"En istenmeyen etkileşim ambalaj-gıda arasında"
MAM Gıda Enstitüsü'nden Uzman Araştırmacı Dr. Doğan, "gıda-ambalaj malzemeleri arasındaki etkileşim, ambalajın dikkatli tasarımı ve yapımıyla engellenir" dedi.
İSTANBUL- TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Gıda Enstitüsünden Uzman Araştırmacı Dr. Canan Doğan, gıda maddelerine ilişkin en çok bilinen ve istenmeyen etkileşimin, ambalaj malzemelerinden gıdaya geçen kimyasal maddeler olduğunu bildirdi.
Anadolu Cam öncülüğünde bilinçli ve sağlıklı ambalaj kullanımı konusunda bilgilendirme amaçlı "Gıda Ambalajındaki Etkileşimler" konulu toplantı düzenlendi.
TÜBİTAK MAM Gıda Enstitüsünden Uzman Araştırmacı Canan Doğan, toplantıda yaptığı sunumda gıda ile temas eden madde ve malzemeler, migrasyon testleri ve ilgili yönetmelikler hakkında bilgi verdi.
Ambalajın, dış etkenlere karşı başlıca savunmayı sağladığını ve doğal olarak yüksek derecede bir koruma oluşturduğunu ancak, gıda ile ambalaj malzemeleri arasındaki istenmeyen etkileşimlerden oluşan problemlerin ambalajın dikkatli tasarımı ve yapımıyla üstesinden gelinebileceğini anlatan Doğan, "En çok bilinen ve istenmeyen etkileşim, ambalaj malzemelerinden gıdaya geçen kimyasal maddeler veya diğer bir deyişle migrasyondur" dedi.
Doğan, gıda ambalajlarının gıda maddelerini içinde tutma ve korumanın yanı sıra gıdayı yararlı bir şekilde sunma ve tüketicilere gıda hakkında bilgi verme gibi önemli fonksiyonları da bulunduğuna işaret ederek, ambalaj materyallerinin sahip olması gereken genel özelliklerini şöyle sıraladı:
"Gıda maddesini, özelliğine bağlı olarak sıcaklık değişimleri, nem, hava, ışık gibi olumsuz dış etkenlerden koruması, gıda maddelerinin bileşiminde istenmeyen değişikliklere ve organoleptik özelliklerinde bozulmalara neden olmamak ve gıda maddesiyle etkileşim göstermemesi, ambalaj materyali üzerinde izin tarihi ve numarası ile üretici firmanın adı, bulunduğu il ve plastik materyalin kimyasal adlarının baş harflerinin belirtilmesi, doldurma, taşıma ve depolama koşularına dayanıklı ve istiflemeye uygun olması."
Ambalajlarda BPA ve EDC riskleri
İsviçre'den Emhart Glass uzmanı Dr. Jane Muncke ise, gıdalarla temas eden madde ve malzemelerin içerdiği Bisfenol A, fatalatlar ve diğer kimyasallardaki son gelişmeleri anlattı.
Gıda ambalajının, doğrudan temasta bulunduğu gıdaya bazı maddeler aktarabildiğine işaret eden Muncke, bu sürecin büyük ölçüde ambalaj malzemesinin cinsine, yiyeceğin kimyasına, sıcaklığa ve saklanma sürecine bağlı olduğunu söyledi.
Muncke, bilinenler ile birlikte potansiyel olarak endokrin bozucu özellikleri taşıyan en az 50 farklı bileşen bulunduğunu ve gıda ile temas halinde olan ambalajlardaki kimyasalların yediklerimize geçme olasılığının yüksek olduğunu belirtti.
Plastik gıda ambalajları ve kaplamalarında bulunun bisfenol A (BPA) ve diğer Endokrin Bozucu Kimyasallardan (EDC) kaynaklanan risklere dikkati çeken Muncke, BPA'nın yüzde 65-70 oranında polikarbonatlı plastiklerde ( CD'ler, DVD'ler, elektronik cihazlar, ev aletleri, biberonlar), yüzde 25-30 oranında Epoksi Resin (kaplamalar, yapıştırıcılar, elektrikli tabakalar, gıda ve içecek kutularının iç kaplamaları, metal kapakların kaplamaları) ve yüzde 5 oranında termal kağıt, PVC ve kauçuk katkı maddeler, diğer kimyasal maddeler için ana madde ve diş dolgularında kullanıldığını aktardı.
Bebek mamasında da var
Muncke, konuşmasına şöyle devam etti:
"Policarbonat (PC) biberonlardan ne kadar BPA'nın aktarıldığı konusunda tartışmalar var. Bazıları son derece düşük seviyeler olduğunu iddia ederken, diğerleri oldukça yüksek seviyelerin söz konusu olduğunu savunmaktadır. İmalatçı firmaya bağlı olarak BPA kalıntı seviyelerinde birtakım farklar kesinlikle mevcuttur. BPA ayrıca bebek mamalarında, ek gıdalarda da bulunmaktadır."
Muncke'ye göre, kısa süre önce yetişkin insanlarla gerçekleştirilen epidemiyolojik çalışmalarda kalp hastalıkları, diyabet ve erkek cinsel işlev bozuklukları görüldü. Kanada bebek mamalarında ve biberonlarında, Danimarka ise bebek mamalarında BPA'yı yasaklarken, ABD ve Avrupa'da yetkili otoriteler BPA'ya ilişkin görüşlerini gözden geçirmeye başladı.
Öte yandan, plastik atıklar konusunda tekrar düşünülmesi gereğine de işaret eden Muncke, bunların daha verimli, daha sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi gerektiğini, muhtemelen, geçmişte işe yaramış olan tekrar kullanılabilir cam şişeler gibi alternatiflere geri dönülmesi ihtiyacının ortaya çıkabileceğini vurguladı.