OSB yönetiminde tüccar sanayicinin hakkını koruyamaz
Ankara Sohbetleri'nin bu haftaki konuğu OSBDER Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncay...
Hüseyin GÖKÇE
ANKARA - Organize Sanayi Bölgeleri Derneği (OSBDER) Başkanı Hüseyin Kutsi Tuncay, Türkiye'de 260 OSB'nin yüzde 47'sinin boş olduğunu belirtirken, bugüne kadar yer seçiminde hep politikacıların taleplerinin dikkate alındığını söyledi. OSB'lerin devlet adına tahsilat yaptığını ve sistemin kayıt dışını önlediğini belirten Tuncay, ithalat arttıkça üretimden kaçıldığını, bu ortamda sanayi yatırımının akılcı olmadığını bildirdi. Ankara Sohbetleri'ne konuk olan Hüseyin Kutsi Tuncay, Ankara Temsilcimiz Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürümüz Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.
- Türkiye'de çok sayıda OSB var ama bunların azımsanmayacak kadar kısmının da boş olduğunu biliyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bugün Türkiye'de 260 OSB var. Bunların yüzde 47'si boş durumda. Yüzde 53'ünde bir ve birden fazla yatırımcı var. Biz OSB'lerin bakanlığın yer seçimi kararına göre kurulmuş OSB'leri önemsiyoruz. Nehir, dere yatakları, akarsu kenarları, tarım bölgeleri, orman alanlarına OSB kurulmasını biz de istemiyoruz. Ancak zorunluluk şartlarında bu şart ihlal edilebilir. Türkiye'de bu şartlarda kurulan OSB'lere istikrarlı sanayi yapılanmaları diyoruz zaten. Ancak OSB'ler kurulurken bölgelerin ihtiyaçları yerine politikacıların talepleri göz önünde bulundurulmuş. Bir bölgenin 6 tane OSB'si var ve doldurmakla ilgili irade göstermezken, 7'ncinin kurulması isteğini anlamıyoruz. Bana yanlış geliyor. Bir yatırımcı olarak da azami doğru kullanmaya çalışıyoruz kaynakları. Boşa atacak kaynağımız yok. Biz de zor kazanıyoruz. Arz talep dengesini iyi ayarlayıp kararları vermek gerekiyor. Türkiye'nin 40-50 yıllık OSB geçmişi tecrübe birikimi var. Bunu masaya yatırılması lazım. Eksikleri de var, bunları giderilip daha mükemmel hale getirilebilir OSB yapılanması. Türkiye'de bir sanayi bölgesine ihtiyaç varsa, buranın kurulumunun Sanayi Bakanlığı'nın yer seçim kriterlerine göre yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
- Nasıl belirleniyor OSB'lerin kurulacağı yerler?
Belediyeler de bir sanayi bölgesi oluşturuyorsa bu kriterin dikkate alınması gerekir. Belediye meclislerinin teknik olmayan kurullarının aldığı kararlarla çok sayıda OSB kuruldu. OSB'ler konusunda artık Sanayi Bakanlığı çok etkin duruma geldi. Yer seçim şubesi konularına hakim, konuyu iyi takip ediyorlar. Bugün yer seçimi içinde 22 devlet kurumu karar veriyor. DSİ'den Sağlık Bakanlığı'na kadar.
Sanayi belediyeciliğine dönmek gerekiyor. Alan sınırına kadar belediye getirsin, alan içini OSB yönetimi yapsın, kaynağını bulsun. Yatırımcıysan elini taşın altındaysa, burayı sen yönet ki kaynakları ekonomik kullanabilesin. Bunun dışında OSB doğru bir yapılanma modeli. Bundan sonraki yapılanmalarda da şartları korumak gerekiyor. Oysa bugün bir yandan tarım alanına ihtiyacımız var diyenler, ormandan yol geçmesini de destekliyorlar.
- Sanayi bölgelerinin boş olması Sanayi Bakanlığı'nın yer seçimindeki doğru davrandığına ilişkin görüşlerle çelişmiyor mu?
Şu an tabii ki alınan kararlarda yanlışlıklar olmuştur. Bunu bugünle değerlendirmemek gerekiyor. 50 yıllık bir süreç. Halen boş olan bölgelerin doldurulması için yeni kararlar alındı. Örneğin yüzde 75'i boş olan bir OSB gelmediği sürece yeni yapılanmaya izin verilmiyor. Bizim bakanla son görüşmemizde de yüzde 75 kararının iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledik. Yatırımcı aktif olmayan bölgeye gelmiyor.
