"Rıza Sarraf konuşmalı"
Kılıçdaroğlu, Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarıyla ilgili olarak tutuklu işadamı Rıza Sarraf'a "konuş" çağrısı yaptı.“Bu sıradan bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değil. Rıza Sarraf’ın konuşması lazım, Başbakan'ın konuşması lazım" dedi
ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Partisinin meclis toplantısından sonra bir takım açıklamalarda bulundu. Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının sıradan bir olay olmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu şu şekilde konuştu:
"Devletin Bakanlar Kurulu’na sızan birisi. Bakanların uçaklarına bindiği birisi, bakana 700 bin dolarlık saat alan birisi, bakanların çocuklarını yöneten birisi. Sıradan yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değil. Uluslararası boyutu olan bir operasyon değil. Rıza Sarraf’ın konuşması lazım, Başbakan'ın konuşması lazım. Bu kadar pisliğe batmış bir insanın milletin önüne çıkmasına anlam veremiyorum. İnsanda utanma duygusu olur. Ne kadar bağırırsan o kadar hırsız olduğun anlaşılır.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplanan ve 13 saat süren Parti Meclisi'nde (PM), aralarında bazı illerin de bulunduğu 300 seçim bölgesindeki belediye başkan adayları belirlendi.
PM'de İzmir'in kalan 17 ilçesinin ve Ankara'nın ilçelerinin adayları da netleşti. Kadıköy ve Çekmeköy dahil, kalan 200 seçim bölgesinde aday belirme yetkisi ise Merkez Yönetim Kurulu'na (MYK) devredildi.
Kılıçdaroğlu, MYK'nın ardından adayların durumlarının görüşüldüğü PM'ye başkanlık etti. Genel merkez binasında gerçekleştirilen ve 13 saat süren PM'de, daha önce 900 adayını belirleyen CHP, 300 adayını daha netleştirdi.
CHP, Trakya'da mevcut belediye başkanlarını değiştirdi. Buna göre, Edirne'de Recep Gürkan (milletvekili), Kırklareli'de Mehmet Siyam Kesimoğlu (milletvekili), Tekirdağ'da Kadir Albayrak Belediye Başkan Adayı oldu.
Toplantıda, CHP için önemli seçim bölgelerinden olan Çankaya için bu ilçenin eski belediye başkanlarından Doğan Taşdelen'in oğlu Alper Taşdelen aday gösterildi. Yenimahalle Belediye Başkanlığı adaylığı için mevcut başkan Fethi Yaşar uygun bulundu.
Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy ve Çekmeköy adayları için 2 saat toplantı
PM toplantısı, özellikle İstanbul'un ilçe belediye başkanlıkları üzerinde uzun tartışmalara sahne oldu. Bakırköy, Beşiktaş, Kadıköy ve Çekmeköy adayları üzerinde anlaşma sağlanamaması üzerine saat 23.30 sıralarında PM toplantısına ara verildi. Arada, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Yerel Seçim Aday Belirleme Komisyonu üyeleri ile Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin, Erdoğan Toprak ve İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı yaklaşık 2 saat süren bir toplantı gerçekleştirdi.
Yapılan görüşmenin ardından PM toplantısına geçildi. Toplantıda, İstanbul'un ilçeleri, sabaha karşı 5 sularında gizli oylama yapılarak belirlendi.
Bu sırada Maltepe'den iki otobüsle genel merkez binasına bir grup partili geldi. Maltepe'de mevcut Belediye Başkanı ve Aday Adayı Mustafa Zengin'i destekleyen yaklaşık 60 kişilik grup, parti önünde sloganlar attı.
İstanbul Beyoğlu'na Mustafa Sarıgül'ün eski eşi Aylin Kotil aday gösterildi. Beşiktaş'ta İsmail Ünal'ın yerine Murat Hazinedar, Bakırköy'de Bülent Kerimoğlu aday gösterilmesi uygun görüldü.
İzmir adayları netleşti
CHP PM'de, İzmir'in kalan 17 ilçesinin tamamının adayları belirlendi. Böylece İzmir'in tüm ilçeleri netleşmiş oldu.
Konak'ta Hakan Tartan'ın yerine eski İzmir Baro Başkanı Sema Pektaş, Buca'da Ercan Tati'nin yerine eski belediye başkanlarından Ahmet Piriştina'nın oğlu Levent Piriştina aday gösterildi.
Belirlenen adaylara ilişkin kesin listenin bugün açıklanacağı bildirildi.
Öte yandan, PM'de İstanbul Kadıköy ve Çekmeköy'ün de aralarında bulunduğu 200 seçim bölgesi için adayları belirme yetkisinin MYK'ya verildiği kaydedildi.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarına değinen Kılıçdaroğlu, "17 Aralık tarihinin üzerinden çok zaman geçti. 17 Aralık, bizim tarihimizde rüşvet ve yolsuzluk açısından çok önemli bir tarih. Türkiye Cumhuriyeti'nde bu denli büyük bir yolsuzluğun yapıldığı hiç görülmemişti" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Sıradan, bildiğimiz türde bir yolsuzluk olayı değildir. Bugüne kadar toplumun çok dikkat etmediği farklı bir süreç var bu yolsuzluğun içinde. Yabancı uyruklu birinin dört bakanı ele geçirmesi, Rıza Sarraf'ın dört bakanı açıkça yönetmesi vardır, para karşılığında. Sıradan bir olay değildir. Türkiye Cumhuriyeti'nden Bakanlar Kurulunda görev yapan ve Başbakanın bilgisi dahilinde yürütülen devlete karşı bir operasyon vardır. MİT eğer, Başbakanı uyarmasaydı, derdi ki Başbakanın haberi yoktur bu işten. Ama 18 Nisan'da uyarıyı yapıyor; 'Rıza Sarraf'a dikkat edin' diyor. Bazı bakanlar ve çocuklarla ilişkilerine dikkat çekiyor. Rıza Sarraf, Türkiye'de holdingi olan bir vatandaşımız değil, sıradan bir yurttaş değil, yabancı uyruklu birisi, parayla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını da alan birisi. Devletin bakanlar kuruluna kadar sızan birisi, parayla her türlü işi yaptıracağına inanan birisi. Bakanları özel uçağı ile Umre'ye götüren, bakana 700 bin liralık kol saatini hediye eden birisi, bakanların çocuklarını yöneten birisi. Sıradan bir olay değildir."
