”Rakamlar krizden çıkış sürecinde bir dönüm noktası”
TİM Başkanı Büyükekşi, aralık ayı sanayi rakamlarını değerlendirdi
İSTANBUL - Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, aralık ayında ilk defa aylık bazda ihracat artışının yüzde 33,8 seviyesinde iki haneli olarak gerçekleştiğini hatırlatarak, bu veriyi krizden çıkış sürecinde bir dönüm noktası olarak değerlendirmek gerektiğini söyledi.
Büyükekşi, TÜİK tarafından aylık olarak açıklanan sanayi üretim endeksi ile açıkladıkları aylık ihracat kayıt rakamları arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunun son verilerle bir kez daha teyit edildiğini bildirdi.
Sanayi üretim endeksinin de aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 25 artış kaydettiğini, dolayısıyla ihracatın sanayi üretim artışının öncü göstergesi olduğunu kaydeden Büyükekşi, bu iki temel verinin büyüme ve istihdam artışının öncü haberi olarak değerlendirilebileceğini ifade etti.
Mehmet Büyükekşi, "TÜİK tarafından aylık olarak açıklanan sanayi üretim endeksi ile TİM olarak açıkladığımız aylık ihracat kayıt rakamları arasında doğrudan bir ilişkinin olduğu son verilerle bir kez daha teyit edildi" dedi.
Aralık ayı sanayi üretiminde önemsedikleri en önemli gelişmenin, ana sanayi grupları içerisinde en yüksek artışın yüzde 33,2 ile ara malı imalatında görülmesi olduğuna dikkati çeken Büyükekşi, bunun, kriz sonrası yapılanma için Türkiye'ye bir fırsat sunduğunu vurguladı.
Daha önce kur dahil olmak üzere olumsuz birçok faktör nedeniyle özellikle ara malı imalatının bir kısmının yurt dışına kaydığına değinen Büyükekşi, şimdi göreceli olarak rekabetçi kur desteği ile beraber bu üretimin kısmen de olsa yurt içine çekildiğinin görüldüğünü, bu yeni sürecin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
"Piyasa bozucu niteliğe işaret eder"
Gerek IMF tartışmalarında olsun gerekse kur politikalarında olsun dile getirdikleri "istikrarlı ve rekabetçi kur seviyesinin" önemini rakamların bir kez daha gösterdiğinin altını çizen Büyükekşi, şu görüşleri dile getirdi:
"Bu vesile ile ekonomi idaresi 'mevcut kur mimari nedeniyle kimseye kur garantisi verilemeyeceği ve herkesin hesaplarını bu gerçeğe göre yapmasının gereğine' işaret etmektedir. Buna göre, kur garantisi veremeyecek olanların 'piyasaları bozucu' anlaşma ve müdahalelerden de uzak kalmasını talep etme hakkımız vardır.
Şöyle ki, kamunun IMF ile bir anlaşma yaparak içeriye büyük miktarda döviz girmesine kapı aralaması ve bunun da beraberinde ikinci bir dalga olarak sıcak para girişini tetiklemiş olması, bize göre kamunun piyasadaki arz-talep yapısına müdahale etmek suretiyle 'piyasa bozucu' niteliğine işaret eder. Tıpkı 2006'nın ikinci yarısından sonra yerliye yüzde 10 stopaj konulurken, bunun yabancılar için sıfırlanmasının da bu türden piyasa bozucu bir davranış olduğu gibi... Nitekim Türkiye ekonomisinin düzenli olarak küçülme sürecine girdiği 2006-2008 arasında içeriye giren yabancı kaynak miktarındaki artış da bu yanlışı göstermektedir. Üretim ve yatırımın düşmekte olduğu bir süreçte bu şekilde artan hacimli bir yabancı kaynak girişi, ancak spekülatif ve haksız kazanç imkanlarıyla açıklanabilir. Netice itibariyle IMF anlaşması bir siyasi tercihtir, ancak ihracatçı ve üretici olarak bizim de rekabetçi ve istikrarlı bir kur ortamını beklemek ve hesaplarımızı buna göre yapabilmek hakkımızdır. Aralık ihracat ve sanayi verileri gösterdiği üzere, ihracatın önünün açılması yönündeki talep aynı zamanda üretim ekonomisine ve istihdama verilmiş açık bir destektir."