İnce: Ben fabrika açalım diyorum, o kıraathane açacakmış
İnce, "Ben fabrika açalım diyorum o kıraathane açacakmış. Ben çocuklara gençlere iş diyorum o bedava kek verecekmiş." dedi.
CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, 24 Haziran 2018 günü yapılacak olan seçim öncesi Karabük’te miting gerçekleştirdi.
Karabük Kent Meydanı’nda gerçekleştirilen mitingde katılımcılara hitap eden CHP Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, “Bugün bir Cumhuriyet kentinde olduğumu biliyorum. Bu ülke yeni kurulduğunda Karabük 13 haneli bir köy iken bu nasıl bir vizyondur, bu nasıl bir geleceği görmektir. 1925’te Cumhuriyeti kuranlar başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye daha toplu iğne bile yapamazken 1925’te Karabük’e fabrika planlıyor. 1937’de yapıyorlar. Ama bu ülkeyi yönetenler 16 senedir çivi mi çaktı diyor CHP diyor. Bunu o sattıklarını kim yaptı kim? İşin kötüsü ne biliyor musunuz? Safranbolu gibi Türkiye’nin yüz akı bir şehri kendi partisinden belediye başkanını görevden alıyor. Ne diye görevden aldığını bilmiyoruz. Orayı öyle yönetiyor. Karabükspor’u perişan ediyor. O güzelim fabrikayı haraç mezat gönderiyor. Ve Türkiye’nin her yeri de öyle. Türkiye’nin 1925’te ağır sanayi hamlesini başlatmak için fabrikaları kuran fabrika. Bunları yok ediyorsun” diye konuştu.
Ben ‘fabrika’ diyorum, Erdoğan ‘kıraathane’ diyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Millet Kıraathanesi’ projesini eleştiren Muharrem İnce, şöyle devam etti:
“Şimdi gelmiş meydanlarda diyor ki ‘Ben meydanlarda aş diyorum, çocuklara iş diyorum.’ O gelmiş meydanlara ‘Kıraathane açacağım’ diyor. Aklımdan iki şey geçiyor. Acaba yanında diyorum FETÖ’cüler mi var, bunu gaza mı getiriyor. Bıktım artık bu da şu işi Muharrem İnce alsın da kurtulayım şu işten mi diyor. Kıraathane açacakmış. Ben fabrika açalım diyorum o kıraathane açacakmış. Ben çocuklara gençlere iş diyorum o bedava kek verecekmiş. Diyor ki ‘Ey milletim sizi de bu seçimde kekleyeceğim’ diyor. Böyle bir şey gerçekten inanılır gibi değil. Türkiye’de 16 yılda bir tane fabrika açmadı. Var olanın hepsini sattı. Şimdi kıraathane açacakmış, orada oturacakmış. Kekler, çaylar bedavaymış. Kitap okuyacakmışız. Be mübarek internetten haberin yok mu? Wikipedia açık olacak mı? Orada oturup bedava kek yiyeceğiz. Bedava kek yemek istiyorsanız Erdoğan’a oy verin, fabrikada çalışıp ekmeğinizi kazanmak istiyorsanız bana oy verin. Böyle bir şey olamaz. Meydanlara geliyor ‘şehir hastanelerini Muharrem İnce beğenmiyor. Hâlbuki buralar çok güzel, müşterisi de çok olacak’ diyor. Lafa bak, hasta müşteri midir? Bakanlar bu aralar şirazeden çıktı. Diyor ki bir başka yerde, ‘Bakanlar dışarıdan eleman olacak’ diyor. Bakanlar artık o kadar küçük adam ki eleman. Dün akşam bir televizyon kanalında yandaş iki gazeteci ile ‘Efendim iki şair ölüm yıl dönümü diyor.’ Ölen şairin şiiri tesadüfen dosyaya girmiş. Diyor ki ‘Muharrem İnce proje anlatmıyor. Meydanlarda geziyor’ diyor. Karabük’ten sesleniyorum. Bay Erdoğan, Bay Recep sana sesleniyorum. Yüreğin varsa, cesaretin varsa, bilgin varsa istediğin bir televizyonda karşıma çık. Gel tartışalım. Türkiye’ye ben ne yapmak istiyorum, sen ne yapmak istiyorsun. Ben uzay madenciliği, kuantum, gelecek diyorum. Çocuklara aş, iş diyorum. Robot koordinatörlüğü diyorum. 