Korumacı eğilimler artar iken biz ne yapıyoruz?
Civelek, piyasadaki gelişmeleri değerlendiriyor...
Küresel düzeydeki gelişmelere bakılırsa her ekonomi kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor ve bu ihtiyacı giderek daha yoğun bir şekilde hissediyor. Küresel soruna, uzlaşıya dayalı küresel çözüm umudu ise sıfırlanmış durumda olunca, kur savaşı şeklindeki korumacılığın ön plana çıktığına tanık oluyoruz: Japon Merkez Bankası parasının değerlenmesini önlemek adına elindeki tüm imkanları seferber ederek bu konuya öncelik tanıyor; Brezilya aynı şekilde parasının değerlenmesini önlemek adına yabancı yatırımcıların tahvil alımına uyguladığı stopajı iki katına çıkarıyor; Çünkü her türlü küresel baskıya rağmen parasını düşük değerli tutma konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Yerel paranın aşırı değerli olmaması istihdam daralması veya işsizlik artışını önlemenin, devamında yaşanacak diğer olumsuzluklardan kaçınmanın tek yolu olarak görülüyor. Fakat Türkiye ekonomisini yönlendirenler hemde büyüyen cari açığa rağmen Türk Lirası'nın aşırı değerli kalması için çaba harcıyor! Başka bir deyişle işsizliği arttırıp, zaten şişkin bir balon durumundaki ekonomiyi patlatmayı düşünmüyor iseler ne yapmaya çalıştıklarını anlamak zorlaşıyor!..
Bazı yorumcular Türkiye'nin söz konusu ekonomilerden daha farklı bir yapıya sahip olduğunu iddia edip mevcut uygulamanın doğru olduğunu detaya girmeden savunmaya çalışabilir. Bu nedenle şeytanın avukatlığını yapıp, önemli farklılıklar ve ortak yönleri tanımlayarak durum değerlendirmesi yapmaya çalışalım. Parasını düşük değerli tutmaya veya aşırı değerlenmesini önlemeye çalışan ekonomiler mevcut durumlarının daha kötüye gitmesini önlemeye çalışıyorlar; böyle yapmazlar ise mali sektör ve kamu kisimi başta olmak üzere çok büyük kayıplara katlanmak zorunda kalacaklarını biliyorlar; hiç birinin cari açığı yok ve dış borçlanmaya bağımlı değiller, bu nedenle kendi çıkarlarını korumaya çalışıyorken kimseden icazet almıyorlar. Diş ticaret hacimlerinin gayri safi milli hasılaya oranı küresel ortalamanın üzerinde olduğu için yerel paranın değerindeki değişimlerin hayati önemde olduğunu biliyorlar. Söz konusu ekonomilerin hiçbiri küresel çıkarların kördüğüm olduğu Ortadoğu coğrafyasında bulunmuyor.
Türkiye ekonomisi ise onlardan farklı olarak olduğu gibi görünmüyor, dış güçlerle iyi geçinmek adına her türlü tavizi verirken kendi insanının çıkarlarını koruyamıyor. Cari açığın büyümesi teşvik edildikçe dış borçlanma artıyor, borç verenlerin çıkarını kendisinkilerden üstün tutuyor: Aptallık derecesine varan bir misafir perverlik örneği sergileyerek yemiyor, yediriyor!.. Dış ticaret hacminin gayri safi hasılaya oranı yüzde 50'yi bulduğu, ihracatının yüzde 86'sı zorunlu ihtiyaç kapsamında olmayan sınai ürünlerden oluştuğu halde, Türk Lirası'anın aşırı değerli olmasının yaratacağı büyük kaosu görmezden geliyor ve finanse edebildiğim sürece cari açık sorun yaratmaz diyerek dış güçlerin çıkarı için kendini feda etmekten çekinmiyor, veya buna mecbur oluyor. Benimsenen politika ve öncelikler dış güçler ve içeride onlarla işbirliği yapanlar tarafından belirlendiği için bu kısır döngüden çıkamıyor ve ağırlaşan sorunlar toplumdan gizleniyor. Enflasyon ve faizlerin düşmesi veya olası yükselişin geciktirilmesi bu sayede menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerinin yükselmesi veya yüksek düzeyini koruması için herşey göze alanıyor, Türk Lirası'nın aşırı değerli olması, büyüyen çaresezliğe göz yumulması gerekiyor. Ortadoğu gibi zor bir coğrafyada insan gibi yaşamak ve kimseye bağımlı olmamak için yapılmaması gerekenlerse ısrar edilirken, yapılması gerekenler bilinçli bir şekilde ihmal ediliyor. Korkuların, aklın ve insanlığın yerini alması kaçınılmazlaşıyor: Türk Lirası kalıcı olarak değer kaybederse ekonominin duracağı ve her şeyin kontrolden çıkacağı düşünülüyor; bu tavırda ısrar edilmesi durumunda sonucun farklı olmayacağı hesaba katılmadan sorunları ağırlaştırma pahasına gün kurtarılıyor. Bu durum finansal sermaye tarafından çok taktir ediliyor daha çok borç veriliyor ve kredi notunun görünümünü pozitife çevriliyor!.. Türkiye küreselleşmenin en büyük başarı ile uygulandığı ülkeler sıralamasında birinciliğe koşuyor!..