"Dokunulmazlık demokrasiyi korumak içindir"
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlarken, milletvekilleri hakkındaki fezlekelere ilişkin, bunun şahısla değil demokrasiyi korumakla ilgili olduğunu kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Ülke TV'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlarken, milletvekilleri hakkındaki fezlekelere ilişkin soru üzerine, dokunulmazlık meselesinin demokrasiyi korumak için konulduğunu, milletvekilini korumak anlamına gelmediğini anlattı.
Numan Kurtulmuş, demokratik sistem içerisinde herkesin kürsüde istediğini söyleyebildiğini ifade ederek, dokunulmazlıkların kaldırılmasının ise yapılan işlerde ve eylemlerde demokrasiye zarar verecek herhangi bir şey olmuşsa parlamentonun bir karar verdiğini, bunun şahısla değil demokrasiyi korumakla ilgili olduğunu kaydetti.
Bu ilkenin Türkiye'de yanlış anlaşıldığını belirten Kurtulmuş, kişinin değil, demokrasinin, parlamentonun korunması için dokunulmazlıkların önemli bir araç olduğunu dile getirdi.
"Süreç başladığında tutumumuzu belirleyeceğiz"
Kurtulmuş, fezlekelerle ilgili süreç yaşandığını belirterek, "Bu bizim tek başımıza, herhangi bir partinin, herhangi bir kanaat belirterek sürdürülebilecek olan bir süreç değil. Bu fezlekeler parlamentoya gelecek, ilgili komisyonlarda, karma komisyonlarda ele alınacak. Gerekirse bir alt komisyonda tek tek bu fezlekelerin müzakeresi söz konusu olabilir. Sonra da parlamentoya gelecek. Devam edecek hukuki bir süreç. Biz de AK Parti olarak bu süreçte oturup konuşarak... Şu anda fezlekelerle ilgili başlamış bir süreç yok. Bu süreç başladığında tutumumuzu belirleyeceğiz" diye konuştu.
Demokrasiyi korumanın aracı olarak gerektiğinde dokunulmazlıkların kaldırılmasının düşünülebileceğini ifade eden Kurtulmuş, bunun maşeri vicdana da uygun olması gerektiğini söyledi.
Kurtulmuş, geçmişe bakıldığında dokunulmazlıkların bir siyasi araç olarak kullanılmasının yanlış olduğunun görüldüğünü dile getirerek, dokunulmazlıklar üzerinden siyaset oluşturmaya kalkan iktidar partilerinin bundan zarar gördüğünü anlattı.
Korunması gerekenin parlamento, demokrasi ve demokratik tahammüller olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Bu anlamda kullanılırsa faydalı olur. Siyasi araç olarak kullanılır, siyaseten bir başka partinin üzerine gitmenin aracı olarak kullanılırsa yanlış olur. Burada, baştan beri partilerin kapatılması, partilerin topyekün suçlanmasının doğru olmadığını hep siyasi hayatımız boyunca savuna geldik. Ama eylemli bir şekilde demokrasiyi ortadan kaldıracak bir takım eylemlilikler içerisinde bulunan tek tek milletvekilleri varsa, onların dosyaları tek tek konuşulur, demokrasiye zarar verdiği kanaatine eğer parlamento komisyonu ulaşırsa, demokrasiyi korumak için o şahıslarla ilgili dokunulmazlıklar kaldırılabilir" şeklinde konuştu.
"Birinci derecede sorumluluk HDP'lilere düşüyor"
Kurtulmuş, "Canımıza tak dedi, sabrımızın sonuna geldik dediğiniz noktalar yok mu?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:
"Buralarda hissi davranmaktan ziyade memleketin, milletin menfaatine olacak şekilde hareket etmek lazım. Ben de şehit cenazelerine katılan, oradaki hassasiyetleri bilen, vatandaşlarımızın nasıl gönüllerinin yaralandığını gören birisi olarak toplumda böylesine bir hassasiyetin olduğunu görüyorum. Demokratik bir ortam içinde HDP'nin meşru demokratik siyaset içerisinde varlığı Türkiye için bir imkandır. Ama bu imkanın Türkiye için doğru dürüst kullanılabilmesinde birinci derece sorumluluk HDP'li milletvekillerindedir. Hem milletin verdiği oylarla seçileceksiniz hem de millete karşı düşmanca hareket içerisinde olan terör örgütünün açıkça yanında olacaksınız, eylemli bir şekilde terör örgütünü destekleyeceksiniz. Bu kabul edilemez. Gelin parlamentoda demokratik olarak görüşünüzü söyleyin. En aykırı görüşlerinizi de parlamento içerisinde ifade edin. Ama bu eylemli olarak teröre örgütünün içinde yer almak, terör örgütüne destek vermek anlamına gelmez, böyle bir hakkı vermez. HDP'nin içerisinde farklı kanaatlerde olan milletvekilleri var. Maalesef bir kısmı Kandil'in, dağın, terör örgütünün, hendeklerin yanında yer almıştır, onların etkisinden kurtulamamıştır. Ama bundan bıkan, sıkılan, böyle bir etki altında olmak istemeyen siyasetçiler de var. Birinci derecede sorumluluk HDP'lilere düşüyor."
