"Dış siyasette yerimiz Batı"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "CHP, Türkiye-ABD ilişkilerinin eşitlik zemininde, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmasını arzulamaktadır" dedi
WASHINGTON - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Washington temasları kapsamında, düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nde "CHP'nin Türkiye Vizyonu" başlıklı konferansta konuştu.
CHP'nin Türkiye vizyonunu "güçlü demokrasi, güçlü ekonomi ve sorumlu dış politika" olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, güçlü demokrasi için güçler ayrılığının önemine dikkati çekti. ABD Başkanı Barack Obama'nın Kahire konuşmasından alıntı yapan Kılıçdaroğlu, "Yasama, yürütme ve yargı arasındaki sınırların belirsizleştiği bir ülkede, demokrasi her geçen gün derin yaralar alır. CHP, iktidara geldiğinde, güçler arasındaki sınırları tekrar belirginleştirecek ve demokrasimizi işler hale getirecek" dedi. Kılıçdaroğlu, CHP olarak Türkiye'deki yüzde 10 seçim barajını adil bulmadıklarını, iktidara gelmeleri halinde bunu kaldıracaklarını ve "çoğunlukçu değil çoğulcu" anlayış kuracaklarını kaydetti.
Bağımsız bir yargı sisteminin, demokrasinin teminatları arasında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, CHP olarak yargı sisteminde "siyasi otoriterinin gölgesini" Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) üzerinden kaldıracaklarını ve hukuka güveni yeniden inşa edeceklerini söyledi. Kılıçdaroğlu, Özel Yetkili Mahkemeleri de Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin devamı ve "demokrasinin ayıbı" olarak tanımlayarak, bu mahkemelerin kaldırılmasını ve onların sonuçlandırdığı davaların hızlı bir şekilde yeniden görülmesi gerektiğini savundu. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"CHP olarak yürütmenin kanun hükmünde kararnameler yoluyla yasamayı yok saymasını demokrasimiz açısından sakıncalı buluyoruz. Ayrıca, tek adam yönetimini kurumsallaştıracak ve Türkiye koşullarında otoriter eğilim ve alışkanlıkları pekiştirecek başkanlık sistemi önerisini de kabul etmiyoruz" diyen Kılıçdaroğlu, CHP olarak bireyin hak ve özgürlüklerine odaklı, laik, demokratik, Cumhuriyetin kazanımlarını koruyan ve bu kazanımları eşitlikçi ve özgürlükçü bir anlayışla geliştiren bir anayasa istediklerini ve düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki bütün engellerin kaldırılması gerektiğine inandıklarını dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, ayrıca, "Dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine dönüşen bir Türkiye istemiyoruz. CHP iktidarında, Türkiye'deki basın ve medya rahat bir nefes alacak. Sansür kesinlikle olmayacak. CHP iktidarında, Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 179 ülke içinde 154. olmayacak, mutlaka ilk sıralarda yer alacaktır. CHP iktidarında başta akademisyenler, öğrenciler, avukatlar ve hatta milletvekilleri olmak üzere, toplumun bütün kesimleri rahat bir nefes alacak" diye konuştu.
"Kürt sorununun çözümü için toplumsal uzlaşı şart"
Kürt sorununun da dini referanslar, seçim yatırımları ve gösterilerle çözülemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, "toplumun zihnen ve ruhen bu kadar bölünmüş olduğu bir ülkede böylesine köklü bir sorun çözümü için toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç olduğunu" söyledi. Kılıçdaroğlu, "CHP, bu meseleye hak, özgürlükler, farklı kimliklere saygı ve eşit vatandaşlık ekseninde yaklaşmakta ve şiddeti dışlayan, insan hakları ve hukukun üstünlüğünü önceleyen bir çözümü savunmaktadır" ifadesini kullandı.
CHP'nin "güçlü ekonomi" vizyonunu da anlatan Kılıçdaroğlu, bu bağlamda iktidara gelmeleri halinde, Merkez Bankasının gerçek anlamda özerk kılınacağı, Gelir İdaresi Başkanlığı'nın, üniversitelerin özerk hale getirileceği, Sayıştay'ın daha etkin hale getirileceği gibi konulara değindi.
