Kayyumla ilgili tartışma genişliyor

Neredeyse güncel hayatın her alanında kullanım imkanı bulunan kayyum sistemiyle ilgili yapılmak istenen son yasal düzenleme, özellikle iş dünyasında endişe kaynağı oldu.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

DÜNYA

Köklü bir geçmişi olan ‘kayyum’ ya da ‘kayyım’ sistemi, Türkiye’de son bir yıldır sürekli tartışılıyor. Özellikle son dönem “Paralel Devlet Yapılanması” olarak tanımlanan ve terör örgütü ilan edilen bir yapıyla mücadelenin aracı olarak kullanılan bu sistemin, gücünü artırmak için gündeme getirilen yeni yasa tasarısı ise bu tartışmayı büyüttü. Aslında sistem; genel kurulu yapılamayan siyasi parti ya da şirketlerden mirasçısı belli olmayan varlıkların yönetilmesine kadar geniş bir alanda kullanılıyor. Ama son tasarı hem yerli ham yabancı yatırımcılar açısından sakıncalı olarak niteleniyor. Bu endişeler üzerine tasarıda değişikliği gidildi ama konunun Türkiye’nin gündeminde uzun süre kalması kaçınılmaz. 

• Kayyumun tanımı nedir, çeşitleri nelerdir? 

Kayyım ya da kayyum, yasalarla belirlenen bazı durumlarda, başkasına ait bir işi görmek veya bir malı idare etmek için tayin edilen kimse olarak tanımlanıyor. Kayyumu mahkemeler atar. Temelde iki çeşit kayyum sistemi var: ‘Kanuni kayyum’ ve ihtiyari kayyum’. Kanuni kayyumlar; iş veya mal sahibinin rızasına bakılmaksızın, yasalarda belirtilen durumlarda tayin edilirler. Örneğin suç şüphesiyle şirketlere kovuşturma sürecinde kayyum atanabilir. Ya da iflasın ertelenmesi talepleri nedeniyle bu atama yapılabilir. Ayrıca bir kimsenin sağ olup olmadığının bilinememesi veya yaşadığı yerin bulunamaması durumu o kişinin mirasıyla ilgili süreci yönetmek için bu atama yapılabilir. 

İhtiyari kayyum ise kendisinde ihtiyari hacir (kısıt) durumu bulunan reşit bir kimseye, kendi isteği üzerine atanan kişidir. Engelli olma, ihtiyarlık ya da tecrübesizlik buna örnektir. 

• Kayyumun görev ve yetkileri nelerdir? 

Atanan kayyumun görevleri mahkeme tarafından belirlenir. Kayyumun görev yetkileri geçicidir. Kayyumun yetkileri atanmasına neden olan durumlarla sınırlıdır. Eğer kayyum atanması belli bir işin için istenirse, kayyumun görevi, yetkisi ve kalacağı süre, bu işe göre belirlenir. Kayyumun görevi, şirket ya da kuruluşun suç unsuru mahkeme kararıyla sabit olana kadar ya da söz konusu kuruluş, suçlamalardan aklanana kadar bulunduğu şirketi ve kurumu yönetmektir. Kayyum olan kişi, bu kapsamda her türlü kararı alarak uygulamaya geçirmek, yeni yönetimi belirlemek, suçlamalara konu olan faaliyetler varsa bunları sonlandırmakla görevlidir. 

• Kayyum ataması hangi kanunlar kapsamında ve şartlarda yapılabiliyor?

Kayyum sistemi temelde Medeni Kanun içinde düzenleniyor. Ayrıca son dönem sık sık gündeme gelen Ceza Muhakemesi Kanunu da kayyum açısından önemli düzenlemeler içeriyor. Türk Ticaret Kanunu da belli konularda kayyumu kullanıyor. Diğer yasalarda belirtilen konularda kayyum kullanımı yine bu yasalara atıfl a sağlanıyor. 

• Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kayyumu nasıl düzenliyor? 

CMK’nun 133’üncü maddesi şirket yönetimi için kayyum tayinini düzenliyor. Bu maddeye göre suçun bir şirketin faaliyeti çerçevesinde işlenmekte olduğu hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olması halinde sistem kullanılıyor. Bu durumda soruşturma ve kovuşturma sürecinde, hakim veya mahkeme, şirket işlerinin yürütülmesiyle ilgili olarak kayyum atayabiliyor. Atama kararında, yönetim organının karar ve işlemlerinin geçerliliğinin kayyumın onayına bağlı kılındığı veya yönetim organının yetkilerinin tümüyle kayyuma verildiği açıkça belirtiliyor. Yine bu maddeye göre kayyum tayinine ilişkin karar, ticaret sicili gazetesinde ve diğer uygun vasıtalarla ilan ediliyor Mahkemenin kayyum hakkında takdir ettiği ücret, şirket bütçesinden karşılanıyor. Ancak, soruşturma veya kovuşturmaya yer olmadığı ortaya çıkar veya ilgili yargı süreci beraat ile sonuçlanırsa bu ücretler kanuni faiziyle birlikte Hazine tarafından karşılanıyor. İlgililer, atanan kayyumın işlemlerine karşı, görevli mahkemeye başvurabiliyor. 

