Kur savaşları başladı
Atılım MURAT
Yazıyı Fed toplantısından önce yazdığım için, beklentilerimi yazacağım. Borsalar yükselirken, Fed'den tahvil alım kararı çıkmaz fikrindeyim. Ancak Fed ekonomik görünümü bir kez daha düşürebilir. Piyasa için en kötü senaryo, Fed'in tahvil alımından hiç bahsetmemesi ve Çin Merkez Bankası'nın bu hafta faizleri artırması olabilir. Bundan sonra gözler 3 Kasım tarihindeki Fed toplantısında olacak. Toplantıdan bir gün önce yapılacak ABD ara seçimleri çok önemli. Son anketlere göre; Başkan Obama büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilir. Seçim yaklaşırken anketler bugünkü seviyelerde kalırsa, piyasalar ürkebilir. Fed bu hafta yeni bir gevşeme adımı açıklamasa da, 2 Kasım tarihine kadar beklemek zorunda değil. Ara seçimler öncesindeki belirsizlik nedeniyle piyasalara satış gelirse, ekim ayında piyasadan direkt tahvil alımı yapabilir. Bir piyasada bozulan moralleri düzeltmenin en iyi yolu borsayı yükseltmektir. Fed Başkanı Bernanke, bu işi son 1.5 yıldır iyi yapıyor.
İrlanda, Yunanistan ve İspanya'nın dünkü borçlanmaları oldukça başarılıydı. Son dört ayda sadece Portekiz'in borçlanmasında bir sıkıntı olmuştu. Tabii borçlanmalardan sonra geçici bir bahar havası yaşanıyor. Daha sonra bu ülkelerin risk primleri rekor tazeliyorlar. Tahvil ihraçları iyi gitse de, bu ülkelerin bankaları bankalar arası piyasadan para bulamıyorlar. Avrupa Merkez Bankası(AMB) geçen cuma İrlanda'ya yardım etmeseydi, yeni bir kaos yaşanabilirdi. Her şeye rağmen, İrlanda ve Portekiz, yardım istemek için IMF ya da Avrupa Finansal Stabilizasyon Fonu'na (EFSF) gidebilirler. Bu durumda, bu ülkelerin tahvillerine yatırım yapanlar için, IMF opsiyonu daha avantajlı olabilir. Çünkü EFSF, sorunlu ülkelerin de içinde bulunduğu bir borç çevirme yapısı. Bence mevcut yapısıyla işe yaraması zor.
Bugünkü ortamda hiçbir ülke güçlü para birimi istemediğinden, buna yönelik hamleler yapıyorlar. Fed, yüksek bir olasılıkla tahvil alımlarına tekrar başlayacak. İngiltere Merkez Bankası'nın, Fed'i takip edeceğini düşünüyorum. İki merkez bankasının para politikası dönemlerinin çok benzediğini geçtiğimiz haftalarda yazmıştım. Yen'in(JPY) son 15 yılın zirvesine çıkmasından rahatsız olan Japonya, piyasaya müdahale etti. Gerçi tarihsel sürece bakıldığında, Japonların bu konuda pek başarılı oldukları söylenemez. Japonya, 165 kez Yen'e müdahale etmiş. Hiçbirinde istediği sonuca ulaşamamış. Her ülkenin kendine göre bir hesabı var. Japonya'nın müdahalesine, ABD ve Avrupa tepki gösterdi. Aslında Japonya'nın devreye girmesinin bir nedeni de Çin. Çin, son aylarda yoğun biçimde Japon tahvilleri alıyordu. Bu da JPY'nin değerlenmesine katkı yaptı. Japonya müdahale edince, Çin Yuan'ın değerlenmesine izin verdi (Yuan rekor seviyede). Japon Yen'i ve Yuan, birbirlerinin alternatifi olarak kabul edilir. Çin, Yuan'ı yükseltince, müdahaleden sonra hızla değer kaybeden JPY, kayıplara ara verdi. Artık kur savaşlarının ciddi olarak başladığını söyleyebiliriz. Önümüzdeki haftalarda Çin-ABD arasında da gerginlik artabilir. Belirsizlikten, kur savaşlarından avantajlı çıkan grup değerli metaller oluyor. Sene başından beri altın %17, gümüş %27 yükselmiş. Eski ekonomi bürokratları ve bazı yorumcular, uzun süredir altının $1,000 seviyesine düşmesini bekliyorlar. Olmadı gitti. Bugün dünyadaki altın üreticilerinin kar yapmaları için, altın fiyatının en az $1,000 olması gerekiyor. Başka bir ifadeyle; fiyat bu seviyenin altında uzun süre kalamaz. Çünkü o zaman altın üreticileri üretimi keserler. Fiyat tekrar yükselir.