Merkez'den iki net mesaj
Yabancıya: Kısa vadede Gelme... Şirketlere: Aşırı borçlanma
Ece CEYHUN
KONYA - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Konya'dan piyasalara çok net mesajlar verdi. Yılmaz'ın öne çıkan iki mesajı ise biri dışarıya diğeri içeriydi. Yılmaz, yabancı yatırımcıya olan mesajını "kısa vadeli geliyorsan gelme" şeklinde özetlerken içeriye olan mesajını da "Aşırı borçlanma" sözleriyle verdi.
Başkan Yılmaz, Merkez Bankası tarafından atılan adımları BDDK'nın kredi ve kart konusunda aldığı kararlarla desteklediğini ayrıca Maliye'nin de tahvillerde vergi ile stopaj indirimi yaparak 'uzun vadeli borçlanmayı' işaret ettiğini belirterek birbiriyle örtüşen adımlar atıldığının altını çizdi. Yılmaz, gerekirse kendilerinin yeni adımlar atmaktan çekinmeyeceğini ifade ederek diğer kurumlardan da desteklerini bekleyeceklerini söyledi.
Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, cumartesi günü Konya'da, Konya Sanayi Odası ve DÜNYA Gazetesi'nin ortaklaşa düzenlediği DÜNYA Gazetesi Baş yazarı Osman Arolat tarafından yönetilen Para Politikaları konulu konferansta, son dönemde attıkları adımları anlatırken bir dönem diğer ülkelere örnek ülke olarak gösterilen İrlanda'yı işaret ederek "Şimdiden tedbirleri alalım" dedi.
Yılmaz, alınan tedbirlerin amacının ekonomiyi daraltmak olmadığını aksine ekonomiyi sürdürülebilir büyüme, sürdürülebilir cari açık patikasına oturtmak olduğunu aktardı. Yılmaz, "Biz yabancı sermaye girmesin de demiyoruz. Yabancıya diyoruz ki kısa vadeli geliyorsan gelme. Bu gelen yabancı sermayenin düzenli olması lazım ve uzun vadeli kalması lazım. Cari açığında sürdürülebilir olması lazım. Kredilerde mutlaka artış olacak, ekonomide mutlaka büyüme olacak ama kontrollü bir şekilde ve sürdürülebilir olmalı. Ortaya koyduğumuz karışımın amacı genişletici değil sıkılaştırıcı bir politika" değerlendirmesinde bulundu.
Son çeyrekte ekonomi hızlı toparlanacak Konuşmasına dünya ekonomisindeki gelişmelerle başlayan Yılmaz, dışarıdaki sorunların devam ettiğini iç ve dış talep ayrışmasının daha belirgin bir hale geldiğini söyledi. Üçüncü çeyrekte gözlenen yavaşlamanın kalıcı olmadığını, son çeyrekte ekonomideki toparlanmanın tekrar hızlanacağı sinyalleri geldiğini aktaran Yılmaz, "Zayıf dış talep ve güçlü iç talep nedeniyle dış piyasaya üretim yapan firmalar ile iç piyasaya üretim yapan firmaların üretim performanslarında belirgin bir ayrışma gözlenmektedir" dedi. Yılmaz, dünyada banka bilançolarındaki tamiratın hala bitmediğine orada hem halkın borçlanma-tüketme alışkanlıklarında hem de bankaların devam eden sorunları nedeniyle kredi verme iştahında bir düzelme olmadığını anlatarak "Türkiye ekonomisi beklenenden güçlü toparlanıyor" diye konuştu.
Enflasyonda önemli bir düşüş göreceğiz
"Yılın son çeyreğinden itibaren enflasyon düşecek ve 2011 Ocak sonunda hedefe yaklaşacağız" söyleminin geçerliliğini koruduğunu vurgulayan Yılmaz, "Enflasyon orta vadeli hedeflerle uyumlu. Yıl sonuna kadar herhangi bir olumsuzluk yaşamazsak yani don olmazsa, sel afeti olmazsa geçen ay başlayan işlenmemiş gıda fiyatlarındaki düzeltme devam ediyor. Böyle giderse enflasyonda yıl sonu itibariyle önemli bir düşüş göreceğiz" dedi.