"Tek tek ele alınmaya başlanmadı"
HDP'lilerin bir kısmının dokunulmazlıkların kaldırılması üzerinden siyaseti kilitlemek hatta AK Parti'yi zora sokmak üzerine proje yürüttükleri ve AK Parti'nin de bu tuzağa düştüğü şeklinde bir eleştiri olduğunun sorulması üzerine Kurtulmuş, "Daha henüz AK Parti tavrını kurumsal olarak ortaya koymadı. Henüz dosyalar bu anlamda Meclis'teki karma komisyonda konuşulmaya, eğer kurulacaksa alt komisyonda tek tek ele alınmaya başlanmadı" dedi.
Türkiye için doğru olanı yapmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Numan Kurtulmuş, HDP'nin öncelikli olarak oy aldığı seçmenlerine ihanet etmeden demokratik meşru siyaset içinde yer almasının önemli olduğunu ifade etti.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Hem terör örgütü unsurları, hem paralel yapı sürekli bahar, Nevruz vurgusu yaparak büyük bir kalkışma ya da çatışmanın şiddetleneceği yönünde propaganda yapıyorlar. Kandil'de PKK terör örgütüyle birlikte 9 tane topirili ufaklı örgüt beraber hareket etme, bir çatı altında beraber hareket etme kararı aldı. Baharla birlikte korkacağımız şeyler başımıza gelir mi?" şeklindeki soru üzerine, milletin hiç endişelenmemesi gerektiğini belirtti.
"Bu Nevruz inşallah Türkiye'de baharın başlangıcı olacaktır" diyen Kurtulmuş, Nevruz'un bu coğrafyanın geleneği olduğunu, siyasallaştırıp toplumda ayrışmanın bir nedeni olarak kullanmaya çalışılırsa buna önce halkın müsaade etmeyeceğini anlattı.
"Bu oyuna kanmayın"
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Tendürek Dağı'nda askeri operasyonlar başladığı ve kırsaldaki operasyonların ne zaman sonuçlanacağına ilişkin soru üzerine ise, tarih vermenin mümkün olmadığını söyledi.
Bunların üzerine titizlikle gidileceğini, hem şehirlerdeki, hem kırsaldaki terör örgütlerinin varlığının nihayetlendirilmeye çalışılacağını anlatan Kurtulmuş, "Bunların hiç birisi tek başına bir varlık değildir. Bunların arkasında istihbarat, lojistik, ekonomik, siyasi destekler vardır. Cizre'de sokaklara hendek kazanlar, oradakiler, kendilerinin başka bir niyeti olabilir. O kandırılmış, zavallı çocukların başka bir niyetleri olabilir. Onların arkasındaki esas irade başka birşey yapmak istiyor. Onların derdi PKK falan da değil. Onlar Türkleri sevmiyorlar da Kürtleri çok mu seviyorlar? Kürtlerden de zerre miktar haz etmiyorlar. Onlar için Ortadoğu halklarının hiçbir şekilde adı yoktur. Onların istediği başka birşey. Bir asır evvel yarım kalmış hesabın kapatılması. Bu coğrafyanın bir kere daha bölünmesi. 100 sene evvel sınırları böldüler, şimdi zihinleri ve gönülleri bölmeye çalışıyorlar" dedi.
"Parlamentonun içinde iyi bir çalışmayla 330’un bulunacağını düşünüyorum"
Anayasa yazmak değil anayasa yapmak mecburiyetinde olduklarını vurgulayan Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, ikisi arasında çok büyük fark olduğunu dile getirdi.
Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Şimdiye kadar Türkiye’de anayasa paletlerin şakırtısı ardında gücü eline alanların buyruklarıyla yazıldı. Şimdi anayasayı yapmak zorundayız. Milli iradeye sahip olan TBMM bu anayasayı yapacak. Biz burada iyi niyetimizi, sabrımızı göstermek, samimiyeti ve ciddiyeti ortaya koymak bakımından ve çok da eleştiri aldık. Parlamentodaki 317 gibi sayısal çoğunluğumuza rağmen 'sayıya göre değil, her parti eşit olarak üçer kişi versin' dedik ve başladık. Milleti temsil edenler gelsinler görüşlerini ortaya koysunlar. Anayasanın yapılması için bir şekilde uzlaşı oluşsun. İnşallah burada bir metin ortaya çıkar. Bizim Anayasayı yapacak çoğunluğumuz yok. Sadece partimiz üzerinden 330’u sağlayıp millete gitmede böyle bir rakamımız yok. Ama parti grupları anayasa meselesinde grup kararı almıyor. Milletvekilleri kendi vicdanlarına göre anayasayla ilgili oy veriyorlar. 367’yi bulacak bir çalışmanın yapılabileceği kanaatindeyim. Olmadı 330 ile millete gideriz, millet kararını verir. Parlamentonun içinde iyi bir çalışmayla 330’un bulunacağını düşünüyorum. Daha henüz anayasa tartışmalarına da yeni başlıyoruz. AK Parti’nin yeni anayasayı sadece başkanlık üzerinden dayatıyor şeklinde oluşturulan algı son derece yanlış ve yersiz bir algı oluşturma işidir. Cumhurbaşkanımız defalarca bunu açıkladı. Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere hepimizin temel meselesi nasıl daha iyi bir Türkiye oluşturulabilir? Biz bunu ortaya koyarken sadece başkanlık sistemi demiyoruz. Büyük bir reform perspektifinin, bu reformlarımızı tamamlayacak cüzlerimizin birisi başkanlık sistemdir. Örneğin 'anayasanın şu maddesini gelin değiştirelim' desek de karşı çıkarlar. Hiçbirisine dokunmayalım tek bir maddeyi değiştirelim, bürokratik oligarşiyi anayasanın içine gizlemiş olan şu maddeyi; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliğini anayasal kurumlar eliyle kullanır'. Hadi hodri meydan. Bunu şöyle değiştirelim; 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Millet bu egemenliği seçilmiş kurumlar ya da seçilmişler vasıtasıyla kullanır’ diyelim. Bunun önünü açalım. Yasama, Yürütme ve Yargı bunlar birbirinden bağımsız olsun, birbirine hiçbir şekilde etki etmesin. Ama sonuçta millet bunların üstünde söz sahibi olsun. Bunları dediğiniz an bir tek maddeyi bile değiştirmezler."
Sığınmacılar
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Parayı biz verelim, Suriyelilerin hepsini size gönderelim" açıklamasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Kurtulmuş, "Çok acı ve talihsiz bir açıklama" dedi.
Meseleyi insani bir kriz olarak gördüklerini dile getiren Numan Kurtulmuş, "Elimizi uzatırız. Kapımızı açarız. Kimliğine de bakmayız. Bu Türmendir, Araptır, Ezididir, Kürttür, Sunnidir, Alevidir, Nusayridir, Şiidir demeyiz. Kim gelirse onları kabul ederiz. Bu başından itibaren bedeli ağır olan bir politikaydı. Başından beri biliniyordu ama siz meseleyi insanlık meselesi olarak görürseniz böyle yaklaşırsınız" diye konuştu.
"AB, Türkiye ile sadece göç sorununu çözmek için mi görüşüyor?" sorusu üzerine ise Kurtulmuş, "Bu anlamda diyebiliriz ki AB, göçmen krizi üzerinden Türkiye’yi yeniden keşfetti. Türkiye olmadan Avrupa’nın bu göç sorununu çözmesi imkansız. Bunu gördüler. Sayın Merkel’in burada bir liderlik ortaya koyarak inisiyatif alması AB için önemlidir. Bu göçmen meselesi esasında bizim sınavımız olduğundan daha çok AB’nin sınavıdır" diye yanıtladı.