Ankara'da 11 tane OSB var. Merkezde çok sayıda OSB var. Şimdi Şereflikoçhisar'daki boş ise Sincan OSB'nin genişleme kararına hayır denilmemeli. Arada 125 km fark var. Ankara'ya yatırım yapmak isteyen bir adama Koçhisar'a yatırım yap diyemezsin. Eğer bir bölge kamulaştırma dahil tüm hizmetleri kendi imkanıyla yapacağını söylüyor, yüzde 75 doluluğa gelmişse ve genel kurulunu yapmışsa, yani sanayici yönetiyorsa o bölgenin genişlemesine izin verilmelidir.
Ankara her ne kadar sanayi şehri olarak tanımlansa da başkent olmasından kaynaklanan dezavantajları bulunuyor.
Türkiye'de yatırım ortamı giderek zorlaşıyor, arz talep dengesi de bu çerçevede bozuluyor. Çünkü ithal girdi oranları arttıkça herkes üretimden kaçmaya çalışıyor. Üretimden kaçan toplumda sanayi yatırımı yapmak da pek akıllı bir iş değil.
Merkez Bankası'nın 2011 başında açıkladığı verilere göre 100 dolarlık ihracatta 76 dolar ithal girdi var. Sadece 26 dolarlık katma değer yaratabiliyorsun. Üretim giderek düşerken yatırımın artması mümkün değil. Hal böyleyken belediyelerin OSB yönetimini rakip görmesi çok yanlış. Belediyeler ile OSB'ler birbirlerini tamamlayan kurumsal yapılardır.
- Sanayicinin yatırım yapmaya korktuğunu ifade ettiniz. Peki OSB niye cazip, sisteme ne gibi avantajlar sağlıyor?
Bir kere OSB modeliyle sistemi kayıt altına almış oluyorsunuz. Devletin imkanlarından sanayicilerin faydalanmasına yol açıyorsunuz. Orta ölçekli işletmelerin kuluçka merkezi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Ciddi üretim potansiyeli var. OSTİM ve İvedik toplamında 12 bin mikro ölçekli işletme var ve yaklaşık 150 bin kişi çalışıyor. Bu gücü potansiyel küçümsemek doğru değil, ancak benzetirken Sincan ile karşılaştırırsanız yanlış. Biz OSB olarak devlet adına tahsilatçılık yapıyoruz. Tek bir saatle tüm kayıp kaçakları üstlenerek ödemeyi biz yapıyoruz. Bedava altyapı, arıtma yapan bir organizasyon devlete yükü olmadığı gibi ülkenin ve bölgenin gelirine ciddi katkı sağlıyor. Buradan vergi toplamak, bilançoları kontrol etmek daha kolay.
OSB'ler yerel yönetimlerin en büyük yardımcılarıdır. Küçük şehirlerde yerel yönetimler de fazla pay almadıkları için OSB'lerle birbirlerini destekliyorlar.
Bakanlığın yer seçim şartları kararına göre yerleşimini yapan OSB'lerin desteklenmesini istiyoruz. Amaç minimum imkanlarla maksimum kazançların sağlanmasıdır. Bunu yapamazsak havanda su döveriz.
- Bir de seçimden önce dönemin Sanayi Bakanı Nihat Ergün bir genelge çıkararak, tahsis edilmiş olup yatırım yapılmayan arazilerin tahsisli kişilerden alınmasıyla ilgili düzenleme yapmıştı. Bu sistem uygulanabiliyor mu?
Arsa tahsisinden sonra 3 yıl yatırım yapılmazsa arsa ellerinden alınabilir deniliyor. Şimdi bu yetki verilmiş ancak yetkiyi sadece dolu OSB'ler kullanabiliyor. Bugün benim başında olduğum Anadolu OSB'de 450 parsel var ve siz bunların ancak 200'ünü yatırımcıya tahsis etmişsiniz. Biz kendi imkanlarımızla kamulaştırma yaptık, devlet bize hazine alanı vermedi veya kamulaştırmayı finanse etmedi. Ben sanayicinin cebinden parayı aldım, dava açtım, sonuçlandı çıkan parayı da mahkeme hesabına yatırdım, mahkeme de hak sahibine ödedi. Bu şart daha çok devlet imkanlarını kullanan OSB'ler için konuldu. Devlet diyor ki "Bunu yaparken ben sana kamulaştırma yetkisi verdim" oysa bölgedeki parselin yarısı boş iken arazi tahsis edilmiş ancak yatırımını yapmamış adamın elinden arsasını nasıl alacaksın? Oysa dolu OSB, "Artık bölgem doldu, sen yatırımını niye yapmıyorsun?" diyebilir.
