Politika faizinin piyasa faizine dönüşmesi
Dr. Ender Aykut YILMAZ
Politika faizi, merkez bankalarının temel görevi olan fiyat istikrarını sağlamada kullandığı para politikası araçlarının başında gelmektedir. Ülkemizde de, her ay düzenli olarak toplanan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nca belirlenen ve parasal aktarım mekanizmasının önemli bir ayağı olan "politika faizleri", piyasayı yönlendirmede etkin bir işleve sahiptir.
Ülkemizin yakın geçmişinde, politika faizlerine yönelik süreç şu şekilde seyretmiştir. 2008 yılının son çeyreğinden itibaren, enflasyonda düşüş olacağı öngörüsü ile birlikte Merkez Bankası, kısa vadeli faiz oranlarını (politika faiz oranlarını) aşağı çekerek, kredi piyasasındaki tıkanıklığın önüne geçmek istemiş, nitekim bunda da başarılı olmuştur. Piyasa koşullarındaki gözlenebilir düzelme ile birlikte Merkez Bankası 2009 yılı Aralık ayında faiz indirim sürecine son vermiş, 2010 yılının ilk ve ikinci çeyreğinde politika faizleri mevcut seviyelerini korumuş ve bir süre daha mevcut düzeyde seyredeceği vurgusu yapılmıştır. Bu vurgu ile birlikte Merkez Bankası, gelecekte kısa vadeli faizlere ilişkin piyasanın beklentisini netleştirmenin yanı sıra, uzun vadeli faizlere de dolaylı müdahale de bulunmuştur. Uzun dönemli faizler de, kısa dönemli faizler gibi merkez bankalarını ulaşmak istedikleri hedeflere götüren araçlardır. Yatırım ve tüketim kararları üzerinde belirleyici öneme sahip olmaları, uzun vadeli faiz oranlarının aynı zamanda enflasyon üzerinde de etkili olmaları sonucunu doğurmaktadır.
Politika faizi piyasa faizi ilişkisi,
Politika faizi kararlarının piyasa faizine dönüşüm süreci, merkez bankalarının para politikalarını hayata geçirmelerinde en önemli kanal olarak nitelendirilebilir. Piyasa faizlerinin politika faizi kararlarına nasıl tepki verdiği hususu, gerek para politikası otoritelerince, gerekse piyasa aktörlerince dikkatle izlenmektedir.
2010 yılında, politika faizlerinde uzun vadede bir artışın olmayacağı öngörüsü, piyasa faizlerini de etkilemiş, gösterge tahvilin getirisi yılın ikinci çeyreğinden itibaren düşüş eğilimine girmiştir.
Piyasa faizlerinin düşük seyretmesin altında yatan bir diğer önemli sebep de, enflasyon göstergelerinin olumlu seyretmesidir. Mayıs ve Haziran ayı enflasyonlarının piyasa beklentilerinin oldukça altında gerçekleşmesi, on iki ve yirmi dört aylık enflasyon beklentilerinde belirgin düşüşlere neden olmuştur. Piyasa faiz oranlarındaki düşüşler vade uzadıkça daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
Politika faiz oranlarının mevcut seviyesinin devam edeceği düşüncesiyle piyasa faiz oranlarında ortaya çıkan düşüşler ve bankaların kredi verme yönünde gösterdikleri eğilim, kredi hacminde büyük çapta artışları beraberinde getirmiştir. Önümüzdeki dönemde, kredilerde yaşanan bu gelişmelerin ekonomik faaliyetleri desteklemeye başlayacağı kuvvetle muhtemeldir. Fakat, kredilerde gözlenen bu genişlemenin makroekonomik riskleri artıran bir boyuta ulaşması halinde, bir başka para politikası aracı olan zorunlu karşılıkların devreye sokulması gerekebilecektir.
Faiz indiriminin başlangıcından günümüze kadar yaşanan süreç, merkez bankasının küresel krizin yapısı ve bu yapının enflasyon üzerindeki etkilerine ilişkin öngörülerinde doğru noktada olduğunu ortaya koymaktadır. Beklentiler üzerinde etkili bir yapıya sahip olan para politikası kararları ile piyasa faizlerinin doğru bir etkileşim içine girdiği gözlemlenmektedir. Yakalanan düşük enflasyon ve düşük faiz ortamının kalıcılığının sağlanmasına yönelik, doğru adımların atılması üzerinde önemle durulmalıdır.