"Dış siyasette yerimiz Batı"
Kılıçdaroğlu, CHP'nin "sorumlu dış politika" vizyonuyla ilgili olarak da parti olarak Türkiye'yi Avrupa-Atlantik ailesi içinde yer alan bir ülke olarak gördüğünü ifade ederek, "Dış siyasette yerimiz batıdır" dedi. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini temel hedef olarak benimsediklerini, NATO ittifakını önemsediklerini ve NATO'nun önem, rol ve etkisinin daha da arttığını düşündüklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ittifaklarına sadık bir ülke olduğunu vurguladı.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin Türkiye-ABD ilişkileriyle ilgili vizyonuyla ilgili da şunları kaydetti:
"Müttefiklerin savunma konularında uyum içinde olmaları gerektiğini değerlendiriyoruz. CHP, Türkiye-ABD ilişkilerinin eşitlik zemininde, ortak değer ve karşılıklı çıkarlar çerçevesinde, sağlıklı, güçlü ve kalıcı olmasını arzulamaktadır. İki ülkeyi birbirlerinin konjonktürel müttefikleri ve kriz anlarında akla gelen ortakları olarak algılamıyoruz. CHP'nin Türkiye'si ile ABD'nin paylaştığı birçok ortak değer vardır. Bunların başında, demokrasi, hukukun üstünlüğü, kadın-erkek eşitliği ve özgürlükler gelmektedir. Öte yandan, güvenli ve enerji alanları iki ülkeye yeni işbirliği fırsatları sağlayabilir".
Bölgedeki sorunların çözümünde diplomasiyi araç, barış, istikrar ve refahı da amaç olarak gördüklerini ve sorunlara yaklaşırken tek rehberlerinin uluslararası hukuk ve meşruiyet olduğunu bildiren Kılıçdaroğlu, ayrıca, başka ülkelerin toprak bütünlüğüne saygıyı esas aldıklarını ve içişlerine karışmaktan özenle kaçındıklarını dile getirdi. Kılıçdaroğlu, "Türkiye'de tam demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları, özgürlükler ve laiklik ilkelerini hayata geçirecek, sağlıklı ekonomi yaratacak ve sorumlu dış politika izleyebilecek tek siyasi kuruluş CHP'dir. Bu gerçek 2015'de yapılacak genel seçimlerde CHP'yi iktidara taşıyacaktır" yorumunda bulundu.
"Orta çağda bile böyle bir hukuk sistemi yoktur"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'de kadınların konumuna yönelik soru üzerine, "Baskıcı otoriter bir yapı içinde çok şeyi kaybettiklerinin farkındalar. O nedenle toplumun en hassas kesimi onlar. Erkeklerden daha cesurlar daha çok şey söyleyip, daha dirençliler" dedi.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki basın özgürlüğüne yönelik soru üzerine, bu konunun ülkenin en ciddi sorunlardan biri olduğunu, çok sayıda gazetecinin hapiste bulunduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Merdan Yanardağ'ın hapse atılması gerçekten hiçbirimizin kabul edemeyeceği bir olay. Sadece o değil aslında, hiçbir gazetecinin hapse atılmasını istemeyiz. Daha dramatik birşey söyleyeyim. Poşu taktı diye eğer üniversite öğrencisini 16 yıla mahkum ederseniz, bunun kabul edilebilir, savunulacak bir yanı olmaz. Türkiye çağdaş toplumların içinde yer almak istiyor. Düşüncelerinden ötürü kimsenin suçlanmaması, hapse atılmaması gerekir. Ama bir ülkede bir Başbakan kitabı bombadan daha tehlikeli olarak algıladığını topluma ifade ederse, orada bir demokrasi, özgürlük sorunu ortaya çıkacaktır".
Sıkıyönetim döneminde kitapların toplatılıp yasaklandığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ama sıkı yönetimin olmadığı bir dönemde ilk kez bir şey gerçekleşti, henüz basılmayan kitap yasaklandı. Bunu anlamak mümkün değil. O nedenle sadece Türkiye'deki değil çağdaş ülkelerdeki aydınların, entelektüellerin 'Türkiye'de neler oluyor' diye düşünmesi gerekir. Çünkü Türkiye'nin demokrasisi, özgürlük alanlarının genişlemesi, sadece Türkiye değil tüm bölgeye önemli katkı yapacaktır" dedi.