Emtia piyasaları ile ilgili öngörülerini de paylaşan Yılmaz, "Buğday ve pamukta uluslararası emtia fiyatlarında bir artış söz konusu. Biz bu konuda çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Para Politikası Kurulu'na da arkadaşlarımız sunum yaptılar. Emtia fiyatlarındaki gelişmeler piyasaya nasıl yansır sorusunu sorduk. Tabii bunun bize de etkisi olacak. Ancak öngörülerimizi büyük ölçüde saptıracak gelişmeler değil. Eğer emtia fiyatları çok fazla yükselirse tabii TL'de de bir zayıflama olursa burada fiyatlara bir geçişgenlik olacaktır. Fakat biz bugün itibariyle gerek uluslararası emtia fiyatlarının bulunduğu seviyeye, gerek kurun seviyesine baktığımızda enflasyon için bir tehdit görmüyoruz" şeklinde konuştu.
Alınan önlemler yeni döneme hazırlık
Konuşmasının büyük bölümünü para politikalarına ayıran Başkan Yılmaz, Başkan Yardımcısı Erdem Başçı'nın Türkiye Ekonomi Kurumu'nda yaptığı sunumda "Önümüzdeki dönemde Kurul'un toplantısında Senaryo I gündemde" olacaktır ifadesiyle kamuoyu nezdinde farkındalığın oluştuğu Senaryo I'e ve ardından gelen yorumlara da bir anlamda yanıt verdi.
Yılmaz, öncelikli görevlerinin fiyat istikrarını korumak olduğunun altını çizerek fiyat istikrarı ile finansal istikrar arasında uyuşmazlık olmadığını tam aksine bunların birbirlerini tamamlayıcı hedefler olduğunu belirtti. Krizin bir nedeninin de merkez bankalarının fiyat istikrarına odaklanarak finansal istikrarı göz ardı etmeleri olduğunu kaydeden Yılmaz, örnek olarak FED'in 2003-2007 arasında uyguladığı politikaları gösterdi. Yılmaz, "Son dönemde aldığımız ilave önlemler, önümüzdeki dönemde tüm dünyayı etkisi altına alacağını düşündüğümüz yeni konjonktüre karşı bir hazırlık olarak değerlendirilmelidir" dedi. Yılmaz, bu yeni konjonktürün temel özelliklerini ise şöyle aktardı: "Güvenilir ve dinamik yükselen piyasa ekonomilerine yoğun sermaye akışı sonucunda, bu ekonomilerde aşırı ısınma, aşırı borçlanma ve varlık balonları oluşması riskinin belirmesi ve cari açığın finansal istikrarı tehdit edecek düzeylere ulaşma ihtimalidir."
Sıcak parayı caydırıyoruz
Özel sektörün borçluluk seviyelerinin ılımlı düzeylerde tutulması gerektiğine işaret eden Yılmaz, "Borçlanma ve mevduat vadesinin uzaması, finansal sistemimizin dayanıklılığını artıracaktır" dedi. Hane halkının döviz fazlası, şirketlerin ise döviz açığı olduğunu, kamu kesimi ve finansal sektörün döviz pozisyonunun dengede olduğu aktaran Yılmaz, hem kamunun hem özel sektörün döviz pozisyonunu güçlendirmesi gerektiğinin altını çizdi.
Yılmaz, "Cari açık iki kanaldan çalışıyor. Faizleri indirdiğiniz zaman yabancı paranın getirisini azaltıp yabancıyı caydırıyorsunuz. Fakat öbür taraftan da faizleri indirdiğiniz zaman kredi genişlemesi oluyor. Bu kredi genişlemesinden dolayı kredi talebi artıyor ve artan kredi talebinden dolayı ithalat talebini artıyorsunuz.
Bunun iki tarafı keskin bir bıçak. Son aldığımız tedbirlerle yabancının girmesini caydırmaya çalışıyoruz, öbür tarafta zorunlu karşılıklarla da piyasadaki kredi genişlemesini dolayısıyla ithalatın artmasını önlemeye çalışıyoruz" diye konuştu.
Her türlü fonlamanın vadesini de uzatmaya çalıştıklarını ifade eden Yılmaz, "Kısa vadeli swap faizlerinin ortalama seviyesinin uzun vadeli swap faizlerine göre daha düşük, oynaklığının ise uzun vadeli faizlere göre daha yüksek seviyede oluşması sağlanacaktır" şeklinde konuştu.