• CMK’nun ilgili uygulaması hangi suçlar için geçerli? 

CMK’nun 133’üncü maddesi Türk Ceza Kanununda yer alan; göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, parada sahtecilik, fuhuş, kumar oynanması için yer ve imkan sağlama, zimmet, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, silahlı örgüt veya bu örgütlere silah sağlama, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk hallerinde uygulanıyor. Ayrıca madde; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’daki silah kaçakçılığı, Bankalar Kanunu’ndaki zimmet suçu, Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’ndaki hapis cezasını gerektiren suçlarda da kullanılıyor. 

• Medeni Kanun ve Türk Ticaret Kanunu’nda neler var? 

Türk Ticaret Kanunu’nun 235’inci maddesine göre bir şirketteki temsil yetkisi, bir ortağın başvurusu üzerine mahkemece kaldırılabilir ve kayyuma devredilebilir. Yine 412’nci maddeye göre anlaşmazlık hallerinde şirketlerin genel kurullarını toplamak için de kayyum atanabilir. 552’nci maddede ise Sermaye Piyasası Kurulu’nun izni olmadan para toplanması ya da buna teşebbüs edilmesi halinde kayyum atanabilir. Yine Medeni Kanun kapsamında ölüme bağlı durumlarda; mirasçıların dağınık hallerde oluşu, adresleri belli olmayan, sağ olup olmadığı bilinmeyen veraset ilamı çıkarılana kadar veya kanuni mirasçıları belli olana kadar mal varlığının yönetiminin yapılması için kayyum atanabilir. Yine örneğin bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışıyorsa da kayyum atanabilir. 

• İş dünyası son yasa tasarısına neden itiraz etti? 

Öncülüğünü TÜSİAD’ın yaptı iş dünyası 13 Haziran’da TBMM’ye iletilen Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'yla CMK’nun 133’üncü maddesiyle kayyum atanabilecek durumların kapsamına özellikle “TCK’daki güveni kötüye kullanma suçu (M:155) ve nitelikli dolandırıcılık (M:158) ile Sermaye Piyasası Kanunu’nda tanımlanan (M:110) halka açık şirketler için örtülü kazanç aktarımı suçu ve yatırım kuruluşları, fon kurulları ve teminat sorumluları için müşteri varlıklarını kötüye kullanma ve kayıtlarda hile türünden işlemlerin eklenmek istediğini belirtti. Bu kapsamda yapılan itirazda tasarıdaki risklerden birinin CMK 133’deki diğer suçların niteliği ile uyumsuzluk, yerindelik ve orantılılık ilkelerine aykırılık riski olduğunu açıkladı. Yine kapsamının genişliği nedeniyle olağan ticaret hayatını olumsuz etkileme ve mülkiyet hakkını zedeleme riski olduğunu da vurguladı. Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED de, hukukun üstünlüğünün korunmasını ve bu alanda geri gidilmemesini talep etti. 

• İtiraz sonrası neler değişti? 

İş dünyasının tepkisi üzerine tasarıdaki düzenleme TBMM Adalet Komisyonu’nda değiştirildi. Güveni kötüye kullanma, nitelikli dolandırıcılık, anayasal düzene karşı suçlar ile SPK’nın 110’uncu maddesinde tanımlanan suçlarda kayyum atamasını öngören düzenleme tasarıdan çıkarıldı. Yetkinin ortaklık payları ve menkul kıymetleri kapsaması maddesi ile davaların devlet aleyhine açılabileceği şartı ise korundu.

Kayyum davalarında 2015 yılı hareketliydi

Adalet Bakanlığı’nın yargı sistemiyle ilgili istatistikleri kayyum müessesesinin son yıllarda hareketlendiğini gösteriyor. Buna göre 2015 yılında kayyumla ilgili karara bağlanan dava (toplam çıkan dava) sayısı 9 bin 216 adet oldu. Bu davaların açılış yıllarına bakınca 2013’te 198, 2014 yılında 2 bin 244, 2015 yılında da 6 bin 399 adet kayyum davası açıldığı görülüyor. 2015’te karara bağlanan davaların 1783’i reddedilirken, 6 bin 653 davanın büyük kısmı ‘tam’, çok azı ‘kısmen’ kısmen kabul edildi. Bir kısmına da ‘sulh’, ‘başka adli birime aktarma’ gibi işlemler uygulandı. 2014 yılında da benzer bir süreç yaşandı.

‘Değer zinciri geçen ülke’

Ekonomist Güven Sak, geçen hafta Dünya’da yer alan yazısında, Türkiye’nin, “içinden küresel değer zinciri geçen ülkeler arasında yer alması” için bu tür düzenlemelerde dikkatli olmasını istedi. Sak’a göre bu tür bir ülke olmak için doğrudan yabancı sermaye yatırımını çekebilecek özelliklere sahip olmak gerekiyor. Sak, bu kapsamda uygun iktisadi ortama, mülkiyet hakkına, serbest ticaret ortamına dikkat çekiyor. Yine Sak’a göre TBMM’deki yeni düzenlemenin en kötü tarafı kayyumun kişisel sorumluluğunun kaldırılması ve gerektiği zaman aleyhte davanın sadece devlete açılabilecek olması.

Bu konularda ilginizi çekebilir