- OSBÜK gibi bir çatı kuruluş varken niçin OSBDER gibi bir yapılanma oluşturdunuz? Sonuçta aynı işlevleri yürütmüyor musunuz?
STK'lar durumdan görev çıkaran insanların bir araya geldikleri, mesleki örgütlenmelerinin gerektirdiği hakları alabilmek için veya haksızlığa uğramamak için bir araya geldikleri oluşumlardır. Bir ülkede sivil toplum yoksa demokrasi yoktur. Kanunla kurulan sivil toplum örgütü görevini yapamaz. Bir tarafında devlet olan örgüt STK olmaz. STK'lar konumları gereğe sürekli talep eden taraf oldukları için hükümetlere muhalif gibi görünürler.
Bugün bizi kişisel hırslarını tatmin ediyor şeklinde eleştiriyorlar. OSBDER'in kuruluşunu kişisel hırsları tatmin olarak değerlendirmek doğru değildir. Aslında OSBDER ile OSBÜK arasında kavga varmış gibi gösterilmesini biz doğru bulmuyoruz. Dernek üyelerimizin büyük kısmı zaten OSBÜK üyesi, burayı kesinlikle rakip olarak görmüyoruz. Bir amaç için kuruldu ama görevini tam olarak yerine getiremedi. Organize sanayi bölgelerini gerekliliğini anlatabilmek, belediyeler, yerel yönetimlerle ilgili problemleri asgariye indirmeye çalışıyoruz. Hükümet ve merkezi yönetimlere düşüncelerimizi anlatıyoruz.
Biz muhalefetmişiz gibi gösteriyorlar. Tabii ki doğamız gereği bir şeyler talep ediyoruz. Beni de eleştiriyorlar, haklılık payı varsa düzeltiyorum. Her eleştireni düşman ilan ederseniz yolda yürüyemezsiniz.
- Bugünkü yapılanmanın eksiklikleri size göre nelerdir?
Kanun değişikliği döneminde OSBÜK ile ayrı düştük. Sayın Ali Coşkun ile bir araya geldik. Düzenleme hazırlanırken, üçte iki doluluğa ulaşan OSB'lerin genel kurullarını yapmak zorunda oldukları, aksi takdirde yetkilerinin iptal edileceği şeklinde hükümler vardı.
Bunu görünce çok sevindik. Eğer sanayici yönetimi oluşturacak çoğunluğa gelmişse, geçici olarak idare eden heyetin görevi üretim yapanlara bırakması gerekiyordu. Ancak bir taslak yayımlandı tam tersi. Şu kadar süre içinde 178 tane OSB müteşebbise geçecek. 15 kişilik heyetin 9'unu ticaret sanayi odaları, 3 tanesini vali, belediye başkanı, 3 tanesini de bölgedeki yatırımcı oluşturacaktı. Genel kurulunu yapmış OSB bunu nasıl hazmedecek. Biz tepki gösterdik olmaz dedik. Daha sonra platformu oluşturduk.
Birden fazla işletmenin olduğu 184 tane OSB var. Bunlardan kaç tanesinin yöneticisi ticaret odası başkanı. Buradaki yönetimlerin büyük çoğunluğu, ithalat yapan, ticaret yapan, üretimden uzak olan insandan oluşuyor. Bunlar sanayicilerin menfaatini nasıl koruyacak? Eğer elin taşın altındaysa dikkatli olup, kaynakları daha rasyonel kullanıyorsun. OSB kanunu kuruluşta belediye, valilik, özel idare, sanayi odası veya TSO bunların ikisi bir ar aya gelerek kuruluş başvurusu yapabilir diyordu. Türkiye de tasarrufun belli sermayeler tarafından kullanılmasının ana yollarından bir tanesi kooperatifleşmedir. Küçük tasarruflar bir arada toplanır.
Bir kooperatife ortak olurken tasarruf etmeyi düşünürsünüz. Bir sanayi kooperatifi kurulmuş, hiç sanayiyle ilgisi olmayan kişi de üye olabilir. İlgisi olmayan kişi istediği zaman satabilir. Küçük sermayenin sanayici tarafından kullanılması kooperatifleşmedir. Buna sivil toplum örgütlerini de katarsanız enerjisiyle yararlanabilirsiniz. Artık kooperatif ve STK'lar kuruluş başvurusu yapamıyor. Bunun yerine şimdi ticaret sanayi odaları veya sanayi odaları karar veriyor. Bunların meclisleri kurulamaz derse kurulamıyor. İthalata dayalı, üretimin yabancılaştığı dönemde üretim kararlarını tüccar çoğunluğa bırakırsanız sanayiciyi boğarsınız.