Cari açıktan öngörüleri aşma sinyali geldi
Gelişmiş ülke merkez bankalarının izlediği politikaların gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarını hızlandırdığını ve Türkiye'de cari açık için OVP'de öngörülen seviyeleri aşma noktasına getirdiğini de aktardı. Para Politikası Kurulu'nun son toplantısında daha düşük bir politika faizi, daha geniş bir faiz koridoru ve daha yüksek zorunlu karşılık oranlarının uygun bir politika bileşimi olacağını değerlendirerek bu doğrultuda kararlar aldığını vurgulayan Yılmaz, "Alınan bu önlemlerin, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun açıkladığı yeni tedbirlerle birlikte, 2011 yılı makro ekonomik görünümünün OVP'deki cari açık öngörüsü ile uyumlu hale getirdiğini memnuniyetle ifade etmek isterim. Alınan kararların etkileri yakından izlenecek, gerektiğinde ilave tedbirler devreye sokulabilecektir" dedi.
Biz yapmak istediklerimizi adım adım söyledik
Durmuş Yılmaz, 14 Nisan'dan beri geçen süreçte kamuoyunu yeteri kadar atacaklara adımlara hazırladıklarını ve doğru şekilde bilgilendirdiklerine inandıklarını da ifade ederek "Ama yeterli olmayabilir. Aşağı yukarı 14 Nisan'dan bu tarafa çıkış stratejimiz çerçevesinde ne yapmak istediğimizi adım adım söyledik. Finansal İstikrar raporunun formatını değiştirdik. Burada da ilave mesaj vermeye çalıştık. Finansal İstikrar Raporu'da Enflasyon Raporu kadar okunmalı. Ben özellikle Finans Zirvesi'ne gittim ama orada verdiğimiz mesajlar tam yerini bulmadı. Erdem Bey'in (Başçı) TEK'teki sunumda o güne kadar söylediklerimizin dışında hiçbir şey yoktu. Ama bir tane yeni bir şey vardı. ‘PPK'nın gündemi olacak' dedi. Tartışmayı tetikleyende bu oldu. Çok iyi de tartışıldı" dedi.
TCMB, likiditeyi ECB gibi vermiyor yabancı da bir miktar çıkış yaptı
Başkan Yılmaz, uygulanan politikaların kendi içinde çelişkileri olmadığının altını çizerek "Likiditeyi biz veriyoruz. Haftalık repoyla veriyoruz ve miktarı biz belirliyoruz. Faiz sabit ama miktarın tamamı karşılanmıyor. ECB gibi gelen tüm talebi karşılamıyoruz. Biz hesabımızı, kitabımızı yapıyoruz ve bir miktar koyuyoruz. Bu miktarın bizim öngördüğümüz faizle tutarlı olması lazım. Dolayısıyla bu, içsel çelişkisi olan bir politika değil. Burada hedeflenen, faiz düşümü ile yabancının kısa vadeli swap piyasasındaki durumunu gözden geçirmesi. Son günlerdeki çıkışlar bunun için. Kur riski almak istemedikleri için çıktılar" diye konuştu.
Fiyat istikrarı ile finansal istikrar arasında bir seçim yapmadıklarını kaydeden Yılmaz, "Fakat şu anda cari açıkta ortaya çıkan duruma dikkat çekerek finansal istikrarı dolaysıyla fiyat istikrarını tehdit eder duruma gelmesi ihtimali var diyoruz. Bugün itibariyle böyle bir tehlike yok ama kredi büyümesine baktığımızda böyle bir olasılık görüyoruz. Biz bugünden onun tedbirini alıyoruz. Enflasyon için yüksek faiz gerekebilir ama faiz, finansal istikrar için tehlikeli olabilir. Dolayısıyla öyle kararlar almalısınız ve elinizde faiz dışı enstrümanlar olmalı ki birisi için kullandığınız faiz politikasının diğeri için olumsuzluğu bertaraf edebilesiniz" değerlendirmesinde bulundu.
