MB'nin kararları olumlu

Sabancı, "Aşırı ve çoğu kısa vadeli sermaye akımlarının hem frenlenmesi, hem de yönetilmesi gerek" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

İSTANBUL - Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, aşırı ve çoğu kısa vadeli sermaye akımlarının hem frenlenmesi, hem de yönetilmesi gerektiğini, aksi takdirde kur, rekabet gücü, istihdam ve fiyat istikrarı üzerinde olumsuz etkiler gerçekleşebileceğini belirterek, bu bağlamda Merkez Bankası'nın son haftalarda aldığı kararların, faiz oranlarındaki düşüşler dahil olumlu yönde atılmış adımlar olduğunu bildirdi.

Sabancı, Topluluk çalışanlarına yönelik olarak yayımladığı yeni yıl mesajında 2010 yılını değerlendirdi ve 2011 yılına ilişkin beklentilerini dile getirdi.

2010 yılında dünyadaki ekonomik gelişmelere değinen Sabancı, gelişmiş ekonomilerin krizin etkilerinden tam olarak kurtulamadıklarını ve iyileşmenin daha uzun zaman alacağının görüldüğünü, tüm dünyada önlenemeyen işsizlik sorununun bunun en açık göstergesi olduğunu ifade etti.

Avrupa'daki sorunlara da işaret eden Sabancı, "2011 yılı, Avrupa Birliği için ve özellikle Euro Bölgesi için bir yol ayrımı olacaktır. Güçlü ortak mali politikaları gerçekleştirebilir ise Avrupa Birliği krizden güçlenerek çıkabilecektir. Aksi halde, daha büyük bir politik kriz ihtimali az da olsa mevcuttur. Böyle bir olası krizi de ancak bundan en çok etkilenecek olan Almanya gibi Avrupa'nın büyük devletleri çözebilir" değerlendirmesi yaptı.

Geçtiğimiz yıl yüzde 4,7 daralan Türkiye ekonomisinin, 2010'da beklenenden çok daha güçlü bir yükseliş gösterdiğini, bu güçlü yükselişte baz etkisinin yanı sıra uygulanan gevşek para politikasının, rekor düzeyde düşen reel faizlerin de rol oynadığını, ayrıca şirketlerin ve hane halkının artan kredi kullanımı ve stok artışları desteğiyle iç talepte yaşanan güçlü büyümenin de bu iyileşmede etkili olduğunu belirten Sabancı, bu yıl büyümenin yüzde 8'i geçeceğinin tahmin edildiğini, bu tahminin gerçekleşmesi halinde Türkiye'nin kriz öncesi GSMH rakamlarına varacağı, hatta rahatça geçmiş olacağını, böylelikle Avrupa'da bunu yapabilen nadir ülkelerin arasında yer alacağını kaydetti.

Türkiye'nin büyümesinin çok büyük oranda iç talebe dayalı bir büyüme olduğunu, dünyanın biraz daha sürdürülebilir büyümeyi yakaladığında bunun Türkiye'ye ilave katkısının büyük olacağını vurgulayan Sabancı, iç talep destekli güçlü büyümenin 2009'da yüzde 16,1'e kadar yükselmiş olan işsizlik oranını 2010'da yüzde 11 civarına gerilettiğini hatırlattı.

Güler Sabancı, Türkiye'de işsizliğin büyük oranda yapısal özellik taşıdığına, yüzde 9–9,5 civarına inme olasılığının bulunmasına rağmen, sadece büyümeyle çözülecek bir sorun olmadığına dikkati çekti.

Cari açık makul tutulmalı

Türkiye'nin yatırım ve tasarruf oranları açısından Asya'ya değil, Latin Amerika'ya benzediğine değinen Sabancı, şunları kaydetti:

"Ülke olarak hızlı büyüme potansiyelimiz var, hızlı büyümeye ihtiyacımız var. Ancak hızlı büyümeyi istikrarlı biçimde gerçekleştirebilmemiz için milli gelir içindeki yatırım payını ve ulusal tasarruf oranımızı da artırmamız lazım. Gelecek için öngörüler, her iki konuda da artış sağlanabileceği yönündedir. Özel sektör olarak daha fazla iç kaynak yaratıp, karlarımızı uzun vadeli yatırımlara yöneltmemiz hem şirketlerimizin gücünü artıracak hem de Türkiye'nin sürekli olarak hızlı büyümesini sağlayacaktır.

Türkiye'nin ihtiyacı olan yatırımları gerçekleştirmesi için bir miktar dış kaynağa ihtiyacı vardır. Türkiye'nin net sermaye ithal eden ve dolayısıyla cari açık veren bir ülke olması doğaldır. Hedefimiz, bu açığın makul düzeyde tutulması ve uzun vadeli dış yatırımlarla finanse edilebilmesi olmalıdır. Başta ABD'de olmak üzere gelişmiş ekonomilerde sürdürülen para politikası sonucu olarak, çok düşük faizlerden kaçan sermaye, gelişmekte olan ülkelere hızla ve aşırı biçimde akmaktadır. Bu aşırı ve çoğu kısa vadeli sermaye akımlarının hem frenlenmesi, hem de yönetilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde kur, rekabet gücümüz, istihdam ve fiyat istikrarı üzerinde olumsuz etkiler gerçekleşebilir. Bu bağlamda Merkez Bankası'nın son haftalarda aldığı kararlar, faiz oranlarındaki düşüşler dahil olumlu yönde atılmış adımlardır."

 

Bu konularda ilginizi çekebilir