KOSGEB, 81 ile hizmet verecek
Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, bu yılın sonuna kadar KOSGEB'in, 81 ilin tamamında örgütlenmesini tamamlayacağını söyledi.
İSTANBUL - Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı‘nda (KOSGEB), mevcut görevlere göre bir örgütlenme ve personel yapısına ihtiyaç olduğunu bildirerek, KOSGEB'i 81 ilde örgütlenen bir yapıya dönüştürdüklerini ifade etti.
Ekonomi gazetecileriyle sohbet toplantısında bir araya gelen Bakan Ergün, KOSGEB'in 17 ildeki müdürlerinin atamasını müzakere ettiklerini ve böylece KOSGEB'in örgütlendiği il sayısının 50'yi geçtiğini vurguladı. Ergün, KOSGEB'in 81 ilin tamamında örgütleneceğini ve kalkınma ajanslarının uzmanların KOSGEB ile birlikte çalışacaklarını anlattı.
Bakan Ergün, KOSGEB'de çağrı merkezi açılışını bu hafta yapacaklarını ifade ederek, bütün KOBİ‘lerin 7 gün 24 saat bu çağrı merkezinden yararlanabileceklerini, çağrı merkezinde çalışanların KOBİ‘ler ve KOSGEB konusunda eğitim aldıklarını, hatta çağrı merkezini aramak suretiyle bunlardan bir iki tanesini de kendisinin denediğini anlattı.
KOSGEB bütçesini performansına göre artıracaklarını, daha nitelikli programlar uygulamaya başladıklarını belirten Ergün, "Sivil toplum örgüt projeleri de destek görecek. Hatta Trabzon'da esnaf odaları ortak tedarik şirketi oluşturmuşlar. Bu tedarik şirketine bakkalları ortak ediyorlar. Rafından, tabelasına, kıyafetine, ürünlerine varana kadar yeni bir şekil kazanıyorlar. O tedarik şirketine ortak olan bakkallarda bir yıl içerisinde cirolarında yüzde 30 artış olduğu da tespit edildi. Bu tür organizasyonlara biz destek veriyoruz" dedi.
Ergün, "KOSGEB'in kaynaklarını da buna uygun artıracağız. Bu sene 370 milyon lira bütçesi var. Hazine'nin koyduğu 1 milyar lira ile birlikte 1 milyar 240 milyon lira da Kredi Garanti Fonu'nda var. Ancak gelecek yıl, hem KOSGEB'in bütçesi yeni örgütlenmeye uygun olarak artırılacak. Hem de KGF'nin hacmi büyütülecek" açıklamasını yaptı. Nihat Ergün, 2009 yılının ortasına kadar KOSGEB veri tabanına kayıtlı 30-40 bin firma olduğunu, ancak 2009 yılının ortasından itibaren KOSGEB veri tabanına kayıtlı işletme sayısının 400 bini geçtiğini bildirdi. Önümüzdeki hafta Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve KOSGEB'in birlikte kendilerine geleceklerini ve KOBİ piyasalarıyla alakalı bir sunum yapacaklarını dile getiren Ergün, kendilerinin de KOBİ‘lerin bu piyasadan yararlanmalarını istediklerini ve onlara göre bir sistem kurulmasını istediklerini kaydetti.
"Bankalar, KOBİ'lere kesenin ağzını açmalı"
Ergün, kimsenin küresel mali krizin genişliğini ve derinliğini doğru tahmin edemediğine işaret ederek, bunun nedeninin kimsenin elinde doğru bilgi bulunmaması olduğunu ifade etti.
Bankaları bu dönemde herkesin eleştirdiğini, KOBİ‘lere, işletmelere biraz daha "Makul davranması, biraz daha kesenin ağzını açmaları" gerektiğini söylediğini anımsatan Ergün, "Bankalar aslında krizin derinliğini tahmin edemedikleri için böyle davrandılar. Finans sektörü de yıkılmış olsaydı ekonomimizin üzerine, ekonomimiz çok daha büyük zorluklarla karşı karşıya kalırdı" dedi. Bakan Ergün, kapasite kullanım oranı ile sanayi üretimi arasında bazen bağların kopuk olduğu anlar bulunduğunu dile getirerek, son zamanlarda bu irtibatın yeniden kurulduğunu anlattı.Haziran ayı kapasite kullanım oranının, mayıs ayına göre yatay seyrettiğini, sanayi üretiminde de mevsim ve takvim etkisinden arındırıldığında yüzde 2'lik bir azalış olduğunu belirten Ergün, temmuz ayında, haziran ayına göre kapasite kullanım oranlarında yüzde 2'nin üzerinde bir artış olduğunu, bunun temmuz ayı sanayi üretimine de yansıyacağını düşündüğünü söyledi.