TCMB'nin aldığı politika tedbirleri
1. Teknik faiz ayarlaması ve daha etkin likidite yönetimi amacıyla koridor sisteminin uygulamaya konulması (18 Eylül 2010)
2. Zorunlu karşılık oranlarının artırılması (23 Eylül 2010)
3. Zorunlu karşılıklara faiz ödenmesinin durdurulması (23 Eylül 2010)
4. Rezerv birikimi için daha esnek bir mekanizmanın devreye sokulması (4 Ekim 2010)
5. 3 Aylık repo ihalelerine son verilmesi (14 Ekim 2010)
6. TCMB borçlanma faiz oranının 5,0 puan düşürülmesi (16 Eylül, 14 Ekim, 12 Kasım, 16 Aralık 2010)
7. Politika faiz oranının 50 baz puan indirilmesi (16 Aralık 2010)
8. Zorunlu karşılıkların mevduat vade yapılarına göre belirlenmesi ve kapsamının genişletilmesi (17 Aralık 2010)
Diğer politika tedbirleri
1. Mali disiplin ile uyumlu bir Orta Vadeli Program çerçevesinin açıklanması
2. Yurt içinde gerçek kişilere dövize endeksli kredi verilmesinin sınırlandırılması
3. Bankaların yurt içine Türk lirası cinsi tahvil ihracına izin verilmesi
4. Konut kredileri ile konut teminatı altında kullandırılan tüketici kredilerinde, kredi/değer oranının en fazla 0,75 olarak belirlenmesi
5. Bazı tüketici kredilerine uygulanan Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu oranının artırılması
6. Kredi kartlarında asgari ödeme oranlarının artırılması
7. Yüzde 8 olan sermaye yeterlilik oranı sınırının, yüzde 12 olarak uygulanması
Seneye bugün ne olacağını söyleyin, yapalım
Bir çok kesim tarafından kriz döneminde attıkları adımların eleştirildiğini, faiz indirimlerinde daha proaktif davranmalarının istendiğini de hatırlatan Yılmaz şöyle konuştu: "Bende diyorum ki; 2011 sonunda petrol fiyatı ne olacak? 2011 sonunda Türkiye'nin risk primi ne olacak? 2011 sonunda Hazine'nin borçlanma faizi ne olacak? 2011'de FED'in politikası ne olacak? Tahvil alım programı devam edecek mi? Azalacak mı? Miktarsal genişlemeye gidecek mi, gitmeyecek mi? Gidecekse ne kadar gidecek. Avrupa'da ortaya konan politikalar nasıl sonuçlanacak? ECB miktarsal genişleme yapacak mı? Yapmayacak mı? Var olan problem Portekiz'e geçecek mi geçmeyecek mi? Portekiz'e geçerse İspanya bu işin içine girecek mi, girmeyecek mi? Avrupa'daki gözetim ve denetim işi nasıl gerçekleşecek? Bunları söyleyin bizde faiz artırımını ya da indirimini şimdiden yapalım defteri kapatalım."
Büyükhelvacıgil: Fırtınalara karşı gemiyi hazır tutalım
Konferansın açılış konuşmasını yapan KSO Yönetim Kurulu Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil, Hz. Mevlana'nın "Aklın başına gelince sakın pişman olacağın bir iş yapma" sözünün kriz sonrası her ülke, şirket ya da birey için önemli bir yol gösterici olduğunu söyledi. Krizlerin bir daha olmamasını ümit etmenin iyi niyetli bir yaklaşımın ötesine geçemeyeceğini belirten Büyükhelvacıgil, "O halde gerekli olan yaşanacak fırtınaları iyi bir şekilde tahmin ederek gemimizin rotasını ve mürettebatını hazırlamaktır" dedi.
2008'deki fırtınanın tüm dünyayı etkilediği gibi bugün Euro bölgesini etkilemeye devam ettiğini dile getiren Büyükhelvacıgil, İzlanda ve Doğu Avrupa'nın ardından Yunanistan, Portekiz ve İspanya'nın da bu dalganın altına girdiğini, bölgeye dair endişelerin Avrupa'nın temel yaşam biçimi haline geldiğini kaydetti. Dünya ekonomisinin, 2010 yılına Avrupa ülkelerinin yüksek kamu açığı sorunlarıyla başladığını söyleyen Büyükhelvacıgil, son dönemde gelişmiş ülkelerde büyüme performansının hız kaybetmesi sonucu yeniden yavaşlama tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
Merkez Bankası'nın baz senaryosunda faiz artırımını 2011 dördüncü çeyreğine ötelemesinin karlılığın 2010 yılında da devam edeceği beklentilerini artırdığını ifade eden Büyükhelvacıgil, " Kriz süresince bilançodaki büyümeyi sağlayan menkul değerler cüzdanı kaleminin yerini ekonomideki toparlanma paralelinde artık kredilerin alması beklenmektedir" dedi. Ulusal ve uluslararası alanda yayınlanan raporlarda belirtilen umut verici öngörüleri sıralayan Büyükhelvacıgil, yine bu raporlarda yer alan uyarıların dikkate alınarak olası riskleri en aza indirmek ve ülkenin atardamarı olan reel sektörün bu süreçten başarı ile çıkmasına el birliği ile katkı sağlanması gerektiğine dikkati çekti.