Özel İstihdam Bürolarından Sosyal İletişim Açılımı
Siyasette sıkça gündeme gelen açılımlar bu sefer sosyal iletişim alanında gündemde.
Avrupa özel istihdam büroları sosyal iletişimin önemini vurgulamak üzere, bugün Istanbul'da önemli bir toplantı gerçekleşiyor:
'Geçici Büro Çalışmasında Sosyal İletişim' isimli bir yuvarlak masa toplantısı.
Avrupa Komisyonu İstihdam ve Sosyal İşler Genel Müdürlüğü'nün, Eurociett ve UNIEuropa işbirliğiyle organize edilen toplantıda geçici iş ilişkisinde işveren, işçi, sendikalar gibi sosyal taraflar arasında geliştirilen sosyal diyalogun rolü tartışılıyor.
Geçici iş ilişkisi denince bir diğer önemli taraf özel istihdam büroları. Türkiye'den özel istihdam bürolarını temsil eden Özel İstihdam Büroları Derneği Başkanı Altuğ Yaka ve Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe N. Uça, Türkiye'de istihdam ilişkileri, sosyal iletişim ve özel istihdam bürolarıyla ilgili görüş ve deneyimlerini aktarıyor. Ayrıca, Türkiye'den katılan sosyal taraflar arasında Basın-İş Sendikası, TİSK ve İŞKUR'un temsilcileri konuşmalarında Türkiye'deki sosyal diyalog açılımlarını değerlendiriyor.
Avrupa Birliği'nden toplantıya konuşmacı olarak Avrupa Komisyonu İstihdam Genel Müdürü Ellen Durst, UNI Europa temsilcisi Rachel Owens, Eurociett Başkanı Annemarie Muntz, Eurociett temsilcisi Denis Pennel Avrupa'dan katılıyor.
Toplantıda konuşulan Avrupa Birliği'ndeki sosyal iletişim uygulamalarının Türkiye'deki istihdam problemlerine yol gösterici olması bekleniyor. En azından bu yuvarlak masa toplantısı uluslararası düzeyde sosyal iletişime ev sahipliği edecek.
Peki, nedir bu çok tartışılan sosyal iletişim?
Sosyal iletişim, en geniş tanımıyla sosyal taraflar arası diyalog yaratmaktır. Çekirdekte, sosyal tarafları işçiler ve işverenler oluşturur. Çok sayıda sosyal tarafın sosyal diyalog arayışında olması toplumun demokratik yapısının bir göstergesidir. Sosyal iletişim, toplumun farklı katmanları arasında empati oluşmasına, kurumların birbirini daha iyi anlamasına ve çözüm üretmesine olanak verir.
Kısacası, işçi, işveren ve hükümet arasındaki sorunların ikili, üçlü veya çoklu ilişkiler veya yapılanmalar aracılığıyla görüşmeler yürütmesi ve bu yolla tarafların mutabık kaldıkları bir anlaşmaya varmaları için gösterilen tüm çabaları içine alır.
Kurumlararası İletişim
Aileyi aile fertleri belirlediği gibi, modern toplumu kurumları belirler. Topluma yön verebilmek için kurumlar kendi aralarında konuşur, siyasi, ekonomik ve sosyal politikaların çizilmesinde rol oynarlar. Sosyal iletişim ile çözüm çabalarının var olabilmesi için sosyal tarafların kurumlaşması şarttır.
İşçilerin temsilcisi sendikalar bu kurumların başında gelir. İşçilerin haklarını korumaları, çalışma şartlarını iyileştirmeleri için sosyal diyalogta onları temsil edecek örgütlere yani sendikalara ihtiyaçları vardır. Ancak emek ve sermaye arasında kurulan kurumsallaşmış ilişkiler, yapıcı ilişkilerin, toplu sözleşmelerin ve aksiyon planlarının geliştirilmesine zemin oluşturabilir.
Sosyal iletişim sorunlara ortak çözüm bulmak için çabalar, tarafların arasında hararetli tartışmalar ve görüş ayrılıkları sıfırlanmasa da, burada odak noktası zıtlaşma ve sadece kendi çıkarlarını elde etme çabaları değil, işbirliği arayışlarıdır.
Sosyal taraflar arasında karşılıklı çıkar ve özveri dengesinin kurulması için gösterilen çabalar gönüllülük esasına dayanır. Bu çabaların taraflar için kazan-kazan sonuçlar doğurabilmesi ülkenin ekonomik ve siyasal yapısına yakından bağlıdır. Bir diğer deyişle, sosyal diyalogun taraflara yarar sağlayabilmesi için sosyal devlet devreye girer. Ekonomik katma değerin yaratılmasında emeğini koyan üretim kesimleri arasında adil bir paylaşım olması toplum refahını sağlar. Ne işverenlerin, ne işçilerin ne de hükümetin mağdur konuma düştüğü bir sistem sosyal iletişim için uyumlu altyapı oluşturur.
