”İsrail'le yazışmalar açıklansın”

Kılıçdaroğlu, "Başbakan, fincancı dükkanına giren fil gibi ağzına gelen her şeyi söylüyor. Bereket versin camdan okuyor, camdan okumasa kim bilir daha ne potlar verilecek" dedi.

YAYINLAMA
GÜNCELLEME

ANKARA- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısına ilişkin olarak, "Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanlığı, İsrail'le yapılan yazışmaları lütfen kamuoyuna açıklasın, gizli kalmasın bu süreçte. Halk doğruları, bilsin öğrensin. İsrail uyardı mı uyarmadı mı? Müdahale yapacağım dedi mi demedi mi?" diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, NTV'nin canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Tel Aviv'e seslendim, yanıt Keşan'dan geldi. Birileri çıkmış Telaviv adına konuşuyor. Tel Aviv'in avukatlığını yapıyor" dediği ifade edilerek, değerlendirmesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, iç politika yoluyla dış politika, dış politika yoluyla da iç politika yapıldığını, Türkiye'nin kendisini dar bir alana hapsettiğini söyledi.

Kendisinin İsrail'in avukatlığını yapması gibi bir durumun söz konusu olamayacağını belirten Kılıçdaroğlu, "Eğer ben avukat olacaksam halkın avukatlığını, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının avukatlığını yaparım" dedi.

CHP'nin Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılmasından yana olduğunu ve bunu her ortamda dile getirdiğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Ama Sayın Başbakan gerçekten Tel Aviv'in avukatı kimdir diye görmek istiyorsa sağ tarafına baksın, orada Sayın Bülent Arınç'ı görecektir. Hükümetten daha farklı açıklamalar yapıyor. Pensilvanya'dan gelen 'İsrail hükümetinden önceden izin alınması gerekirdi' diyen açıklamalara karşı Sayın Bülent Arınç 'Haklıdır, bu açıklamalar yerindedir' diye açıklamalar yapıyor. Buna baktığımız zaman siz avukatlığın nerede olduğunu görüyorsunuz.

Öte yandan yine Sayın Arınç, İsrail'le yapılan sözleşmeler konusunda da daha dikkatli bir üslup kullanıyor Sayın Ömer Çelik'e göre. Çünkü Sayın Çelik tümüyle bu anlaşmaların feshedileceğini söylüyor ama Sayın Arınç daha farklı bir açıdan bakıyor olaya. O açıdan olaylara daha sakin, daha sağduyulu bakmak gerekiyor. Sayın Başbakan'a da bunu öneriyoruz. Avukat görmek istiyorsa yanında Sayın Bülent Arınç'a bakabilir."

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın AK Parti milletvekillerini "Mavi Marmara" gemisine bindirmedikleri yönünde açıklaması olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Niçin? Sayın Başbakan'dan bunun yanıtını bekliyoruz. Oraya masum insanları, çocukları bindireceksiniz, onları ölüme göndereceksiniz, AKP milletvekilleri bunun dışında kalacak. Ve Sayın Başbakan da çıkacak bizi İsrail'in hamiliğini yapmakla suçlayacak. Kim, neyi, nerede, nasıl konuşuyor? Sayın Başbakan biraz daha net olsun bu konuda" dedi.

"Her yetki başbakanda toplanıyor"

AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ'ın CHP'yi de kastederek "Bunlar Kenan Evren'den daha fazla askeri darbeyi savunuyorlar" dediği ifade edilerek bu sözlere ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, bu söylemi ciddiye almadığını kaydetti. CHP'nin geçmişte yapılan bütün askeri darbelere karşı çıktığını, bunların demokrasiyi kesintiye uğrattığını belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin artık yeni bir demokratik yapı içinde kendi geleceğini belirleyeceğini söyledi. Kılıçdaroğlu, sözlerini "Ancak demokrasinin derinleşmesi ve güçlenmesi açısından en ciddi engelin de AKP olduğunu söylemek isterim. Çünkü getirdiği anayasa değişikliği Kenan Evren'in getirdiği değişiklikten çok daha tehlikeli. Sivil dikta yaratıyor, güçler ayrılığı ilkesini deforme ediyor. Her yetkiyi bir kişide topluyor, o da Sayın Başbakan. Bunu anlamak mümkün değil" şeklinde sürdürdü.