- Anadolu OSB'den bahsettiniz bildiğimiz kadarıyla burada ciddi çevre yatırımları yaptınız...
Eğer bir OSB 410 hektar alanda 360 dönüm yeşil alan oluşturuyorsa, göl yatağında başlayıp, bademlik ve sosyal tesis yapabiliyorsa, burada sosyal hayatı geliştiriyorsa bunun örnek alınması lazım.
Kimse çıplak alanda gidip daire almıyor. Önce gidip çevreye bakıyor. Bir yatırımcıyı getirmek için altyapı ve görsel imkanları hazırlamak lazım. TOKİ Türkiye'nin her yerine ev yapıyor ama bunu yapmadan önce çevre düzenlemesi yapıyor. Yaptığımız göl doğal hayatı yaşatacak. Bademler artık ürün vermeye başladı. Bir firmayla anlaştık bunu satıp değerlendireceğiz. 4 senede ürün aldık. Bizden sonra Ege bölgesinde fıstık çamı dikmeye başladılar.
Bizi de işin başında çok eleştirdiler. Önce yapılanmayı bitirip sonra yapalım dediler. O gün eleştirenlerin büyük çoğunluğu bugün 'iyi ki yapmışız' diyor. 10 sene sonra orada ciddi bir orman ve güzel bir göl olacak.
OSBDER'de 30 üyemiz var. Biz ağırlıklı olarak genel kurulunu yapmış OSB'lerden oluşuyoruz. Biz 2 yıllık çalışma dönemimizde 60 üyeye ulaşmayı hedefliyoruz. Bize üye olmak için OSBÜK'ten ayrılma şartı yok. OSBÜK'ün ilk üyelerinden birisi bendim ama Anadolu OSB olarak ayrıldık.
Önemli olan sanayi yapılanmasının güçlendirilmesidir. Bu yurttaş olmanın görevidir. Biz Türkiye'de sanayi örgütlenmesinin, bununla birlikte OSB örgütlenmesinin daha rahat yapılabilmesi, imkanların daha genişletilebilmesi, yapısal sorunların giderilebilmesi, oradaki yatırımcıya daha iyi imkanlar sunulabilmesi için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmaya çalışıyoruz.
- Bir de ıslah OSB diye bir kavram ortaya atıldı. Bu uygulamada ne amaçlanıyor?
Evet, yönetmeliği de çıktı. İlk faydalanan Kemalpaşa OSB olacak. Burası küçük sanayi sitesinden gelişen, tepkilerle tekrar OSB olması iptal edilen hukuki süreç yaşayan bir bölge. Islah OSB sisteminde, dağınık sanayi yapılanmalarını bir program dahilinde OSB haline getirilmesi amaçlandı. Burada bazı şartlar getirildi, bu başlangıçta imar affı gibi kokuyordu. Çıkan kanunun bunu içermediği gözlendi. Ancak teknik olarak çok zor bir şey. En azından bundan sonraki kuruluşlara izin verilmemeli.
Bana göre artık 2 bin metrekare kapalı alanın üzerindeki tesislerin OSB'lerde yapılanması lazım. Bunun altındaki yatırımlar için belki belediyeler izin verebilir. Belediyeler buna karar verirken mutlaka oluşturacakları sanayi bölgeleri sanayi bakanlığı yer seçim esaslarına göre olmalıdır. Belli bir plan dahilinde yapılmalıdır. Belediyelerin sanayi örgütlenmesinin doğru olmasını sağlaması lazım.
Devletin el koymasına gerek yok
- Anadolu OSB'deki boş parsellere talep var mı?
Ankara'da boyacılar bir araya gelmek istediler. Biz taleplerine bakalım dedik. Daha sonra bu yatırımcılarla bakanlıkta ilgili genel müdürlükte görüştük.
Ben 100 hektarlık gelişim alanım var, ekibinle gelip planı ortaya koyup, ne kadar yer istiyorsan bölgeyi size verelim, kendi kararlarınızı kendiniz alın, OSB yönetimine de katılın. Kamulaştırma ve m2 altyapı bedelini verin dedik. Herhangi bir kar talep etmedik ancak rakamı yüksek buldular. Biz devlet değiliz ki bedavaya arazi verelim.
