Millet bizi, "Tayyip Bey"in alternatifi olarak benimsedi
Saadet Partisi'nden ayrıldıktan sonra Halkın Sesi Partisi'ni kuran Numan Kurtulmuş, DÜNYA'yı ziyaret etti ve yaklaşan genel seçimlerle ilgili iddialı konuştu.
Sayime BAŞÇI
İSTANBUL - Saadet Partisi'nden ayrıldıktan sonra 2010 yılı Kasım ayında Halkın Sesi Partisi'ni kuran Numan Kurtulmuş, yaklaşan genel seçimlerle ilgili iddialı konuştu.
Saadet Partisi ile girdiği son seçimlerde etkili kampanyalarla 1.3 olan oy oranını 5.3'e çıkardıklarını aktaran Kurtulmuş, genel başkanı olduğu HAS Parti ile bu dönem oy oranlarını kendi beklentilerinin de üzerine çıkacaklarını savundu. Partinin kuruluşundan bu yana halktan aldıkları geri dönüşümün çok olumlu olduğunu kaydeden Kurtulmuş, "Birçok işi aynı anda yapıyoruz. Siyaset takdir ve tasviptir, derler eskiler. Yeni bir parti için takdir kısmı önemli. Millet takdir ediyor. Anadolu'nun en ücra yerlerinde söylenen 'Tayyip Bey'in alternatifi Numan Bey'dir. Bunu millet benimsemiş vaziyette. AK Parti'den sonra bu parti iktidara gelecektir. Millet bunu yüzümüze karşı söylüyor" ifadelerini kullandı.
"Biz firavunlaşmayacağız"
Genel seçim çalışmaları ve gündemdeki gelişmeler ile ilgili DÜNYAGazetesi'ne değerlendirmelerde bulunan Kurtulmuş, seçim çalışmalarının yanı sıra parti ile ilgili kuruluş çalışmalarının da sürdüğünü aktardı.
Kurtulmuş, halk ile kuracakları yakın temas sayesinde, seçimde önemli oy oranlarına ulaşacaklarını vurgulayarak, "Bu seçimde bizim bile beklediğimizden çok daha fazla oy alacağız. Saadet Partisi ile girdiğimiz seçimlerde 1.3 olan oy oranı benimle birlikte 5.3'e çıktı. Orada çok etkili bir kampanya söz konusuydu. Biz firavunlaşmayacağız, Karunlaşmayacağız, Belamlaşmayacağız. Firavun gibi yönetimi Türkiye'de bir baskı aracı olarak kullanmayacağız. Karun gibi kamu kaynakları ile zenginleşmeyeceğiz. Belam gibi de bu siyasetteki yanlışlıklarımızı eksikliklerimizi dinimize diyanetimize, inançlarımıza alet ettirmeyeceğiz. Din istismarı yapmayacağız, yaptırmayacağız" ifadelerini kullandı.
"Başkasının yaptığı elbiseyi giyen model değil fotomodel olur"
Kurtulmuş, AB ile yürütülen süreçten, ekonomik programlara, Büyük Ortadoğu Projesi'nden siyaset anlayışına kadar pek çok alanda AK Parti ile ayrıştıklarına işaret ederek, bütünleştiren bir tarz ve üslup ile siyaset yaptıklarını vurguladı.
Açıklamalarında "AK Parti sürekli bölen kamplaştıran, gerginleştiren bir siyaset izliyor" ifadelerini kullanan Kurtulmuş, "Türkiye olarak bizim iki şey ihraç etmemizi istiyorlar, Batı ve ABD ile uyumlu bir demokrasi, kapitalizmin Ortadoğu ve Arap ülkelerine girişini kolaylaştıracak ekonomik model ihracı. Bu çok açık bir model. Başkasının yaptığı elbiseyi giyenler model değil fotomodel olur. Arap dünyasında, Başbakan'ın 'One minute' çıkışı eziklikten kurutulma, yarı halife havası vermiş.
Ancak Türkiye One minute'ten sora 2 durumda da İsrail'in yanında yer aldı. Bunlarda birisi uluslararası atom enerjisi oturumunda İsrail'in nükleer kapasitesi var mı yok mu oturumunda Türkiye çekimser kaldı. İkincisi de İsrail'in OECD'ye girişi. 2010 Mayıs ayında Muhalefete Davos'ta değil BM'de one minute demektir. İsrail ile söylem düzeyinde gerilimli dönem ama eylem düzeyinde İsrail karşıtı bir durum yok" diye konuştu.
"Tezgah dağıldı"
Numan Kurtulmuş, ekonomik gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmelerde, Türkiye'nin yeniden doğru bir reel kalkınma sağlaması gerektiğini, bunun da KOBİ'lerden oluşan orta sınıfı ayağa kaldırarak sağlanabileceğini iletti.
Krizle birlikte oluşan dış borçlanma ve sıcak para girişi gibi gelişmelerin yakın zamanda ciddi sıkıntılar yaratabileceğini kaydeden Kurtulmuş, "Şimdi hissetmiyoruz ama bir-iki yıl sonra bu sıcak paranın Türkiye'nin ne kadar zararına olduğu görülecek. Bir de bu sıcak paranın yüzde 80'i spekülasyona gelmiş. Sadece yüzde 20'si yatırıma gelmiş. O yatırım da amortisman. Bu korkunç bir durum.