20-30 yıl sonrasını düşünerek konuşuyorum. Zaten siyasetçi ile devlet adamı arasındaki fark budur. Siyasetçi gelecek seçimi, devlet adamı gelecek nesli düşünür. Ona önerim şu, gel bir akşam istediğin bir kanala, istediğin yandaş gazetecileri de ekonomi tartışalım. Bana çırak diyorsun ya orada göstereyim çırak kim, usta kim. Eğer ekonomi tartışmam diyorsan, dış politika, sanayi, tarım, eğitimi tartışalım. Zaten tartışamazsın. Benim karşıma çıkacak cesareti var mı? Bence var çıkacak, çıkar mı, çıkmaz mı? Cesareti, bilgisi varsa çıkar. Olanı (diploma) var olmayanı var. Üniversite diploması olmamak ayıp değil. Olmadan var demek ayıp. Yoksa olmayabilir. Yandaş bir açıklama, ‘Vardı da FETÖ’cüler çaldı’ dedi. FETÖ’cüler de ‘Çalmaya gittik ama bulamadık’ dedi. Elimde bir makbuz var. Biz dedik ki Ramazan ve Kurban bayramında emeklilere birer maaş verelim. Bizden projeyi çaldılar ama eksik çaldılar. Bir maaş değil, biner lira dediler. 500 alan var, 600 alan var, 700 alan var. Bunun böyle olacağını biliyorduk. Mecliste plan bütçe komisyonunda arkadaşlarımız önerge verdiler. Ne yazık ki önergeleri reddettiler. Burada bile dürüst olmadılar. Mübarek Ramazan ayında bile emeklilere yalan söylediler. Çocuklar bugün karne aldı. Bende bugün bir Fizik öğretmeni olarak Erdoğan’a not vereyim. Ekonomi bilgisi sıfır, tarım bilgisi sıfır, Türkçe yüzde yüz sıfır, çünkü Cehape diyor. Türkçe’de Ha diye bir harf yok. He diye olur. 10 aldığı dersler de var. Kandırılma 10, FETÖ’ye destek 10, işsizlikle mücadele 0. Diyor ki ‘FETÖ bizim zamanımızda büyüdü.’ Ey Erdoğan FETÖ senin zamanında büyüdüyse, Bank Asya’ya 100 lira yatırdı diye gariban memurlardan ne istiyorsun. En büyük FETÖ’cü sensin, kendin söylüyorsun. FETÖ kandırdı, Apo kandırdı, Barzani kandırdı, Obama kandırdı. Sonra çıkmış diyor ki ‘Rabbim beni affetsin.’ Ben de diyorum ki ‘Rabbim O’nu affetme.’”
Apolet sökme tartışmaları
Apolet sökme tartışmalarını da hatırlatan Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, şöyle devam etti:
“Bugün gördüm ki Karabük ‘tamam’ demiş. Bu süreçte bir başka tartışma var. Apolet sökersin sökmezsin tartışması. Birincisi iftar yemeğine paşa katılabilir hiçbir sakıncası yok. İkincisi üniforma ile katılıp Erdoğan beni eleştirirken alkışlarsa onu emekli ederim. Hiç şansı yok. Arkadaş kantin asteğmenliğinden paşalığa terfi etti. Dediğimin arkasındayım. TSK mensubu siyasetin içinde olamaz. Siyasi partilerin iftar sofralarında rakiplerin eleştirildiği sofralarda olamaz. Alkış yaparsan seni 30 Ağustos’ta gönderirim. Başarılı bir paşaymış olabilir. Başarılıysa yaptığı görevden ödülünü veririm, yanlış yaptığında da cezasını veririm. Türkiye Cumhuriyeti kimsenin babasının çiftliği değil, sahipsiz de değil. Bir kampanya yürütüyoruz. Olağanüstü bir kampanya yürütüyoruz. Müthiş bir değişim rüzgarı var görüyorum. Ama bu arada saldırıyorlar, iftira atıyorlar. Montaj yapıyorlar. Bakın size cami fotoğraflarını göstereyim. Akşama kadar ‘Ey Merkel, Ey Kılıçdaroğlu.’ Bir Cumhurbaşkanı traktöre binecek, Müslümanlığı onlardan mı öğreneceğiz. Bu nasıl bir mantıktır. Ben size bağıran çağıran bir Cumhurbaşkanı olmayacağım. Her akşam televizyon kanalları açtığında öyle bütün kanallarla olmayacağım. Yandaş gazetecilerle değil bu ülkenin gençleriyle çıkacağım. Saray meraklısı bir Cumhurbaşkanı. Ankara’da var, İstanbul’da sarayları var. Bir de şimdi Marmaris’e yaptırıyor. Milletin Cumhurbaşkanı olduğumda Marmaris’teki yazlık sarayı engelli çocuklara vereceğim. En düşük emekli maaşı 1.500 lira olacak. Ramazan ve Kurban Bayramı’nda emekliler bir asgari ücret alacaklar. O gün ki asgari ücret ne kadarsa. Emekli maaşları arasındaki fark 9 kat. Bu farkı mutlaka düşüreceğiz. Gençler 19 Mayıs ve 29 Ekim’de 500’er lira olmak üzere Gençlik ve Cumhuriyet Bursu alacaksınız. İki