Çağdaş demokrasilerde dördüncü gücün medya olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Basının üzerine büyük bir şal örttük, bunun kalkması gerekiyor, medyası özgür olmayan bir toplumun kendisi de özgür olamaz" ifadesini kullandı.
Ergenekon davalarına yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Silivri yargılamalarının doğru olmadığını, büyük ölçüde hukuk ihlallerinin olduğunu her ortamda dile getirdik. Yargısı siyasallaşan bir ülkede adalet dağıtılamaz. Çünkü o ülkede yargı, siyasi otoritenin beklentilerine uygun olarak karar verir. Türkiye'nin yaşadığı temel sorunlardan biri budur. Darbelere karşıyız. Herkes yargılanabilir mi? Evet ama hukukun üstünlüğü ilkesi gözetilerek, ama sahte delillerle olmaz, savunma hakkı kısıtlanarak olmaz. Kurt ile kuzu hikayesi bu. O nedenle biz özellikle özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz, davaların yeniden görülmesini istiyoruz. Gizli kapaklı, sorunlu tanıklarla davanın görülmesini istemiyoruz. Davalar, kamuoyu vicdanını tatmin etmeli, eğer kamuoyu vicdanında derin yaralar açıyorsa yargı, ona yargı denmez. Türkiye'nin hukuka ve adalete ihtiyacı var. Herşey kabul görebilir ama adaletsizlik dünyanın hiçbir toplumunda kabul görmez. O nedenle o yargılamalara mesafeli baktık, kabul etmedik. Bırakın normal sanığı, avukatın tutuklandığı, mahkeme kararıyla avukatın sanığın dosyasını görmesinin engellendiği bir hukuk sistemi yaşıyoruz. Emin olun orta çağda bile böyle bir hukuk sistemi yoktur. Orayı da Silivri toplama kampı olarak nitelendirdik. Silivri'deki yargıçlar çocuklarına çok ağır bir miras bıraktılar".
[PAGE]
Kürt sorununun çözümü bağlamında anayasadaki değişiklikler ve çözüm sürecine yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, anadilin kullanılmasına yönelik yasağa karşı olduklarını ve bu yasağın kalkması için ilk teklifi de kendilerinin verdiğini belirterek, Kürt sorununun çözümüyle ilgili olarak samimi adımlar attıklarını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Bize şunu söylediler: 'Siz sorunun çözümünde samimi değilsiniz.' 17 maddelik özgürlük ve demokrasi manifestosu yayınladık. Diyarbakır Cezaevi'nin müze olmasından tutun Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenip topraksız köylülere verilmesine, barajdan tutun Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılmasına kadar... Ama bunlardan hiçbiri iktidar tarafından kabul görmedi. Bize 'samimi değilsiniz' dediler, bunlarla ilgili yasa teklifimizi verdik. Böylece samimi olduğumuzu göstermek için, ama iktidar bunlara katılmadı. Süreçle ilgili olarak ise en büyük eleştirimiz şu; Parlamentonun dışındaki bir sürecin başarılı olacağına inanmıyoruz. O nedenle hükümete bu sorunun çözümüyle ilgili bir uzlaşma komisyonu kurulması gerektiğini söyledik. Eş zamanlı olarak bu sorunun çözümü için parlamento dışında bir akil adamlar heyetinin oluşmasını istedik. Görüşmeleri parlamentonun değil akil adamlar heyetinin yapması gerektiğine inanıyoruz ve böylece sorunun yine toplumsal uzlaşmayla çözülebileceğine inanıyoruz. Bu önerimiz bazı partiler tarafından kabul görmedi."
Kılıçdaroğlu, çözüm süreciyle ilgili belirsizlik olduğunu ifade ederek, "Sürecin nasıl gittiğini kimse bilmiyor. Ana muhalefet partisi olarak biz bilmiyoruz, diğer partiler de bilmiyor, iktidar partisinin milletvekilleri de bilmiyor. O nedenle orada büyük bir belirsizlik var" ifadesini kullandı.