CHP lideri, İsrail'in Gazze'ye yardım ötüren gemilere saldırısına ilişkin Türkiye'nin bu ülkeye yönelik tepkisinin zamanlama ve içerik bakımından yeterli olup olmadığına ilişkin olarak "Sayın Başbakan geçen salı günü grupta bir savaş ilan etmediği kaldı" dedi. CHP'nin daha sakin ve dikkatli bir üslup kullandığını, Başbakan ve AK Parti'lilerin konuya ilişkin sözlerinin tümünü not ettiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, bu sözlerin gereğinin yerine getirilmemesi halinde AK Parti'yi halka şikayet edeceklerini kaydetti.

"Hamasetle dış politika yürütülmez"

Bu konuda TBMM'nin ekonomik, kültürel ve askeri anlaşmaların da gözden geçirilmesi şeklinde bir irade ortaya koyduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu süreçte Türkiye'nin onurunun kırıldığını, bunun mutlaka onarılması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Hamasetle dış politika yürütülmez. Dış politika akılla ve mantıkla yürütülür. Dış politika güçlü bir satranç ustalığıyla yürütülür. Hamleyi önceden göreceksin üstelik birkaç el öncesinden göreceksiniz. Önlemi ona göre alacaksınız. Hükümet görmedi. Hükümet biliyor, Mavi Marmara'ya insanları doldurup gönderiyorsunuz... Türkiye Cumhuriyeti'nin Dışişleri Bakanlığı, İsrail'le yapılan yazışmaları lütfen kamuoyuna açıklasın, gizli kalmasın bu süreçte. Halk doğruları, bilsin öğrensin. İsrail uyardı mı uyarmadı mı? 'Müdahale yapacağım' dedi mi demedi mi? Bu süreçte Amerika'yla da görüşmeler yapıldı. Amerika aracı oldu. İpler karşılıklı atılmış vaziyette. Nedir bu olayın ayrıntıları biz öğrenmek zorundayız."

"114 şehit verdik"

Devlet adamının riski önceden görmesi ve önlem alması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, AK Parti iktidarının bu gereği ve sorumluluklarını yerine getiremediğini ileri sürdü.

"AKP, insanların ölümü üzerine gündem değiştirme kararlılığını göstermiştir. Acıdır ama gerçek budur" diyen Kılıçdaroğlu, "Gündemde CHP vardı, Türkiye'nin gerçek sorunları vardı, işsizlik vardı yoksulluk vardı, esnafın, çiftçinin sorunu vardı. Birden bire bitti. Açılımdan bu yana 114 şehit verdik, konuşan var mı? Yok. Niye yok? Çünkü Türkiye'nin, halkın gündemini değiştirmek istiyorsunuz. Bunu bizzat Sayın Başbakan'ın kurmaylarından birisi söylüyor. 'Biz zaman zaman gündemi değiştirmek için özel bir çaba harcıyoruz' diyorlar. Bu da o özel çabalardan birisidir" şeklinde konuştu.

"Bereket versin camdan okuyor"

CHP lideri, "Sizin bakış açınıza göre PKK ile Hamas'ın bir benzerliği var mıdır?" sorusu üzerine dış politikada aklın ve mantığın egemen olması gerektiği görüşünü aktardı. AB ülkeleri ve ABD'nin Hamas'ı terör örgütü olarak kabul ettiğini, bu konuda Türkiye'nin daha dikkatli bir üslup kullanmasının doğru olacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Yarın öbürleri de kalkıp da 'PKK terör örgütü değildir' diye söylerlerse ne diyeceğiz? Hangi argümanla yola çıkacağız. O nedenle dış politikayı iç politika malzemesi yapmamak gerekir. Ama Sayın Başbakan, fincancı dükkanına giren fil gibi ağzına gelen her şeyi söylüyor. Bereket versin camdan okuyor, camdan okumasa kim bilir daha ne potlar verilecek"  dedi.

