'İş dünyası bu kadar tedirgin edilmemeli'
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, FETÖ ihbarları üzerinden iş dünyasının tedirgin edilmemesi gerektiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, FETÖ'ye karşı girişilen mücadelenin hukuk içerisinde yapılması gerektiğini belirterek iktidarın CHP'nin uyarılarına kulaklarını tıkadığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, ayrıca mücadele sürecinde iş dünyasının tedirgin edilmemesi gerektiğini savundu.
Kılıçdaroğlu, CNN Türk'te canlı yayınlanan programda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Program sunucusu Ahmet Hakan'ın, "yayını CHP'nin konferans salonundan yaptıklarını" söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu, "Yargı mensupları burada yıllık toplantılarını yapmak isteseler bile biz onlara vermeyiz, burada olmaz." diye espri yaptı.
"Başbakan Binali Yıldırım ile bir görüşmeniz olacak mı?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, 11 binden fazla öğretmenin açığa alınmasıyla ilgili Kurban Bayramı öncesinde bir randevu talebinde bulunduğunu, Yıldırım'ın programına göre bir görüşmenin olacağını ifade etti.
'O zaman hedef kimdi?'
"Artvin'de konvoyuna yapılan saldırının" sorulduğu Kılıçdaroğlu, "Olayı PKK üstlendi ama 'Hedefimiz Kılıçdaroğlu değildi.' dediler ama o konvoy bana aitti. O zaman hedef kimdi? Yaşanmaması gereken olaylar. O bölgeye PKK unsurları nasıl gelebiliyorlar, burada sorulması gereken soru." karşılığını verdi.
PKK'nın, kendisini doğrudan hedef aldığını belirten Kılıçdaroğlu, amaçlarının Türkiye'yi karıştırmak, iç savaş çıkarmak, kaos ortamı oluşturmak olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, 7 Haziran seçimlerinden sonra PKK'nın terör olaylarını artırarak, Türkiye'nin gündemini teröre kilitleyerek AK Parti'ye destek verdiğini savunan Kılıçdaroğlu, bu seçimlerde bir koalisyon sürecinin yaşandığını, olmadık bir yerde terörün arttığını kaydetti.
"Artvin'de konvoy hareket haline geçtiğinde herhangi bir devlet yetkilisi sizi uyardı mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, herhangi bir uyarının gelmediğini, olağan önlemlerin alındığını ifade etti.
Bulunduğu minibüsün zırhlı olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, vadide silah seslerinin yankılandığını, zırhlı araca binerek bölgeden ayrıldıklarını anlattı.
'Çektğim görüntüler özel arşivimde'
Kılıçdaroğlu, söz konusu saldırıda şehit olan askerin annesiyle daha sonra telefonda görüştüklerini, kendisine "Oğlunun kullandığı aracın zırhlı olup olmadığını" sorduğunu aktardı. Kılıçdaroğlu, şehidin annesine neden bunu merak ettiğini sorduğunda, "Oğlunun zırhlı araç eğitimi aldığını, ondan merak ettiğini" söylediğini kaydetti.
"Saldırı anında cep telefonuyla görüntü mü çektiniz?" sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, çektiğini, bu görüntülerin özel arşivinde durduğunu söyledi.
'20-25 bin kişinin başvurusunu aldık'
Kemal Kılıçdaroğlu, "FETÖ mağdurları için partide bir bölüm mü oluşturdunuz?" sorusu üzerine, Cumhurbaşkanlığı'nda yaptıkları dörtlü görüşmede bunu dile getirdiğini, "AK Parti ve MHP'nin de kurabileceğini" söylediğini aktardı. Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan'ın başkanlığında böyle bir yapı kurduklarını belirten Kılıçdaroğlu, gerek doğrudan gerek mail yoluyla gerekse de telefonla yaklaşık 20-25 bin kişinin başvurusunu aldıklarını kaydetti.
"Adil yargılama" vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, devletin herkesi suçlu göremeyeceğini, somut bilgiler doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini vurguladı.
Kayseri'de 2008'de ev sahibi olmak için kooperatife üye olan bir özel harekatçının, kesinti olmasın diye Bank Asya aracılığıyla yaptığı havale nedeniyle işine son verildiğine dair kendisine yazdığı mektubu gösteren Kılıçdaroğlu, bu kişinin eşinin de kanser hastası olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, suçlu aranıyorsa, bankalar yasasına göre faaliyette bulunan bankanın kurucularına bakılması gerektiğini dile getirdi.
