"Siyasiler pragmatik davranıp uzlaşmalı"

Brezilya’ya atanan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, ABD faiz artışı öncesinde “Siyasi olarak kısa vadede pragmatizm ve uzlaşma en iyi yol” dedi

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

MEHMET KAYA / ANKARA

Brezilya’ya atanan ve Türkiye görevi sone erme aşamasında bulunan Dünya Bankası Türkiye Direktörü Martin Raiser, bankanın mali yıl sonu ve yayınlanan Global Economic Prospects başlıklı rapora yönelik düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’ye yapısal reform ve merkez bankası bağımsızlığı uyarısında bulundu. Raiser, Türkiye’de politik ortamda kısa vadede pragmatizm, sağduyu ve uzlaşmanın ön plana çıkması gerektiğini, orta vadede ise kesinlikle yapısal reform programına uyum gerekliliğini savundu. Küresel ekonomik durumun, gelişmekte olan ülkeler açısından iki önemli gelişmeyi işaret ettiğini, bunlardan ilkinin emtia fiyatlarındaki düşüş, diğerinin ise gelişmiş ekonomilerin toparlanmaya başlamasıyla da ilişkili olarak ABD’nin faiz artırmaya başlaması olduğunu kaydetti. Her iki gelişmenin de Türkiye açısından önemli sonuçlar doğurduğunu belirten Raiser, bir soru üzerine ABD’nin olası faiz artışının Türkiye’ye etkisini değerlendirdi. Raiser, Türkiye’nin bu konuda alması gereken önlemlerin başında Merkez Bankası’nın alacağı kararlardaki tam bağımsızlığı olduğunu vurgulayarak, “FED’in faiz artırımıyla ilgili oluşan ortamda mücadele için Merkez Bankası’nın tam otoritesi gerekli” dedi. Raiser, Merkez Bankası’nın bugüne kadar yürüttüğü çalışmaların başarılı olduğunu kaydederek, gelecek dönemde, daha farklı kararlar alabilmesi gerekeceğini vurguladı. 

TCMB bağımsızlığına vurgu 

Raiser, “ABD’de faizler artarsa Türkiye gibi ülkelerden para kayması olabilir. Türkiye gibi özellikle dış finansa bağlı ülkeler mali politikalarını buna göre şekillendirmek zorunda kalacaktır” dedi. Raiser, “tam otoriteden kastının ne olduğu sorusuna ise, “Merkez Bankasının görev ve yetkileri belli. Bununla ilgili bir değişiklik gerekli değil. Biliyorum ki, (mevzuatta) Merkez Bankasının tüm gerekli araçlara sahip. Umuyorum Merkez Bankası gerekli olan bütün araçlarını kullanabilsin, bu ortam sağlanabilsin” diye konuştu. 

Seçim sonrası politik durumun ekonomiye etkisine yönelik değerlendirmelerde bulunan Raiser sonuçların, kısa vadede uzlaşma ve pragmatizmi önerdiğini vurgulayarak, “Pragmatizm önemli unsur, elbette siyaset olunca bir miktar duygusal davranma gündeme gelebilir. Ancak, sağduyu, pragmatizm olumlu olacaktır. Türkiye’ye yönelik seçim sonrası uluslararası görüşler iyileşmeye başladı. Ülkeler için her zaman risk vardır ancak Türkiye olgun bir demokrasiye sahip, sağduyu ve pragmatizmle ilerlenmeli” dedi. 

Raiser, Türkiye’nin kısa vadeli politik durumun çözümünün ardından, orta vadede mutlaka “yapısal reformları hayata geçiren” bir yönetim oluşturması gerektiğini belirterek, küresel yatırımlardan pay alınmasının ve özel sektör yatırımlarının buna bağlı olduğunu kaydetti. Raiser, “Türkiye yabancı doğrudan yatırımlarda çok iyi bir noktaya geldi ama GSYH oranla bakıldığında yine 80’lerin sonundaki kadar bir pay sözkonusu. Özel yatırımlar da gerileme eğiliminde. Yatırım ortamının iyileştirilmesinde işi işler yapıldı ama başkaları da yaptı. Yatırımların artması isteniyorsa yapısal reform şart” dedi.

Önceliğimiz kamu özel ortaklığı

Dünya Bankası’nın yıllık 1 milyar dolar dolayındaki kredisinin 2 milyar dolara kadar çıkmasını da içeren yeni bir ülke stratejisi hazırlığı içinde olduğunu hatırlatan Raiser, kamu özel ortaklığının bankanın küresel gündeminin önemli bir parçası olduğunu hatırlattı. Raiser, Dünya Bankası olarak yaptıkları çalışmalarda reform alanı olarak, Türkiye’nin eğitim kalitesi ve eğitimi kapsamının genişletilmesi, kurumların bağımsızlığının ve kararlar üzerindeki siyasi etkinin azaltılması, iş piyasasını esnekleştirilmesinin ön plana çıktığını kaydetti. Raiser, bazı özerk kurulların aldığı kararların, özellikle yabancı yatırımcılar açısından bağımsızlık endişesi de doğurduğunu belirterek, yabancı sermayenin hukuk ve kurumsal yetkinlik konusuna en az diğer unsurlar kadar önem verdiğini vurguladı. Raiser, “Türkiye küresel rekabet içinde olmak istiyorsa bu alanlara dikkat etmeli” dedi.

Emtia fiyatları düşüşü

Küresel ekonomideki durumlardan birinin, başta enerji olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş olduğunu kaydeden Raiser, Türkiye’nin, petrol fiyatlarındaki düşüşten yararlanamadığını ancak gelecek dönemde emtia fiyat düşüşleriyle olumlu bir etkilenmenin söz konusu olabileceğini vurguladı.

Bu konularda ilginizi çekebilir