Sağduyulu çevrelerin Türkiye'nin bir eksen kayması içinde olduğu uyarısını yaptığını savunan Kılıçdaroğlu, ülkenin böyle bir noktaya taşınmasının yanlış olduğunu söyledi. Türkiye'nin batıda farklı bir kimlikle tartışma konusu haline gelmesi durumunda geçmişte yarattığı bütün değerlerin alt üst olacağını öne süren Kılıçdaroğlu, hükümeti daha sağlıklı düşünmeye davet etti.

Kılıçdaroğlu, Fethullah Gülen'in İsrail'in saldırısına yönelik açıklamalarına ilişkin soruyu yanıtlarken açıklamanın kendisini çok fazla şaşırtmadığını, gelen eleştirinin belli bir dünya görüşü çerçevesinde yapılmış bir eleştiri olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, "Ben o açıklamaya şöyle bir yorum yaptım; bu eleştiri belki bu olayın Türkiye'de daha sağlıklı bir tartışma zemini açması açısından yararlı olacaktır diye. Çünkü AKP hükümetinin, kurmaylarının o dünya ile olan ilişkilerini biliyoruz. O ilişkiler zemininde gelen bir eleştiri var ve o eleştiride de farklı görüşler ortaya çıktı. Zikzaklar ortaya çıktı. Ama Sayın Başbakan'ın bunu nasıl değerlendireceğini doğrusu merak ediyorum" dedi.

"Anayasa Mahkemesi'ne başvurduk diye suçlanıyoruz"

Kılıçdaroğlu, "Anayasa Mahkemesine başvurmayı Sayın Başbakan neredeyse suç olarak kamuoyuna sunmaya başladı. Ettiğimiz yemine sadakatle bağlı kalacağımızın gereği olarak Anayasa Mahkemesine başvurduk diye suçlanıyoruz" dedi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın, "Meclis, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerini doğrudan ya da dolaylı bir biçimde değiştirmek için girişimde bulunamaz. Meclis, Anayasa'ya sadakat göstersin" sözleri hatırlatılarak, "Sizce açıklamanın mesajları kimeydi, bunlardan birisi de Anayasa Mahkemesi olabilir mi?" diye sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Sayın Başsavcının, 'Parlamento, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine gerekli saygıyı ve duyarlılığı göstersin' diye bir uyarısı var anladığım kadarıyla"' dedi.

Seçimlerden sonra parlamentoda yemin ettikten sonra milletvekili kimliği kazandıklarını söyleyen Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin Anayasa'ya bağlılıklarını namus ve şerefleri üzerine ant içerek dile getirdiklerini anımsattı. 

Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerinin doğrudan olmasa bile dolaylı bir şekilde değiştirilmek istenmesi durumunda bunun Anayasa Mahkemesi tarafından dikkate alınması gerektiğinin ifade edildiğini belirten Kılıçdaroğlu, Yalçınkaya'nın tarafsız olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti'nden, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerinden yana taraf olmak zorunda olduğunu ve böyle bir uyarıyı yaptığını söyledi.

Anayasa Mahkemesi'nin yarınki toplantısından nasıl bir sonuç çıkabileceğine ilişkin soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, bu konuda herhangi bir fikri olmadığını söyledi. CHP lideri, şunları kaydetti:

"Anayasa Mahkemesi zaman zaman bizim yaptığımız başvuruları reddetti. Reddettiği zaman bize sorulduğunda da biz saygı duyduk. Yargıdır, karar verecek ve o karara hepimiz saygı duyacağız. Burada da Anayasa Mahkemesinin vereceği karara iktidarın da muhalefetin de hukuk çevrelerinin de saygı duyması gerekir. Saygı derken 'eleştirilmeyecektir' anlamında bir şey söylemek istemiyorum. Elbette her hukuk normu veya yargı kararı kesinleştikten sonra, şu veya bu şekilde taraflarca değerlendirilir, eleştirilir. Bunlara da saygı göstermemiz gerekiyor.

