Radikal adımlar atmak zorundayız
"(Kral çıplak) deme zamanı gelmiştir ve geçiyor bile" diyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, doğru olanın afet öncesi tedbirler olduğunu söyledi.
İSTANBUL - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kaçak yapıları yıkacaklarına yönelik açıklamasıyla ilgili olarak, "Bunu bir siyasinin cesurca, milletini, halkını seven bir insanın söyleyebileceği bir söz olarak değerlendirmek lazım" dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Sütlüce'deki tanıtım çadırında gerçekleştirilen "2012 Avrupa Spor Başkenti İstanbul" koordinasyon toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Topbaş, "Başbakan Erdoğan'ın bedeli ne olursa olsun kaçak yapıların yıkılacağı" açıklamasını nasıl değerlendirdiği sorusuna, "Sayın Başbakanımız, hatırlanırsa seçim döneminde de bunu ifade etmişti. Bu bir siyasinin cesurca, milletini, halkını seven bir insanın söyleyebileceği bir söz olarak değerlendirmek lazım" şeklinde yanıt verdi.
Topbaş, "Deprem bölgelerinde birkaç yüzyıl önce yapılmış yapılar ayaktayken birkaç yıl önce yapılan yapıların çöktüğünü görmekteyiz. Bu bakımdan özellikle hükümetimizin ve yerel yönetimler olarak bizlerin hep birlikte el ele vererek, iş birliği yaparak ülkemizin gelecekte bu acıları yaşamaması için gerekli adımları atmamız gerekiyor" diye konuştu.
"Artık radikal adımları atmak zorundayız"
Van'daki gibi olası bir depremin İstanbul'u nasıl etkileyeceğini, Türkiye'yi ne hale getireceğini düşünmek gerektiğini anlatan Topbaş, Türkiye Belediyeler Birliği encümen toplantısını 31 Ekim Pazartesi günü İstanbul'da yapacaklarını, bu konuların gündemlerinde yer alacağını bildirdi.
Bütün bölgelerde yerel yönetimler olarak bir kentsel dönüşüm ve yenileme sürecine girmek zorunda olunduğunu kaydeden Topbaş, "Bazı bölümleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızla birlikte değişerek veya başka bir yere taşınması gerekiyorsa da bir şekilde çözmek zorundayız. Bu acıları, sıkıntıları yaşamama adına artık radikal adımlar atmak zorundayız" diye konuştu.
İstanbul'un deprem fotoğrafı çekildiğinde nasıl bir kareyle karşı karşıya olunduğu şeklindeki bir soru üzerine, Başbakan Erdoğan 1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olana kadar belediye bünyesinde bir deprem müdürlüğü bulunmadığını hatırlatan Topbaş, şunları söyledi:
"Yurttaşlarımızdan ricam şu; bir cihaz alırken garanti belgesi alıyorsunuz. Bir konut alırken mutfağına, banyosuna bakmak yerine bu bina iskanlı mı, ruhsatı var mı, depreme dayanıklı mı diye belediyeden sorgulamıyorsunuz. Bu bir oto kontrol sistemi getirecektir. Müteahhitler de bu sorgulandığı için doğru yapılar yapacaklardır. Oto kontrol sistemini kurmak zorundayız. Maalesef malzeme çok kötü kullanılmış. 1998 öncesi ve belki yakın tarihe kadar, deniz kumu, midye ve istiridye kabuklarıyla, yıkanmamış kumla, piyasa malı demirle yapılan kötü işçilikle ufalanan betonlar yapılmış. Bu alışkanlıklardan vazgeçmeliyiz. Hattı zatında ecdadımızın bin yıllık tarihinde Anadolu'da yaptığı eserleri bütün bölgelerde depreme rağmen halen ayakta olmasına rağmen 5-10 yıllık, 20 yıllık yapılar risk taşıyorsa bu ciddi anlamda düşündürücüdür."
"Doğru olan afet öncesi tedbirler"
Başbakan Erdoğan'ın ifade ettiği kanunun çıkması durumunda, akıllarında olan ilk ilçelerin hangileri olduğu sorulan Topbaş, şunları kaydetti:
"İstanbul'da özellikle nüfusun yüzde 50'sinin yaşadığı ve deprem anında sıvılaşma dediğimiz yumuşak zeminde bulunan alanlarla ilgili taramalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Jeolojik etütlerin haritalarını çıkardık. 12 haritamız var, tsunami haritaları dahil. Zeminin nasıl bir davranış göstereceğini biliyoruz. Bazı yapıların tespitleri de var. Kıyaslama mukayese yönüyle yapılan değerleme var. Ancak tabii ki teknik adam olarak da baktığımız zaman bir çoğunun çok sağlıklı olmadığını görmekteyiz. Bu bakımdan bir süre vermek, yüzbinlerle ifade ettiğimiz yapı bölgelerinde çok kolay iş değil. El ele vermeliyiz. Vatandaşımızın bu acıları yaşamaması için süreci, zamanı çok iyi kullanmak zorundayız. Çünkü her geçen saniye ve dakika aleyhte işliyor. Bir yavruyu kurtardık diye bütün Türkiye olarak sevinirken, doğru olan afet öncesi alınacak tedbirler. Çünkü riskleri azaltmış oluyorsunuz."