"NATO Zirvesi kararları tatmin edici değil"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, "AKP iktidarı, NATO toplantısında ağzına bir parmak bal sürülerek geri gönderilmiştir" dedi.
ANKARA - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Lizbon'da yapılan NATO Zirvesi'nde alınan kararların Türkiye için tatmin edici olmadığını savundu.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, NATO'nun Lizbon zirvesinden sonra "Türkiye'nin tezlerinin belirleyici olduğu ve bu yönde sonuç bildirgesinin hazırlandığı) gibi yanlış ve aldatıcı bir bilgi verilmeye çalışıldığını" savundu.
"Türkiye, NATO içinde bugün itibarıyla en büyük tehdit kaynağının İran olduğu konusundaki değerlendirmelere katılmış, füze savunma sisteminin bu temelde geliştirilmesine onay vermiştir" diyen Bahçeli, AK Parti'nin bundan sonra komşularıyla "sıfır sorun" politikasını nasıl yürüteceğini ve bu konuda ne kadar "samimi olacağını" merak ettiklerini söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti:
"NATO Lizbon zirvesi öncesi Başbakan Erdoğan ve bu konuda da hükümetle rol paylaşımında üzerine düşeni yapan Cumhurbaşkanı Gül'ün herhangi bir ülke adının tehdit olarak belirtilmesine karşı oldukları söylemi, fiiliyatta hiçbir anlam ve değer taşımamaktadır.
Zımnen de olsa bugün, AKP hükümeti füze savunma sistemini gerektiren potansiyel tehdit kaynağının İran olduğunu kabul etmiş, ancak bu ismin kamuoyuna açıklanacak metinlerde açıkça zikredilmemesini isteyerek görüntüyü kurtarmaya çalışmıştır. Türk milletinin aklı ve idrakiyle alay edercesine 'hiçbir komşumuzu tehdit ve hedef tanımlaması içinde göremeyiz' diyen Başbakan Erdoğan'a buradan sormak isterim; siyasi hesaplarla kendinizin gitmeye cesaret edemediği Lizbon zirvesinde Cumhurbaşkanı tarafından onay verilen füze savunma sistemi İran'a karşı değilse, hangi potansiyel tehdit kaynağı ülkeye karşıdır? Bu sorunun cevabı açıktır. Başbakan'ın bu konuda tevil ve takiye yapması artık mümkün değildir.
Başbakan Erdoğan ve Lizbon senaryosunda rol paylaştığı Cumhurbaşkanı Gül zirve öncesi sanal ve sözde itirazlarını Türk kamuoyunda tartıştırarak, NATO içinde onay verdikleri kararları maskelemek, bu konudaki gerçek niyetlerini gizlemek yoluna gitmişlerdir. Gerçekler gün gibi ortadadır."
"O an geldiğinde butona kimin basacağının önemi yok"
"Başbakan Erdoğan'ın 'füze savunma sistemine onay verilmesi için komuta-kontrol sisteminin Türkiye'de olması sözde önşartının' Lizbon kararlarıyla havada kaldığını, bunun sanal bir kamuoyu yönlendirme aracı olduğu" öne süren Bahçeli, "NATO savunma sistemlerinde komuta-kontrol sorumluluğunun münferit ülkelere değil NATO askeri karargahına ait olduğu bilinen bir gerçektir. Kaldı ki Allah korusun, böyle bir an geldiğinde butona kimin basacağının ve kimin kontrol edeceğinin bir önemi ve kıymeti harbiyesi çok fazla olmayacaktır" dedi.
"Savunma sistem kontrolünün Recep Tayyip Erdoğan'da ya da bir başkasında olması hiçbir şeyi değiştirmeyecek ve milletimiz tüm vahşetin ve felaketin tam ortasında kalmaktan kurtulamayacaktır"ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hal böyleyken Başbakan'ın düğmeye basacak ülkenin Türkiye olması yönündeki açıklamaları, pratikte hiçbir anlamı olmayan içi boş sözlerdir. Lizbon kararları bunu teyit etmiş, komuta-kontrol komutlarının ele alınmasını ileri bir tarihe bırakmıştır. Başbakan'ın bu sanal ön şartı da boşa çıkmıştır.
NATO Lizbon zirvesi kararları Türkiye için tatmin edici olmaktan çok uzaktır. Ve ortada ne bir başarı diye sunulacak gelişme ne de zafer diye yutturulacak diplomatik netice vardır. 'Biz olmasaydık NATO toplantısı on dakikada biterdi' sözlerinin de hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Sürekli sahte diklenmelerle, hamasi sözlerle iç politikaya dönük mesaj veren AKP iktidarı, NATO toplantısında ağzına bir parmak bal sürülerek geri gönderilmiştir.
Her konuda konuşan Başbakan Erdoğan'ın ise son bir haftadır konuyla ilgili hiçbir yorum yapmadan geri planda durması, kendisini unutturarak tartışmalarını merkezinden uzakta durmaya çalışması kendisine ve partisine hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Lizbon Zirvesi öncesi ve sonrası AKP hükümetinin yönlendirdiği haber ve değerlendirmeler AKP'nin aldatma, yanıltma ve göz boyamaya dayanan dış politika anlayışının yeni tezahürlerinden başka bir anlam taşımamıştır."