Anayasa Mahkemesine başvurmayı Sayın Başbakan neredeyse suç olarak kamuoyuna sunmaya başladı. Demokrasiyi bilmeyen, demokrasiyi içselleştirmeyen, hukukun ne olduğunu bilmeyen, ettiğimiz yemine bile sadakatle bağlı kalacağımızın gereği olarak Anayasa Mahkemesine başvurduk diye suçlanıyoruz. Suçlanmaya da devam ediyoruz. Sayın Başbakan'ın bu konuda daha farklı ama hukuk normlarını dikkate alan bir söylem geliştirmesini istiyoruz. Eğer siz Anayasa Mahkemesine başvurmayı bir hukuk ayıbı olarak neredeyse kamuoyuna sunarsanız, sizin hukuk bilginizi de demokrasi kültürünüzü de biz tartışmaya açarız. Sayın Başbakan'ın bu söylemi ile 'Anamuhalefet Mahkemesi' diye gerçekten gayriciddi söylem geliştirmesini anlamak mümkün değil."

Vatandaşın hakkını aramak için Anayasa Mahkemesine başvurduklarını öne süren Kılıçdaroğlu, "Anayasa'nın bize vermiş olduğu bir hakkı biz kullanmazsak kamuoyu önünde kendimizi suçlu hissederiz" dedi.

"AKP güven tazlemek zorundadır"

Yapılan değişiklikle yargının baskı altına alınmak istendiğini öne süren Kılıçdaroğlu, bu değişikliğin 12 Eylül anayasa değişikliğinden çok daha tehlikeli olduğunu iddia etti.

Kılıçdaroğlu, erken seçim ihtimalinin gündeme gelmesi durumunda CHP'nin buna hazır olup olmadığına ilişkin soru üzerine de, "Hazırız. AKP kendisine güveniyorsa her zaman için erken seçimi gündeme getirebilir. Zaten eğer demokrasiye inanıyorsa bir siyasal parti, Anayasa Mahkemesi tarafından, getirdiği ve ısrar ettiği düzenlemeler iptal ediliyorsa o zaman kendisinin çıkış noktası erken seçimdir. Güven tazelemek zorundadır AKP. Şu anda çok ciddi bir güven kaybıyla karşı karşıyadır" dedi. 

Bir soru üzerine, CHP'nin şu andaki oy oranlarıyla ilgili bir anket yaptırmadığını kaydeden Kılıçdaroğlu, yurt gezilerinde Türkiye'nin bütün katmanlarında bir memnuniyetsizlik olduğunu gördüğünü ifade etti.

"Reçete peşinde koşan bir başbakan"

Kılıçdaroğlu, "Daha önce yüzde 40'ı bekliyoruz demiştiniz. Seyahatlerinizde gördüğünüz tabloya dayanarak yüzde 40'ı daha aşağı ya da daha yüksek olarak yeniden revize ediyor musunuz?" sorusunu yanıtlarken, "Daha aşağıya değil ama daha yukarı olacak" dedi.

Bunun yurttaşların iddiası olduğunu, Türkiye'nin kaderini demokrasi yoluyla değiştireceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, toplumu ayrıştıran değil birleştiren politikalar ürettiklerini belirtti.

Başbakan Erdoğan'ın, "Elinizde reçete mi var? Açıklayın" dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: 

"Sekiz yıldır ülkeyi yöneten bir insan hala reçete peşindeyse bu kişinin ülkeyi sağlıklı yönettiği söylenebilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Reçete peşinde koşan bir Başbakan... Ne zaman? İktidarın ilk yılında değil, iktidarın son yıllarında söylüyor bunu. O zaman Türkiye'nin içinde bulunduğu açmazı görün siz. Birilerinin eline tutuşturduğu reçeteyle siz ülkeyi bu hale getirirseniz bu halk da herhalde bunun hesabını soracaktır size. Nerede? Sandıkta, demokrasi içinde."