"Irak, Türkiye'nin ili değil"
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyiyle ilişkilerine yönelik soru üzerine, Türkiye'nin tüm komşularıyla iyi ilişkiler kurması gerektiğini dile getirerek, "Hukukun üstünlüğü diye bir kavram var. Özellikle dış politikada saygınlığa ihtiyaç var. Irak bağımsız bir ülke, anayasası olan bir ülke. Eğer siz kuzey ile ilişkiyi kurarken Irak merkezi yönetimini dışlarsanız bu doğru değil. Irak hukukuna, anayasasına uygun olarak tavır sergilememiz gerekiyor. Irak bizim bir parçamız değil, Türkiye'nin ili de değil, bağımsız bir ülke. Irak ile ilişkilerinizi merkezi hükümetin hukukunu, anayasasını dikkate alarak, Irak'ın toprak bütünlüğünü dikkate alarak ilişkilerinizi geliştirmek zorundasınız. Bundan yanayız" ifadesini kullandı.
Dış politikada AK Parti iktidarıyla farklılıklarının sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, "Biz Suriye konusunda Suriye'nin iç işlerine müdahale etmek gibi bir görevi asla üstlenmemeliyiz" dedi. Kılıçdaroğlu, Suriye'de radikal unsurların konuşlanmasını istemediklerini vurgulayarak, "Radikal unsurların Türkiye'ye gelip Suriye'ye gidip iç çatışmanın tarafı olmasını istemiyoruz. Biz bütün komşularımızla barış içinde yaşamak isteriz. Diplomatik yollarla sorunun çözülebileceğine inanıyoruz. Bu konuda bazı önemli adımlar atıldı, biz bunları önemsiyoruz. Özellikle Cenevre'de Amerika ve Rusya'nın Suriye krizinin çözümü noktasında attıkları adımları da önemsiyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Suriye'nin iç işlerine müdahaleyi doğru bulmuyoruz" diye konuştu.
"CHP iktidar olsaydı, Mavi Marmara yaşanmazdı"
Mısır'da yaşananlarla ilgili olarak ise darbelere her zaman karşı çıktıklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Mısır'da bir darbe oldu. Darbeyi ilk eleştiren genel başkanlardan birisiyim" açıklamasında bulundu. Darbe sonrasında Türkiye'nin Mısır politikasını eleştiren Kılıçdaroğlu, "Darbe oldu, Türkiye doğrudan Mısır'ın iç siyasetinde taraf oldu. Biz bunu kabul etmiyoruz. Mısır'ın demokrasiye geçmesini bir an önce istiyoruz, arzuluyoruz ama Türkiye doğrudan Mısır'da taraf olmamalı" dedi.
İsrail ile ilişkilerde de iktidara göre farklı yaklaştıklarına vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "Biz İsrail'in iç işlerine müdahale etmek, İsrail ile ilişkileri bozmak, İsrail ile diplomatik bir çatışma süreci yaşamak istemiyoruz" ifadesine yer verdi. Mavi Marmara olayına da değinen Kılıçdaroğlu, CHP'nin iktidarda olmuş olması halinde böyle bir olayın yaşanmamış olacağını kaydetti.
Kılıçdaroğlu, İran konusunda, Ortadoğu'da herhangi bir ülkenin nükleer silaha sahip olması istemediklerini dile getirerek, ABD ile İran arasındaki ılımlı mesajları son derece önemsediklerini belirtti. Kılıçdaroğlu, Tahran yönetiminin nükleer programına ilişkin Cenevre'de atılan adımların da önemli olduğunu vurguladı.
1915 yılı olaylarına yönelik soru üzerine Kılıçdaroğlu, o dönemde ciddi, dramatik olaylar yaşandığını ama konunun tarihçiler tarafından objektif değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Türkiye bu konuda çok önemli bir adım attı, arşivlerini açtı. Ermenistan'ın da arşivlerini açması lazım. Arşivler açılırsa olayı daha sağlıklı tahlil etme imkanı olacaktır" diye konuştu.
