İtalyanlar'a göre Türkiye'nin ekseninde kayma yok
İtalyan Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Türk dış politikasını analiz etti
BRÜKSEL - İtalyan Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, Türkiye'nin dış politikada yörünge değiştirdiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Merkezi Roma'da bulunan düşünce kuruluşunun Türk dış politikası ve Türkiye-AB ilişkilerinin geleceğiyle ilgili analizinde, Soğuk Savaş döneminde Batı kampına bağlanan Türkiye'nin Sovyetler Birliği'nin yıkılışı ve içerdeki gelişmeler sayesinde "kilidini çözerek" komşularıyla ilişkilerini geliştirdiği ve AB sürecinin de yardımıyla daha açık ve demokratik bir topluma dönüştüğü anlatıldı.
Enstitünün, bir dönem Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde de araştırma yapan uzmanı Emiliano Alessandri'nin kaleme aldığı Türkiye analizinde, "Yakından bakılırsa Türkiye'nin sözde 'İslam çağrısı' yolunda Batı'dan uzaklaştığı iddialarının hepsi, maalesef ön yargılara, mevcut trendleri zayıf okumaya ve geçmişteki gelişmeleri aldatıcı şekilde yenide inşaya dayalı sakat yaklaşımlardır" denildi.
Türkiye'deki değişimin gerçekte 2002 yılındaki AK Parti iktidarıyla değil, 1980'li yıllarda Turgut Özal'la başladığı kaydedilen analizde, "içeride daha çoğulcu ve dışarda daha açık" bir politika benimseyen Özal'ın başlattığı bu açılımın uzun vadede birçok sonuç doğurduğu, bu dönemde Avrupa'yla entegrasyonu yeniden canlanan Türkiye'nin bazı diplomatik girişimlerle İslam dünyasının liderliğine oynadığı ifade edildi.
"Yeni Türk dış politikasının mimarı" Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 21'inci yüzyılda Türkiye'yi Afrika-Avrasya kuşağında, farklı jeopolitik bölgelerin kesişme noktasındaki bir merkez ülke olarak yeniden tanımlamaya çalıştığı, Türkiye'yi merkez alan ve kendine güvenen bu yaklaşımın, AB ve NATO'yu, Türk dış politikasının hedefleri değil, araçları haline dönüştürdüğü belirtildi.
Kıbrıs Rum kesimine limanların açılmaması gerekçesiyle Türkiye'nin katılım müzakerelerinde 8 faslı donduran AB'de Fransa ve Kıbrıs Rum kesimi bunlara ilaveten yeni fasılları engellerken Türkiye'nin portföyünü çeşitlendirmek için AB dışında farklı ilişkiler arayışının anlayışla karşılanması istenen analizde, bunlara bakılarak Türk dış politikasındaki hareketliliği tamamen AB ile ilişkilerde yaşanan zorluklara tepki olarak görmenin hatalı olacağı, dış politikada bağlantısız hareket etme kararı alan Türkiye'nin "tarafsız" pozisyonuyla farklı masalarda kartlarını daha serbestçe oynamak istediği kaydedildi.
'Kimliğini kendi kendine yeniden tanımlama dönemi'
Analizde, "kimliğini kendi kendine yeniden tanımlama dönemindeki" Türkiye'nin AB ve Batı liderlerine bir anlamda yeni bir deklarasyonda bulunarak çok boyutlu yeni dış politikasında AB üyeliğiyle ilgili yeni ve hala geçerli olan eski gerekçelerini beyan etmesi ve AB'nin çekici ve faydalı bir birlik olarak devamı için kendi bakışını sunması gerektiği ifade edildi.
Bu kapsamda AB liderlerinin de nasıl bir gelecek istedikleri noktasında anlaşması gereğine vurgu yapılan analizde, hiçbir AB liderinin Türkiye'nin bölgesinde barış ve istikrarın güçlendirilmesine ciddi katkı yaptığını inkar etmese de halkın çoğunluğu Müslüman bir ülkenin üyeliğini kamuoyuna benimsetmenin zorluğu yanında AB'nin en büyük iki üyesi Almanya ve Fransa'nın güç kaybedecekleri korkusuyla Türkiye'nin üyeliğine sıcak yaklaşmamasından bahsedildi.
İtalyan düşünce kuruluşu, Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin geçmişteki genişlemelerinden farklı olacağını ve birliğin geleceğini ilgilendirdiğini vurguladı.
Enstitünün analizinde, "Türkiye eksen değiştirmiyor, Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni yerini ve kimliğini arıyor. Bu karmaşık dönüşüm süreci Türkiye'nin Batı'ya yönelimini zayıflatmıyor fakat tekrar test ediyor" denilerek, Türkiye'de eksen kayması tartışmalarının yerini, Türkiye'nin AB ve Batı için neden hala önemli olduğu ve Avrupa ve Batı'nın modern Türkiye'ye ne sunabileceği tartışmasına bırakması gerektiği ifade edildi.