Mobilya ülkesi: Türkiye

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Ahmet GÜLEÇ

MOSDER Başkanı

Türkiye, geride bıraktığımız 10 yılda gözle görülür büyük bir değişim yaşadı. Önümüzdeki 10 yıl için ise bu değişimin daha fazla hissedileceğine kimsenin kuşkusu yok. Özellikle, bugün mobilya sektörü temsilcileri olan bizler de, 10 yıl öncesini ve 10 yıl sonrasını çok iyi analiz etmemiz gereken bir noktada duruyoruz.

2003 – 2013 yıllarına baktığımızda, sektörün büyük bir başarı öyküsü yazdığına şahit oluyoruz. Öyle ki, 10 yıl önce sadece 350 milyon dolar olan mobilya ihracatı, geçtiğimiz yıl itibariyle 7 kat artışla 2 milyar dolar seviyesine ulaştı. Yine aynı şekilde 2012 yılında, mobilya ihracatçısı ülkeler sıralamasında 6 basamak birden yükselerek, 21’incilikten 15’inciliğe çıktı. Özellikle, son 10 yıllık periyotta, dünya mobilya verilerine göre tüm kategorilerde, Türkiye açık ara önde yer aldı.

Elbette, bu başarı öyküsü bir yandan göğsümüzü kabartırken, öte yandan yeni sektöre yeni sorumluluklar getirdi, önüne yeni hedefler koydu. Mobilya sektörü bugün, 2023 yılı için, ihracatta 10 milyar dolar, üretimde 25 milyar dolar, ülkeler sıralamasında ise ilk 5’i hedefliyor. Dünya mobilya sektörünün durumunu iyi incelediğimizde ise bu hedeflere ulaşmanın çok da zor olmadığını sevinerek görüyoruz.

Rakiplerimiz ve avantajlarımız

Her şeyden önce, Türkiye mobilyacıları hala potansiyellerinin çok altında bulunuyor. Uluslararası pazarlarda rekabet içinde olduğumuz, Romanya, Malezya, Endonezya ve hatta Vietnam gibi ülkelere baktığımızda, Türkiye mobilya sektörü birçok açıdan bu ülkelerden kolayca ayrışıyor.

Büyük mobilya tüketicisi olan pazarlara yakınlığımız, yetişmiş eleman gücümüz, sektörün halen kapasitesinin çok altında olması, yeni pazarlarda sürekli sağlanan artış rakamları; sadece %10’luk bir ihracat artışıyla Türkiye’yi en büyük 10 mobilya ekonomisinden birisi yapmaya yetiyor.

Sürekli artan ihracat poyansiyeli ve dış ticaret fazlası ile rol model bir sektör olacak mobilya sektörünün, başarı hikayesinin ikinci perdesini yazması, 2023 hedefleri içinde yer alan dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme hedefine de oldukça pozitif katkı sağlayacak bir gelişme olacaktır.

Peki, bu başarı hikayesi için ne yapmalı?

Bugün, Türkiye’de mobilya sektörünün başarısı için hemen herşey mevcuttur. Sektörün entelektüel kapasitesi, dünya pazarlarında satış tecrübesi, güçlü iç pazarı, yeterli hammadde stoğu, sektörün inancı ve ortak hedefleri hepimize heyecan veriyor.

Kısacası yağ, un, şeker, kazan ve yapılmış leziz helvalar var. Yapılması gereken; kazanların ölçeğini büyütmek, helvanın kalitesine kalite, satış fiyatına katma değer katmak olmalıdır.

10 yıl içinde, Türkiye mobilya üreticileri apaçık bir müteşebbislik başarısı sergilmişlerdir. 10 yıl önceki kapasite kullanım oranları sadece %60’tan %70’e, yani 10 puan artış gösterirken, ihracatımız tam yedi kat artırmıştır. Bu bir pazarlama, satış ve girişimcilik hikayesinin sonucudur. Bu noktada sektör ihracatını artırırken devletin ihracat odaklı politikalarından sonuna kadar istifade edildiğini de hatırlamak gerekir. Özellikle Ekonomi Bakanlığı’nın Uluslararası Rekabeti Geliştirme (URGE) destekleri mobilya sektörünün geldiği noktada büyük katkı sağlamıştır.