"Anayasa paketi en çok ekonomiyi ilgilendiriyor"
Anayasa Paketine ilişkin de görüşlerini aktaran Ergün, Türkiye'nin hukuk sisteminden çok, yorumlarında sorun olduğunu ifade etti. Nihat Ergün, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu anayasa paketinde idari yargının yerindelik denetimi yapmasını yasaklayan bir hüküm getiriyoruz. Düşünün biz 1.3 milyar dolara İzmir Limanını özelleştirdik. 60 gün içinde görüş vermesi lazım. 2-2.5 yıl sonra görüş verdi. Ama olumlu görüş verdi. Ama senin bu görüşün benim işime yaramıyor ki. Aradan küresel kriz geçti, finansman daraldı. Adam İzmir Limanını almaktan vazgeçti. Bu kadar yatırım, bu kadar istihdam senin 2.5 yıl sonra görüş vermenden dolayı geçip gitti. İdarenin eli bu kadar bağlanamaz. Yargının işi bu değil. Bize diyorlar ki; ‘anayasa paketinin ekonomiyle alakası var mı?' Çok alakası var belki de en çok ekonomiyle alakası var. Eğer bu konular hale yola koyulamazsa Türkiye ekonomisinde daha çok patinaj yaparız." Öbür taraftan siyasi istikrar ve güven ortamının ekonomiyle ilgili olmadığının söylenemeyeceğini vurgulayan Ergün, anayasa paketinde siyasi parti kapatmalarıyla ilgili bir hüküm olduğunu hatırlattı. Ergün, anayasa paketi ile parti kapatmalarında milletvekilliği düşmesinin kaldırıldığını dile getirerek, parti kapatmalarında milletvekilliğinin düşmeyeceğini, bunun da siyasi sonuç ve siyasi manipülasyon elde etmek amacıyla kapatma davası açılamayacağı anlamına geldiğini anlattı. Bakan Ergün, anayasa değişikliği paketinin ekonomiyle direkt etkili olduğunu vurgulayarak, "Ben ekonomi çevrelerine diyorum ki; ‘bu anayasa paketi değişikliğinde en çok sesi çıkması gereken sizlersiniz'. Ama hiç sesleri çıkmıyor. En çok ekonomi çevrelerinin sesinin çıkması gerekiyor. Bir, siyasi istikrar yönünden çıkması gerekiyor, iki, yerindelik denetimlerinin idari yargı tarafından yapılması konusunda çıkması gerekiyor" dedi. Referandum sonucunun yüzde 55-60 arasında "evet" olacağını düşündüğünü belirten Ergün, "evet" oranının yüzde 55'ten aşağıya düşmeyeceğini savundu. Nihat Ergün, referandum sürecinde kamuoyu araştırmaları yaptıklarını, araştırmaların referandumda yüzde 55-60 arasında "evet" sonucunu gösterdiğini söyledi.
"Dünya zaten dağınık ama biz evimizin içini düzgün tuttuk"
Bir gazetecinin, "İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük'ün, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'a gönderdiği mektup" hakkındaki düşüncelerini sorması üzerine Ergün, şunları kaydetti: "İSO yeni ilk 500 açıklaması yaptı. Nasıldı bu ilk 500'deki açıklama? İlk 500 açıklaması bizi karamsarlığa sevk edecek bir tablo mu koydu önümüze? Sanayici açısından baktığımızda, çalışanlar, işçiler... İşçilerin iş bulamaması, işsiz kalması ayrı bir sorun zaten. O bağlamda ele alınması gerekir mi onun? O başka bir bağlamda ele alınması gereken bir konu. Yani sanayi sektörü açıklanan ilk 500 raporuna göre bu ekonomik kriz sürecini nasıl geçirmiş? Yani batmış bizim sanayimiz, ne üretim var ne ihracat var... Böyle bir tablo yok. Faaliyet dışı kar eskiden elde edilen bir kardı. Bugün faiz geliri olarak ne elde edecek sanayici? Biz de baştan beri diyoruz ki ihtiyatlı bir iyimserlikle konuya yaklaşalım. Ne ‘eyvah mahvolduk' diyelim ne de ‘arkadaşlar her şey güzel bir problem yok'... Öyle bakmadık. Arkadaşlar, dünyada ekonomik bir kriz var. Biz küresel ekonomi içerisinde önemli bir aktörüz. Dış etkilere açığız. Kendi evimizin içini ne kadar düzgün tutabilirsek, dış etkilerden o kadar az kötü sonuçlar alırız. Kendi evimizin içinde dağınık olursak, dünya zaten dağınık. Dünyanın bu dağınıklığından daha fazla etkileniriz. Bu yaklaşımla hareket ettik ve kendi evimizin içini de düzgün tutmaya çalıştık ve düzgün tuttuk."
