‘Önümüzdeki dönem kur ve faiz artışı yaşanabilir’
MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, “Oluşan konut stoku nedeniyle Merkez Bankası’na faiz indirimi baskısı yapılıyor. Önümüzdeki dönemde yeni bir kur ve faiz artışı yaşanabilir” uyarısında bulundu
MHP Genel Başkan Yardımcısı Emin Haluk Ayhan, oluşan konut stoku nedeniyle Hükümetin, Merkez Bankası üzerinde faiz indirimi konusunda baskı yaptığını belirtti. Ayhan, “Konut sektöründeki arz artışı, yapı kullanım izni sayısının özellikle İstanbul’da inşaat ruhsatının gerisinde kalması, endişeleri artırıyor” dedi. Ekonomide yapısal sorunların aşılamadığına dikkat çeken Ayhan, önümüzdeki dönemde likiditenin bol olmayacağı bir sürece girileceğini belirterek, yeni bir kur ve faiz artışı yaşanabileceğini kaydetti. MHP Denizli Milletvekili Ayhan, Ankara Temsilcimiz Barış Ferit Parlak ile arkadaşımız Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı.
Bu yıl ardı ardına yaşadığımız seçimleri de dikkate aldığınızda, ekonomide nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız?
İlk çeyrekte büyümeyi dış talep ve kamu harcamaları sürükledi. İkinci çeyrekte ekonomide yavaşlama var. Sanayi üretimindeki yavaşlamadan bunu anlıyoruz. Irak’taki olaylar ihracatı olumsuz etkilemeye başladı. En büyük ihracat pazarımız AB’de toparlanma güç kaybediyor. Türk lirasının değer kaybetmesi, faizlerdeki yükseliş ve BDDK önlemleri iç talebi olumsuz etkiliyor. Enfl asyon hedefin bir hayli üzerinde. Çift haneli bir orana doğru gidiyoruz. Türk Lirası'nın değer kaybetmesi ve yüksek seyreden gıda fiyatları bu gelişmede etkili. İç talepteki zayıfl ık nedeniyle cari işlemler açığı geriliyor. Krediler yavaşlıyor. Özellikle kredi kartları ve tüketici kredilerinde yavaşlama daha belirgin. Dengelenme açısından olumlu, büyüme açısından olumsuz. Mayıstan sonra sermaye çıkışları yaşanmaya başlamıştı. Yılbaşında ülkemize özgü siyasi olaylar nedeniyle bir daha güçlü bir çıkış yaşandı. Bu gelişmelerle kur ve faiz yükseldi. Mart sonrasında sermaye girişleri tekrar başladı. Küresel risk iştahındaki artışla birlikte Merkez Bankası politika faizinde indirimlere başladı. Ancak enfl asyonda bir düşüş olmaması piyasaların para politikasına güvenini azaltıyor. Büyümedeki yavaşlamayla birlikte vergi gelirlerindeki artış yavaşlıyor. Ancak faiz dışı harcamalar artmaya devam ediyor. Bütçe dengesi bozuluyor.
Önümüzdeki dönem için risk alanları neler? Yeni kurulacak hükümette ekonomi yönetiminin öncelikleri ne olmalı?
Önümüzdeki yıl küresel likidite bol olmayacak. ABD Merkez Bankası faiz artırımına başlayacak. Yeni bir kur ve faiz artışı yaşanabilir. Reel sektörün önemli bir yabancı para açık pozisyonu var. Önceki kur ve faiz artışıyla firmalar önemli bir finansal giderle karşılaştılar. Kısa dönemde güveni zedeleyecek siyasi ve ekonomik uygulamalardan sakınmalıyız. Dengeli büyümeye devam etmeliyiz. Enflasyonu kontrol altına almalıyız. Yatırımcı güvenini kazanmalı, orta ve uzun vadeli sermaye çekmeliyiz. Bütçe disiplinini bırakmamalıyız. Orta ve uzun dönemde ise yapısal sorunlara çözüm getirmeliyiz. Tasarruflarımızı artırmalı, enerji ve ithal ara malına bağımlılığımızı azaltmalıyız. Türkiye ekonomisi, “Kırılgan Beşli’nin” en riskli halkası haline geldi. Haziran ayı göstergeleriyle birlikte kamu maliyesi alanındaki sıkıntılar da net şekilde ortaya çıkmaya başladı. Bütçe disiplinini bozmamak lazım. Özel sektör yatırımları son derece azaldı. Orta ve uzun vadeli sermaye bulmak gerekiyor. Ekonomide nereden bakarsanız bakın yapısal problemler duruyor. Kaynak son derece kıt, faiz tartışması da bundan kaynaklanıyor. Faizlerin yüksek olması nedeniyle yatırım yapılamadığından bahsediyorlar ama enfl asyon ve tasarruf oranları ortada. Tasarruflar AKP geldikten sonra milli gelirin yüzde 24’ünden yüzde 12’ler düzeyine düştü. Özel sektör tasarrufl arı da yüzde 9’lara kadar geriledi. Dolayısıyla kıt kaynağın fiyatı da yüksek.
