New York havadisleri

Feyzan E. TOP

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Uzun ama faydalı bir aradan sonra herkese merhaba… Bazen uzun aralar kendinize bir şeyler katıyorsanız faydalıdır, bir de bekleyeniniz varsa elbet. Efendim bu ara içinde sizlere muhakkak yazmalıyım dediğim şey New York seyahatimdi. Yılbaşı dahil buraya bir tatil planlıyorsanız, konuşulanlar, yazılanlar, okunanlar hakkında da bilginiz olmasında fayda var. 

New York gündeminin büyük yoğunluğunu Ebola işgal ediyor. Özellikle Amerikalıların aşırı sağduyusu Ebola krizinde daha da etkin. Bir dönem Afrika’da bulunmuş neredeyse tüm sağlık görevlilerini bir şekilde karantina altına alıyorlar. Son haftalarda karantina altına alınan hemşire Kaci Hicox’un serbest bırakılması için adeta bir sosyal baskı uygulandı. Nitekim Hicox sonunda serbest bırakıldı, ama çadıra benzer bir odada özel tuvaletler ve 24 saat gözetim ile insanlık dışı bulunan Hicox’un birkaç haftalık yaşamı Ebola’nın yayılması endişesinin ötesinde gibiydi. Yine geçtiğimiz hafta DÜNYA Gazetesi yazarlarından Stiglitz’in köşesinde de değindiği gibi Ebola konusunda bu denli aşırı önlemler ve tepkiler alan bir kıta ülkesinde Ebolaya karşı hâlâ bir çözüm bulunamaması içler acısı. Hoş Afrika’nın çorak yerlerinde değil de, Amerika’nın herhangi bir eyaletinde bu salgın baş gösterseydi aynı dıştan önemli ama içerden lakayıt tavır olur muydu ben de merak etmiyor değilim. Zaten dışardan abartılı olan her şeyin içi kof değil mi sanki? 
Ebola krizi aşılıp, Kaci serbest kalıp, basın karşısına çıkıp demeçler verdikten sonra, “aslında o kadar da korkulacak bir şey yokmuş(!)” diye nefes alan Amerikalıların gündelik yaşamında zaten her şey olağan akışında ilerlemekte. Bulunduğumuz dönem Cadılar Bayramı’nı da kapsıyordu. Ülkemizde bile neden kutlandığını hâlâ anlayamadığım bu bayramın inanır mısınız neden kutlandığını pek çok Amerikalı da bilmiyor. Özellikle sonradan Amerika’ya göç edenler bu bayramı saçma, hatta rahatsız edici buluyor. Çünkü Halloween günü ülkede kayda değer bir hırsızlık, kap-kaç ve cinayet vakalarında artış gözlemleniyor. Los Angeles bunu daha ağır yaşayan yerlerden. New York daha sakin bir Cadılar Bayramı geçiriyor. 

Geçtiğimiz yıla kıyasla New York’ta bir pahalılanma fark edilir derecede belirgin. Haftalık Timeout dergisinde bile “Cheap Eats” (Ucuz Yemekler) kapağı ile adeta durumun zorluğuna dem vuruluyor. Nitekim eskiden her yerde göreceğiniz Obama- Michelle bebekleri yerini Renee Zellweger’in kötü estetik operasyonunun yanında Michelle, Obama’yı terk ediyor manşetlerinin yanına koymuş vaziyette. Son dönem Amerikan başkanları son dönemlerini hep kötü geçirdi, yazık ki Obama da bundan acımasızca payını alıyor gibi görünüyor. 

New York Maratonu o haftanın bir diğer önemli aktivitesi idi. Tüm şehir mi koşar? Evet, koşuyor. Her şey bir nizam içinde, insan ister istemez bu nizama özeniyor. Her yer temiz, düzenli, katılımcılar tanımlı, eşofmanlı. 

Frank Sinatra’nın “uyumayan şehir” dediği New York’a Alicia Keys’den sonra Taylor Swift “Welcome to New York” diyor. Times Sqaure’de konser veriyor. Şehrin kuralları insanı şehirden çok etkiliyor. Aslında belki de biz New York’u değil, bir şehrin bu denli iyi yönetilip sevenlerince bu kadar sahip çıkılıp, yaptırımlarının gözle görülebilmesinden, içindekilerden, televizyon endüstrisinden, borsasından kısacası bir şehir olarak onu “mış” gibi yaratmalarını seviyoruz. İçimizden de ister istemez bizim yaşadığımız güzel şehirler de böyle “mış”gibi anlatılamaz mıydı diye geçiriyoruz. Sanırım Eskişehir bunu en güzel başaran il oldu. Hepimiz bunu kendi illerimizde denemeliyiz, çünkü insan yaşadığı yer ile var olur. Tekrar hoş bulduk…

Bu konularda ilginizi çekebilir