerek döviz alım ihalesi gerekse diğer yöntemlerle döviz rezervini güçlendirmeye devam edeceklerini kaydeden Durmuş, 'Dolayısıyla rezervimiz artabilir. Umarım piyasa beni yalanlar, uzun vadede biz rezervlerimizi artırsak bile kurun istenilen seviyeye gelmesinin garantisi yoktur" dedi.
Ekonomi ile ilgili genel değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, konuşmasını şöyle tamamladı:
"İktisadi faaliyette yılın ikinci çeyreğinde yaşanan güçlü büyümenin daha ılımlı bir toparlanma eğilimine girildiğini gözlemliyoruz. Dış talebe ilişkin belirsizlikler önemini korurken iç talep göreli olarak istikrarlı bir görünüm sergilemektedir. Bu çerçevede kapasite kullanım oranını kriz öncesi seviyelere ulaşmasının zaman alacağını tahmin ediyoruz. İstihdam koşullarındaki iyileşme devam etmekle beraber işsizlik oranları hala yüksek oranlarda bulunmaktadır. Enflasyonu kısa vadede geçici bir artış gösterdikten sonra yılın son çeyreğinden itibaren tekrar düşüş eğilimine gireceği gözlemlenmektedir. Bu gelişmeler doğrultusunda merkez bankası politika faiz oranlarının bir süre daha mevcut düzeyde tutulacağı ve uzun süre düşük düzeylerde seyreği bir politika duruşunu esas almaktadır. Merkez bankası 16 eylül tarihinde para politikası çıkış stratejisi kapsamında teknik faiz ayarlaması sürecinin ikinci adımını atarak borçlanma ve borç verme faiz oranlarını 25 baz puan indirmiştir. Bu karar para piyasalarının daha etkin çalışmasını amaçlamaktadır. Para politikası duruşunda bir gevşeme anlamına gelmemektedir. Politika faizi yüzde 7 oranında sabit tutulmuştur."
KMTSO Başkanı Mehmet Balduk ise yaptığı konuşmada, Kahramanmaraş'ın son dönemde ihracatta önemli ivme kazandığını ve hedefe emin adımlarla ilerlediğini kaydetti. Balduk, özellikle Türkiye'de fiyat istikrarının sağlanması gerektiğine dikkati çekti.
Toplantıya, TBMM Başkanvekili Nevzat Pakdil, Vali Mehmet Niyazi Tanılır, Belediye Başkanı Mustafa Poyraz, Merkez Bankası Başkan Yardımcıları ile işadamları katıldı.