MB'ye dönük eleştiriler hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Merkez Bankası Başkanını bir dövmedikleri kaldı. Önünüze gelen her bürokratı değiştirdiniz, bu iki satırlık kanun değişikliği, istediğiniz gibi değiştirirsiniz, bunu neden yapamıyorsunuz. Çünkü kanun değişikliğini, kamuoyu nezdinde ekonomik anlamda itibar kaybı olarak görüyor ve ileriye dönük etkileri olacağını düşünüyorsunuz ama bir taraftan da MB Başkanını dövmeye devam ediyorsunuz. Şimdiki Ekonomi Bakanı da daha önce o mevkide olanlar da aynı yöntemi benimsediler. Kabinede konuşmak yerine ulu orta konuştular. Zaten ekonomide bir koordinasyon yok. Ali Babacan ile Mehmet Şimşek farklı bir ekolü, diğer bakanlar farklı bir ekolü temsil ediyorlar. Faizle ilgili konuştuğunda faiz, dövizle ilgili konuştuğunda döviz, enflasyonla ilgili konuştuğunda enfl asyon yükseliyor. Şimdi de işlenmiş gıda ürünlerinin sepet içindeki payının düşürülmesi yönünde beyanlar var. Bu kumanda ekonomisidir, olaylar kendi gelişimiyle serbest piyasada değil de sizin kumandanızla yönetilirse fevkalade zor. Kamuoyu önünde uluslararası para piyasalarda herkes sizi yakından takip ediyor, dolayısıyla güvenilirlik aşınmaya başlıyor, ekonomide böyle bir sorun var.
Büyümede tespitleriniz neler?
Ekonomik büyüme giderek yavaşlamakta. 2011’den itibaren ivme kaybeden, büyüme oranı son 8 çeyrek boyunca potansiyel büyüme oranı olarak kabul edilen yüzde 5’in altında seyretmekte. Son on yılda 4 kat arttığı söylenen fert başına milli gelir, gerçekte reel olarak sadece 1.4 kat artmıştır. 2008’den bu yana 10 bin 500 dolar düzeyini başka deyişle orta gelir tuzağını bir türlü aşamamıştır. AKP döneminde istihdam yaratmayan, cari açık yaratan, iç tasarrufl arla desteklenmeyen, “merhametsiz ve oynak bir büyüme” süreci yaşanmıştır. AKP döneminde ekonomik büyümenin daha çok inşaat, altyapı ve hizmet sektörleri üzerinde yoğunlaşan ranttan sağlandığı, sanayi, yüksek teknoloji ve katma değer üretilmediği, ekonominin üretmeden tüketen, borçlanma ve cari açıkla finanse edilen bir yapıda olduğu, özel sektör yatırımlarının azaldığı ve bunun da sürdürülebilir olmadığı büyüme ve ekonominin geleceği açışından risk taşıdığı bizzat Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı itiraf etmiştir.
Sanayideki durum nasıl?
500 büyük sanayi kuruluşu borçla çalışır hale geldi. Ege Bölgesi’ndeki 100 büyük sanayi kuruluşunun üretimindeki ithalat payı yüzde 55.5 oranında. Buna karşılık 2013’te 100 büyük sanayi kuruluşu 100 dolarlık üretimin 29 dolarını ihraç edebildi. Bu şirketlerin borçları da yükseldi. 2013’te öz sermaye-borç oranı yüzde 191 oldu. Öz kaynakları yüzde 3 artarken borçları yüzde 33 arttı.
Konut sektörüne dönük tespitleriniz neler?
Toplam konut satışları 2014 Mayısında bir öncekine göre yüzde 12.5 azaldı. İpotek kredili konut satışlarında ise azalma yüzde 34. Ocak-Mayıs döneminde de benzer sonuçlar var. 2003-2013 yılları arasına inşaat ruhsatı alan yaklaşık 6 milyon 383 bin 767 dairenin, 2 milyon 362 bin 615’i üç büyük ilde. 2003-2013 yılları arasında inşaat ruhsatı alan 6.4 milyon konutun 2 milyonunun yapı kullanım izni yok. İnşaat ruhsatı alan her yüz dairenin 67’si yapı kullanım izni almış. Yapı kullanım izni sayısının inşaat ruhsatının gerisinde kaldığı dikkate alındığında sektördeki problemin giderek arttığı gözüküyor. Bu olay bitirilememiş veya bitmemiş konutlarla ilgili.