"Hiç kimseye söz verilmedi"

Kılıçdaroğlu, "Gürsel Tekin'e, Merkez Yönetim Kurulu (MYK) üyeliği için söz verdiği ancak Genel Sekreter Önder Sav'ın buna karşı çıkarak engellediği" yönündeki yorumların hatırlatılması üzerine de şöyle konuştu:

"Şu anda MYK'ya seçilen üyelerin tamamı için dahi söz vermiş değilim, birisi için daha söz vermiş değilim. Hiç kimseye söz verilmedi. Ne mevcut seçilenlere ne de seçilmeyenlere. Parti Meclisi (PM) üyelerine de aynı şeyi söyledik; 'Sizi seçeceğiz' diye herhangi bir söz vermedik. Neden söz vermedik? Çünkü partinin tek kişi tarafından yönetilen bir parti olduğu olgusunu kaldırmak istiyoruz. Kolektif bir anlayışı, ortak aklı getirmek istiyoruz."

Tekin'in halkla sağlıklı ve sıcak ilişkiler kuran birisi olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Kendisi PM üyesi seçildi. Orada da çok iyi görevler yapacaktır. Ama İstanbul İl Başkanlığına talip olacaksa, orada çalışacaksa onu da partimizin yetkili organlarında değerlendiririz. Her partilimizin çok değerli olduğuna inanıyorum. Her partilimizin hiçbir unvan ve makam beklemeden CHP'nin iktidar olması için çaba harcaması gerektiğine inanan birisiyim" diye konuştu. 

Gürsel Tekin'in İl Başkanlığı ile ilgili kişisel görüşünün sorulması üzerine de Kılıçdaroğlu, Tekin'in bu konudaki görüşünü bilmediğini, bu konuda kendisiyle konuşmadığını belirtti. CHP lideri, "Bunun medya aracılığıyla konuşulmasını da istemiyorum. Çünkü biz bir aileyiz. Sorunlarımız, beklentilerimiz varsa bunu kendi aramızda konuşarak, birbirimizi ikna etmek durumundayız. Geçmişte zaman zaman tartışmalar oldu. O tartışmalar zaman zaman duygusal kırılganlıklara da yol açtı. Böyle bir tablonun oluşmasını istemiyorum. Her partilimiz değerlidir, her partilimizin üzerine titriyoruz. Üzerine titrediğimiz kişilerden birisi de Gürsel Tekin'dir, onu da çok seviyoruz. Hiç meraklanmasın" dedi.

Kılıçdaroğlu, kurultay öncesinde bazı tartışmalar olduğunu bu süreçlerin geride kaldığını, şimdi güzel bir hareket içinde olduklarını söyledi.

"Diyalog zaman alacaktır"

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısının ardından yapılan açıklamalarda "İsrail ile ilişkiler eskisi gibi olmayacak" ifadesinin dikkat çektiğinin belirtilmesi ve bu yaklaşıma katılıp katılmadığının sorulması üzerine ise Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Bu aşamadan sonra Türkiye İsrail'i, İsrail de Türkiye'yi hasım görmeye başladı. Acı ama tablo bu. Bu tablonun sağlıklı bir zemine oturması, ülkeler arasındaki diyaloğun kurulması zaman alacaktır. Ben kısa sürede bu tablonun düzeleceğine inanmıyorum. Orta Doğu'da bizim hükümetlerden, siyasal partilerden yana bir tavır takınmamız, aynı devletteki diğer partileri diskalifiye etmemiz gibi çok dar bir alana politika sokmamız ya da politika yürütmemiz doğru değil. Daha tepeden bakmalıyız. Türkiye Orta Doğu'yu görmezlikten gelemez. Orta Doğu'ya gözlerimizi kapatalım, hiç oraya bakmayalım diye bir anlayış yok. Daha tepeden, doğrudan doğruya taraf olmadan, var olan sorunları da akılcı çözmekten politika üretmeliyiz."

Bu konuda "kazanan" ya da "kaybeden"in ilerleyen günlerde daha net görüleceğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Ama İsrail'in bu süreçte kaybettiğini hepimizin kabul etmesi gerekiyor" dedi.

 

Bu konularda ilginizi çekebilir