Türkiye'de Sosyal Diyalog
Tüm bu tanımlardan sonra, Türkiye'de sosyal iletişim var mı sorusuna cevabınız ne olur?
Maalesef, Türkiye'de sosyal diyalog çabaları yeterli düzeyde değildir. Sosyal iletişime örnek olarak ancak toplu sözleşmeler gösterilebilir. Bunun temel nedeni, hukuki ve siyasi altyapıdan kaynaklanan kısıtlamalardır. Toplumunun kurumlarının örgütlenmesine uzun yıllar izin verilmemiştir.
1980'lerde darbe sonrası getirilen sınırlamalar, etkin sendikacılığın önünü keser niteliktedir. Sendikasızlaştırma politikası işçilerin haklarının korunmadığı, yoksullaşma ve toplumsal problemlerin yaygınlaştığı bir ortam yaratmıştır. Ülkede işsizlik oranları artmış, işçiler düşük ücretlerle, sağlıksız koşullarda ve niteliksiz çalışmaya mecbur kalmışlardır. Bu durum, birçok uluslararası organizasyonun 'çalışan yoksullar' olarak tanımladığı bir sınıfın oluşmasına yol açmıştır. Bu tabloya işsizler ve kayıtdışı çalışan işçilerinde katılmasıyla toplumsal refah tehlikeye girmektedir.
Yeni iş kanununun kabulüyle çeşitli alanlarda iyileştirmeler yapılsa da, bugün halen işçi hak ve özgürlüklerinin korunduğu, sendikalaşmanın demokratik sürecin bir parçası olduğu söylenemez. Gerek bireysel gerekse kolektif iş hukuku alanında sınırlamalar halen yürürlüktedir.
Yeni Sosyal Taraf – Özel İstihdam Büroları
Yeni iş kanunuyla beraber ufak bir umut ışığı doğmuştur. Sosyal diyalogun en yeni sosyal tarafı özel istihdam büroları resmileşmiştir. İş ve işçi bulma faaliyetleri uzun yıllar İŞKUR'un tekelinde yürütülmüş, özel sektöre açılmamıştı. Yeni iş kanunu ile beraber iş ve işçi bulma işlerinde İŞKUR'un yanında özel istihdam bürolarının aracılığı kanunlaştırılmış oldu.
Özel istihdam bürolarının yasallaştırılması önemli bir gelişme olmakla beraber, istihdamda esneklik ve geçici iş ilişkisine dair hükümler yasada oldukça kısıtlı tutulmuştur. Bunun bir sonucu olarak, Türkiye'de yaşanan yüksek büyüme oranlarının istihdama yansımadığını görüyoruz. Sadece kayıtdışı istihdam büyümekte.
Neden? Öncelikle, işgücü maliyetleri yüksek. Bu yeni iş yaratmanın önündeki en büyük engeldir. Ayrıca, bu durum kayıtdışı istihdamın artmasına ve işsizlik oranlarının olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. Buna ek olarak, istihdam üzerinden alınan vergiler OECD ülkeleri arasında en yüksek seviyelerdedir.
Bir diğer konu ise, geçici istihdam üzerindeki katı kısıtlamalardır. Yasalar, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici istihdama izin vermemekte ve belirli süreli iş
sözleşmesi yapılabilmesi oldukça spesifik koşullara bağlanmaktadır. Sosyal güvenlik boyutunda esnek çalışma biçimleri işverenler için pahalıdır. İşçiler ise, düşük emeklilik yaşı nedeniyle kayıtdışı istihdama yönelmektedir.
Esnekliğin önüne koyulan kısıtlamalar aslında kayıtdışı istihdamı desteklemek anlamına gelmektedir. Oysaki, esnek/geçici istihdam alanında yapılacak yasal değişiklikler işsizliğe ve kayıtdışı istihdama çözüm getirebilir. Uygun bir hukuki çerçeve ile desteklendikten sonra, esnek çalışma koşulları istihdam artışına katkı sağlayacak ve rekabet gücünü arttıracaktır. Geçici iş ilişkileri de işletme, özel istihdam bürosu ve geçici işçi arasında düzenlenen anlaşmalar haline gelecektir.
Sosyal iletişim çabaları ivme kazanmışken sosyal tarafların gönüllü katılımlarıyla sosyal diyalog aşama kaydedecektir. Önemli olan bu çabaların sonucunda ortak çalışmalara olanak sağlayacak yasal çerçevelerin geliştirilmesi ve Türkiye'deki ekonomik ve sosyal yapının iyileştirmesidir.