Ergün, onun için Türkiye'nin bu süreçten başka ülkelerden daha az etkilendiğini vurgulayarak, başka ülkelerden daha geç bu süreçten etkilenmeye başlayan Türkiye'nin başka ülkelerden daha erken bu sürecin içinden çıkmaya başladığını anlattı. Ergün, Türkiye'de muhalefetin "Ekonomik kriz öyle bir derinleşsin ve içinden çıkılmaz bir hale gelsin de hükümet devrilsin" şeklinde yapıldığını ifade etti.
Nihat Ergün, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi geleceğinin 2009 yılının ilk çeyreğindeki rakamlarla ölçülmediğine işaret etti. "2009 yılının ilk çeyreğindeki rakamlar Türkiye'nin girdiği türbülansta ortaya çıkan hasar raporudur. Ama bu hasar kalıcı ve tamir edilemez değil. Bunu gördük" diyen Ergün, Türkiye'nin 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren toparlanma sürecine girdiğini ve hasarın büyük ölçüde onarıldığını söyledi.
MB, fiyat istikrarı sağlamalı
Türkiye'nin rekabeti sadece döviz kurunda araması yaklaşımının doğru olamayacağını belirten Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, "Her maliyetiniz arttığında ya da her kârlılığımız azaldığında kur mu değişecek? Kuru değiştirerek kâarı artırırsak, müşteri bizim kurdan kazanacağımızı kendisi kazanmak istemeyecek mi?" diye sordu. Kurda büyük bir sıkıntı olduğu zaman müdahalelerin olması gerektiğine işaret eden Ergün, Merkez Bankası'nın döviz rezervlerini 10 yılda 24 milyar dolardan 75 milyar dolara çıkardığına işaret etti.
MB'nin 2010 yılında muhtemelen 14-15 milyar dolarlık döviz alacağına işaret eden Bakan Ergün, "Merkez Bankası fiyat istikrarını sağlamak ve korumak ile enflasyonu daha aşağılara çekmek gibi bir politika izlemesi lazım. Yüzde 7.5 enflasyon hedefiyle gidiyoruz ama bu, dünyanın gelişmiş ülkelerine göre hâlâ yüksek. Enflasyonu aşağı çekme politikasından vazgeçme gibi bir yaklaşım içerisinde olmamalıyız. 'Büyüme olsun da enflasyon da olsun' diye düşündüğümüzde, enflasyonun ekonomi üzerinde nasıl kalıcı bir tahribat yaptığını görmemiz lazım" diye konuştu.
EPDK daha titiz davranmalı
Türkiye'deki enerji fiyatlarına da değinen Ergün, Türkiye'deki fiyatların Avrupa fiyatlarından çok da farklı olmadığını söyledi. Ergün, enerjinin Türkiye'nin dışa bağımlı olduğu konulardan bir tanesi olduğuna işaret ederek, Türkiye'nin ucuz ve nitelikli enerji konusunda alması gereken çok mesafe bulunduğunu vurguladı.
"Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu'nun (EPDK) fiyat istikrarının sağlanması konusunda biraz daha titiz davranmasına ihtiyaç var" diyen Ergün, EPDK'nın bir iş yapacağı zaman iyi ölçüp, biçip yapması gerektiğini anlattı. Bakan Ergün, Türkiye'nin kısa vadede daha ucuz enerji üretebilme imkanının olmadığını da görmesi gerektiğini belirterek, Türkiye'nin biraz daha rekabetçi piyasaya doğru yönelmesi, özelleştirmelerin bu rekabetçi piyasayı daha da güçlendirecek konular olduğunu dile getirdi.