yıl içinde hiçbirinizi tarikat yurtlarına mahkum etmeyeceğiz. Öyle kıraathane falan modası geçmiş şeyler değil sizi yurt dışına gönderip dil öğreteceğiz. Wikipedia’yı serbest bırakıp Pasolig’i kaldıracağız. Gençlerle marka yapacağız. Muharrem İnce’nin sihirli sayısı 29. Türkiye’nin en büyük gücü bu. Almanya’nın yaş ortalaması 40. Türkiye’nin 29. İşte bu genç nesiliz. Dindar nesil yetiştirilmesine hiçbir itirazım yok. Ama o ailenin görevi. Aile isterse dindar nesil yetiştirebilir. Ama kindar nesil olmaz. Kindar değil barış, sevgi ve huzur içinde bir nesil. Ne diyorum 3B, barışacağız, büyüyeceğiz, adil bölüşeceğiz. Türkiye huzur dolu, güven veren bir ülke olacak. Meralarımız, sanayimiz, denizlerimiz atıl. Bunların hepsini devreye sokacağız. Kamu ihale kanunu 180 kez değişti. Hırsızlık için değişti. Kamu ihale kanunu bir kere değiştireceğiz adam gibi olacak. Hesap veren bir Cumhurbaşkanı olacağım. Mal varlığımı açıkladım. Ama bir şeye çok güldüm. Gazeteci arkadaşlar da anama gitmişler köyde, anam demiş ki ‘Bu Muharrem millete yanlış bilgi verdi. Dört koyun, üç arı kovanı var’ demiş. Gerçekten aklıma gelmedi. Gelseydi yazardım. Ben köy çocuğuyum. Cumhurbaşkanı olduğumda saraya falan gelirseniz ben sarayda oturmayacağım. Çankaya Köşkü’nü kullanacağım. Atatürk’ün kullandığı mekanı kullanacağım. Sarayı gençlere vereceğiz. Orayı bilim merkezi yapacağız. Birisinin bir saatte harcadığı paraya öbürü bir sene çalışıyor. Böyle bir dünya, böyle bir adaletsizlik yok. Böyle bir adaletsiz ülkede barış olmaz, huzur olmaz. Size en büyük vaadim sizi gülümseteceğim. Huzurlu bir ülkeye uyanacaksınız. Huzurlu bir ülke olacak burası, adam sabah akşam bağırıyor. Ne zaman televizyonu açsam bağıran bir insan var. Bu düzenden kurtulacağız.”
“Sarayı değil, saray kültürünü yıkacağım”
2016 ve 2017 yıllarındaki kamu binalarının kiralarını hatırlatan İnce, sözlerini şöyle tamamladı:
“2016 yılında devlet 728 milyon kira ödemiş. Kamu binalarını kiralıyor. Bu kadar paraya kira vereceğine yapsaydın binanın sahibi olsaydık. 2017’de 901 milyon lira kira ödemişiz. 2017 yılında 549 milyon lira taşıt kiralamaya para ödenmiş. Hani sürekli anlattığı şehir hastaneleri var ya, meydanlara geliyor. Nasıl utanmadan söylüyor şaşırıyorum. ‘Muharrem İnce şehir hastaneleri, köprüleri, camileri yıkacakmış’ diyor. Niye yıkayım. Sarayı başına yıkacağım dedim. O sarayı niye yıkayım, saray kültürünü başına yıkacağım. Şehir hastanelerine yüzde 70 hasta garantisi verdiler. Hasta olmaya mecbursunuz. Köprüden geçmeye mecbursunuz. Geçme garantisi var. Havaalanından uçmaya mecbursunuz. 25 yıl kiracı olacaksın şehir hastanesinde yüzde 70’de doluluk oranı olacak. Geçen gün diyor ki ‘Komünistler köprüyü satacaktı, Özal sattırmadı’ diyor. O tartışmayı dün gibi hatırlıyorum. Tam tersini anlatıyor. ‘Ben tek parti döneminde ilkokulda okudum. 75 kişilik sınıflar vardı’ diyor. Cumhuriyet 1923’te kuruldu. 1950’de çok partili yaşama geçtik. Yani 1950’den sonra tek parti dönemi yok. Erdoğan 1954 doğumlu. Tek parti dönemi bitmiş. Doğmadan dört sene önce ilkokulda okumuş. Diyorum şimdi yalancı mı yoksa ince hastalığa tutulunca morali bozulunca karıştırdı mı? Daha 15 gün var kesin ince hastalığa tutulur bu. Meydanlara geliyor bay Muharrem diyor, ben halk çocuğuyum. Sıradan bir köylü ailenin çocuğuyum. Sen de benim gibiydin. Ama harama bulaştın. Sen iyisi mi bu emeklilik günlerinde hani diyorsun ya emeklilik günlerinde sana söz veriyorum, bir kıraathane kuracağım orada oturacaksın. Hem kitap özeti okumazsın, kitap okursun hem de bedava kek yersin.”