Kandıra makus talihini yenebilecek mi?

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

KOCAELİ'DEN / Mehtap AKBAŞ ÇİFTCİ 

mehtap.ciftci@dunya.com

Kandıra, Kocaeli'nin en yoksul bölgesi. Sanayi, bölgede yok denecek kadar az. Yöre halkının geçimi büyük oranda hayvancılığa dayalı. Tabi o da eskisi kadar değil. Meşhur Kandıra yoğurduna süt veren sadece 710 adet mandanın kaldığını duymak, karamsarlığın dozunu artırıyor. Bölge ekonomisinin umut bağladığı turizm ise Karadeniz iklimi nedeniyle Kefken ve Kerpe'de sadece 2 ay için canlılık sağlıyor.  Tablo ana hatları ile kötü olunca geçim derdine düşenler için göç etmek de tercih değil zorunluluk haline gelmiş ilçede...

Ne var ki bu döngü 1 yıl önce değişmeye başlamış, bölgede kurulması düşünülen Gıda Organize Sanayi Bölgesi herkesi heyecanlandırmıştı. Kandıra, sanayici için yeni bir yatırım merkezi, bölge halkı, çiftçisi için de yeni iş sahaları demekti. Çiftçi, ektiği mahsulü, ürettiği sütü doğrudan işletmelere satabilecekti.  Ekonomiyi hareketlendirecek bu olumlu gelişmelerin, ilçenin kültürel ve eğitim hayatına da olumlu yansımaları olacaktı. Tersine göçün konuşulmaya başlandığı bölge bu sayede makus talihini yenebilecek,  deyim yerindeyse 'batının yoksulu' olmaktan kurtulacaktı. Ne var ki siyasetin karanlık yüzü burada da kendini gösterdi. Sanayi bölgesinin kurulacağı alanda yapılan kamulaştırma ve fiyat pazarlıkları  Türkiye'de emsali olmayan projenin üzerine gölge düşürmeye yetti. Bölgenin sağlayacağı 10 bin kişilik istihdam, yaratacağı katma değer görmezden gelinip, rant hesapları daha çok konuşulur oldu. Sanayi, yatırım, üretim gibi kelimelerin ne anlama geldiğini çok iyi bilen Kocaeli'nin gündemini bunlar meşgul eder oldu.

Ekonomide bir kural vardır. Geleneksel değerler, gerekli atılımlar yapılmazsa değişime ayak uydurulamazsa yok olmaya mahkumdur. Kandıra için meşhur yoğurdu, peyniri üretiyor olmanın gururu da tarih olabilir.

Geç olmadan rant tartışmaları yerine Kandıra'nın geleneksel değerleri olan peynir ve yoğurt ile ilgili adımlar atılmalıdır. Yoksa, 'bir zamanlar' diye başlayan cümlelerde yer alacak Kandıra yoğurdu da unutulup gidecek. Yeni kuşaklar bunun ne farkına ne de tadına varabilecekler.

Bugün ülkemizde üretilen peynirin çok büyük kısmı hala küçük işletmelerde, mandıralarda ve aile bazında ilkel araç ve yöntemlerle üretiliyor. Hem geleneksel metodların hem de ileri endüstrinin birbirine katacağı değerler olduğu kanısındayım. Batının büyük oyuncularında görülen bu durum ülkemizde neden yaşanmasın. Örneğin Fransa, sadece bir markasında 400 ayrı çeşit peynir seçeneği sunabiliyor. Böyle olabildiği için de büyük pazarları tekelinde tutmayı başarıyor. Bizim yerel ölçekte üretilen peynirlerimiz bu ürünlerle boy ölçüşebilir. Uzmanlara göre, tadı, kıvamı, dayanıklılığı, faydası vs. açılardan hiç de geri değiliz onlardan. Geleneksel lezzetlerden yeni kombinasyonlar üretmek dünyada yeni bir kavram değil. Özlenen konuma gelmesi için de yapılması gereken belli: Yapım tekniklerini ve ürün özelliklerini standardize etmek ve bunu yaygınlaştırmak.

Bu alanda atılan adımlar az da olsa var. Kandıra Belediye Başkanı Cengiz Kan'ın yoğurdu plastik kaptan çıkarıp, toprak kaba sokması da bunun güzel bir örneği. Ancak, yeterli değil. Sosyal sorumluluk da ön planda tutularak yaratıcı fikirlerin geliştirilebileceği düşüncesindeyim. Kandıra peyniri, yoğurdu da neden global bir marka olmasın? Hayal değil bu. Doğru zamanda doğru adımların atılması ile her şey mümkün.

Bu konularda ilginizi çekebilir