Reel ekonomiyi de ticareti de ayakta tutan orta direk. Bir yoksul kesim bir de üretici orta sınıf var. Bunlar çok ciddi şekilde geri gidiyor. 2.5 milyon esnaf sanatkar 8 yılda dükkan kapattı. 2 milyon 350 bin kişi tarımsal üretim para etmediği için şehirlere göç etmiş. Yapı değişiyor. Tezgah dağılıyor lafını en baştan beri söyledim. Kapatan bir daha toparlayamaz. Modeli böyle kurdular. İthal meselesini hükümet hiç önemsemiyor. mümkün olduğu kadar ucuz mal gelsin diyor. Kur gerçekçi bir noktaya getirilmeli. Spekülasyonu engellemek için Tobin vergisi konabilir. Merkez Bankası yanaşmıyor ama başka çaresi yok."
"Piyasa değil pazar ekonomisi"
Bu noktada HAS Parti olarak planladıkları ekonomik model ile ilgili bilgi de veren Kurtulmuş, piyasanın serbest olduğu ama sosyal donanımlı ve ahlaki prensipleri olan bir pazar ekonomisi yaratılması gerektiğini iletti.
Burada kilit noktanın KOBİ'ler olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Bizim KOBİ'leri desteklememiz gerekir. Yeni orta sınıf derken onları kastediyorum. Bu hükümeti de iktidara taşıyan ana dalga orası. Maalesef hükümet bu KOBİ'lerin çok az bir kısmının yukarı çekilmesine destek oldu. Geniş kitleyi de ihmal etti. Yoksullaştırdı. Birçok KOBİ de KOBİ vasfını kaybetti. Türkiye'nin bundan sonraki kalkınmasının ana ekseni burası. Türkiye yeni orta sınıflar yaratmak zorunda. Bu bizim sosyal yapımıza uygun bir şey" dedi.
Türkiye 3'üncü sanayi devriminin altında kalmasın
Türkiye'nin 1950'li yıllarda yaşanan sanayileşme sürecini müspet bir şekilde atlatamadığını kaydeden Kurtulmuş, o dönemde Türkiye'yi tarım ülkesi olarak nitelendiren ve sanayileşmemesi yönünde telkinlerde bulunan güçlerin bugün tarımın stratejik bir önem kazandığı noktada tarımla uğraşmayın dediklerini söyledi.
10 yıl önce bir konferansta dünyayı bekleyen sonun tarım ve enerji krizleri olduğunu
söyleyen Kurtulmuş, 'mağdurların' yaşanan bu durum karşısında alacakları tavrın da gelecek 10 yılı belirleyeceğini dile getirdi. Türkiye'nin mutlaka ileri teknoloji üreten bir ülke olması gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'nin mutlaka bol marka üreten bir ülke olması, tarımda da ileri teknoloji ile iyi bir potansiyele kavuşması gerekir. Bu sanayinin bırakılması anlamına gelmiyor. Sanayi yapısal dönüşümü Türkiye gerçekleştiremediği için 2'nci sanayi devriminin altında kalmış, 3'üncüsünün de altında kalmasın. Türkiye'nin bunu aşabilecek potansiyeli var ama bu yüksek teknoloji ile sağlanabilir."
'Politik kuruluş' haline gelen oda yasaları değişecek
- Vatandaşlık maaşını 1 yıl önce biz söylemiştik, sonra Kılıçdaroğlu da aynı şeyi açıkladı. Bunun kaynağı için 'Net Aktif Vergisi' gibi bir şey olabilir. Yüzde 1'lik bir oran ile vatandaşlık maaşının tamamını finanse edebiliyorsunuz. Şu anda 2 milyon 400 bin ailenin hiç reel bir geliri yok. Bunu asgari ücret düzeyinde en az 600 TL olmak üzere planladık.
- Üretim maliyetleri de iki temel maliyet. Birincisi istihdam maliyetini düşürmek gerekir, hala çok yüksek. Enerji maliyetleri de düşürülebilir, bu kadar ağır vergi olmaz. Vergileri doğrudan vergilere döndürmek lazım. Yüzde 70'i dolaylı vergi olan bir ülke olmaz. Kazanandan değil, tüketenden vergi alınmalı.
- Sınır aşan sinerji koridorları projesi. 9 koridor tespit etik. Bu bölgelerde ülkeler üzerinden değil şehirler üzerinden planlama yaptık. Antep-Halep, Van-İran, Gürcistan-Ermenistan, Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden bir planlama yaptık. Burada hem ortak enerji, ortak Ar-Ge, suların ortak kullanılması gibi faaliyetler olabilir.
- Fiskobirlik'i yeniden canlandırmamız gerekir. Fiskobirlik önceden alımı belirleyecek, bu miktarı belirledikten sonra biz bunu fonlamak için Ziraat Bankası'ndan Fiskobirlik'e kredi vereceğiz. Fiskobirlik bunu zamanında alacak ve hakkını verecek, fiyat istikrarı yapacak.