Sağladığı dış ticaret fazlası ile adeta stratejik bir sektör gibi algılanan sektör, ihracat desteklerinden; tanıtımdan, strateji geliştirmeye, yurtdışı pazar araştırmasından, satın almaheyetlerinin ülkeye getirilmesine kadar çok geniş bir yelpazade yararlanışmıştır. Bakanlık bürokratları ile son derece uyum içinde, el ele bu başarılara ulaşılmış, oluşturulan sinerjini katkısı net olarak görülmüştür.

Üçlü sacayağı oluşturmalıyız

Bugün sektör olarak, artık farklı bir stratejiye, farklı bir yaklaşıma ihtiyacımız olan bir noktadayız. Sektörün girişimcilik başarısını artık daha yapısal bir platforma taşımalı, orada konumlandırmalıyız. Bir tarafta kamunun, bir tarafta sektörün ve bir tarafta üniversitenin yer aldığı üçlü bir sacayağının üzerine oturacak bir birliktelik kurmalıyız.

Dünyada elde edilen kazancın yüzde 70’inin tasarlayanlara, yüzde %10’unun çalışanlara, yüzde 20’sinin üretenlere gittiğini düşündüğümüzde, ürettiğimize katma değer katacak tasarım, marka, reklam gibi unsurların etkinliğini bir an önce geliştirmeliyiz.

Bugün halen mobilya sektörünün öncülüğünü; Almanya, İtalya, Fransa, Amerika gibi gelişmiş ülkeler yapmaktadır. Bu ülkeleri incelediğimizde de, tasarım ve markalaşmanın büyük etkisini görmek için çok çaba sarfetmemize gerek olmayacaktır.

Sektör için şansımız, kullanmadığımız potansiyelimizin, üretim, pazarlama ve satış süreçlerinde ortaya koyacağımız stratejik hamlelerle çok büyük bir çarpan etkisi oluşturacak olmasıdır. Üretimde ve tasarımda inovasyon, sektörün ihracat odaklı büyüme stratejisi için olmazsa olmazlardır.

Hedef pazarlar konusunda yapısal pazarlara doğru daha çok strateji geliştirilmeliyiz. Irak, Libya, Azarbaycan gibi coğrafi ve kültürel yakınlıklarımız olan pazarların yanı sıra, sektörümüzün deneyimini, tasarım gücünü, trend yakalama meziyetini ve herşeyden önce kalite anlayışını geliştirecek, Avrupa ve Amerika pazarlarına özel gayret, özel ilgi gösterilmeliyiz.

Ürettiğimizin 3’te birini ihraçla yetinmemeliyiz

Ürettiğimizin sadece %30’unu ihraç ettiğimizi düşündüğümüzde korktuğumuz bu büyük ve yapısal pazarların aslında tam da bizim ana hedefimiz olduğunu görmeliyiz. Kısacası, sektör olarak keskin ve radikal bir paradigma değişimini hep birlikte yaşamalıyız.

Özellikle Afrika’ya, Rusya’ya, Hindistan’a ihracat konusunda takdire şayan hamleler yapılmış, adımlar atılmıştır.

Ancak, bu çabaları görmezden gelmeden, şu tespiti de yapmak gerekir. Her ne kadar mobilya ihracatımızı 2 milyar dolar seviyesine çıkarmış olsak bile, halen ürettiğimizin sadece üçte birini ihraç edebilmekteyiz.

Oysa rakiplerimiz; Polonya üretiminin %90’ını, Romanya üretiminin %88’ini, Vietnam, üretiminin %83’ünü, Endonezya ise üretiminin %64’ünü bugün ihraç etmektedir. Bu veriler ışığında, daha fazla dış pazar odaklı bir pazarlama stratejisi gütmeye devam etmeli ve gelişmiş ülke ihraç pazarlarına, daha güçlü hamleler yapacak değişim için, kendimizi bir an önce hazırlamalıyız.

Bu konularda ilginizi çekebilir