Bu olayı "sıradan bir olaymış" gibi göstermek isteyenler olduğunu savunan Kılıçdaroğlu,"Bu sıradan bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu değildir. Uluslararası boyutu olan operasyondur. Kimbilir hangi devletin sırları teslim edildi buna. Herhalde sadece 'bir altın işini çözelim, bir de vatandaşlık verelim, şu kadar parayı alalım, biz bu işi kapatalım' değildir bu iş" değerlendirmesini yaptı.
"Parelel devlet diyor..."
Rıza Sarraf'ın konuşması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da konuşması gerektiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu kadar büyük bir operasyon yapılıyor, dört bakanı istifa ediyor, Sayın Başbakanın kullandığı tek cümle var, 'paralel devlet bize operasyon yaptı.' Senin bakanlarına rüşveti kim verdi? Rüşveti veren adam konusunda sen önceden uyarıldın, neden konuşmuyorsun? Biz kutu diyoruz, o 'parelel devlet' diyor. Biz kutunun içinde 4,5 milyon dolar diyoruz, o 'paralel devlet' diyor. Bakanına 700 bin liralık saat verildi diyoruz, o 'parelel devlet' diyor. Bakanın çocuklarının yatak odalarında kasalar var diyoruz, o kasalarda milyon dolarlar var diyoruz o 'paralel devlet' diyor. Hadi kasayı, saati falan bir kenara koyduk, sen bana kutudan bahset arkadaş kutudan. Vatandaş senden bir cümle bekliyor, o genel müdürün evinde o ayakkabı kutusunun içinde o milyon dolarlar niye vardı? Bundan bahset, hiç konuşmuyor. Tek düşüncesi var, 'toplumun dikkatini nereye çeviririm ben."
Başbakanın "Ne istedinizde vermedik" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "Peki sen neden şikayet ediyorsun. Sanki kendisi başbakan değil, başka bir ülkenin yöneticisi, başka bir ülkenin yöneticisi olduğu için Türkiye'deki paralel devletten şikayet ediyor. Sen Başbakan değil misin? Sen ülkeyi yönetmiyor musun? Eğer bir paralel devlet kurulduysa, kurduran sensin" diye konuştu.
Bu tabloyu hiç kimsenin unutmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Benim merak ettiğim nokta şu; bu kadar yolsuzluğa, özür dilerim, bu kadar pisliğe batmış bir insanın, hala milletin önüne çıkıp da ahkam kesmesini benim bir türlü aklım ermiyor, benim ar duygum buna izin vermiyor. İnsanda biraz utanma duygusu olur, evine kapanır üç gün sokağa çıkmaz. Hergün çıkıyor televizyonlara, bağırıp, çağırıyor. Sanıyor ki 'ben çok bağırdığım zaman, benim masum olduğum anlaşılır.' Ne kadar bağırırsan, senin o kadar hırsız olduğun anlaşır. Eve hırsız girmiş bu hırsızı yakalamıyor, lambayı kim yaktı diyor. Hırsız ortaya çıktı çünkü. Geldiğimiz tablo budur" ifadelerini kullandı.
İstanbul'da geçtiğimiz günlerde hukukçuların katılımı ile uluslararası bir konferans yapıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, burada yargıya müdahale konusunun konuşulduğunu söyledi.
Türkiye'nin yargı kararlarının uygulanmadığı bir ülke olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, o nedenle Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in de bir konuşmasında "Anayasanın 138. maddesi çökmüştür" dediğini aktardı.
Anayasanın 138. maddesinden iki bölümü okuyan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bütün bunların üzerine Parlamentoya yeni yasa teklifleri geliyor, adına da 'demokratikleşme paketi' diyorlar. Ben merak ediyorum, yasak getiren bir paket nasıl demokratikleşme paketi oluyor. Yasağı öngören bir paket, hangi isimle demokratikleştiriliyor. Yok öyle bir şey. İnternet yasağı getiriyorsunuz, müdahale getiriyorsunuz, kamu görevlilerini yasayla görevden alıyorsunuz ki mahkemeye başvurmasınlar. Yargıya gidiş yollarını kapatıyorsunuz. Adına demokratikleşme paketi diyorlar, araya da biz itiraz etmeyelim diye bir iki şey ilave ediyorlar. Nedir? 'Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız.' Günaydın Recep Bey. Biz bunu aylarca önce söyledik. Neden kaldırmak istiyorlar? Ucu kendilerine dokunacakta onun için. Aynı mahkemelerde yargılanmak istemiyorlar. Ama sen hiç meraklanma, CHP iktidarında özel yetkili mahkemeler olmayacak, tarafsız ve bağımsız yargı olacak ve kul hakkı yiyenlerden de hesap sorulacak. Bunu sen unutma, defterinde bir köşeye yaz. Göreceksin bu ülkede yolsuzluk yapanlar, kul hakkı yiyenler, er ya da geç hesaplarını verecekler. Bağımsız ve tarafsız yargıda verecekler."