'Devlet intikam duygusuyla yönetiliyor'
Hamile bir kadının da gözaltına alınıp 5-6 gün sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldığını, Yeniçağ'ın yazarlarının, Mehmet ve Ahmet Altan'ın gözaltına alındığını kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Askerler darbe mi yaptı? Darbe girişimi yaptılar. Bombalama var mı? Var. Ana failler yakalandı mı? Yakalandı. Hapisteler mi? Hapisteler. Şimdi siz bütün bunları bırakıyorsunuz, darbe girişimini yargılamaktan çok 17-25 Aralık'ı ortaya çıkaran yapıdan intikam almak için yola çıkıyorsunuz. Yani bir darbe girişimi, başka bir darbe girişimiyle intikama dönüşmüş oluyor. Bu devlete yakışmaz. Bu ne demektir? Devlet kinle, intikam duygusuyla yönetiliyor demektir."
'1 milyonun üzerinde mağdur vardır'
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, Adapazarı'nda hapse atılan şeker hastası bir öğretmenin ilaçlarının verilmemesi nedeniyle öldüğünü, belediyenin bu aileye "vatan haini" diye ambulans vermediğini, imamın namaz kıldırmadığını öne sürdü. Kılıçdaroğlu, "Ne zaman vatan haini oldu bu kişi? Mahkeme kararı mı var? Hayır, bir şey yok, gözaltına alınmış. Bir devlet bunu yapamaz. Bunu yapmamalı. İntikamla, hırsla, öfkeyle bunu yaptığınız andan itibaren Türkiye'de yüzbinleri kırarsınız. Bugün 1 milyonun üzerinde mağdur vardır." diye konuştu.
İnsanların yargısız infaza tabi tutulduğunu savunan Kılıçdaroğlu, böyle bir tabloyu 12 Mart'ta, 27 Mayıs'ta, 12 Eylül'de, 28 Şubat'ta görmediğini ifade etti.
'Bir koltukta iki karpuz olmaz'
Mücadelenin hukuk içerisinde yapılması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Hukukun dışına taştığınız andan itibaren sizin darbecilerden bir farkınız olmaz. Biz, 'Niye mücadele ediyorsunuz?' dedik mi? Hayır, etmelisiniz. Kaldı ki bunlar, onlarla kol kola gezerken biz, 'Mücadele edin.' diye bağırıyorduk." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin uyarılarına iktidarın kulaklarını tıkadığını savunarak, şunları kaydetti:
"Neden Sayın Erdoğan'a şu soruyu sormuyorsunuz, Erdoğan 3 Ağustos'ta yaptığı bir konuşmada 'İnanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı olduğunu uzun süre göremedik.' diyor. Yani 'Biz de onlar da aynı menzili düşünüyorduk, yollarımız farklıydı.' Bu ne demektir? 'İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz ama ikimizin gücü çatıştı, sen darbe yapmaya kalktın, ben de seni ekarte ettim.' Erdoğan, bu aynı menzilden neyi kastediyor? Gülen ekibi eğer sinsi olarak devlette belli bir menzile gitmek istiyorsa, bu da iktidardayken aynı menzile gitmek istiyorsa iki güç çarpıştı. Bir koltukta iki karpuz olmaz, bir koltuğa bir kişi oturacak."
"İktidarın, darbe girişimiyle ilgili 17-25 Aralık'ı baz aldığı"nın hatırlatıldığı Kılıçdaroğlu, "17-25 gerekçe gösterilerek intikam alınıyor. 17-25'te ne vardı? Yolsuzluk vardı, dört bakan istifa etti, itiraflar vardı, her şey doğruydu. O zaman niye 17-25'i baz alıyorlar?" dedi.
'Gücünüz para yatıran adama mı yetiyor?'
Fetullah Gülen Cemaati'nin her istediğinin yapıldığını, cemaatin albayları daha hızlı yükselsinler diye, belli albayları emekliliğe tabi tutan özel bir yasanın çıkarıldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, ilk görüşmede bu kanunu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önüne koyduğunu, kanunun yürürlüğünün durdurulmasını istediğini, bunun olduğunu anlattı.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Bu kanunu kim çıkardı? Ben mi çıkardım? Onlar yaptılar. Anayasa değişikliğini kimin için yaptılar? Gene onlar için yaptılar. O anayasa değişikliklerinde, referandum sırasında Allah'ın sıcağında kasaba kasaba, köy köy gezip 'Bu çıkarsa bu ülkede yargı bağımsızlığı biter.' diyen kimdi? Bendim. Onlar şimdi çıkıp da bir özeleştiri yapıyorlar mı?" diye konuştu. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bank Asya'ya para yatırdı diye devlet memurunu işinden atıyorsunuz, güzel. Peki adamın kardeşi FETÖ'den yatıyor, kuvvet komutanı. Peki kardeşi nerede? Partinin genel başkan yardımcısı? Gücünüz Bank Asya'ya para yatıran adama mı yetiyor, niye o zaman onu almıyorsunuz? Eğer 'Ben burada tarafsız davranıyorum, suçu kolektif hale getirdim.' diyorsanız, herkes için bunu yapıyorsanız, onun için de yapacaksınız. Herkes kendinden sorumludur, hukukun evrensel kuralıdır. Eğer kolektif tutuyorsan bunu ona niye ayrıcalık tanıyorsun bunu söylemek istiyorum yoksa o atılsın diye değil."
