Libya'ya dönenler mallarını aşiretten satın alacak
Savaş döneminde Libya'dan ayrılmayan Türk işadamı İsmail Bal, ülkeden kaçanların yatırımlarına, varlıklarına aşiretlerce el konulduğunu anlatarak, "Göreceksiniz, buraya geri gelenler kendi mallarını bu aşiretlerden satın almak zorunda kalacak" dedi.
Mehmet FİLOĞLU
TRABLUS - Libya'da 20 yıldır müteahhitlik yapan ve savaşın en yoğun günlerinde dahi Libya'yı terk etmeyen Türk işadamı İsmail Bal, Eren Tamweel İnşaat adlı şirketi ile normalleşmenin başladığı ülkede yeni ihaleler aldığını söyledi. Bal, DÜNYA gazetesine yaptığı açıklamada, savaş zamanı Libya'dan gidenlerin tüm varlıklarını yerel aşiretlere emanet ettiklerini, ancak döndüklerinde bu aşiretlerin ellerindeki malları kolay kolay geri vermeyeceğini ifade etti.
"Göreceksiniz, buraya geri gelenler kendi mallarını bu aşiretlerden satın almak zorunda kalacak" diyen Bal, kendi mallarını emanet ettikleri aşiretten alabilenlerin şanslı olduğunu, birçok malın Mısır'a kaçırıldığını söyledi.
Türklerin makineleri de Mısır'da
Bal, konuyla ilgili İsveçli bir şirketin başına gelenleri ise şöyle anlattı: "İsveç firması 982 bin euroluk makine parklarını birilerine emanet edip gitmiş. Savaşın ardından ise almaya gitmişler ama bir şey yok ortada. Oradaki UGK'nin yerel yöneticileri 'madem çalındı siz zararınızı yazın, bir size ileride öderiz' demiş. Tam oradan ayrılırken biri kulağına eğilmiş, 'Arkadaş ben sana daha kolay bir yolu söyleyeyim. Mısır, Kahire'ye git. Kahire'nin 5 km dışında bir pazar yeri var. Makinelerini orada görürsün. O da gitti oraya ve kendi makinelerini gördü. Arabası bile üzerindeki sticker ile orada duruyordu. '4'te bir fiyatına geri alır mısın' diye sormuşlar. Ama almamış. 'Ağır geldi kendi malıma para vermek' dedi. Türkiye'den de iki büyük firmanın malları orada ama alamayacaklar."
Libya kolay kolay düzelmez
Bal, Libya'yla ilgili herkesin çok umutlu olduğunu ama ülkede daha güvenliğin bile sağlanamadığını belirterek, şunları söyledi: "Ortada asker yok, polis yok. Olanlar da işi bıraktı çünkü 7 aydır maaş alamıyorlar. Bunun dışında bankalar daha bugün (önceki gün) para vermeye başladılar yurttaşlarına. O da ayda 300 dinar. Bankada diyelim 300 milyar doların var. Sana vereceği para aylık 30 dinar (200 dolar) kadar. Benim firmamın bankada 7 milyon doların üzerinde parası var. Bana verdikleri para, ayda maaşlar dahil bin euro. Ben bu paraya iş yapamam diyorum. O zaman Türkiye'den para getir yap diyor. Bu halde nasıl toparlanırsız siz söyleyin."
Libya'da yüzde 45 işsizlik olmasına rağmen Libyalıların müdürlük dışında hiçbir işi beğenmediğini kaydeden Bal, şu örneği verdi: "Fırınlarda ekmek kuyrukları var. Daha önce Mısırlılar, yanında da Tunuslular çalışıyordu. Onlar savaştan kaçıp gittiler ve fırınlar kapandı ve uzun kuyruklar var. Aynı mahallelerde 10'larca genç işsiz Libyalı var ama gidip çalışmıyorlar. Eğitimleri de yeterli değil. Önce eğitim sisteminin değişmesi ve 'ancak üretirsen varsın' fikrini vermek lazım. Bu da en az iki jenerasyonda olacak bir iş. Bu da en az 40 sene. Ancak petrol satalım geçinelim derlerse bir şekilde idare ederler. Yine mısırlıları, Tunusluları ve Türkleri getirip işleri yaptırırlar." Savaş zamanı bile Libya'yı terk etmeyen Bal, bunun meyvelerini toplamaya başlamış. Savaştan zarar gören Zaviye Rafinerisi'nin tadilat işlerini alan firması, marta kadar bu iş gibi, bakım işlerini aldıktan sonra orta ölçekli okul, belediye binası, adliye gibi işlere girecek ardından ise daha büyük işlere bakacak. Bal, Libya'da kalış hikayesini şöyle açıkladı: "Burada kalalım, dükkanı açık tutalım. Tekkeyi bekleyen çorbayı içer diye düşünüyorduk. Hemen Zaviye Rafinerisi'nde iş aldık."
'Hibe formulü işlemez'
İsmail Bal Libya'ya tüm bu yardım çağrılarını şov olarak niteliyor. Libya'da kimsenin bedelsiz bir şey yapmayacağını savunan Bal, öne çıkan öneriler arasında, tamir ve inşaat bedellerinin alacaklara eklenmesi ve ödemenin Türk hükümeti tarafından yapılması hakkında şu değerlendirmeleri yaptı: "Türkiye'den ödeme söz konusu olamaz. Teknik olarak bu sistem çalışmaz. Çünkü Libya'da 20 milyon dolara yapılan bir binayı Türkiye'de 6 milyona yaparsınız. Diyelim ki burada bir adliye sarayı yaptın. Bunun parası nasıl ödenecek. Burada zaten 20 milyon dolar içeridesiniz, kimse gidip, '3 milyona bir okul yapayım, 3 milyon dolar daha içeri gireyim' demez."