- Peki yatırımcılara bedelsiz arazi tahsisi uygulaması kapsamında sizin parselleriniz kullanılabilir mi?
Bedelsiz arazi tahsisiyle ilgili bakanlar kurulu kararı çıktı ama hukuki altyapısı henüz düzenlenmedi. Devletin el koymasına gerek yok ki, maliyet belli her şey belli. Benim kamulaştırma ve altyapı yatırım maliyetlerim belli. Ben çok yüksek fiyattan satışa çıkarsam yani 50 liralık yeri 500 liradan satmaya kalksam "bunu niye yapıyorsun?" diye sorabilir. Ancak bize "Sen yapamıyorsun, ben dağıtacağım" dememesi lazım.
Çünkü bize kamu yararı yetkisi vermiş, yer seçimi kriterlerine uymuşsun. Her türlü planlamasını yapmışım. Devlet zaten sanayi planlaması yapalım diye bize bu imkanı vermiş. Burada arsa maliyetini, kamulaştırma bedelini koy, daha sonra fiyatı eskale edip söyle ben bunu dağıtayım diyebilir.
Şimdi bedelsiz arsa talebi 10 bin 700'ü geçmiş. Bu talebin doğru olup olmadığını bilmiyorum. Yani bunlar gerçek yatırımcı mı? Yoksa 'devlet bedava bir şey veriyor ben de alayım' diyenler mi? Bu bence çok büyük bir rakam. Burada yatırım zorunluluğu olmalı. Bunun için 3 yıl yatırım ve 10 kişilik istihdam şartı var. Üç sene sonra ne olur ne olmaz diye alanlar var. Geçmişte çok doğru uygulanmamış teşvikler var. Bugün halen geçmiş yanlış teşvik uygulamalarıyla üst üste konulmuş birkaç tuğladan ibaret boş arsalar var, adam parasını alıp gitmiş.
Yanlış değil ancak bana kalırsa devletin sanayi alanlarını altyapı dahil kendisi oluşturacak, ulaştırma imkanlarını belirleyecek. Arıtmalarını yapacak, çevre düzenlemesini yapacak, sonra proje karşılığında arazi tahsis edecek. Örneğin "20 yıl içinde parasını ödeyebilirsin" diyecek. Ancak yatırım yapmazsan ticari hayatını bitiririm diyeceksin. Boğazına ot tıkarım diyeceksin. Devlet imkanlarını suiistimalle suçlayacaksın. Benim esas işim sanayicilik ama bu işi de yapıyorum. Bu ülkenin daha gelişmesi refahın yükselmesi için çalışıyoruz. Keşke benim işimi devlet yapsa da ben kendi işimi üçe beşe katlayıp ekonomiye daha çok katkım olsa. Başarıya ulaşması için bana göre daha gerçekçi hedefler koymak gerekir.
Ayrıntılardaki
Hüseyin Kutsi Tuncay
Ferit B.PARLAK
[email protected] <mailto:[email protected]>
Hüseyin Kutsi Tuncay ile OSB'lerin durumunu ve sorunlarını değerlendirdiğimiz bu sohbetten önce cari açık meselesini konuşmuştuk.
Şöyle demişti Tuncay: "İthalattan kazanıyoruz. Kazandıklarımızı üretime, istihdama aktarıp, kaybediyoruz!"…
Üretimden uzaklaşmamızın nedenini konuşurken söyledikleri de ilginçti Tuncay'ın.
"Çin'i geçtim, İtalya'dan dahi 'hammadde' fiyatına 'son ürün' getiriyoruz."
"Ankara'nın OSTİM gibi, Siteler gibi değerleri var. Onlar 'KOBİ kuluçka merkezi' gibi çalışıyor.
Üretimini artırmak isteyenler var. Yeri dar geliyor.
İstihdamını artırmak isteyenler var. Kalifiye eleman bulmada sıkıntı çekiyor.
Tüm bunları değerlendirip Anadolu OSB hayalini gerçekleştirmeye karar verdik. 235 milyon dolarlık bir proje ortaya çıkardık. Altyapısı, kamulaştırması ile bugüne kadar 75 milyon dolarlık yatırım yaptık.
Tüm bunları devletten tek kuruş destek almadan gerçekleştirdik."
Son söz: Üreten, çalışan ve ülkenin geleceği için hayali olana altyapıyı değil üretimi düşündürtmeliyiz.