- KOBİ'ler ile ilgili kalkınma ajansları. Artık ticaret odaları bu fonksiyonları görmüyor, politik kuruluşlar haline geldi. Odaların yasaları değiştirilerek güçlendirilebilir. Kalkınma ajansaları devlet kuruluşu gibi. O ildeki bütün KOBİ'lerin, sanayi kuruluşlarının üye olduğu ve yönetimine katıldığı kuruluşlar olmalı. Şehirlerde stratejik ürünleri belirlemek olağanüstü bir dinamizm kazandırır.
- Üreticiye ekonomik karşılığı olan destekler verilebilir. Tarımda arazi bazında destek kadar yanlış bir şey olamaz. Ürün ve şehir bazında olması gerekir. Sanayide ihtisas şehirleri olabilir. Her şehirde her şey üretilecek diye bir şey yok. Bir şehir bir alanda öne çıkarılır ve desteklenir. Bu yeni bir şehirleşme perspektifi ortaya çıkarır.
"Başbakan 'mış gibi' yapıyor"
Türkiye'nin 2 temel alanda kalıcı çözüm beklediğine işaret eden Kurtulmuş, özellikle yeni anayasa konusunda ciddi bir çalışma içerisine girilmesi gerektiğini söyledi. "Hükümet dalga geçiyor milletle" ifadelerini kullanan Kurtulmuş, şu açıklamaları yaptı:
"Hükümet 2002'den beri milletten aldığı reylerin en önemli nedeni bu reform süreçleri. Anayasayı değiştirmek için 2002'de, 2007'de, referandumda oy almış. Türkiye'nin siyasi ve iktisadi yöneticileri, askeri bürokrasi, AB anayasayı biz yaparız diyor. Bizim de dememiz lazım ki ey millet anayasayı siz yapın. Bunun için anayasa meclisi teklifinde bulunduk. 1 yıl çalışacak.
Nitelikli çoğunlukla anayasa kabul edilecek, sonra TBMM'ye gönderilecek ve referanduma gidecek. Başbakan önce bu böyle olmaz dedi, şimdi bakıyorum aynı şeyi söylüyor. İyi de nasıl yapacak. Seçim akşamı millet yüzde 58 vermiş, yeni anayasa bekleniyor. 2 büyük gaf yaptı Başbakan, Burhan Hoca bir anayasa hazırlar.
Problem bu işte. Burhan Hoca'nın, Ahmet Hoca'nın anayasası olmaz. Reformları bu şekilde algılıyor, Başbakan. İkincisi de seçimden sonra yapalım diyor. Başbakan 'mış' gibi yapıyor. Reform yapıyormuş gibi yapıyor.
Kürt meselesi, Alevi meselesi, özgürlük meseleleri. Demokratik açılımda da böyle oldu. Hiçbir projesi olmadan bu işe girdi hükümet. Önce bizden mi gizliyorlar dedim ama sonra arkadaşlar tek tek sordular, hiçbir hazırlık yok. Habur'daki görüntülerle bu iş bitti. Bunlar çözülmeli. 1 parlamento dönemi içinde Türkiye'nin mutlaka bunu halletmesi, aksi halde bu sorunların tamamında Türkiye'nin tıkanacağını düşünüyorum."
"AK Parti hâlâ parti değil, Tayyip Erdoğan"
Son dönemlerde gündemi meşgul eden başkanlık sistemi tartışmalarına da değinen Numan Kurtulmuş, Başbakan'ın asıl planının Cumhurbaşkanlığı olduğunu söyledi. Kurtulmuş, AK Parti'nin seçimlere 2 partili sistem üzerinden gitmeye çalıştığını söyleyerek, "Bana oy verin bana vermiyorsanız CHP'ye oy verin diyor. Ak parti hala parti değil hala Tayyip Erdoğan" ifadelerini kullandı.
Bunlara kalsa Topkapı Sarayı'nı bile satarlar
Özelleştirmelerin pek çoğunun dışarıya verilmiş siyasi rüşvet olarak görüldüğünü iddia eden Kurtulmuş, "Ziraat, Halk Bankası ve Vakıfbank'ın mutlaka korunmalı. Bunları özelleştirmek 'Biz Türkiye ekonomisini iptal ettik, gavurlar gelsin burayı kurtarsın' demektir. Bunlara kalsa Topkapı Sarayı'nı bile satarlar. Özelleştirme ve kamulaştırma, ideoloji değildir, model hiç değildir" diye konuştu.
Borçlanma yükünü Merkez Bankası taşıyacak
Merkez Bankası'nın üzerinde milletin kontrolünün bulunmadığını belirten Kurtulmuş, "Türkiye'nin borçlanma yükü Hazine'nin üstünde. Biz 1211 sayılı yasayı değiştirerek borçlanma yükünü Merkez Bankası üzerine getirmeyi düşünüyoruz. Memleketin hiçbir borçlanma gereksiniminin altına elini koymaya-caksın istediğin şekilde de para politikaları ve faizler üzerinde karar vereceksin" dedi.