"İktidara hazırız"
Türkiye'deki çağdaşlaşmayla ilgili bir soru üzerine ise Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 200 yıldır batılılaşma mücadelesini sürdürdüğünü anlatarak, şunları ifade etti:
"Çağdaş uygarlıktan bizi koparacak olan uygulamalar, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yaralayacak olan bütün uygulamaların karşısındayız. Bunun mücadelesini veriyoruz. Bu mücadeleyi vermeye de devam edeceğiz. Herkesin bundan emin olmasını isterim. Türkiye'yi çağ dışına çıkarmak, bir Ortaçağ devleti haline getirmek bizim kabul edeceğimiz bir uygulama değil."
Türkiye'ye kimsenin ikinci sınıf demokrasi rolü biçmemesi gerektiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, Türkiye'de herkesin birinci sınıf demokrasiyi isteme hakkının bulunduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, "İktidar partisi olmaya elbette hazırız" dedi.
Genel başkan olduktan sonra Türkiye'nin her sorunuyla ilgili proje ürettiklerini, her alandan başarılı kadrolarının bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, son seçimlerde projelerini yeterli anlatamadıklarını ancak ondan sonra önemli çalışmalar yaptıklarını anlattı.
Kılıçdaroğlu, "İktidara talibiz ama bunun altını özellikle çizmek isterim: Eğer bir toplumda özgürlük alanları kısıtlanmışsa, ana muhalefet partisi, tek başına muhalefet etmeye zorlanmışsa, yani üniversite, medya, sendikalar, sivil toplum örgütleri susturulmuşsa, işimizin kolay olmadığını ben de biliyorum ama bu bizi mücadelemizden alıkoymayacak. Çünkü Türkiye'nin tam demokrasiye ve daha fazla özgürlüğe ihtiyacı var" diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşanan üç büyük devrimin altında CHP'nin imzası bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Türkiye'nin şu anda dördüncü büyük devrime ihtiyacı var, tam demokrasi ve özgürlük. Gelin o devrimi beraber yapalım diyoruz" ifadesini kullandı.
[PAGE]
Konferansın soru-cevap bölümünde Türkiye'deki eğitim sistemiyle ilgili bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, eğitim politikalarının her ülke için stratejik bir alan olduğunu ifade ederek, "Ama bizim ülkemizde eğitim politikaları, uzun uzun üzerinde düşünülüp tartışılan ve oluşturulan politikalar değil. Bir sabah geliyorsunuz bakıyorsunuz, yeni bir model öneriliyor, kalkınma planlarında olmayan bir model, Milli Eğitim Bakanlığı'nın stratejik planında olmayan bir model. hükümet programında olmayan bir model, Bakanlar Kurulu tasarısı olmayan bir model. 5 milletvekili bir kanun teklifi veriyor, ama kanun teklifini veren 5 milletvekilinden hiçbirisi de eğitimci değil, ama bu geçti. Çocuklarımızı denek olarak kullanıyoruz" diye konuştu.
"Böyle bir eğitim modelinin zaten olamayacağını" kaydeden Kılıçdaroğlu, kendilerinini eğitim politikalarıyla iktidarın eğitim politikalarının ''neredeyse taban tabana zıt" olduğunu söyledi.
"Mevcut eğitim sistemi dershaneleri zorunlu kılıyor"
Kılıçdaroğlu, dershane tartışmalarıyla ilgili bir soru üzerine de şunları kaydetti:
"Sağlıklı işleyen bir iktidar herhangi bir konuda karar alırken, özellikle eğitim konusunda karar alırken, pedagoglara danışır önce, sistemi sorgular, aksayan yönleri belirler, düzeltilmesi için nelerin yapılması gerektiğini düşünür, bunları test eder, daha sonra da uygulamaya koyar. Dershane modeli de bir sabah kalktık Sayın Başbakan karar vermiş dershaneleri kaldıracağım diye. Mevcut eğitim sistemi dershaneleri zorunlu kılıyor. Dershanelere hiçbir zaman anneler ve babalar çocuklarını gönüllü olarak göndermiyorlar. Ama sistem malesef böyle bir tablo ortaya çıkarıyor.
Biz eğitim sisteminin dershanelere ihtiyaç duyulmayacak şekilde yeniden yapılandırılması halinde destek veriyoruz. Ama hiçbir değişiklik yapmayacaksınız eğitim sisteminde, dershaneleri kaldıracağım diyeceksiniz. Bu ticari anlayışa da aykırı, serbest piyasa anlayışına da aykırı. Bugün birisi dershaneleri kapattı, yarın bir başkası gelip ben de şu ticari kuruluşları kapatacağım der. Yasaklarla bir yere varılamaz. Aklı ve mantığı kullandığımız zaman sorunun çözümüne daha ciddi katkılar yapabiliriz diye düşünüyorum".
Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Şanghay 5'lisi ile ilgili sözlerine dair bir soru üzerine, "200 yıldır Türkiye, batılılaşma çabası içindedir. Biz daha otoriter olan yapılar içinde yer almak istemiyoruz. Daha uygar bir toplumun içinde, çağdaş dünyada yer almak istiyoruz" ifadesini kullandı.
"Yerel seçimlerde daha fazla belediye başkanı çıkarmak istiyoruz"
CHP'nin yaklaşan seçimlere dair vizyonunun sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, dünyanın neresinde olursa olsun, her siyasal partinin temel amacının iktidar olmak olduğuna işaret ederek, "iktidarın seçim sistemini değiştirmek gibi bir düşüncesi olmadığını ve 12 Eylül darbe hukukunun getirdiği seçim sistemini aynen devam ettirmek istediğini" savundu. CHP olarak buna karşı olduklarını, temsil sisteminde adaletin olması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, Mart ayındaki yerel seçimlerde daha fazla belediye başkanı çıkarmak ve daha başarılı bir tablo ortaya koymak istediklerini, bu yönde çaba gösterdiklerini kaydetti.
Kılıçdaroğlu, azınlıklarla ilgili bir soru üzerine, azınlıkların haklarının korunması ve bu bağlamda nefret suçlarıyla ilgili bir düzenlemenin yapılması gerektiğini söyledi.
Azınlıklara yönelik sert söylemlerin, toplumu, azınlıkları yaraladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu konuda, azınlıkların haklarının korunması, onların haklarının teslim edilmesi için biz üstümüze düşen her türlü görevi yerine getiririz, bu konuda hiç kimsenin endişesi olmaması gerekir. Eğer nefret suçları yasası kabul edilirse zaman zaman azınlıklara yönelik yaralayıcı ifadeler de büyük ölçüde ortadan kalkmış olacaktır diye düşünüyoruz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine, laikliğin aslında toplumu birarada tutan çimento olduğunu belirterek, "Türkiye'de farklı inançlarda insanlarımız var. Herkesin inancına saygı göstermek, inancı siyasete malzeme etmemek temel kurallardan birisidir. Zaman zaman iktidarın, laikliğe aykırı uygulamalar yaptığını biliyoruz. Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda ortaya çıkmış olan bir kararı da var. Eğer biz aklın özgürleşmesini savunuyorsak özünde laikliği savunuyoruz demektir. İnsanların inançlarına saygı göstermek, onların manevi dünyasına müdahale etmemek, karışmamak, ama bilimi, teknolojiyi de mutlaka eğitim sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak görmek durumundayız" diye konuştu.
"AB, Kıbrıs konusunda çifte standart uyguluyor"
Kılıçdaroğlu, Kıbrıs meselesiyle ilgili bir soruyu da şöyle yanıtladı:
"AB bu konuda çifte standart uyguluyor. Şu sözü verdi AB, 'siz referandumda 'evet' oyu verin, Annan planını uygularsanız, Rum kesimi eğer reddederse, biz Kuzey Kıbrıs'la ticari ilişkileri geliştiririz ve doğrudan ticaret tüzüğünü yürürlüğe koyarız'. Brüksel'e her ziyaretimde bunu hatırlatıyorum, AB'nin verdiği sözü neden yerine getirmediğini de soruyorum. Batılının verdiği sözün arkasında durmak gibi yüksek bir etik değeri var ve bu etik değerlerin çiğnenmemesi gerektiğini de her seferinde onlara hatırlatıyoruz. Kıbrıs meselesi, herhalde önümüzdeki süreç içerisinde, BM yeniden devreye girer, o çerçevede çözümler üretilirse, o çözümlere biz de destek veririz. Ama bu sorunun bugünden yarına çözülebilecek bir sorun olmadığını ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. Kararlılıkla, sabırla bu sorunu çözmek için hep beraber bütün taraflar çaba harcamak durumundadırlar."