Kemal Kılıçdaroğlu, gözaltına alınacak kişi bulunamayınca yakınlarının hapis tutulduğunu, gazeteci Can Dündar'ın eşinin pasaportuna el konulduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Cemaatin okuluna çocuğunu göndermiş iyi okul diye. 'Oraya çocuğunu gönderdin.' diye açığa alıyorlar veya görevine son veriyorlar. Peki cemaatin okulundan mezun olup şu anda bakan olan var. Peki niye onun işine son vermiyorsun?" diye konuştu.
'Öksüz olayını herkes yakından izlesin'
Kılıçdaroğlu, "Neden 17-25 milat alınıyor? 17-25'i milat olarak almalarının nedeni 'Efendim biz yolsuzluk yapmadık.' Bu algıyı geniş kitlelerin kafasına yerleştirmek istiyorlar, asıl amaç bu." görüşünü savundu.
"Siz başbakan olsanız, size yönelik bir darbe girişimi olsa, sinsi bir örgütü nasıl yakalayacaksınız?" sorusuna, Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Uzun yıllar hayatını devlette geçirmiş bir kişi olarak söylüyorum, bir, darbecilerle, fiilen eline silah alıp Meclisi bombalayan, vatandaşın üstüne kurşun sıkan, tankları caddelere süren insanları hemen yargının önüne çıkarırım. İki, çok önemli, Adil Öksüz'ü kim serbest bıraktı? Adil Öksüz'ün hakimin önüne giden dosyasının içini kim boşalttı. Bu konuda ben, devletin o derin bilgisinden hesap sorarım. Kim bunu yaptı. Niye bu adam yakalanmıyor? Neden bu adam serbest bırakılıyor? Bank Asya'ya para yatıran garibanı alıp hapse atıyorsunuz, o sıcak ortamda her hakim önüne gelen kişiyi yakalayıp içeri atıyor, hatta soru bile sormuyor ama bunu... Savcı, anlattıklarının tamamının yalan olduğunu bildiği ve kanıtladığı halde bunu serbest bırakıyorsunuz. Bunun üzerinde hükümet niye hiç konuşmuyor? Bu soruyu herkesin kendisine sormasını istiyorum. Kim bu Adil Öksüz, neden serbest bırakıldı ve neden yakalanmıyor? Benim bir cevabım var tabii ama şimdi söyleyemem. Bunu söylemem için elimde belge olması lazım, birtakım bilgiler var. Bunun üzerine gitmek gerekiyor. Adil Öksüz olayını yakından herkesin izlemesini isterim."
'İş dünyası bu kadar tedirgin edilmemeli'
Mücadelenin hukuk ve adalet içinde olması gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, "14 yıldır bu ülkenin tertemiz çocukları cemaatlere teslim ediliyor. Öğrenci yurdu yapamıyor mu bunlar? Boğaz köprüsü yapan bir iktidar öğrenci yurdu mu yapamıyor? Yıllar yılı niye yapmadılar? Sırf çocuklar cemaatlere mahkum olsun, o yurtlara gitsinler diye. Bu mudur bunların mücadele anlayışı? Mücadele akılla, mantıkla olur, kinle, öfkeyle, kırarak, dökerek olmaz." dedi.
Kılıçdaroğlu, şimdi herkesin birbirini ihbar ettiğine dikkati çekerek, 12 Eylül döneminde, "İsimsiz ihbar mektupları işleme koyulmayacak." diye başbakanlık genelgesi olduğunu hatırlattı.
İhbarlar üzerinden iş dünyasının bu kadar tedirgin edilmemesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "O adamı iflas mı ettireceksiniz, yok mu edeceksiniz? Neden 12 Eylül darbesinden çok daha ağır koşullar yaşanıyor bir örnek vereceğim, 12 Eylül döneminde iki sendika için faaliyet durduruldu kararı verildi, kapatılması için dava açıldı. Şimdi doğrudan kapatıldı, dava falan da yok. Hangi darbe hukuktan yanaydı?" ifadelerini kullandı.